TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/20

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 989
  • Article
    Citation Count: 0
    The Radiologic Diagnosis and Result of Endovascular Management of May-Thurner Syndrome
    (2024) Doğan, Demet; Şişman, Seviye Bora; Barutça, Hakan; Şahan, Hasan; Şahin, Sinan
    Introduction: This study aims to present the clinical and radiologic findings of 20 cases diagnosed with May-Thurner Syndrome, along with an assessment of radiologic treatment modalities and their outcomes. Methods: We enrolled 20 patients diagnosed with May-Thurner Syndrome based on radiologic assessments conducted at our hospital's radiology department. Cases with more than 80% iliac vein compression on Multidetector Computed Tomography (MDCT) venography underwent conventional venography for diagnosis confirmation and subsequent endovascular intervention. We analyzed the degree of compression, clinical and radiologic presentations, follow-up imaging, and treatment outcomes. Results: Among the cases, two were asymptomatic and incidentally discovered. Venous insufficiency was present in various forms: superficial-deep insufficiency in five cases, acute deep vein thrombosis (DVT) in one, chronic DVT in nine, and a combination of superficial-deep insufficiency with chronic DVT in three cases. MDCT venography was performed for all patients. Four patients received endovascular treatment, resulting in patent stents on follow-up MDCT imaging. Discussion and Conclusion: In patients exhibiting symptoms of venous insufficiency or recurrent DVT in the left lower extremity, considering May-Thurner Syndrome in the diagnostic process is crucial to ensure appropriate treatment and mitigate potential complications. Endovascular intervention represents a viable alternative to surgical approaches, particularly in cases demonstrating significant compression.
  • Article
    Citation Count: 0
    Teknoloji Kabul Modeli Bağlamında Sosyal Etkinin Metaverse Teknolojilerini Kullanma Niyetine Etkisi
    (2024) Tavman, Emine Başak; Tavman, E. Başak; İşletme / Business Administration
    Metaverse kavramı dijital dönüşüm ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Metaverse’ün dijital ortamda iş modellerini temelden değiştireceği düşünülmektedir. Teknolojik gelişmelerin ivme kazanması ile iş yapış şekillerinin değişmesi, işletmelerin yıkıcı iş modellerini benimseyerek bu değişime uyum sağlamasını zorunlu kılmaktadır. Günümüzde rekabet avantajı sağlamak isteyen birçok işletme, metaverse dünyasına giriş yapmaktadır. İşletmelerin metaverse pazarını tanımaları ve meta dünyada tüketici isteklerini anlamaları rekabet avantajı sağlamaları açısından önem taşımaktadır. İşletmelerin marka bilinirliğini artırmak ve müşteri tabanlarını genişletmek için metaverse’ü stratejilerine dâhil etmeleri kaçınılmazdır. Pazarlama perspektifinden bakıldığında, tüketicilerin metaverse teknolojilerini kullanma niyetinin anlaşılması ve bu doğrultuda pazarlama stratejilerinin belirlenmesi işletmelere değerli içgörüler sağlayarak metaverse’e yönelik pazarlama stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Bu çalışmanın amacı, Teknoloji Kabul Modeli (TKM) boyutlarının ve sosyal etkinin Türkiye’de yaşayan tüketicilerin metaverse teknolojilerini kullanma niyeti üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Bu amaç doğrultusunda 201 kişi ile anket yapılmış ve veriler yapısal eşitlik modellemesi analiziyle test edilmiştir. Çalışmada, metaverse teknolojilerinin kullanımını etkileyen faktörleri belirlemek için Teknoloji Kabul Modeli (TKM) kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre algılanan kullanım kolaylığı, algılanan fayda ve metaverse’e yönelik davranışsal tutumu olumlu etkilemektedir. Ek olarak algılanan fayda, metaverse’e yönelik davranışsal tutumu olumlu etkilerken, metaverse’e yönelik davranışsal tutum ve sosyal etki metaverse teknolojilerini kullanma niyetini olumlu etkilemektedir. Araştırma bulgularının, metaverse pazarlaması literatürünü genişleterek pazarlama uygulayıcılarına yol göstermesi hedeflenmektedir.
  • Article
    Citation Count: 0
    The Plicator Procedure is an Alternative for the Treatment of Gastroesophageal Reflux Disease
    (2024) Eminoğlu, Levent
    Objective: Endoscopic full-thickness plication of the gastric cardia using the Plicator is shown to be effective for the treatment of symptomatic gastroesophageal reflux disease (GERD). This retrospective study aimed to evaluate the Plicator procedure as an alternative to surgery. Materials and Methods: Patients who had at least one typical reflux symptom after 6 months of PPI therapy, who were observed to have reflux findings endoscopically (LA A or B and no Barrett’s metaplasia), with pathologic acid exposure in pHmetry results, hiatal hernia of <2 cm and Hill grade II and III, older than 18 years and not pregnant were included. The Plicator procedure was done endoscopically. Patients were controlled endoscopically and with pHmetry (if required) after 2 months and 1 year. Results: The 12-month follow-up assessment was completed in 185 patients. 120 patients (65% of patients) had no reflux symptoms or endoscopic findings. 33 patients were operated on for reflux disease. Conclusion: This is the largest published report of the Plicator procedure used for reflux patients as an alternative to surgery and 65% success rate is seen after one year. This procedure is a valid alternative for reflux patients who are unresponsive to PPIs, do not want to use long-term PPI medication due to symptom recurrence or opt for surgery
  • Article
    Citation Count: 0
    Metabolik Sendromun Yeni Bir Klinik Belirleyicisi: Vasküler Risk Yaşı
    (2024) Akgün, Didar Elif; Güvenç, Rengin Çetin; Sayılan, Samet; Şafak, Özgen; Naser, Abdulrahman
    Amaç: Metabolik sendrom (MetS) varlığı diabetes mellitus (DM) ve aterosklerotik kardiyovasküler hastalık (ASKVH) oluşumunu tetikler. MetS gelişimi açısından yüksek risk altında olan bireylerin öngörülmesi önemlidir. Vasküler risk yaşı (VRA) kardiyovasküler riskin klinik bir göstergesidir. Bu çalışmada, VRA’nın MetS'nin bir göstergesi olup olmadığını tespit etmeyi amaçladık. Yöntem: Çalışmaya daha önce ASKVH ve DM tanısı olmayan 169 kişi (96 kadın, 73 erkek, yaşları 40-83) dahil edildi. ATP III-2005 ve IDF-2009 kriterleri aracılığıyla MetS tanısı koyuldu. SCORE2/SCORE2-OP 10 yıllık ölümcül KVH riski ve VRA tüm katılımcılar için hesaplandı. Bulgular: ATP III kriterlerine göre MetS sıklığı tüm popülasyonda %40,2, kadınlarda %39,6 ve erkeklerde %41,1 olarak saptanırken, IDF- 2009 kriterlerine göre tüm popülasyonda %47,9, kadınlarda %43,8 ve erkeklerde 53,4 olarak saptandı. VRA MetS saptanan bireylerde MetS saptanmayan bireylere göre anlamlı olarak yüksek saptandı (p<0,001). Ayrıca VRA ile tüm MetS komponentleri arasında ilişki saptandı (WC, r=0,194, p=0,011; SBP, r=0,434, p<0,001; BDP, r=0,262, p=0,001; total-C, r=0,223, p=0,003; yüksek yoğunluklu lipoprotein-C, r=-0,307, p<0,001; TG, r=0,324, p<0,001; ve FPG, r=0,196, p=0,011). Eğri altında kalan (AUC)- ROC analizinde VRA’nın MetS’nin güçlü bir öngörücüsü olduğu görüldü [AUC=0,658, %95 güven aralığı (CI)=0,576-0,740; for a cut-off of 54,0 yaş, Youden indeks=0,19, sensitivite=%75,0, and spesifik %45,0], and logistic regresyon (olasılık oranı: 1,086, p=0,041, %95, CI=1,003-1,175). Sonuç: VRA, MetS’ninn önemli ve bağımsız bir belirleyicisidir ve klinik amaçlarla düşünülebilir.
  • Article
    Citation Count: 0
    Yüksek Enflasyon Dönemlerinde BIST Sektörel Endekslerinin Dalgalanmaları: Markov Rejim Switching Analizi
    (2024) Münyas, Turgay; Koç, Havva; Uluslararası Finans / International Finance
    Enflasyonun yüksek seyrettiği dönemler genellikle finansal piyasalarda belirsizliğe ve risklere neden olmaktadır. Türkiye’de 2017-2023 dönemi, ekonomik ve finansal dalgalanmaların sıklıkla yaşandığı bir zaman dilimini kapsamaktadır. Bu dönemde enflasyonun yüksek seyretmesi, ülkede birçok sektörü etkilemiş ve finansal piyasalarda belirgin volatilite yaratmıştır. BIST sektör endeksleri de bu ekonomik ortamdan etkilenmiş ve farklı volatil performans sergilemiştir. Özellikle enerji, gıda ve içecek gibi sektörler genellikle enflasyondan daha fazla etkilenirken, hizmet ve teknoloji gibi sektörler, ekonomik dalgalanmalara daha esnek bir şekilde adapte olmuştur. Bu çalışmada BIST Sektör Endekslerinden: Gıda ve İçecek, Elektrik, Turizm ve Teknoloji endekslerinin zaman içerisinde (2017-2023) izlediği seyri yani yüksek ve düşük getirili dönemleri incelemek amacıyla tek değişkenli Markov Regime Switching (MRS) modeli tahmin edilmiştir. Bulgulara göre, Gıda ve İçecek endeksinin belirli bir piyasa rejiminde uzun süre kararlılık gösterildiği ve bu rejime geçildiğinde kalma olasılığının yüksek olduğu görülmektedir. Elektrik endeksi için, endeksin belirli bir piyasa rejiminde uzun süre kalma eğiliminde olduğu ve piyasadaki değişikliklere hızlı uyum sağlayabildiği anlaşılmaktadır. Yüksek enflasyon dönemlerinde BIST-Turizm Endeksi'nde uzun süreli kararlılık gözlenmiş ve düşük volatilite dönemi geniş bir zaman dilimini kapsamıştır. Bu durum, turizm sektörünün ekonomik belirsizliklere karşı direnç gösterdiğini ve uzun vadeli planlamalara daha uygun olduğunu göstermektedir. BIST-Teknoloji Endeksi için, belirli bir piyasa rejiminde uzun süre kararlılık gösterildiği ve düşük volatilite döneminin neredeyse yüksek volatilite dönemi kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu durum, teknoloji sektörünün ekonomik belirsizliklere karşı direnç gösterdiğini ve uzun vadeli istikrarını koruduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın literatüre katkısı, yüksek enflasyon dönemlerinde BIST sektör endekslerinin dalgalanmalarını analiz etmek amacıyla sektörlere özgü uzun vadeli kararlılık ve volatilite özelliklerini ortaya koymasıdır. Yatırımcılara sektörler arasındaki farklı performans özellikleri hakkında önemli bilgiler sağlayarak daha etkili stratejiler oluşturmalarına olanak sunmaktadır.
  • Article
    Citation Count: 0
    Computational Analysis of Cohesin Complex Genes and their Role in the Pathogenesis of AML
    (2024) Özkan, Didem; Özkan, Didem; Bourouba, Romyla; Tıbbi Laboratuvar Teknikleri / Medical Laboratory Techniques
    Objective: Anomalies in the cohesion complex contribute to the pathogenesis of myeloid malignancies by affecting the self-renewal capacity of hematopoietic and progenitor stem cells, but the underlying mechanisms of this phenotype are not fully understood. Therefore, this study aims to shed light on the relationship between AML pathogenesis and the cohesion complex by comprehensively determining the mutations and expression profiles in the genes constituting the cohesion complex and investigating the effect of expression on survival using bioinformatics databases and tools. Methods: A total of 96 different mutations were identified in 13 genes. Out of these 96 mutations, 26 were classified as pathogenic/oncogenic. The expression levels of STAG1, REC8, MAU2, CDCA5, and PDS5B were significantly higher in the patient group compared to the healthy group (p< .01). Survival analysis based on low and high gene expression profiles revealed that increased REC8 expression was significantly associated with survival (p= .024), which is considered a prognostic marker. In STRING analysis, it was determined that hub proteins interact with acetyltransferases ESCO1 and ESCO2 involved in sister chromatid cohesion, with TERF1, a component of the telomere nucleoprotein complex, and with PDS5A and BRCA2, which are functionally related to genetic stability and genetic recombination, respectively. Results: An increase in language outcomes, particularly in repetition, was observed following the treatments. It was also found that therapy gains were more robust following bihemispheric stimulation of the posterior temporal sites compared to the inferior frontal targets. Conclusion: Overall, none of the target genes except the mutated REC8 showed a significant and independent effect on the clinical outcome defined as overall survival. However, we have identified the diversity of genetic alterations in individual cohesin subunits through comprehensive molecular analysis. The results may be beneficial in the development of targeted drug therapies and personalized medicine approaches.
  • Review
    Citation Count: 0
    Çocuk failliğinin bir direnişi olarak cinsiyetin ifadesi
    (2023) Yılmaz, Ozan Can; Yılmaz, Ozan Can
    Yakın zamanda yapılan çocukluk etnografileri, aile ve çocuklara ilişkin mevcut politikaların yeni epistemolojik çerçevelere ve kesişimsel metodolojilere yol açtığını göstermiştir. Son dönemdeki akademik çalışmalar, etnografik araştırmanın kapsamını ev içi veya ebeveynlik düzeyinin ötesine taşıyarak daha geniş bir sosyo-politik ve ekonomik bağlamda ele almaya başlamıştır. Bu yaklaşım, çocuk yetiştirmenin cinsiyetlendirilmiş ebeveyn pratiklerini incelerken, devlet düzenlemelerinin ve ahlakileştiren söylemlerin çocukluğun regüle edilişindeki etkilerini göz önünde bulundurmaktadır. Bu inceleme makalesi, Türkiye bağlamında çocuk yetiştirme pratiklerinin özelliklerini ve karmaşık doğasını ortaya çıkaran, cinsiyetlendirilmiş ebeveynlik ve toplumsal cinsiyetin somutlaştırılmasının kesişimselliği üzerine yapılan akademik çalışmaları incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmanın önemi, hegemonik ideolojiler ve düzenleyici söylemler karşısında bir sapma ve direniş noktası olarak çocukların failliğine yönelik yapmış olduğu vurgudur.
  • Article
    Citation Count: 0
    Riskli ve Risk Taşıyan Okul Öncesi Dönem Çocukları: Akademisyenlerin Görüş ve Önerileri
    (2024) Çelik, Özlem; Çelik, Özlem; Özel Eğitim / Special Education
    Bu çalışmada okul öncesi eğitim alanında görev yapan akademisyenlerin, riskli ve risk taşıyan okul öncesi dönem çocukları, bu çocukların eğitimi, değerlendirilmesi ve iş birliğine ilişkin görüşlerinin ve önerilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, nitel araştırma desenlerinden durum çalışması olarak tasarlanmıştır. Çalışma grubu amaçlı örneklem yöntemlerinden ölçüt örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Çalışma grubu, İstanbul ve İzmir illerinde bulunan üç üniversitenin Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı’nda görev yapan 12 akademisyenden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak uzman görüşleri doğrultusunda hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler iki araştırmacı tarafından ayrı ayrı incelenerek içerik analizi yapılmıştır. Araştırmacılar arasındaki güvenirliği hesaplamak amacıyla Miles ve Huberman’ın formülü kullanılmış ve uyum .88 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada riskli çocuklar, gözlemler ve öneriler şeklinde üç tema belirlenmiştir. Araştırmaya katılan akademisyenlerin görüşleri incelediğinde riskli çocuklar teması etkileyen faktörler, tanımlama alt temalarıyla; gözlemler teması problemler, izleme ve değerlendirme alt temalarıyla; öneriler teması ise eğitim, iş birliği alt temalarıyla ilişkilendirilmiştir. Akademisyenlerin riskli ve risk taşıyan okul öncesi dönem çocukları, bu çocukların eğitimi, değerlendirilmesi ve iş birliğine ilişkin görüşleri ve önerileri ortaya çıkarılmıştır.
  • Review
    Citation Count: 0
    Gebelikte Kafein Tüketiminin Anne ve Fetüs Üzerine Etkileri
    (2023) Demirci, Zeynep; Yılmaz, Hande
    Gebelik süreci anne ve bebek arasında geçen hassas bir dengedir. Gebelik öncesi ve gebelik sırasındaki maternal yaşam anne ve çocuğun sağlığı için önemli bir faktör bu dönemde sağlıklı ve dengeli beslenme fetüsün optimal büyümesi ve gelişmesi için gereklidir. Bu dönemde ılımlı seviyede tüketilmesi veya hiç tüketilmemesi gereken besinler de bulunmaktadır. Kafein ve kafein içeren içecek ve yiyecekler de bu süreçte araştırmalarda konu olarak ele alınmaktadır. Gebelik sırasında kafeinin eliminasyon süresi uzar, kan-beyin ve plasenta dahil tüm biyolojik zarları geçerek fetüs kafeine maruz kalır. Gebelikte kafein alımı intrauterin gelişme geriliği, spontan abortus, düşük doğum ağırlığı, çocuklukta aşırı vücut ağırlığı ve bilişsel bozukluklar ile olan ilişkisini değerlendirmek için yapılan çalışmaların sonuçları farklılık göstermektedir. Gebelik sürecindeki kadınlar için kafeinin fetal düşük oranları ve fetal büyüme kısıtlamasına yönelik olumsuz etkilerine dayanarak günlük 200 mg/gün geçmemesi öngörülmektedir. Bu derlemede gebelik sürecindeki kafein alımının anne ve fetüse olan etkilerinden bahsedilmektedir.
  • Article
    Citation Count: 0
    Fizyoterapist ve Hemşirelerin Üst Ekstremite Sorunları İle Yaşam Kalitelerinin İncelenmesi ve Karşılaştırılması
    (2023) Aydın, Gamze; Atıcı, Emine; Atıcı, Emine; Gülşen, Mustafa; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and Rehabilitation
    Amaç: Fizyoterapist ve hemşireler; kas iskelet sistemi sorunları açısından risk taşıyan sağlık meslek gruplarındandır. Amaç, iki meslek grubunun üst ekstremite sorunlarını ve yaşam kalitelerini değerlendirmek, üst ekstremite sorunlarının her iki meslek grubunda yaşam kalitesi üzerine etkilerini araştırmak ve karşılaştırmaktır. Yöntem: Çalışmamıza toplam 200 kişi katıldı. Sosyo-demografik veriler, üst ekstremite sorunları ve yaşam kalitesi değerlendirildi. Sonuçlar: Quick DASH total skorlarına göre hemşirelerin fizyoterapistlere kıyasla daha fazla üst ekstremite sorunları yaşadığı görüldü (p<0,05). Fiziksel fonksiyon, fiziksel sorunlara bağlı rol kısıtlılıkları, ağrı, sağlığın genel algılanması, emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlılıklarında fizyoterapistler lehine anlamlı fark görüldü (p<0,05). Quick DASH skorları ile SF-36 tüm alt parametreleri analizi sonucunda; fizyoterapistlerin fiziksel ve emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlılıkları alt parametreleri hariç diğer parametrelerinde, hemşirelerin tüm alt parametrelerinde anlamlı negatif korelasyon tespit edildi (p<0,05). Tartışma: Hemşirelerin fizyoterapistlerden daha çok omuz, dirsek ve el-el bileği sorunları yaşadıkları gözlemlendi. Her iki meslek grubu için de bireysel önlemlere ek organizasyonel düzenlemeler göz önünde bulundurulabilir.
  • Article
    Citation Count: 0
    Finansman Gider Kısıtlaması Uygulamasına İlişkin Hukuki İhtilaflar ve Güncel Yargı Kararları
    (2023) Öcalmış, Yusuf; Kepir, Hakan; Bayar, Erhan
    Vergi mükellefleri yeni yatırım, yeni istihdam vb. kararlarını verirken, bu kararların verildiği anda mevcut olan hukuki normları da dikkate almaktadırlar. Nitekim 01/01/2013 ile 01/01/2021 tarihleri arasında bu neviden kararlar alınırken fiilen uygulamada olmayan finansman gider kısıtlaması uygulaması göz önünde bulundurularak borçlanmak ve krediler kullanılmak suretiyle bu yatırımlar yapılmıştır. Ancak bugün gelinen noktada geriye dönük Genel Tebliğ düzenlemesi yapılarak söz konusu borçlanma ve kredilerin faiz, kur farkı, vade farklarının gider olarak kabul edilmeyeceğinin belirlenmesi hukuki güven ve belirlilik bağlamında hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
  • Article
    Citation Count: 0
    Tavsiye Sistemleri: YouTube Tavşan Deliğinden Aşağı Düşmek
    (2023) Orkan, Serra; Orkan, Serra; Yeni Medya / New Media
    Dijitalleşen dünyada büyük verinin oluşması ve farklı birçok teknikle bu verilerin analiz edilmesi insanların ilgilerine yönelik çıkarımlar yapmayı olanaklı hale getirmiştir. YouTube’un kullanıcılarını platformda aktif tutmak için onların ilgi duyacakları ve beğenecekleri videoları öneren algoritmalardan yararlandığı bilinmektedir. Kullanıcılar YouTube’da herhangi bir konu hakkında video izlemeye başladığında adeta tavşan deliğinden düşmekte ve farkında olmadan arka arkaya benzer videolar izlemeye devam etmektedir. Başka bir deyişle, kullanıcılar merak duygusuyla konunun iç yüzünde neler olduğunu anlamak için sürekli tıklama yaparak daha derinlere inmektedir. Bu çalışmada YouTube’un kullandığı tavsiye sistemlerinin kullanıcılar üzerinde hangi etkilere sahip olduğu literatür taraması yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Daha önce bu konu üzerinde yapılan çalışmaların incelemesi sonucunda kullanıcıların tavsiyelerden memnuniyet duyduğu ancak farkında olmadan tavşan deliği, filtre balonu ve yankı odalarının etkisinde oldukları sonucuna varılmıştır.
  • Article
    Citation Count: 0
    ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÖRTÜK PROGRAM ALGILARININ BELİRLENMESİ
    (2023) Duran, Aysemin; Duran, Aysemin; Eğitim Bilimleri / Educational Sciences
    Eğitim-öğretim sürecine dâhil olan bir öğrenci okullarda resmi ve örtük olmak üzere iki tip programın amaçları ile karşılaşmaktadır. Resmi programın kapsamında öğrencilere kazandırılmak istenen hedef-davranışlar, içerik, eğitim durumları ve değerlendirme yazılı olarak yer alıyorken örtük programın kapsamında yer alan okul kuralları, okul binasının mimari özellikleri, derslere ayrılan süreler, ders dışı faaliyetler; okul- çevre arasındaki etkileşimleri toplumsal norm ve değerler, ideoloji, ders kitapları; öğretmenlerin görüş ve beklentileri, öğretmenlerin önyargıları, sınıf kuralları, öğretmen davranışları, öğrenci özellikleri ve öğrenci başarıları yazılı olarak bir yerde yer almamaktadır. Buna rağmen bahsedilen değişkenler öğrencilerin başarılarını ve tutumlarını oldukça etkilemektedir. Bu önem doğrultusunda, araştırma öğretmen adaylarının örtük programa ilişkin algılarını belirlemeyi amaçlamıştır. Örtük Program Ölçeği kullanılarak bir vakıf üniversitesinin eğitim fakültesinden öğrenim gören toplam 281 öğretmen adayından veri toplanmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda ulaşılan bulgular, erkek öğretmen adaylarının örtük program algısının daha yüksek olduğunu, bölüme ve sınıfa göre görüşlerin farklılaştığını ortaya koymuştur.
  • Article
    Citation Count: 0
    TÜKETİCİ KATILIMININ BİBLİYOMETRİK ANALİZİ (1970-2023)
    (2023) Demir, Didem; Demir, Didem
    Bu çalışmada Web of Science akademik veri tabanında 1970-2023 yılları arasında yer alan tüketici katılımı konusuna ilişkin yayınlanmış tüm araştırmalar bibliyometrik analizle incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı, bibliyometrik analiz yöntemini kullanarak tüketici bağlılığının gelişimini incelemek için mevcut literatürü analiz etmektir. Özellikle 2021 ve 2022 yıllarında yayın sayısında gözlenen artışın tüketicilerin dijital kullanımındaki artışla ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Tüketicilerin artık daha fazla rol üstlendiği marka iş birlikleri de bu konudaki çalışmaların artmasında rol oynamaktadır. Çalışmada tüketici katılımıyla birlikte en sık kullanılan anahtar kelimeler de belirlenmiştir. Tüketici katılımı çalışmalarında sıklıkla kullanılan anahtar kelimeler incelendiğinde \"sosyal medya\", \"Face-book\", \"çevrimiçi marka toplulukları\" ve \"marka bağlılığı\" gibi terimler öne çıkmaktadır ve bu da tü-keticilerin katılım sağlamasındaki en önemli göstergelerinden birinin dijitalleşmeyle birlikte artması olarak görülmektedir. Pazarlama alanına katkı sağlamayı amaçlayan bu çalışmada tüketici katılımına ilişkin kapsamlı bir bibliyometrik analiz yapılmış ve gelecek çalışmalara katkı sağlamak amacıyla sonuçlar paylaşılmıştır.
  • Article
    Citation Count: 0
    AMERİKAN MERKEZ BANKASI (FED) FAİZ KARARLARI VE KRİPTO PARA PİYASASI ÜZERİNE AMPİRİK BİR ANALİZ
    (2023) Münyas, Turgay; Aydın, Gülden Kadooğlu; Uluslararası Finans / International Finance
    2007-2008 küresel finans krizi sonrasındaki teknolojik gelişimler, finans sektöründe kripto paralar önemli bir yer edinmiştir. Dünyanın en önemli düzenleyici otoritelerinden FED’in almış olduğu karar-ların kripto paraları etkileyip etkilemediği sorusu da merak uyandırmıştır. Çalışmanın amacı, 01/01/2018 – 01/10/2022 dönemlerine ait veri seti kullanılarak ABD Merkez Bankası faiz politikaları-nın kripto para piyasası üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amaçla, ABD Merkez Bankası (FED)’in faiz kararlarının önemli kripto paralar arasında yer alan Bitcoin (BTC), Binance Coin (BNB), Cardano (ADA), Dogecoin (DOGE), Ethereum (ETH), Tether (USDT) ve Rippel (XRP) kripto paraları üzerin-deki etkileri ve yönleri incelenmiştir. Kontrol değişken olarak da Altın ve Petrol fiyatları verileri çalış-maya dahil edilmiştir. Araştırmanın odak noktasına tespit edilen eşbütünleşme ilişkisi konulmuş ve panel regresyon modeli panel dinamik en küçük kareler ortalama grup (DOLSMG) tahmincisi vasıta-sıyla tahminlenmiştir. Panel regresyon modeli vasıtasıyla sağlanan bulgular, FED’in faiz kararlarının kripto para fiyatları üzerinde negatif bir etki yarattığını gösterirken altın ve brent petrol fiyatlarının kripto para fiyatlarını arttırmak suretiyle etkili olduğunu göstermektedir.
  • Article
    Citation Count: 0
    Supraclavicular Brachiocephalic Vein Access for Tunneled Dialysis Catheter Placement in Patients with Bilateral Internal Jugular Vein Thrombosis
    (2023) Öğüşlü, Umut; Gümüş, Burçak
    Introduction: To evaluate the safety, effectiveness, and outcomes of tunneled dialysis catheters (TDC) placed through supraclavicular brachiocephalic vein (BCV) access in patients with bilateral internal jugular vein (IJV) thrombosis. Methods: Between January 2017 and October 2020, TDCs were placed through supraclavicular BCV access in 46 patients with bilateral IJV thrombosis. Patient demographics, number of attempts, technical and clinical success rates, complications, and patency rates were noted. Results: 21 (45.7%) patients were male. The mean age was 65.9 years (range 20–89). All catheters were placed at the first attempt. The right BCV was accessed in 16 (34%) patients. The technical and clinical success rate was 100%. No major complication was encountered. The mean follow-up period was 573.5 (range 50–1698) days. 44/46 (95.7%) of the catheters were functional at 30 days. The infection rate was 2.7/1000 catheter days. 38 catheter exchanges (mean: 1.9, range: 1–6) were required in 20 patients. The primary and secondary patency rates were 77.8% and 95.2% at 6 months, 77.8% and 95.2% at 12 months, and 74.8% and 84.8% at 24 months, respectively. Discussion and Conclusion: TDC placement through supraclavicular BCV access is a viable option in patients with bilateral IJV thrombosis. High success rates and low complication rates with acceptable outcomes make this route an attractive alternative before proceeding to more complex access routes.
  • Article
    Citation Count: 0
    Anterior Segment Parameters as Predictors of Intraocular Pressure Reduction After Cataract Surgery in Patients without Glaucoma
    (2023) Üzel, Ayse Guzin Taşlıpınar; Koru, Mine; Özateş, Serdar; Kaya, Pinar; Certel, Ismail; Üzel, Mehmet Murat
    Purpose: To investigate the factors that affect the decrease in intraocular pressure (IOP) after cataract surgery. Materials and Methods: Single-center, retrospective, observational case series. Preoperatively, lens thickness (LT), anterior chamber depth (ACD), angle open distance (AOD), lens vault (LV), iris curvature (IC) and iris thickness (IT) were measured. Pressure/depth ratio (PDR), ACD/LT ratio and lens position (LP) were calculated. Pre- and post-surgical IOP were analyzed as absolute value difference and percent change. The effect of each parameter on IOP change was evaluated with a linear regression model. Results: Forty-four eyes of 44 patients (23 female, 52.2%) were analyzed. The mean IOP decreased from 17.47±2.99 mmHg to 15.11±2.34 mmHg in the second postoperative month (p <0.001). The absolute IOP difference was 2.36±1.52 mmHg, and the percent change was 0.13±0.07 %. According to the multivariate linear regression analysis, preoperative IOP and ACD/LT were significant predictors of absolute IOP change (p<0.004, p=0.016, respectively, R2=68.5%). According to the percent IOP change, only preoperative IOP was significant (p=0.031, R2=58.6%). Conclusion: Preoperative IOP and ACD/LT ratio are essential indicators of intraocular pressure change in the non-glaucomatous patient group after cataract surgery. It may be essential to consider these factors for clinical follow-up in patients with a significant reduction in intraocular pressure following cataract surgery.
  • Article
    Citation Count: 0
    Bir Uzaktan Program Yükleme ve Yönetim Sistemi
    (2022) İncereis, Nilgün; Akgün, Bekir Tevfik
    Uzaktan program yükleme (OTA) hizmeti sistemi, belirli bir ortamdaki akıllı uç birimlere yeni program yükleme, sistemi izleme ve yönetme işlemini firma adına güvenlikli ve korumalı bir şekilde yerine getiren bir sistemdir. Önerilen sistem; hizmet yönetimi, IoT yönetimi, kullanıcılar, yöneticiler ve uç birimlerden oluşmaktadır.Bu çalışma, bu uzaktan yönetim sisteminin uygulamasını ve geliştirilmesini amaçlamaktadır. Önerilen uzaktan yönetim sisteminin kesintiye uğramaması için OTA işlemleri uç birim uygulama programının izin verdiği güvenli bir bölgede yürütülmektedir. Bu sistemde kullanıcılar, bulut üzerinde bulunan istediği dosyayı cihazına uzaktan yükleyebilir ve kullanıcılar sistemi uzaktan takip edebilir veya bulut ortamına istediği yazılım dosyasını gönderebilir ve isterse sisteme yüklediği bu dosyayı cihazına uzaktan yükleyebilir. Bu sistemin geliştirilmesi için yönetimlerin birer bulut hizmeti yazılımına dönüştürülerek, tamamen bulut üzerinde dağıtık bir sistem olarak oluşturulduğunda sistemde oluşabilecek kesintilerin nedenleri belirlenmiştir.
  • Article
    Citation Count: 0
    ANAYASA MAHKEMESİNİN GÜNCEL NORM DENETİMİ VE BİREYSEL BAŞVURU KARARLARI HAKKINDA GÖZLEMLER
    (2022) Kanadoğlu, Osman Korkut; Şahin, Battal Niyazi
    Anayasa mahkemeleri norm denetimi ve bireysel başvuru yolunda çeşitli ara karar türlerine imza atmaktadır. Alman Anayasa Mahkemesi (FAYM) tarafından da bağdaşmazlık ve çağrı kararı olmak üzere iki ara kararı türü geliştirilmiştir. Türk Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) de norm denetimi ve bireysel başvuru yolunda geliştirmiş olduğu kimi karar türleri bulunmaktadır. Bu incelemede AYM’nin son dönemde norm denetimi yolunda verdiği “…yönünden iptal kararları” eleştirel bir gözle değerlendirilmiştir. AYM, ihlalin sebebinin doğrudan kanundan kaynaklanması durumunda ilgili kanunu iptal edebilme yetkisine sahip değildir. Bu durum peşi sıra bir takım hukuki problemleri de meydana getirmektedir. Türk Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru yolunda ihlalin sebebinin doğrudan kanundan kaynaklanması durumunda vermiş olduğu “TBMM’ye bildirim” karalarının nasıl nitelendirileceği de söz konusu problemlerden birisidir. Bu doğrultuda FAYM’nin içtihat yoluyla geliştirdiği çağrı ve bağdaşmazlık kararları önem kazanmaktadır. Makalede FAYM’nin çağrı ve bağdaşmazlık kararları ile bildirim kararları arasında bir mukayeseye gidilmiş ve AYM’nin bildirim kararlarının çağrı ya da bağdaşmazlık kararı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği tartışılmıştır
  • Article
    Citation Count: 0
    İşverenin Fesih Hakkına İlişkin Toplu İş Sözleşmesinde Düzenlenen Sınırlamalara Uyulmamasının Sonuçları
    (2022) Arbak, Merve; Yücel, Ramazan
    Uygulamada iş ilişkisini sona erdiren temel sebeplerden biri olan işverenin fesih hakkı ve işverenin fesih hakkının toplu iş sözleşmesi özerkliğine dayanılarak sınırlandırılmasında bu sınıra uyulmamasının sonuçlarının neler olacağının incelenmesi büyük önem taşımaktadır. İş sözleşmesinin sona ermesine ilişkin ülkemizde uygulanan yasal düzenlemeler genel olarak nispi emredici niteliktedir. İşverenin fesih hakkının sözleşmelerle sınırlandırılması veya bu hakkın kullanılmasına ilişkin koşulların ağırlaştırılması, feshe ilişkin kuralların nispi emredici nitelik taşıması nedeniyle mümkündür. Uygulamada işverenin fesih hakkının sınırlandırılması daha çok toplu iş sözleşmesiyle olmaktadır. Bu durumun en büyük sebebi ise işveren karşısında güçsüz konumda olan işçilerin bireysel anlamda işveren ile pazarlık gücüne sahip olamaması ve bu konudaki taleplerin ancak toplu iş sözleşmesiyle sağlanabilmesinden kaynaklanmaktadır. Toplu iş sözleşmesinde öngörülen sınırlamalara uyulmaması durumunda ne tür sonuçların ortaya çıkacağı ise söz konusu sınırlamalara uyulmasını sağlamak bakımından önemlidir. Konu farklı ihtimaller değerlendirilerek ele alınmaya çalışılmıştır. Öncelikle sözleşmede herhangi bir yaptırımın öngörülmemesi, daha sonra sözleşmede cezai şartın öngörülmesi ve son olarak da sözleşmede işe iade yaptırımının öngörülmesi İş Hukuku’nun temel ilkeleri ile birlikte incelenmeye çalışılmıştır.