Araştırma Çıktıları / Research Outputs
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/9
Browse
Browsing Araştırma Çıktıları / Research Outputs by Author "Akgöl, Ahmet Cüneyt"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Conference Object Citation Count: 0DIABETES-INDUCED ADHESIVE CAPSULITIS: THE ROLE OF RADIAL EXTRACORPOREAL SHOCK WAVE THERAPY ON PAIN AND THE SHOULDER MUSCLES STRENGTH(Mary Ann Liebert, inc, 2020) Saldiran, T. Ceevik; Akgol, A.; Yazgan, P.; Ozdemir, A.; Mutluay, F. Karantay; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and Rehabilitation[No Abstract Available]Conference Object Citation Count: 0DIABETES-INDUCED ADHESIVE CAPSULITIS: THE ROLE OF RADIAL EXTRACORPOREAL SHOCK WAVE THERAPY ON THE SHOULDER MUSCLES MECHANICAL PROPERTIES(Mary Ann Liebert, inc, 2020) Saldiran, T. Cevik; Akgol, A.; Yazgan, P.; Mutluay, F. Karantay; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and Rehabilitation[No Abstract Available]Master Thesis Ezici el yaralanmalarının rehabilitasyonunda elin kaba kavrama kuvvetine etki eden faktörlerin incelenmesi(2019) Murat, İpek; Akgöl, Ahmet Cüneyt; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationBu çalışmanın amacı; ezici el yaralanması nedeniyle kliniğe başvuran hastaların, ameliyat sonrası geçirdikleri rehabilitasyon sürecinde kişisel verilerin kavrama kuvveti üzerine etkisini incelemektir. Özel Tem Hospital Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitesin de 2016 - 2017 yılları arasında tedavi almış, yaş Aralığı 18-65 yaş olan ve çalışma kriterlerini sağlayan 50 birey çalışmaya dâhil edilmiştir. Bireylerin yaş, cinsiyet, dominant el durumu, sigara kullanım durumu ve immobilizasyon süresinden oluşan kişisel verileri, oluşturulan klinik değerlendirme formu ile kayıt altına alınmıştır. Yaralı parmak sayısı ve yaralanma durumu hasta epikrizleri incelenerek kaydedilmiştir. Çalışmada, tedavi öncesi ve sonrası bulgular üzerinden kaydedilen bu verilerinin kaba kavrama kuvvetiyle olan ilişkileri araştırıldı. Elin kaba kavrama kuvveti 'Jamar el dinamometresi' ile tedavi öncesi ve sonrası olmak üzere değerlendirildi. Çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde, yaş, cinsiyet, dominant el, yaralı parmak sayısı ve sigara kullanım durumu parametrelerinin rehabilitasyon sürecinde elin kaba kavrama kuvvetinde değişime sebep olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Tedavi öncesi ve sonrası elin kaba kavrama kuvveti (Jamar) ölçümlerindeki değişimler ile immobilizasyon süresi arasında negatif yönlü (immobilizasyon süresi arttıkça Jamar ölçümlerindeki değişim de azalan) %28,0 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır (r:-0,280; p=0,049; p<0,05).Publication Citation Count: 0Farklı Dozlarda Uygulanan Ekstrakorporeal Şok Dalga Tedavisinin Diyabetik Donuk Omuzda Etkinliği(2019) Yazgan, Pelin; Saldıran, Tülay Çevik; Akgöl, Ahmet Cüneyt; Mutluay, Fatma; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationDiyabet genel sağlığı ciddi derecede bozan, kronik hastalıkların başında gelmektedir. Donuk omuz problemi diyabet ilişkili komplikasyonların başında yer almaktadır. Güncel meta-analiz raporuna göre diyabetli bireylerde donuk omuz insidansının beş kat daha fazla ve prevelansının %30 olduğu bildirilmiştir. Donuk omuz tedavisinde birçok farklı terapatik girişimin etkili olduğu rapor edilmiştir. Son yayınlarda ise kısa dönemde oluşturduğu pozitif etkileri ile Ekstrakorporeal Şok Dalga Tedavisinin (ESWT), omuz patolojilerinin tedavisinde araştırmalara konu olduğu gözlendi. Bu doğrultuda Farklı dozlarda uygulanan radial ekstrakorporeal şok dalga tedavisinin (rESWT), diyabet ilişkili donuk omuz (DİDO) hastalarında; omuz eklemi ağrısı, kas kuvveti, kas mekanik özellikleri, eklem hareket açıklığı, omuz fonksiyonelliği ve yaşam kalitesinde oluşturduğu değişimlerin incelenmesi bu projenin amacıydı. Bu doğrultuda randomize kontrollü, çift-kör klinik araştırma tasarımı oluşturularak İstanbul Okan Üniversitesi Araştırma Hastanesinde projeye başlandı. Yaş ortalaması 53.49±5.81 yıl olan, tip 2 diyabet tanısı 3 yıldan fazla (ort. 9.92±5.70 yıl), DİDO tanısı olan, antidiyabetik ajanlar (%79.5) ya da bazal insülin (%20.5) ile kontrol edilmiş diyabetli ve HbA1c seviyesi % 9.0 dan küçük (ortalama %7.38±0.76) olan katılımcılar araştırmaya dahil edildi. Radial ESWT uygulaması 25mm başlıkla, 8Hz de, 2000 atım uygulama şeklinde Enraf Nonius Endoplus cihazı ile yapıldı. Katılımcılar, yüksek doz rESWT (yrESWT: n=13), orta doz rESWT (orESWT, n=13) ve plasebo rESWT (prESWT n=13) gruplarına randomizasyonla atandı. Primer sonuç ölçekleri; ağrı için Görsel Analog Skalası (GAS), kas mekanik özellikleri için MyotonPRo, kas kuvveti için dinamometre ölçümleri şeklindeydi. İkincil sonuç ölçekleri ise hareket açıklığı değerlendirmesi (dijital-gonyometre), Omuz Ağrı ve Özür İndeksi (fonksiyonellik), Quick-DASH (günlük yaşam aktivitesi) ve SF-36 (yaşam kalitesi) şeklindeydi ve değerlendirmeler araştırmanın 4. ve 6. haftasında gerçekleştirildi. Katılımcılar randomize edildikleri grubun içinde analiz edildi. Araştırma verileri incelendiğinde yüksek doz rESWT grubunda biceps brachi, infraspinatus kaslarının tonusu ve stiffness değerleri birlikte azaldı ve 4. haftada sadece trapez upper kasının tonusu azaldı. Grup farklılığı olmaksızın her üç grupta 4. ve 6. haftada ağrı azaldı. Aktif rESWT alan her iki gruptada omuz fleksör, ekstansör ve rotator kasların kas kuvveti arttı. Diyabet ilişkili donuk omuzda rESWT omuz fonksiyonelliği ve günlük yaşam aktivite düzeyini altı haftalık tedavi süresinde iyileştirmedi. Omuz fonksiyonelliğinde ise yalnızca orta doz rESWT katılımcıların özür düzeyini dördüncü haftada azalttı. Yaşam kalitesi her iki aktif grupta iyileşti. Sonuç olarak farklı dozlarda uygulanan rESWT, DİDO?u iyileştirmede etkildir. Farklı doz rESWT, kas gruplarının mekanik özelliklerinde farklı sonuçlar oluşturdu ve doz farklılığında tam bir üstünlük gözlenmedi. Altı hafta süren rESWT, dört hafta yapılan uygulamadan daha etkili oldu.Conference Object Citation Count: 0Foot Muscle Strength, Muscle Shortness, Balance, and Shoe Preferences in Different Foot Postures(Marmara Univ, inst Health Sciences, 2022) Unver, Banu; Taskiran, Hanifegul; Akgol, Ahmet Cuneyt; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationObjective: The aim of this study was to investigate the foot muscle strength, muscle shortness, tibialis posterior endurance, balance, and the shoe preference differences between the neutral and pronated foot posture. Methods: Forty-nine participants consisting of 23 women and 26 men, and age of between 18 and 45 years were participated in the study. Foot posture, medial longitudinal arch height, height, gastrocnemius and hamstring muscle shortness, foot and ankle muscle strength, tibialis posterior muscle endurance, static balance, and shoe preferences of the participants were evaluated. Subjects were recruited into two groups according to their foot posture evaluated with Foot Posture Index: as those with neutral and pronated foot posture. Results: Navicular drop, gastrocnemius, and hamstring muscle shortness were significantly higher in participants with pronated foot posture compared to those with neutral foot (p<0.05). There were no significant differences in terms of tibialis posterior, tibialis anterior, peroneal, and gastrocnemius muscle strength; tibialis posterior muscle endurance, balance, and shoe preferences between two groups (p>0.05). Conclusion: Flexibility of gastrocnemius and hamstring muscles were reduced, but foot muscle strength, tibialis posterior muscle endurance, and balance remained unaffected in young individuals with excessive foot pronation. Moreover, shoe preferences may not affect the foot posture in young people. Although all age-related biomechanical effects of foot pronation are not well known yet, muscle shortness seems to arise earlier than muscle weakness and reduced balance in pronated foot posture.Master Thesis İstanbul İli Kadıköy ilçesinde çalışan kadın ve erkek kuaförlerinin kas-iskelet sistemi problemleri, stres, iş doyumu ve tükenmişlik seviyelerinin karşılaştırılması(2021) Kösemen, Miray; Akgöl, Ahmet Cüneyt; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationKuaförlük mesleği dünyadaki en eski mesleklerdendir. Çalışma sırasında uzun süre ayakta durulan, ellerin omuz hizası üzerinde kullanıldığı ve tekrarlı aktivitelerin sık yapılması kuaförlerde kas-iskelet sistemi semptomlarına yol açar. Bu çalışma ile kadın ve erkek kuaförlerinin kas-iskelet sistemi problemleri, stres, iş doyumu ve tükenmişlik seviyelerinin karşılaştırılması amaçlandı. Çalışma İstanbul Kadıköy ilçesinde 39'u kadın ve 39'u erkek kuaförlerinde çalışan 78 erkek olguyla yapıldı. Olguların kas-iskelet sistemi semptomlarını belirleyebilmek için Cornell Kas-İskelet Sistemi Rahatsızlıkları Anketi, stres seviyelerini ölçebilmek için Algılanan Stres Ölçeği, iş tatminlerini puanlayabilmek için Minnesota İş Doyum Ölçeği ve tükenmişlik düzeylerini bulabilmek için Maslach Tükenmişlik Ölçeği kullanıldı. Verilerin analizinde Mann Whitney U testi, Kikare Testi, Kruskal Wallis Testi ve Spearman Korelasyon Testi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edildi. Bulgularımıza göre kadın kuaförlerinde çalışanların sağ omuz kas iskelet rahatsızlıklarının daha fazla olduğu, Vücut Kütle İndeksi 30 ve üzeri olanlarda daha fazla kas iskelet sistemi semptomu görüldüğü, kuaförde çalışılan yıl sayısı arttıkça erkek kuaförlerinin sol ön kollarında daha fazla semptom görüldüğü, günlük çalışılan süre arttıkça kadın kuaförlerinin ön kol; erkek kuaförlerinin ise boyun, omuz ve sırt semptomlarının arttığı saptandı. Günlük dinlenme süreleri artmasının ise kadın kuaförü çalışanlarında ön kol ve sol diz; erkek kuaförü çalışanlarında ise boyun, omuz, sırt ve sol el bileği şikayetlerini azalttığı, tüm kuaför çalışanlarında ise iş doyumunun arttığı saptandı. Günlük dinlenme süresinin azalmasının algılanan stresi arttrdığı belirlendi. Meslekte çalışılan yıl sayısı ve günlük çalışılan sürenin artmasının iş doyumunu azalttığı, duygusal tükenmeyi ise arttırdığı görüldü.Article Citation Count: 1Lower Limb Injury History in Elite Athletes:Relationship with Kinesiophobia andEffect on Physical Performance(2020) Özgül ÖZTÜRK; Tülay ÇEVİK SALDIRAN; Burcu YEŞİLKAYA; Mehmet ÖZKESKİN; Gamze AYDIN; Ahmet Cüneyt AKGÖL; Emine ATICI; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationObjective: Considering the psychosocial factors of performance, the injury history will affect the physical performance parameters. Kinesiophobia is one of these factors. Although injuries are effective with motivation factors in athletes, the focus of research is on physical factors. Accordingly the main objective of the study was to investigate the presence of kinesiophobia in elite athletes with and without a history of lower limb injury. The secondary aim was to determine the relationship between physical performance and, kinesiophobia in elite athletes. Material and Methods: The presence of a history of lower extremity injury was questioned in athletes and the time was recorded. The fear of movement was evaluated using the Tampa Scale of Kinesiophobia (TSK-17). Performance evaluations of athletes were carried out under the titles of flexibility, balance, anaerobic and aerobic tests. Obtained data were analyzed by appropriate statistical methods. Results: Kinesiophobia level was different between athletes with and without a history of lower limb injuries (95%CI: 35.06 [33.41 to 36.71], p: 0.016). The athletes with lower limb injury history have higher kinesiophobia than athletes without lower limb injury history (p<0.05). There was a correlation between the kinesiophobia and, the history of lower limb injury of the athletes (r:0.350, p:0.015). No correlation was found in any subtitle of the physical performance tests and the history of lower limb injury (p>0.05). Conclusion: According to our study results the athletes with lower limb injury history have higher kinesiophobia than athletes without lower limb injury history. Kinesiophobia was related with lower limb injury history and not related with physical performance.Master Thesis Patellofemoral ağrı sendromlu hastalardaki ağrı ve fonksiyonel bozuklukların kas iskelet sistemi riskleri ve ergonomik risklerle ilişkilerinin incelenmesi(2019) Yılmaz, Leyla; Akgöl, Ahmet Cüneyt; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationPatellofemoral Ağrı Sendromunda hastalarda, alt ekstemite dizilim bozuklukları, kas kuvveti kaybı ve esneklik kaybına bağlı fonksiyonel kapasitede ve yaşam kalitesinde azalma görülür. Hastalarda anksiyete, depresyon, kinesiofobi insidansı yüksektir. Bu nedenle hastaların sağlık durumunu etkilediği gibi tedavi masrafları, iş gücü kaybı gibi nedenlerle ciddi maddi kayıplara da sebep olmaktadır. Bu nedenle Patellofemoral Ağrı Sendromu oluşturacak risk faktörlerinin belirlenmesi önem kazanmıştır. Bu çalışmada kas iskelet sistemi riskleri ve ergonomik risklerin Patellofemoral Ağrı Sendromlu hastaların ağrı ve işlevsel kayıpları ile ilişkileri araştırıldı. Çalışma, İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji ve Fizik Tedavi Rehabilitasyon Kliniklerinde gerçekleşti. Çalışmaya Patellofemoral Ağrı Sendromu tanılı ve gönüllü olmak için onam veren 132 hasta alındı. Katılımcılara ait sosyo-demografik veriler oluşturulan formla kaydedildi, Hastaların kas iskelet sistemine ait risk faktörleri ve semptomları Dutch Kas İskelet Sistemi anketiyle, farklı vücut bölgelerinde mevcut olan kas iskelet sistemi rahatsızlıkları Cornell Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıkları Anketi ile, Patellofemoral ağrı durumu Kujala Patellofemoral Skorlama Sistemi ile, alt eksremitelerin fonsiyonel durumu ise Alt Ekstremite Fonksiyonel Ölçeğiyle değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak belirlendi. Sonuç olarak Patellofemoral Ağrı Sendromlu kişilerde, ağrı ve alt ekstremite fonksiyon bozukluklarının yaş, cinsiyet, vücut kütle indeksi, eğitim durumu, meslek ve sigara kullanımı gibi kişisel özelliklerden etkilendiği, bu etkilenimlerin kas-iskelet sistemi semptomlarından bağımsız olduğu, genel sağlık durumunu iyi olarak algılayan, serbest zamanlarını egzersiz ve sporla aktif olarak geçiren kişilerin patello femoral ağrılar ve alt ekstremite fonksiyonları açısından daha iyi durumda oldukları, tekrarlı hareketleri sık yaparak çalışanların patellofemoral ağrılarının daha kötü etkilendikleri, kas-iskelet sistemi semptomlarının varlığı ve şiddetinin çalışmamıza konu olan parametreleri etkilemediği saptandı.Article Citation Count: 5Radial shock-wave therapy for frozen shoulder patients with type 2 diabetes mellitus: a pilot trial comparing two different energy levels(Edizioni Minerva Medica, 2022) Saldiran, Tulay C.; Yazgan, Pelin; Akgol, Ahmet C.; Mutluay, Fatma K.; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationBACKGROUND: Extracorporeal shock-wave therapy (ESWT) is highly recommended for the management of orthopedic shoulder pathologies. Yet, the clinical relevance of the dose difference effect of radial ESWT approaches in the management of frozen shoulder patients with type 2 diabetes mellitus remains uncertain. AIM: The aim was to examine the short-term effects of medium-and high-energy levels of radial ESWT (rESWT) in the treatment of frozen shoulder patients with type 2 diabetes mellitus. DESIGN: Prospective clinical pilot study. SETTING: This study was conducted in an outpatient clinic. POPULATION: Thirty-nine patients who had frozen shoulder untreated for at least 3 months, diagnosed with type 2 diabetes mellitus for >= 3 years were included. METHODS: The patients were randomly allocated to receive either high-energy rESWT (hrESWT), or mediuin-energy rESWT (mrESWT) or placebo at 8 Hz twice a week for six weeks. The primary outcome measure was pain, evaluated by the Visual Analog Scale (VAS) Score. Secondary outcome measures were function evaluated by the Shoulder Pain and Disability Index (SPADI) Score, and shoulder active range of motion (AROM). The mechanical properties of the deltoid and trapezius muscles were assessed using the MyotonPRO (Myoton AS, Tallinn, Estonia). RESULTS: The mrESWT resulted in statistically significant reductions in night pain at 6 weeks (eta(2)(p) =0.27, P=003). Significantly improved function (SPADI scores: -35.42 +/- 21.29 vs.-29.59 +/- 22.60; eta(2)(p)=0.39, P<0.001) was found in both hrESWT and mrESWT group by 6 weeks. Significantly higher mean shoulder AROM values were recorded for external rotation (eta(2)(p) =0.53, P<0.001). and internal rotation (eta(2)(p) =0.21, P=0.020). in the hrESWT group at the 6th week. A significantly improved resting tone (eta(2)(p)=0.58) and stiffness of deltoid muscle (eta(2)(p) =0.62) were found in the mrESWT group (P<0.001). The trapezius muscle resting tone reduced with hrESWT (eta(2)(p)=0.17, P=0.033). CONCLUSIONS: Regardless of the energy levels, rESWT appears to be an effective therapeutic intervention for frozen shoulder patients with type 2 diabetes mellitus in the short-term results. CLINICAL REHABILITATION IMPACT: Our results suggest that this rESWT can be a useful strategy for the rehabilitation of frozen shoulder patients with type 2 diabetes mellitus. This is the first study on dose difference effectiveness in terms of the clinical significance of rESWT which is key to transfer research evidence into practice.Master Thesis Reformer pilates ve kardiyo egzersiz yapan kadınların sağlıkla ilgili fiziksel uygunluk parametrelerinin karşılaştırılması(2021) Taş, Erda; Akgöl, Ahmet Cüneyt; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationGünümüzde, gelişen teknolojinin etkisiyle insanlar daha az hareket eden sedanter bireyler haline gelmektedir. İnaktif yaşam, kişilerin yaşam kalitelerinin düşmesine ve ciddi sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. Son yıllarda insanları fiziksel aktiviteye özendiren farklı egzersiz çeşitleri ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı da bu egzersizlerden en çok tercih edilen pilates ve kardiyo egzersizlerinin fiziksel uygunluk üzerinde etkilerini ve birbirlerinden farklarını ortaya koymaktır. Bu çalışmada reformer pilates ve kardiyo egzersizleri yapan kadınların sağlıkla ilgili fiziksel uygunluk parametreleri karşılaştırıldı. Çalışmaya randomize olarak, Erzincan ilindeki iki farklı spor merkezine egzersiz yapmak amacıyla gelen ve bilinen bir sağlık sorunu olmayan 18 yaş üzeri 40 yetişkin kadın olgu alındı. Olgular Pilates ve Kardiyo egzersiz grubu olarak iki grupta incelendi. Pilates yapan gruba 6 hafta boyunca haftada 3 gün, günde 50 dk ''Reformer®'' cihazıyla pilates egzersizleri, Kardiyo egzersiz yapan gruba ise haftada 3 gün, günde 30 dk aerobik egzersizler yaptırıldı. Olgularda sosyo-demografik veriler, vücut kompozisyonu, vücut kütle indeksi, kardiyorespitaruvar uygunluk, kassal uygunluk, esneklik, statik ve dinamik denge, kas kısalıkları, hemodinamik yanıtlar takip edildi. Ayrıca sağlıkla ilgili yaşam kaliteleri, yorgunluk algısı, fiziksel aktivite düzeyleri ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarına ilişkin semptomları ölçülerek kaydedildi. Sonuç olarak 6 hafta boyunca, haftada üç gün uygulanan Reformer Pilates ve Kardiyo egzersizlerinin 20-45 yaş arası kadınların kas kısalıkları ve vücut yağ oranlarını azaltmada ve aerobik – anaerobik kapasite, esneklik ve dengenin artırılmasında benzer düzeyde etkili olduğu bulundu. Pilates ve kardiyo egzersizlerinin sağlıkla ilgili yaşam kalitesini arttırdığı, kas iskelet sisteminde hissedilen semptomları ise azalttığı saptandı. Anahtar Kelimeler: Reformer pilates, Kardiyo, Fiziksel uygunluk, Egzersiz.Article Citation Count: 1Temporomandibular joint dysfunction in adults: Its relation to pain, general joint hypermobility, and head posture(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2019) Akgol, Ahmet Cuneyt; Saldiran, Tulay Cevik; Tascilar, Lacin Naz; Okudan, Begum; Aydin, Gamze; Rezaei, Derya Azim; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationBACKGROUND: The first objective is the questioning of the presence of general joint hypermobility (GJH) and temporomandibular joint dysfunction (TMJD) in adults and examining the existence of the relationship between GJH and TMJD. The secondary purpose of this study questions whether there is a relationship between the forward head posture and GJH. MATERIALS AND METHODS: GJH assessments were carried out with the Beighton Hypermobility Score. Participants were assessed by a plumb line for postural assessment. During mouth opening, the examination of temporomandibular joint (TMJ) was evaluated based on if the mandible shows deflection or deviation. Pain assessment in TMJ was evaluated through three different pain areas, during rest and chewing activity and at night with the visual analog scale. Masseter muscle pressure sensitivity was recorded by measuring it with a dolorimeter. RESULTS: There was a positive correlation between hypermobility status and temporalis muscle pain at night (r: 0.218, P < 0.005). It was observed that those who are not hypermobile had more pain caused by chewing activity in masseter muscle than hypermobile participants (P < 0.005). CONCLUSION: In the presence of GJH, in order to maintain rehabilitation in the most effective way and to anticipate the secondary problems that may occur, the TMJ should be thoroughly examined for pain, sensitivity, and functionality.