Browsing by Author "Günal, Ahmet Murat"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Article BİR VAKIF ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN SAĞLIK OKURYAZARLIK DÜZEYİ(2020) Yılmaz, Salim; Günal, Ahmet MuratSağlık okuryazarlığı kronik hastalıkların yönetimi, sağlıklı yaşam bilinci, sağlık harcamalarının artışı/azalışı, erken ölüm, erken yeti yitimleri gibi durumlarla yakın ilişkilidir. Ayrıca son dönemde Covid-19 pandemisinin yayılması, kontrolü gibi konularda toplumdaki her bir bireye düşen görevin yerine doğru getirilmesi yine sağlık okuryazarlığının kapsamına girmektedir. Sağlık personeli olmaya aday her bir kimse, toplumda sağlık alanı dışında kalan insanlara sağlık eğiticisi ve danışmanı rolünü üstlenir. Bu nedenle sağlık alanında öğrenim gören bireylerin sağlık okuryazarlık düzeyinin yüksek olması son derece önemlidir. Bu çalışma bir vakıf üniversitesindeki sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerinin sağlık okuryazarlık düzeyinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Örneklemi 198 öğrenci oluşturmuştur. İstatistiksel analizlerde spearman korelasyon analizi, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis H testleri kullanılmıştır. Çalışmanın bulgularında kadınların sağlık okuryazarlığı düzeyinin erkeklere göre daha yüksek olduğu, sınıf yükseldikçe sağlık okuryazarlığı düzeyinin arttığı görülmüştür. Genel olarak sağlık okuryazarlık düzeyinin iyi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sağlık politikalarının yorumlanması konusunda öğrenciler ortalama düzeyde olduklarını belirtmişlerdir. Kronik hastalığı olanlar, olmayanlara göre ve düzenli ilaç kullananlar düzenli ilaç kullanmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak yükseklikte puan almamışlardır. Bu kişilerin sağlık düzeyini ve yaşam kalitelerini artırmak adına daha dikkatli olmaları için bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca tüm sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerine sağlık sisteminin işleyişi ve sağlık politikalarını değerlendirmelerini sağlayacak genel bir sağlık yönetimi dersi verilmesi önerilebilir.Article Fazla Kilolu ve Obez Yetişkinlerde Yeme Davranışları İlişkisi(2024) Yılmaz, Hande Öngün; Köse, Gizem; Günal, Ahmet Murat; Aydın, Bekir Kürşat; Yılmaz, SalimAmaç: Beslenme homeostatik ve homeostatik olmayan süreçlerden etkilenen karmaşık bir davranıştır. Duygusal ve çevresel tetikleyiciler homeostatik olmayan süreçleri etkileyerek hedonistik, duygusal ve gece yemeye yol açabilir. Bu araştırmanın amacı fazla kilolu ve obez yetişkinlerde hedonistik yeme, duygusal yeme ve gece yeme sendromu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Araştırmaya toplam 562 fazla kilolu ve obez yetişkin katılmıştır. Veriler genel bilgi ve antropometrik ölçüm formu, Hedonistik Yeme Ölçeği (HES), Duygusal Yeme Ölçeği (DYÖ) ve Gece Yeme Anketi (GYA) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Araştırma sonuçları katılımcıların %8,2'sinin duygusal yeme sendromuna, %25,6'sının ise gece yeme sendromuna sahip olduğunu göstermiştir. Obez katılımcıların fazla kilolu katılımcılara göre daha yüksek oranda duygusal yeme ve gece yeme sendromuna sahip olduğu bulunmuştur. DYÖ ile HES arasında (r=0,468, p<0,001); HES ile GYA arasında (r=0,231, p<0,001); DYÖ ile GYA arasında (r=0,416, p<0,001); BKİ ve DYÖ arasında (r=0,128, p<0,01) pozitif korelasyon saptanmıştır. Duygusal yeme sendromu gece yeme sendromu riskini %9 oranında artırırken, hedonik yeme ise %2 oranında artırmaktadır. Fazla kiloluluktan obeziteye geçiş duygusal yemede %5,7, gece yemede ise %3,3 artmaktadır. Sonuç: Araştırma sonuçları fazla kilolu ve obez bireylerde yeme davranışları arasında anlamlı ilişkiler olduğunu göstermektedir. Bu araştırma, fazla kilolu ve obez bireylerde aşırı yemeyi tetikleyen faktörlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.Doctoral Thesis Hamburger köftesinin Psyllium ile zenginleştirilerek postprandiyal lipidemi ve glisemi ile doygunluk üzerine etkisinin saptanması(2022) Günal, Ahmet Murat; Yılmaz, Hande Öngün; Baş, MuratPsyllium, yüksek viskoziteli jel oluşturabilen ve insan bağırsağında fermente olmayan çözünür posa kaynağıdır. Bağlayıcı ve kıvam arttırıcı özelliğinden ötürü gıda sanayisinde kullanılan psylliumun özellikle kardiyometabolik risk faktörleri, iştah ve besin alımı üzerinde olumlu etkilerinin de bulunması sonucu besin desteği olarak da kullanımı artmaktadır. Bu araştırmada duyusal özellikleri bozulmadan, dünyada sık tüketilen ve posa bakımından fakir olan hamburger köftesinin psyllium ile zenginleştirilmesi ve bu köfte ile yapılan hamburgerin, postprandiyal lipidemi ve glisemi ile besin alımı ve bazı iştah belirteçleri üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Kasım 2021 – Ağustos 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş olup iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde hamburger köftesi %5 ve %7,5 oranlarında psyllium ile zenginleştirilerek duyusal faktörler ve hedonik beğeni açısından zenginleştirme yapılmayan kontrol köftesi ile kıyaslanmıştır. İki bloklu yapılan duyusal analiz paneli, 12 diyetisyenden oluşan eğitimli panelistlerle randomize kontrollü ve üçlü kör olacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Panel sonuçlarına göre, duyusal faktörlerden hesaplanan genel beğeni puanı ve hedonik skala puanları köfteler arası farklılaşmamıştır (p>0,05). Panel sonuçlarına dayanarak araştırmanın ikinci bölümünü oluşturan deneysel periyot için kullanılacak köftelerin %7,5 oranında psylliumla zenginleştirilmesi uygun bulunmuştur. Araştırmanın ikinci bölümü normal beden kütle indeksi aralığında, herhangi bir hastalığı veya metabolik bozukluğu olmayan 25 (15 kadın, 10 erkek) sağlıklı, genç yetişkinin katılımıyla randomize çapraz kontrollü üçlü kör ve deney günleri arasında iki hafta arınma dönemi olacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Deney günlerine 12 saat açlık sonrası gelen katılımcılar, 12 g psyllium içeren ya da içermeyen (kontrol) hamburgerlerini tüketmişlerdir. Katılımcıların öğün öncesi açlık ve postprandiyal 2. saat kanları alınmış, öğün öncesi ve takip eden altı saat boyunca her saat görsel analog ölçek ile açlık ve tokluk hislerini değerlendirmeleri ve 24 saatlik besin tüketimlerini kaydetmeleri istenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kontrol hamburgerine oranla psylliumlu hamburgeri tüketen katılımcılarda postprandiyal trigliserit ve VLDL seviyelerinde daha az artış, glikoz seviyelerinde daha fazla düşüşün olduğu, (sırasıyla p=0,015; p=0,015; p=0,036) ve enerji, toplam yağ, ÇDYA ve omega-6 yağ asidi alımlarının daha az olduğu bulunmuştur (sırasıyla p=0,009; p=0,016; p=0,005; p=0,006). Benzer şekilde psylliumlu hamburgeri tüketen katılımcılarda açlık hissinin 4. ve 5. saatlerde daha düşük (sırasıyla p=0,013; p=0,003), tokluk hissinin 3., 4. ve 5. saatlerde daha yüksek (sırasıyla p=0,025; p=0,013; p=0,029) olduğu saptanmıştır. Öğün beraberinde 12 g psyllium alımı tüm katılımcılar tarafından iyi tolere edilmiş, katılımcıların hiçbirinde istenmeyen bir etki görülmemiştir. Hamburger köftesinin %7,5 oranında psyllium ile zenginleştirilmesinin köftenin duyusal özelliklerinde bir bozulma yaratmaması, sağlıklı bireylerde 12 g psyllium tüketiminin iyi tolere edilmesi ve literatürde değinilmiş sağlık üzerine faydalarının tek seferlik tüketimde de gözlenebilmesi sebebiyle kronik hastalıkların önlenmesinde diyete eklenerek günlük alınması gereken posa hedeflerine ulaşmayı kolaylaştıracak yardımcı bir bitkisel destek olduğu sonucuna varılmıştır.Master Thesis Karaciğer transplantasyonu olan alıcılarda malnütrisyon durumu ve biyokimyasal bulguların değerlendirilmesi(2023) Torun, Selvi; Günal, Ahmet MuratMalnütrisyon, kronik karaciğer hastalarında bağımsız bir mortalite prediktörüdür ve ilerleyici karaciğer yetmezliği ile ilişkilidir. Yetersiz beslenen hastaların karaciğer hastalığı için daha kötü bir prognozu vardır, çünkü hem nakil öncesi hem de sonrasında morbidite ve mortalite riski artar. Karaciğer hastalarının nakil öncesi nütrisyonunun değerlendirilmesiyle olası malnütrisyon gelişme riski önlenebilir ve morbidite ile mortalite riski azaltılabilir. Araştırmalarda yetersiz beslenme ve malnütrisyonun yüksek prevalansı, belirtilen kötü klinik sonuçların ve beslenme durumunun bozulmasını önlemek için karaciğer transplantasyonu öncesi ve sonrası diyet alım değerlendirmesi ve beslenme tedavisi dahil olmak üzere bireyselleştirilmiş beslenme müdahalelerinin önemi ortaya koyulmaktadır. Malnütrisyona neden olan yetersiz beslenme, malabsorpsiyon, artmış bağırsak protein kayıpları, düşük protein sentezi, substrat kullanımındaki bozukluklar ve hipermetabolizma gibi çeşitli mekanizmaların varlığı ve bu durumların yapılan çalışmalarla tam olarak anlaşılamamış olması nedeniyle bu çalışmada, nakilin malnütrisyon ve biyokimyasal bulgulara etkisinin araştırılmasıyla kişinin hastalık prognozunun değerlendirilebilmesi, uygun takip ve tedavi planlarının oluşturulmasına yol göstermesi beklenmektedir. Karaciğer transplantasyonu olan alıcıların malnütrisyon durumlarının belirlenmesiyle, olası nakil hastalarının prognozu takip edilebilir. Karaciğer hastalığının biyokimyasal bulgulara olan etkisi değerlendirilerek, olası komplikasyonlar ve emilim bozuklukları önlenebilir. Bu çalışmada, karaciğer transplantasyonu olan alıcıların malnütrisyon durumunun saptanması ve transplantasyonun biyokimyasal bulgulara olan etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yapılan çalışmaya İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medicalpark Florya Hastanesi Organ Nakli Merkezi'ndeki 143 karaciğer nakli alıcısı dahil edilmiştir. Alıcıların malnütrisyonun belirteci olan NRS2002 grupları ile kan bulgularının ilişkisi incelendiğinde transplantasyon öncesi 3 ve üzeri puan alanlar ile transplantasyon sonrası 3. ay takipte 1 ve altı puan alanların albümin, direkt bilirubin, total bilirubin, ALT ve AST değerlerinde anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Ameliyat öncesi MELD skoru 15 ve üzeri olan alıcıların albümin ile anlamlı negatif, ALT, AST, total bilirubin ve direkt bilirubin değerlerinde ise anlamlı pozitif ilişki saptanmıştır. Sonuç olarak malnütrisyon durumunun karaciğer transplantasyonu ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirtilmiştir. Biyokimyasal bulguların transplantasyon öncesi beslenme durumunun değerlendirilmesinde önemli bir rol oynadığı ve malnütrisyonun nakil prognozuna etki edebileceği belirtilmiştir.Master Thesis Mutfak ve yemekhane çalışanlarının ellerinden alınan kültürlerin mikrobiyolojik açıdan incelenmesi(2019) Günal, Ahmet Murat; Küşümler, Aylin SeylamBu çalışma, İstanbul Tuzla ilçesinde bulunan bir vakıf üniversitesinin mutfak ve yemekhanelerinde çalışan, doğrudan yemek üretimine katılan personelin el hijyenlerinin değerlendirilmesi amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırma süresince kurumda çalışmakta olan 15 personelin ellerinden 6 aylık aralıklarla toplamda 3 defa örnekler alınmıştır. Toplamda alınmış olan 90 numune mikrobiyolojik açıdan değerlendirilmiş ve numunelerde E. coli ve diğer koliform grubu bakteriler ile S. aureus bakterisinin varlığı araştırılmıştır. Yapılan mikrobiyolojik değerlendirmeler sonucunda numunelerin hiçbirinde E. coli bakterisi tespit edilmemiştir. Koliform bakteriler ve S. aureus için ortalama değerler sırasıyla 3,6 ve 6,8 kob/cm2 olarak bulunmuştur. Koliform bakteriler numunelerin %40'ında izole edilirken, bu oran S. aureus bakterisi için %95,6 olarak bulunmuştur. Numunelerin tamamı E. coli bakterisi açısından uygun bulunurken, %8,9'u koliform grubu bakteriler açısından ve %95,6'sı S. aureus bakterisi açısından uygun bulunmamıştır. Elde edilen bulgular doğrultusunda görevli personelin tuvalet kullanımı ve çiğ besinlere temas sonrasında el yıkama alışkanlığının olduğu fakat ağız, burun, kulak ve saçlı deri gibi organlar ile cansız yüzeylere temas sonrası bu alışkanlığın olmadığı düşünülmüştür. Belirli aralıklarla el yıkama alışkanlığının kazandırılmasının önemi fark edilmiştir. Besin kaynaklı enfeksiyon ve intoksikasyonlardan korunmak için en önemli faktör olan personelin hijyen eğitimlerine tabi tutulması ve bu eğitimlerin sonuçlarının sıklıkla değerlendirilmesi gerekliliği görülmüştür.Master Thesis Tıbbi mümessillerin besin tüketimleri, fiziksel aktiviteleri ve antropometrik ölçümleri ile zayıflık beklentileri ve beden memnuniyetleri arasındaki ilişkilerin belirlenmesi(2023) Kaygısız, Sami Can; Günal, Ahmet MuratSon yıllarda, beden memnuniyeti giderek daha fazla önem kazanan bir konu haline gelmiştir. Modern toplumda, medyanın etkisi, sosyal normlar ve artan mükemmeliyetçiliğin bireylerin bedenleriyle ilgili daha fazla kaygıya sahip olmalarına neden olduğu düşünülmektedir. Beden üzerinde eleştirilerin yapıldığı bir iş ortamı birey üzerinde baskı oluşturabilmekte, bireyin bedenine karşı hoşnutsuzluğu başlatabilmekte ve beden algısını bozabilmektedir. Bu durum yeme davranışında değişiklikler görülmesine, sağlığa uzun vadede zarar verebilecek katı diyetlerin uygulanmaya çalışılmasına neden olabilmektedir. Beden memnuniyetsizliği ve yüksek zayıflık beklentisi, bireylerin kendi bedenlerine yönelik olumsuz bir tutum geliştirmelerine ve sürekli olarak kusurlarını vurgulamalarına neden olabilir. Bireyler, toplumda kabul gören ideal bir beden tipine uymak için kendilerini zorlayabilir ve kendi bedenlerini kabul etmekte zorluk yaşayabilirler. Bu durum düşük özsaygı, depresyon, yeme bozuklukları ve diğer sağlık sorunlara yol açabilir. Bu durumun fiziksel sağlık üzerindeki etkileri arasında sağlıksız diyet alışkanlıkları, aşırı egzersiz, yeme bozuklukları ve obezite riski yer alır. Bireyler, kusurlarını düzeltmek için sağlıksız diyetler veya zararlı zayıflama yöntemleri gibi sağlığa zararlı davranışlara başvurabilirler. Bu durum, vücutlarının ihtiyaç duyduğu besinleri alamamalarına, beslenme bozukluklarına ve uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu araştırmada tıbbi mümessillerin beslenme durumları ve fiziksel aktivitelerini saptamak, BKİ durumlarının ne olduğu belirlemek, mevcut ağırlıklarından şikayetçi olup olmadıklarını, zayıflık beklentileri ve beden memnuniyetleri ortaya konularak incelemek ve tıbbi mümessillerin beslenmeye dayalı ihtiyaçlarını belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma Nisan 2023 - Haziran 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş olup 5 farklı bölümden oluşan bir anket çalışması ile yapılmıştır. Anket formu, katılımcıların sosyodemografik özelliklerini ve antropometrik ölçümlerini öğrenmeye yönelik sorulardan, Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi kısa formundan (IPAQ), Kişilerarası Zayıflık Beklentileri (IOET) ve Beden Memnuniyeti Ölçeğinden ve biri iş günü biri izin günü olmak üzere 2 gün için 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kaydı formundan oluşmaktadır. Araştırmaya toplamda 348 (248 Kadın, 100 Erkek) tıbbi mümessil dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda tıbbi mümessillerin beden kütle indekslerinin yaşları ile doğru orantılı arttığı, zayıflık algılarının yüksek olduğu ve beden memnuniyetlerinin düşük olduğu saptanmıştır. Ayrıca kadın tıbbi mümessillerin erkek mümessillere oranla daha yüksek zayıflık beklentisi ve daha düşük beden memnuniyetine sahip oldukları gözlemlenmiştir. Bununla birlikte fiziksel aktivite düzeylerinin, beden memnuniyetleri ve zayıflık beklentileriyle arasında önemli bir ilişki saptanamamıştır. Genişletilmiş iş yeri sağlık programlarının ve gıda tüketimini, fiziksel aktiviteyi ve beden imajı algısını ele alarak oluşturulacak müdahalelerin, tıbbi mümessillerin genel sağlık düzeylerini, profesyonel rollerindeki etkinliğini ve başarısını artırabileceği düşünülmüştür. Anahtar kelimeler: Tıbbi mümessil, beden kütle indeksi, zayıflık beklentisi, beden memnuniyeti, fiziksel aktivite.Article Weight Matters: Investigating Overweight and Obesity Prevalence Among Municipal Bus Drivers and Its Nexus with Physical Activity, Stress, Emotional Eating, and Diet(2023) Ahmet Murat GÜNALAim: This study aims to investigate the prevalence of overweight and obesity among municipal bus drivers in İstanbul province and explore the intricate relationships between weight status, physical activity levels, stress perception, emotional eating tendencies, and dietary patterns within this occupational group. Material and Methods: A cross-sectional study was conducted with the participation of 380 bus drivers. Data were collected through face-to-face interviews using a data collection tool consisting of an information form, the International Physical Activity Questionnaire Short Form (IPAQ-SF), the Perceived Stress Scale (PSS), the Emotional Eating Scale (EES), and 24-hour Dietary Recall. Results: The findings revealed that 85.8% of the participants were overweight (52.6%) or with obesity (33.2%). The mean PSS score was 25.8±6.7, and the mean EES score was 29.3±10.8. The participants exhibited low physical activity levels (96.1%), with a mean of 246.2±165.4, signifying inactivity. Weak positive correlations were found between PSS and ESS scores. Dietary analysis showed a moderate energy intake of 1674.4±429.5 kcal. Individual variability in energy intake and nutrient consumption patterns was evident. Conclusion: The high prevalence of overweight and obesity among municipal bus drivers highlights the importance of targeted interventions for improved lifestyle and reduced health risks in this occupational group.