Browsing by Author "Oflaz, Fahriye"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Hemşirelerde öfkeyi etkileyen faktörler ve öfke ifade biçimi(2018) Portakal, Nurdan; Oflaz, FahriyeHemşirelerin yaşadıkları öfkenin düzeyi ve doğru ifade edilmesi bireysel ve örgütsel etkilenme açısından önemli bir sorundur. Kontrol edilmediğinde zarar verici olan öfke sağlıklı yönetilip doğru ifade edildiğinde işlevsel bir duygudur. Öfkenin kontrol edilmesi ise öfkenin doğru tanımlanmasına ve nelerin tetiklendiğinin bilinmesine bağlıdır. Bu araştırmada, hemşirelerde öfkeyi etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin öfke düzeyi ve öfke ifadesi ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Kesitsel desende planlanan araştırma, Ocak - Nisan 2017 tarihleri arasında İstanbul'daki iki eğitim ve araştırma hastanesinde görev yapan toplam 714 hemşireden son bir yıl içinde psikolojik bir tanı almamış, psikofarmakolojik tedavi görmemiş ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 319 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri 'Tanıtıcı Özellikler Anket Formu' ve 'Sürekli Öfke- Öfke İfade Tarzı Ölçeği' ile toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; Hemşirelerin sürekli öfkeleri orta düzeydeyken, öfkelerini dışa yansıtmaktan çok içe yönelttikleri ve öfke kontrolünde genelde başarılı oldukları görülmüştür. Lisans mezunu hemşirelerin diğer eğitim düzeylerine sahip hemşirelere göre sürekli öfke düzeyleri daha yüksek olduğu; gelir durumu dengeli olanların, ve çocuk sahibi olanların sürekli öfke düzeylerinin daha düşük olduğu ve öfkelerini daha az dışa yansıttıkları; evli olanların da bekarlara göre öfkelerini dışa daha az yansıttıkları bulunmuştur. Hemşireler çalışma ortamında daha çok 'hasta yakınlarının kurallara uymaması', 'eksik ekipmanla çalışmak', 'aynı anda fazla sayıda hastadan sorumlu olma' ve 'yaptığı işin önemsenmemesi' durumlarını öfke kaynağı olarak görmektedir. Bu çalışmada hemşirelerin öfkeleriyle uygun baş edebilme, öfkelerini doğru ifade edebilmede kendilerinin farkında oldukları saptanmıştır.Master Thesis Jinekolojik muayeneye gelen kadınların kaygı (anksiyete) düzeylerinin ve kaygı düzeylerini etkileyen faktörlerin incelenmesi(2017) Parlak, Muazzez; Oflaz, FahriyeJinekolojik muayene ile ilgili anksiyete, kadınların jinekolojik muayeneden kaçınmalarına neden olabilen önemli bir durumdur. Bu nedenle, jinekolojik muayene ile ilgili kaygının incelenmesi ve kaygıya yol açan faktörlerin azaltılması, kadın sağlığının korunması açısından önem taşımaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, jinekolojik muayene olan kadınların kaygı düzeyleri ve kaygı düzeylerini etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte gerçekleştirilen bu çalışma, İstanbul'daki bir eğitim ve araştırma hastanesinin Doğum ve Kadın Hastalıkları Polikliniği'nde 06.01.2017-15.03.2017 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılmaya gönüllü, soruları yanıtlayacak bilişsel yeterlilikte ve 18-49 yaş arasındaki 331 kadın araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler, jinekolojik muayeneye ilişkin deneyim ve tutumlarını sorgulayan Katılımcı Bilgi Formu ve Spielberger'in Durumluk ve Sürekli Anksiyete Ölçeği ile toplandı. Araştırma sonucunda jinekolojik muayenenin kadınların kaygı düzeyini arttırdığı saptandı. Disparoni varlığı, daha önce jinekolojik muayene olma, muayeneye kanama ve adet düzensizliği ile gelmenin yaşanan kaygı üzerinde anlamlı etkisi olduğu görüldü (p<0,05). Jinekolojik muayene kaygısının aynı zamanda kadının konuya ilişkin görüş ve algılarından da etkilendiği; mahrem yerini göstermek istememe, muayene sırasında gazını tutamama, canının yanacağı korkusu, hekimin erkek olması, ağrı korkusu, patolojik tanı konulma korkusunun kaygı ile ilişkili faktörler olduğu bulundu. Diğer yandan jinekolojik muayene sırasında yaşanan deneyimlerin de kaygı düzeyini etkilediği; sağlık personelinin olumsuz tutumu, mahremiyete dikkat edilmemesi, işlem öncesi bilgilendirilmeme, kişisel hijyenini yapamamış olma, muayene pozisyonu ve muayene sırasında sağlık profesyonellerinin tıbbi bir dil kullanmasının kaygıyı arttırıcı faktörler olduğu belirlendi. Anahtar Kelimeler: Jinekolojik muayene, anksiyete, hemşirelikMaster Thesis Lise öğrencilerinin psikolojik yardım alma tutumlarının kendini damgalama ve sosyal damgalanma algısına göre incelenmesi.(2017) Metin, Azime; Oflaz, FahriyeBu çalışma, lise öğrencilerinin psikolojik yardım almaya ilişkin tutumlarını ve psikolojik yardım alma nedeniyle kendini damgalama ve sosyal damgalanma algılarının bu tutum üzerindeki rolünü ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte olan bu çalışma, 2016-2017 eğitim öğretim yılında İstanbul ilinde bulunan bir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde öğrenim gören 420 öğrenci ile yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak Psikolojik Yardım Almaya İlişkin Tutum Ölçeği Kısa Formu, Psikolojik Yardım Alma Nedeniyle Sosyal Damgalanma Ölçeği, Psikolojik Yardım Aramada Kendini Damgalama Ölçeği, öğrencilerin sosyodemografik bilgileri ve psikolojik yardım alma ile ilgili görüşlerini içeren anket formu kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS 22.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Çalışma verileri değerlendirilirken, tanımlayıcı istatistiksel metotların yanı sıra, normal dağılımın incelenmesi için Kolmogorov - Smirnov dağılım testi kullanılmıştır. Dağılım normal olmadığı için, niceliksel veriler karşılaştırılırken nonparametrik testler kullanılmıştır. Kruskal Wallis ve Mann Whitney U testleri gruplar arası farkları anlayarak örnek üzerinde sonuçlara varmak amacıyla uygulanmıştır. Kendini damgalama, sosyal damgalanma ve psikolojik yardım almaya ilişkin tutum arasındaki ilişkilere bakılırken Pearson Korelasyon analizi ve Lineer Regresyon analizi kullanılmıştır. Lise öğrencilerinin psikolojik yardım alma tutumlarında cinsiyet ve yaş değişkenlerinin belirleyici olduğu görülmüştür. Kız öğrencilerin psikolojik yardım alma hakkında görüşleri ve tutumları, erkeklere kıyasla daha olumlu bulunmuştur. 18-19 yaş aralığında olan öğrencilerin görüşleri ve tutumları, 14-15 yaş ve 16-17 yaş grubuna göre daha olumlu olarak tespit edilmiştir. Anne-baba eğitim düzeyi ve çalışma durumu gibi değişkenlerin ise yardım alma tutumu ile ilişkisi bulunmamıştır. Ayrıca psikolojik yardım alma nedeniyle kendini damgalama ve sosyal damgalanmanın, öğrencilerin psikolojik yardım alma tutumlarını olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Kendini damgalama, sosyal damgalanma, psikolojik yardım alma, ergenlikArticle Citation Count: 19Living with pain in ankylosing spondylitis: a qualitative study(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 2015) Bagcivan, Gulcan; Cinar, Fatma Ilknur; Cinar, Muhammet; Oflaz, Fahriye; Uzun, Senay; Pay, SalihBackground: Despite various quantitative studies reporting that pain is among the most serious problem in ankylosing spondylitis (AS), no detailed qualitative studies address how pain affects the life of patients with AS. Aim: To explore AS patients' experiences with pain and its effect on their lives. Design: Descriptive qualitative study. Methods: Data were collected by individual in-depth interviews. Colaizzi's phenomenological data analysis was performed. Results: During periods of pain, participants indicated that they experienced difficulty with performing their daily routine activities and meeting their personal needs. Pain also prevented them from fulfilling their responsibilities in their families, inhibited their social relations, and posed problems at their workplace. Due to the negative effects of pain in their lives, the participants felt helplessness, fear, stress, sadness, and unhappiness. Conclusions: Added to being asked about the quantity of pain, patients with AS should be questioned about how pain affects their lives.Master Thesis Mesleki ve teknik anadolu lisesi öğrencilerinin öğrenilmiş güçlülük düzeylerinin algılanan stres düzeyi ile ilişkisinin ve etkileyen diğer faktörlerin incelenmesi(2017) Yıldız, Fatma; Oflaz, FahriyeBu çalışma, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinin, öğrenilmiş güçlülük düzeylerinin, algılanan stres düzeyi ile ilişkisinin ve etkileyen diğer bazı sosyo-demografik özelliklerle (sınıf, yaş, cinsiyet, anne ve baba eğitim durumları, anne ve baba çalışma durumları, kardeş sayıları, yaşadığı yer, evde birlikte yaşadığı kişiler) ilişkisinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel desende kurgulanmıştır. Araştırmanın evren ve örneklemini 2016 – 2017 öğretim yılında, İstanbul'un Avrupa yakasında eğitim veren bir mesleki ve teknik anadolu lisesinde okumakta olan 345 kız, 89 erkek olmak üzere toplam 434 öğrenci oluşturmaktadır. Veriler, öğrencilerin tanımlayıcı özelliklerini içeren 'Kişisel Bilgi Formu', 'Rosenbaum Öğrenilmiş Güçlülük Ölçeği' ve 'Algılanan Stres Ölçeği ' ile toplanmıştır. Araştırma sonucunda, öğrencilerin yaş, cinsiyet değişkenleri ile öğrenilmiş güçlülük düzeyi arasında fark bulunmamış (p>0.05), sınıflara göre öğrenilmiş güçlülük puanlarının anlamlı bir farklılık gösterdiği bulunmuştur(F=2,876;p=0.036). Öğrencilerin anne-babanın eğitim durumu, anne-babanın çalışma durumu, kardeş durumu, evde birlikte yaşadığı kişiler değişkenleri ile öğrenilmiş güçlülük düzeyleri arasında fark bulunmamıştır(p>0.05). Öğrencilerin öğrenilmiş güçlülük puanları arttıkça algılanan stres puanlarının düştüğü saptanmıştır (r=-0,449; <0.001). Ergenlik döneminde sınıf değişkeni çerçevesinde öğrenilmiş güçlülüğü etkileyen diğer değişkenlerin incelenmesinin, ruh sağlığın korunması ve geliştirilmesi açısından önemli olduğu değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Öğrenilmiş güçlülük, Algılanan stres, Lise öğrencileri.Master Thesis Metastatik kanserli çocukların anne ve babalarının pediatrik yaşam kalitesi ve anksıyete düzeylerinin incelenmesi(2016) Karçiğa, Fatma; Oflaz, FahriyeBu çalışma, metastatik kanserli çocukların anne ve babalarının çocuğun yaşam kalitesi değerlendirmeleri ile ilgili anksiyete düzeyleri arasındaki ilişkinin ve bu iki değişkeni etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır. Bu çalışma tanımlayıcı, kesitsel nitelikte bir çalışmadır. Araştırma 01.01.2015 ile 31.10.2015 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Bilim Dalı poliklinik ve servisinde yürütülmüştür. Bu çalışmanın verileri için kullanılan formlar şu şekildedir; Metastatik kanserli çocukların ve anne babaları tanımlama formu, Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ), Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI). Araştırma sonucunda ebeveynlerin yaşam kalitesi, durumluk ve sürekli kaygı puanları incelendiğinde, yaşam kalitesi tüm alanları ile ebeveyn sürekli kaygı puanları arasında anlamı bir ilişki olduğu, psikososyal ve toplam yaşam kalitesi puanlarının ise ebeveyn durumluk kaygı puanı ile ilişkili olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgulara göre, anne ve babaların yaşam kalitesi değerlendirme bulguları arasında fark yoktur. Yaşam kalitesi puanlarını çocuğun özelliklerinden okula gitme durumu; ebeveyn özelliklerinden ise ekonomik durum ve kronik bir hastalık tanısının olması etkiliyor görülmektedir. Kaygı düzeyleri incelendiğinde, anne ve babaların sürekli kaygı puanlarından fark olduğu, annelerin sürekli kaygılarının babalardan yüksek olduğu görülmüştür. Kaygı düzeyi ve çocukların özellikleri arasında fark görülmezken, ebeveynin ekonomik durumu algısı, kronik hastalık tanısı ve yardım alma durumu ile sürekli kaygı arasında fark olduğu görülmüştür. Annelerin durumluk kaygısı okula gitme ve metastatik organ annelerin sürekli kaygısı ile de ilişkili görülmektedir. Babaların kaygı düzeyi ile çocuğun özellikleri arasında fark yoktur. Hem annelerin hem babaların durumluk kaygıları, ekonomik durum algısından etkilenmektedir. Ebeveyn sürekli kaygı düzeyi ile yaşam kalitesi puanlarının tüm alanları ilişkili görülmektedir. Annelerde kaygı, yaşam kalitesi tüm alanları ile ilişkili iken babalarda psikolojik sağlık puanı ile ilişkilidir.Master Thesis Ortopedi ve travmatoloji servisine gonartroz tanısıyla yatırılan, diz protezi ameliyatı olan hastaların yaşam kalitesi ve özbakım gücü(2016) Özyıldırım, Nilüfer Eliaçık; Oflaz, FahriyeBu çalışma gonartroz tanısı ile total diz protezi ameliyatı olmuş hastaların özbakım gücü ve yaşam kalitesini değerlendirmek amacıyla planlanmıştır. Bu çalışma tanımlayıcı kesitsel desende bir çalışmadır. Araştırma, İstanbul'da bir üniversite hastanesinin Ortopedi ve Travmatoloji Servisinde 1 Mart 2015 ve 30 Ağustos 2015 tarihleri arasında uygulanmıştır. Arşiv kayıtlarına göre bu serviste ortalama olarak 3 ayda 80 total diz protezi (TDP) ameliyatı yapılmaktadır. Hastalar genellikle ameliyattan bir gün önce servise yatış yapmakta ve ortalama olarak 5 -7 gün serviste yatmaktadır. Çalışmanın gücü, GPower 3.1 programında hesaplanmıştır ve SF-36 parametreleri için effect size değerleri 1'in üzerinde bulunmuştur. Effect size daha düşük olarak ortalama 0,5 alındığında, %80 power için 34 hastanın bu çalışma için yeterli olduğu bulunmuştur. Veri toplama aracı olarak Yaşam Kalitesi Ölçeği, Öz Bakım Gücü Ölçeği ve araştırmacı tarafından literatür incelenerek hazırlanan sosyo-demografik özellikler ile hastalıkla ilgili bilgileri içeren anket formu kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS 21.0 İstatistik paket programı kullanılmıştır. Araştırma sonucunda Ameliyat öncesi yaşam kalitesi alanlarından 'Mental sağlık', 'Zindelik / Yorgunluk', 'Sağlığa genel bakış açısı' ile ameliyat öncesi ve sonrası 'Özbakım gücü' puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir korelasyon olduğu görülmüştür. Ameliyat sonrasında ise,'Genel bakış açısı'puanları ile ameliyat öncesi ve sonrası 'Özbakım gücü'arasında ve 'Mental sağlık' ile ameliyat öncesi 'Özbakım gücü'puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif bir korelasyon olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Gonartroz, Diz Protezi Ameliyatı, Yaşam Kalitesi, Özbakım GücüMaster Thesis Psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerde iş doyumu, tükenmişlik düzeyi ve ilişkili değişkenlerin incelenmesi(2017) Karakaya, Hülya Kemeröz; Oflaz, FahriyeBu araştırma, psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerde iş doyumu, tükenmişlik düzeyi ve ilişkili değişkenlerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma 06.05.2016- 27.05.2016 tarihleri arasında İstanbul'da bir Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde psikiyatri kliniklerinde çalışan hemşirelerle yürütülmüştür. Bu çalışmanın verileri Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Minnesota İş Doyum Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırma sonucunda psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerden genç yaşta olanlarda, kronik hastalığı olmayanlarda, psikiyatri hemşireliğinin kişisel gelişime katkısının olmadığını düşünenlerde, psikiyatri kliniğinde çalışmayı kendine uygun bulmayanlarda, psikiyatride çalışmaktan memnun olmayanlarda, psikiyatri servisinde 15 yıldan az çalışma süresi olanlarda, hemşirelik mesleğini kendine uygun bulmayanlarda tükenmişliğin yüksek olduğu görülmüştür (p<0,05). Psikiyatri kliniğinde çalışmak isteyenlerde ve psikiyatri kliniğinde severek çalışanlarda tükenmişliğin daha az olduğu görülmektedir. Ayrıca gece çalışmanın ve psikiyatri kliniğinde çalışmaktan memnun olmama durumunun iş doyumunu olumsuz etkilediği görülmektedir. Çalışma hayatını olumsuz etkileyen faktörlere baktığımızda ise mesleki faktörleri ve sosyal faktörleri birlikte seçen hemşirelerin sosyal faktörleri (kişiler arası ilişkiler, yöneticilerle ilişkiler) seçen hemşirelere göre daha fazla duygusal tükenme yaşadıkları belirlenirken, mesleki faktörleri (çalışma saatleri, iş yükü, görev tanımının yetersizliği, fiziksel şartlar, ekonomik yetersizlikler) seçen hemşirelerin mesleki faktörleri ve sosyal faktörleri birlikte seçen hemşirelerden iş doyumu daha yüksek düzeydedir. Duygusal tükenme ile iş doyumu arasında negatif yönde orta düzeyde ilişki saptanırken; kişisel başarı ile iş doyumu arasında pozitif yönde düşük ilişki saptanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda tükenmişlik ile iş doyumunun birbiri ile ilişkili olduğu görülmektedir. İş doyumu artırıldığında, tükenmişlik azalmaktadır. Bu sonuçlara göre iş doyumunu artırmak ve tükenmişliği azaltmak için psikiyatri kliniğinde çalışmak isteyenlerin, psikiyatri kliniklerine yönlendirilmesinin tükenmişlikle kurumsal olarak mücadele etmek için etkin bir yöntem olabileceği değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Psikiyatri hemşireliği, tükenmişlik, iş doyumuMaster Thesis Psikiyatri servisinde yatan yetişkin hastaların tedavi edici ortama ilişkin algılarının değerlendirilmesi(2016) Diriğ, Elif; Oflaz, FahriyeBu araştırma, psikiyatri servisinde yatan yetişkin hastaların, tedavi edici ortamı nasıl algıladıkları konusunda bilgi sahibi olmak ve bu durumu etkileyebilecek faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışma, tanımlayıcı ve kesitsel desende bir çalışmadır. Araştırma, 01.09.2016 ile 31.12.2016 tarihleri arasında, İstanbul'da bir Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde, açık kadın servisi, kapalı erkek servisi ve açık erkek servislerinde yatarak tedavi gören hastalarla yürütülmüştür. Bu çalışmanın verileri için, araştırmacı tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu ve Servis Ortamı Ölçeği (SOÖ) kullanılmıştır. Araştırma bulguları doğrultusunda, hastanın hastalık süreci ile ilgili özelliklerinden ziyade demografik özelliklerinin servis ortamı algısı ile ilişkili olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra kadın hastaların destek, katılım, düzen ve organizasyon puanlarının erkeklerden yüksek olduğu, yaş arttıkça hastaların spontanlık puanlarının arttığı, lise ve üniversite mezunu olan hastaların katılım, destek, düzen ve organizasyon puanlarının ortaöğretim mezunu hastalardan yüksek olduğu, çalışan hastaların, çalışmayan hastalara göre öfke ve saldırganlık puanlarının yüksek olduğu, düzenli geliri olan hastaların destek ve spontanlık puanlarının, düzenli geliri olmayanlardan yüksek olduğu, ilçe ve şehirde yaşayanların pratik yönelim puanları, köyde yaşayan hastalardan yüksek olduğu, açık serviste yatan hastaların katılım ve destek puanlarının kapalı serviste yatan hastalardan yüksek olduğu, daha önce farklı hastanede tedavi gören hastaların, daha önce farklı hastanede tedavi görmeyenlere göre, katılım, destek, otonomi ve pratik yönelim puanlarının düşük olduğu belirlenmiştir. Ayrıca medeni durum, sağlık güvencesi varlığı, birlikte yaşadığı kişiler, hastalık tanısı, yatış sıklığı ve hastanede yatış süresi gibi değişkenlerin hastaların servis ortamı algısı ise ilişkili olmadığı belirlenmiştir. Araştırmanın sonuçları doğrultusunda, çalışanların, hastaların servis ortam algılarını etkileyen, kişisel özelliklerini göz önünde bulundurarak hizmet vermelerinin yararlı olacağı belirlenmiştir.