TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/20
Browse
Recent Submissions
Article Ankrajlı Fore Kazıklı İksa Sistemlerinin Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Analizi ve İnklinometre Ölçümleri ile Karşılaştırılması(2025) Zardarı, Saeid; Saglam, Asliİnşaat projelerinde derin kazıların yapılması, günümüzde çeşitli faktörler nedeniyle kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu tür kazılarda zemin stabilitesini sağlamak amacıyla iksa sistemleri kullanılmakta olup, özellikle eğimli arazilerde, kayma ve göçme riski taşıyan zeminlerin korunması ve bodrum katlı yapıların temellerinin güvenli bir şekilde yerleştirilmesi için oldukça büyük öneme sahiptir. Bu çalışma, ankrajlı fore kazıklı derin kazı destekleme sisteminin etkin kullanımını ve zemin deformasyonlarının izlenmesinin önemini incelemektedir. Sonlu elemanlar yöntemi (FEM) ile modellenen sistemdeki potansiyel deformasyonlar, saha inklinometre ölçümleri ile karşılaştırılmıştır. Zemin verileri, raporlardan ve laboratuvar deneylerinden alınarak belirlenen parametrelerle tasarımda kullanılmış, iksa sistemi PLAXIS programı üzerinden modellenmiştir. Zeminin malzeme modelleri oluşturulmuş ve yatay deformasyonlar ile saha ölçümleri arasındaki farkların sebepleri araştırılmış, bu farkların nedenleri geri analizler aracılığıyla ortaya konulmuştur. Sayısal analiz ve saha ölçümleri, iksa sisteminin yatay deformasyonları etkin bir şekilde kontrol altında tuttuğunu ve güvenli bir tasarım sağladığını ortaya koymuştur. İnklinometre ölçümleri, deformasyonların izlenmesi konusunda önemli bir doğrulama aracı olmuştur. Elde edilen bulgular, derin kazı uygulamalarında iksa sistemlerinin başarısını ve zemin parametrelerinin tasarımda ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Sonuçlar, iksa sistemlerinin tasarımında ve inşaat sürecinde güvenliği artıran önemli bilgiler sunmaktadır.Article Terekenin Tespiti İstemi ve Mirasın Hükmen Reddinin Tespiti Davasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun T. 22.09.2010 E.2010/2-379 K. 2010/413 Sayılı Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi(2025) Türker, GürayYargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2010 tarihli ve E. 2010/2-379, K. 2010/413 sayılı kararına konu uyuşmazlıkta davacı, mirasbırakanın terekesinin borca batık olduğunun tereke tespit davasında ortaya çıktığını ve bu sebeple mirası reddettiklerini ileri sürerek mirasın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Yerel Mahkemece süresi içerisinde mirasın reddi istenmediğinden, açılmış olan dava ile davacıların mirası örtülü olarak kabul etmiş sayılacakları ve terekenin borca batık olduğu hususunun ispatlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise mirasçıların Türk Medenini Kanununun 610. maddesinin ikinci fıkrasında açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş sayılmadığı müddetçe hükmî reddin sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması gerekmediğini, terekenin tespiti için davacılar tarafından açılan davanın, davacıların mirası örtülü olarak kabul ettikleri sonucunu doğurmayacağını belirterek Yerel Mahkeme kararını bozmuştur. Söz konusu karar bir ilke kararı olması sebebiyle gerek öğreti gerekse uygulama açısından önemli bir karar olmakla beraber, terekenin tespiti istemi ve mirasın hükmen reddinin tespiti davasının, birbirleriyle olan bağlantısını ve sınırlarını ve yine mirasın gerçek reddi süresi ile bu iki kurumun ilişkisini ayrıntılı olarak açıklamaması nedeniyle uygulamada belirsizliğe yol açmaktadır. Bunun yanında, her iki hukukî kurum ile ilgili hâkimin re’sen araştırma ödevinin de açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Son olarak, terekenin tespiti istemi ve mirasın hükmen reddinin tespiti davasının Türk Medeni Kanununun m.619 vd. hükümleriyle düzenlenen resmi defter tutma kurumu ile de beraber ele alınması bu üç hukukî kurumun kesişme noktalarının belirlenmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu çalışmayla, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararından yola çıkılarak söz konusu hukukî kurumların ayırt edici özelliklerinin ve kesişim noktalarının aydınlatılması, uygulamada ortaya çıkmış veya çıkabilecek çeşitli uyuşmazlık hâllerinin yol açabileceği belirsizliklerin giderilmesi hedeflenmektedir.Article Ekonomi Politikası ve Para Politikası Belirsizliklerinin Yatırımcı Davranışı Üzerine Etkisi: Yeni Sanayileşmiş Ülkeler Örneği(2025) Aydın, Gülden Kadooğlu; Münyas, TurgayBelirsizlikler, finansal piyasa katılımcılarının kararlarını etkileyerek birçok makroekonomik faktörü olumsuz yönde etkilemektedir. Söz konusu belirsizlikler, makroekonomik faktörlerdeki bozulmaları tetikleyerek ekonomi politikası yapıcılarının karar alma süreçlerini zorlaştırmaktadır. Bu durum, finansal piyasa katılımcılarını ekonomi politikası belirsizliği ve para politikası belirsizliği olmak üzere iki ana belirsizlik türü ile karşı karşıya bırakmaktadır. Söz konusu belirsizlikler, sermaye piyasalarında yatırım yapan yatırımcıların davranışları üzerinde endişe yaratmakta ve finansal piyasalarda dalgalanmalara neden olmaktadır. Araştırmanın amacı, ekonomi politikası belirsizliğinin ve para politikası belirsizliğinin borsa yatırımcılarının davranışları üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışma, Mart 2009 ile Mart 2023 arasındaki döneme ait veriler kullanılarak Westerlund (2008) Panel Eşbütünleşme Testi ile analiz edilmiştir. Analizin ilk aşamasında, para politikası belirsizliğinin yatırımcı davranışları üzerindeki olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışma kapsamında ekonomi politikası belirsizliği endeksi de incelenerek belirsizliklerin tutarlı etkileri sorgulanmıştır. Sonuçlar, ekonomi politikası ve para politikası belirsizliklerinin yatırımcı davranışlarını olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Ek olarak, ekonomi politikası belirsizliğinin para politikası belirsizliğine kıyasla daha olumsuz etkilere sahip olduğu belirlenmiştir.Article Bolşevik Basını ve Hegemonya: Nisan Tezleri’nin toplumsal Mobilizasyon Üzerindeki Etkisi(2025) Yerköy, SametBu çalışma, Vladimir Lenin’in 1917 yılında kaleme aldığı Nisan Tezleri’nin, Bolşevik basın aracılığıyla nasıl etkili bir toplumsal mobilizasyon sağladığını analiz etmektedir. Nisan Tezleri, Rus Devrimi’nin ideolojik ve politik yönelimini belirleyen temel bir belge olarak, sosyalist devrim hedefini net biçimde ortaya koymuş ve geniş işçi sınıfı ile köylü sınıfı gibi toplumsal kesimlere hitap ederek mevcut kapitalist düzeni sert bir şekilde eleştirmiştir. Çalışmada, Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi temelinde Lenin’in söylemlerinin ideolojiyle ilişkisi ve Bolşevik basının bu söylemi yayma işlevi teorik çerçeve olarak sunulmuş; söylem analizi yöntemi olarak Teun van Dijk’in eleştirel söylem analizi modeli tercih edilerek Lenin’in retorik stratejileri bilişsel, söylemsel ve toplumsal boyutlarıyla sistematik biçimde incelenmiştir. Bu yöntem Lenin’in ideolojik hedeflerini ve söylem gücünü derinlemesine anlamaya olanak sağlamıştır. Nisan Tezleri, Bolşevik basın tarafından geniş kitlelere ulaştırılarak devrimci bilincin yaygınlaşmasında ve halkın devrim sürecine aktif katılımında kritik rol oynamış; basın, sadece mesajların taşıyıcısı olmakla kalmayıp, ideolojik içeriği geniş toplumsal tabanlara ulaştırarak devrimin iletişim altyapısını ve ideolojik çerçevesini güçlendirmiştir. Ayrıca, kitlelerin siyasi farkındalığını artırmış ve devrim sürecindeki aktörler arasındaki güç ilişkilerinin şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Bulgular, Lenin’in söylemlerinin işçi ve köylü kitleleri adına mevcut sistem algısını kökten değiştirme amacı taşıdığını ve söylemin hem stratejik hem de ideolojik bir araç olarak işlev gördüğünü göstermektedir. Çalışma, Lenin’in Nisan Tezleri’ni toplumsal mobilizasyon ve hegemonya inşası bağlamında ele alarak, devrimci hareketlerin dil ve söylem aracılığıyla nasıl etkili bir liderlik ve hegemonya mekanizması kurduğunu tarihsel ve siyasal bağlamda ortaya koymakta; böylece Lenin’in söylemlerinin stratejik amaçları ve toplumsal dinamiklerle kurduğu ilişki üzerinden dilin dönüştürücü gücünü ve ideolojik hegemonya yaratmadaki rolünü göstermektedir. Bu bağlamda, Bolşevik basın ve Lenin’in retoriği, sosyalist devrim sürecinde söylem ile ideolojinin siyasette iç içe geçtiğinin somut örnekleri olarak değerlendirilmektedirArticle Nervus Medianus’a Dal Veren ve Musculus Corocobrachialis’i Delmeyen Nervus Musculocutaneus Varyasyonu; Olgu Sunumu(2025) Yilmaz, Nesibe; Seçgin, Yusuf; Erkartal, Halil ŞabanBeşinci ve altıncı (bazen de dördüncü) servikal spinal sinirler birleşerek truncus superior’u, truncus superior ile nervus medianus’un ön bölümü de birleşerek fasciculus lateralis’i meydana getirir. Fasciculus lateralis’te radix lateralis ve nervus musculocutaneus olmak üzere iki dala ayrılır. Nervus musculocutaneus’da musculus corocobrachialis kasını deler ve sonrasında musculus brachialis ile musculus biceps brachii arasında seyreder. Anatomik yapılarda varyasyonlar gözüken bir durumdur. Fakat bu yapılar içerisinde sinir varyasyonları daha nadir olarak ortaya çıkmaktadır. Bu varyasyonlarda anatomik ve klinik açıdan önemlidir. Bu olgu sunumu Karabük üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim dalı’nda yer alan erkek kadavranın rutin diseksiyonu sırasında tespit edildi. Diseksiyon için her iki üst extremitenin de fossa axillaris’i, kol ve ön kol bölgesi diseke edildi. Diseksiyon sırasında sol üst extremitede yer alan nervus musculocutaneus’un musculus corocobrachialis’i delmeden devam ettiği ve nervus medianus’a birleştirici bir dal verdiği bulundu. Bu sinir varyasyonu ile ilgili sınırlı vaka çalışması bulunmakta olup çalışmalar bu varyasyonel durumun bu bölgedeki cerrahi operasyonlar için önemli olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı bu çalışma hem cerrahi bilimler için hem de klinik bilimler için önem arz etmektedir.Article Ar-Ge Harcamalarındaki Vergi Teşvik Oranları ile Ekonomik Büyüme İlişkisi: OECD Ülkeleri İçin Panel Veri Analizi(2025) Has, Banu; Çinar, SinanBu çalışma, 26 OECD ülkesi kapsamında büyük ölçekli firmaların araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini incelemektedir. Çalışmada 2004-2020 dönemi için yıllık veriler kullanılarak panel veri analizi yapılmıştır. Analizde dinamik panel veri analiz yöntemlerinden biri olan fark GMM kullanılmıştır. Yıllık büyüme oranı açıklanan değişken olarak kullanılmıştır. Tahmin edilen modelde açıklayıcı değişkenler olarak Ar-Ge’ye uygulanan vergi teşvik oranları, gayrisafi sabit sermaye oluşumu oranı, ortaokul okullaşma oranı ve işgücüne katılım oranı da kullanılmıştır. Sonuçlar, Ar-Ge üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu göstermektedir. Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranı ekonomik büyüme üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir. Bu çalışma, Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşviklerinin ekonomik büyüme için önemini vurgulamaktadır.Letter Investigation of Trace Element and Toxic Metal Blood Levels in Obese Children(2025) Kılıç, SinanDear Editor, Childhood obesity has become a major public health concern with increasing prevalence worldwide. Recent studies increasingly focus on the association between childhood obesity and environmental pollutants, exploring potential contributory pathways and mechanisms underlying this relationship. In a study published in the Turkish Archives of Pediatrics in 2024, we conducted an analysis of 50 obese children (26 girls, 24 boys) and a control group of 50 non-obese children (23 girls, 27 boys). Our findings indicated a significant reduction in levels of iron (Fe), magnesium (Mg), zinc (Zn), and cobalt (Co) among obese children, alongside a notable elevation in cop- per (Cu), lead (Pb), and manganese (Mn) levels.1 The study’s limitation is that while body weights were comparable across both groups, trace element blood levels did not follow a normal distribution, which should be considered in future research. Subsequent studies are encouraged to address weight discrepancies between obese and control groups and incorporate analyses that account for non-normally distributed data.Article Cerrahi Hemşirelerinde Tükenmişlik ve Empati(2025) Sen, Sevım; Şahin, SabahatAmaç: Bu araştırma cerrahi birimlerde çalışan hemşirelerde empati ve tükenmişlik düzeylerini ve bunlar arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla gerçekleştirildi. Yöntem: Araştırma, İstanbul’da bulunan bir eğitim araştırma hastanesinin cerrahi birimlerinde Mayıs-Ekim 2021 tarihleri arasında 100 hemşire ile tanımlayıcı olarak gerçekleştirildi. Çalışmaya dahil olma kriteri cerrahi birimlerde en az 6 ay çalışmış olmaktır. Veriler kişisel bilgi formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI) ve Temel Empati Ölçeği (BES) kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Bulgular: Örneklem grubunun MBI “duygusal tükenme” düzeyi 31,44±6,00 olarak bulundu ve bu değer yüksek tükenmişlik değerini göstermektedir. Olumsuz çalışma koşulları nedeniyle sosyal yaşamları sınırlı olan katılımcıların ortalama MBI “duygusal tükenmişlik” alt ölçek puanı 32,58±5,37 idi (p<0,05). Hemşirelerin MBI “duyarsızlaşma” alt boyutu ile BES toplam puanı (r=-0,220) ve “duygusal empati” alt boyutu arasında (r=-0,244) negatif yönlü düşük düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05). Sonuç: Hemşirelerin tükenmişlik düzeylerini etkileyen faktörler incelendiğinde; mesleki memnuniyetsizlik, kötü uyku kalitesi, yetersiz gelir, sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesi ve hemşirelik mesleğinin toplumsal imajının olumsuz algılanması, hem tükenmişlik düzeyiyle hem de düşük empati düzeyiyle ilişkili bulunmuştur.Article Urtica dioica ve Borik Asidin MCF-7 Meme Kanseri Hücre Hattındaki Apoptoz Etkileri: Bir Çalışma(2025) Karadağ, Ayşe Esra; Karımkhanı, Hadi; Selcan, Alev; Gülmez, GizemBu çalışmanın amacı, Urtica dioica (ısırgan), borik asit ve bunların kombinasyonlarının MCF-7 insan meme kanseri hücreleri üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. İki maddenin apoptozu (programlı hücre ölümü) ve anti-apoptotik yolları nasıl etkilediğini araştırmak ve Urtica dioica ile borik asidin koruyucu etkilerini belirlemektir.Hücre canlılığını değerlendirmek için MTT testi kullanılmış ve hücreler için IC50 dozları belirlenmiştir. Ayrıca, hücrelerde BAX, p53, Sitokrom C ve Kalpain protein düzeyleri ELISA yöntemi ile ölçülmüştür. Fito-kimyasal analizler ise HPLC yöntemi ile gerçekleştirilmiştir.P53 konsantrasyon ölçümleri, kontrol grubu ile Urtica dioica ve borik asit ile tedavi edilen gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir artış göstermiştir (p<0.001). Sitokrom C konsantrasyon ölçümleri, kontrol grubu ile Urtica dioica arasında çok anlamlı bir artış, borik asit için ise anlamlı bir artış göstermiştir (p<0.001, p<0.01). Ayrıca, Urtica dioica ekstresi HPLC ile analiz edilerek, kafeik asit fito-kimyasallardan biri olarak belirlemektir. Bu araştırma, Urtica dioica ve borik asidin kombinasyonunun meme kanseri hücrelerinde apoptoz üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu bileşenlerin p53 ve Sitokrom C üzerindeki olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Bu bulgular, Urtica dioica ve borik asidin meme kanseri tedavisinde potansiyel kullanımına zemin hazırlamaktadır. Ancak, bu maddelerin etkinliğini, güvenliğini ve uygun dozlarını belirlemek için daha fazla klinik ve hayvan çalışmasına ihtiyaç vardır. Gelecek araştırmalar, Urtica dioica ve borik asidin meme kanseri tedavisindeki rollerini anlamamıza katkı sağlayacak ve yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olacaktır.Article LGBTİ Bireylerin Çocukluk Çağı Travmalarıyla Yetişkinlik Döneminde Yaşanan Damgalanma ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(2024) Bahayi, Kader; Yılmaz, ZehraBu çalışmanın amacı LGBTİ bireylerin çocukluk çağı travmalarıyla yetişkinlik döneminde yaşanan benlik saygısı ve damgalanma arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Araştırma nicel çalışma modeli olarak tasarlanmıştır. Bu araştırmanın en önemli kısımlarından biri katılımcı kitlesi olan LGBTİ bireyler grubudur bunun sebebi yapılan literatür araştırmaları sonucunda Türkiye’de LGBTİ bireylerle yapılan çalışmaların yetersiz olduğu gözlemlenmiş ve bu kapsamda LGBTİ bireylerle çalışılması hedeflenmiştir. Çalışma grubunu Türkiye’deki LGBTİ bireyler oluşturmaktadır. Araştırma gönüllülük asasına dayalı şekilde 101 katılımcı ile yapılmıştır. Veriler yüz yüze ve online şekilde toplanmıştır ve örnekleme ulaşmak için LGBTİ Derneklerinden ve Topluluklarından destek alınmıştır. Veri toplama amacıyla, Kişisel Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Travma Ölçeği, Ruhsal Hastalıkların İçselleştirilmiş Damgalanması Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği kullanılmıştır. LGBTİ bireylerin çocukluk çağı ruhsal travmaları, damgalanma ve benlik saygısı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla Pearson korelasyonu uygulanmıştır. Korelasyon bulgularına göre, ruhsal hastalıkların içselleştirilmiş damgalanma ölçeği toplam puanı ile çocukluk çağı ruhsal travma ölçeğinin duygusal istismar alt boyutu arasında pozitif yönlü ve anlamlı ilişki bulunmuştur. Benlik saygısı ile çocukluk çağı ruhsal travma ölçeğinin alt boyutu olan duygusal istismar ve fiziksel istismar arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki saptanmıştır.Article Tek Renk Üniversal Kompozit Rezinler ile Son 5 Yılda Yapılan Araştırmaların Yayın Eğilimleri: Bibliyometrik Analiz Çalışması(2025) Cam, Melek; Ömeroğlu, Merve KütükAmaç: Bibliyometrik analizler nicel ölçümler kullanarak bi- limsel literatürü ayrıntılı olarak değerlendirmeyi sağlamaktadır. Basıl- mış makaleler, dergiler, yazarlar, atıflar gibi başlıkların incelenmesinin yanında makalelerin yıllara göre dağılımı, ülkelerin bilimsel etkinli ği gibi verileri ortaya koyan önemli bir analiz tipidir. Bu çalışmanın amacı, restoratif diş hekimliği alanında son 5 yılda yayınlanmış tek renk üni- versal kompozit rezinlerle yap ılan araştırmaların yayın eğilimlerinin bibliyometrik analizini sunmaktır. Gereç ve Yöntemler: Web of Sci- ence çevrimiçi veri tabanı kullanılarak 2020 ile 2024 tarihleri arasında restoratif alanında tek renk üniversal kompozit rezinlerle ilgili yay ın- lanan çalışmaları kapsayan bir literatür taramas ı yapıldı. Ayrıntılı ta- rama sonrası seçilen her makale için ba şlık, dergi adı, ilk yazar, ülke, yıl, atıf, anahtar kelimeler gibi parametreler kaydedildi. Ayrıca maka- lelerde kullanılan testlerin y ıllara göre de ğişimini analiz etmek ama- cıyla kapsamlı bir eğilim analizi ve görselleştirme gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Anahtar kelimeler ile tarama yapıldıktan sonra dâhil edilme kriterleri uygulanarak duplikasyonlar çıkarıldı ve toplam 50 makale ça- lışmaya dâhil edildi. Bu makaleler içinde en çok at ıf alan makalenin 2021 yılında yayınlanan ve 65 atıf alan bir orijinal araştırma makalesi olduğu gözlendi. En fazla makalenin yayınlandığı yılın ise 2024 olduğu tespit edildi. Dâhil olan ülkelerden en fazla katkıyı Türkiye’nin yaptığı görüldü. Yıllara göre makalelerde kullanılan test sayısında belirgin bir artış gözlemlenmiş olup, en sık tercih edilen test renk analizidir.Sonuç: Bu bibliyometrik analizde tek renk üniversal kompozit rezinler hak- kında son 5 y ılda yapılan çalışmalar incelenerek konunun gelişim sü- reci ve yay ınlanma eğilimleri hakkında araştırmacılara yol gösterici verilere ulaşılmıştır.Article Analysis and Comparison of Electric Scooter Crashes: A Review of Crash Characteristics and Health Outcomes in Türkiye(2024) Dündar, Selim; Okudan, BegümMicromobility, including shared e-scooters, has become a convenient mode of transportation for short-distance trips globally. Türkiye introduced shared e-scooters in 2019, quickly expanding their presence. This study analyses and identifies the crash characteristics and health outcomes of e-scooter crashes in Türkiye. It also seeks to provide recommendations for enhancing safety. This review focused on e-scooter crashes in Türkiye, a country with a population of 85,279,553. Our narrative analysis examined eight studies and eight media reports on e-scooter incidents in Türkiye, evaluating patient demographics, crash characteristics (user type, fall/collision, speed, time, location), injury types, interventions, hospitalizations, and modifiable risk factors like helmet use and alcohol consumption. Accidental involvement was slightly higher in men than in women. The rate of helmet usage is quite low. Upper extremity injuries are the most common type, followed by lower extremity injuries. Fatalities have occurred, underscoring public health concerns. E-scooter crashes often involve collisions with pedestrians and vehicles, highlighting the need for adherence to traffic rules and safe riding practices. E-scooters are a practical transportation solution but pose safety risks. Protective measures such as helmet and other protective equipment use, compliance with traffic rules, and public awareness campaigns are crucial to mitigate these risks. We conclude that e-scooter safety regulations in Türkiye should be enhanced to protect riders and pedestrians and promote a safer micromobility ecosystem.Article Hazırlık Programlarındaki Öğretim Elemanlarının Takım Çalışması Algılarıyla Örgütsel Dışlanma Düzeyleri Arasındaki İlişki(2025) Gümüşeli, Ali İlker; Pakyüz, PelinBu araştırmada, yabancı dil hazırlık programında görev yapan öğretim elemanlarının takım çalışması algısı ile dışlanmışlık algısı düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi, İstanbul ilindeki 4 devlet ve 7 vakıf üniversitesinin yabancı dil hazırlık programlarında görev yapmakta olan öğretim elemanlarından oluşmaktadır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Veri toplamada, Takım Algısı Ölçeği ve Örgütsel Dışlanma Ölçeği kullanılmıştır. İlk olarak katılımcılardan 36 kişilik bir gruba ön test ve son test uygulaması ile iki ölçeğin yükseköğretim düzeyinde güvenirlik çalışması yapılmıştır. Ardından araştırmaya katılmaya gönüllü olan 215 katılımcıya her iki ölçek uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde, ölçeklerin güvenilirlikleri Cronbach Alfa Testi ile ölçülmüştür, normallik testleri Kolmogorov-Smirnov Testi ile yapılmıştır, ölçek ortalama puanları normal bir dağılım göstermediği için non-parametrik Spearman Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğretim elemanlarının takım çalışması algısı düzeylerinin yüksek, örgütsel dışlanma algısı düzeylerinin ise düşük olduğu tespit edilmiştir. Öğretim elemanlarının takım çalışması algıları ile örgütsel dışlanma algısı düzeyleri arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen bulgulara dayanarak, öğretim elemanlarının takım çalışması algısı yükseldikçe, örgütsel dışlanma düzeyinde düşüş olabileceği söylenebilir.Article Öğretmenlerin COVID-19 Pandemisindeki Çalışma Koşullarında Yeme Bağımlılığı ile Uyku Kalitesi ve Depresyon Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi(2025) Küsümler, Aylın Seylam; Gökçen, MervenurAmaç: Çalışmanın amacı, öğretmenlerin COVID-19 döneminde yeme bağımlılığı, uyku kalitesi, fiziksel aktivite ve depresyon durumları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: 2021 yılında yapılan bu tanımlayıcı çalışma 600 bireyle çevrimiçi ortamda Google Formlar aracılığıyla veri toplama yöntemi ile yürütülmüştür. Bireylere sosyo-demografik ve antropometrik ölçümlere dayanan bilgileri sorulmuştur. Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği, Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi ile Sağlıklı Beslenmeye İlişkin Tutum Ölçeği uygulanmıştır. Veriler; ‘bağımsız gruplarda t-testi’, ‘tek yönlü varyans analizi’, ‘Pearson korelasyonu’ ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Katılımcıların %54,7’si kadın, %45,3’ü erkektir. Yaş ortalaması 36,3±7,6 yıldır. Depresyon düzeyi; erkeklerde (12,1±10,9, p=0,009) ve yeme bağımlılığı olanlarda (12,9±11,1, p=0,003) yüksektir. Uyku kalitesi erkeklerde kadınlara göre (9,17±3,51, p=0,002) daha düşüktür. Uyku kalitesi ile yeme bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir (p>0,05). Sağlıklı beslenmeye ilişkin tutum kadınlarda erkeklere göre (68,8±8,56, p=0,025) daha yüksektir. Depresyon düzeyi ile uyku kalitesi arasında pozitif ve anlamlı ilişki gözlenirken (r=0,651), sağlığa ilişkin tutum ile uyku kalitesi (r=-0,239) ve sağlığa ilişkin tutum ile depresyon (r=-0,313) arasında negatif ve anlamlı ilişki gözlenmiştir (p<0,01). Sonuç: COVID-19 dönemindeki değişen yaşam biçimlerinden kaynaklı öğretmenlerin uyku kalitesinin düşük, depresyon derecesinin yüksek olduğu görülmüştür. BDÖ puanı ortalaması yeme bağımlılığı olan bireylerde, yeme bağımlılığı olmayan bireylere göre daha yüksek bulunmuştur. Depresyon puan ortalaması yüksek olan bireylerde yeme bağımlılığı daha fazla olduğu için depresyonun azalmasıyla yeme bağımlılığının tedavi edilebileceği düşünülmektedir. Öğretmenlerde depresyonun tedavisiyle yeme bağımlılığının da azaltılabileceği ve uyku kalitesinin iyileştirilmesine yönelik tedavi ile öğrencilere yansıyacak olan olumlu etkiler sonucunda sağlıklı bireylerin yetişmesine de katkı sunulabileceği öngörülmektedir.Article The Role of Systemic Inflammatory Response Index to Predict Postoperative Atrial Fibrillation in Patients Undergoing Coronary Artery Bypass Grafting(2025) Demir, HidayetObjectives: The aim of the present study was to investigate the association between systemic inf lammatory response index (SIRI) and the occurrence of postoperative atrial fibrillation (POAF) in patients undergoing coronary artery bypass grafting (CABG). Patients and methods: Between September 2022 and July 2024, a total of 276 consecutive patients (189 males, 87 females; mean age: 62.6±7.3; range, 49 to 79 years) who underwent elective isolated CABG were included in this study. Clinical data and electrocardiograms of the patients were obtained. Based on the rhythm status during hospitalization after surgery, the patients were divided into two groups with POAF rhythm (n=78) and normal sinus rhythm (n=198). The SIRI index value was obtained based on the product of the number of neutrophils per monocyte divided by the lymphocyte count immediately before surgery. Results: The mean value of preoperative SIRI in the group with POAF was 6.8±1.1, while it was 3.2±0.8 in the non-POAF group, indicating a significant difference (p=0.008). According to the receiver operating characteristic (curve analysis, a SIRI higher than 5.5 could predict POAF with a sensitivity of 79.2% and a specificity of 66.8%. Along with increased SIRI, advanced age, history of hypertension and smoking, as well as reduced left ventricular ejection fraction were other predictors of POAF. Conclusion: Assessing preoperative SIRI index can predict the occurrence of POAF in CABG patients with acceptable sensitivity and specificity values.Article Innovative Approaches to Integrating Plant-Based Nutrition in Clinical Care: A Path to Better Patient Outcomes(2024) Aydın, Ayça Aydın; Arslan, Sedat; Solak, Eda; Kırbıyık, Kübra Betül; Gerboğa, Rümeysa; Arslan, Hasret; Karabıyık, DilayThis review examines the impact of plant-based diets on health, focusing on preventing cardiovascular disease (CVD), obesity, type 2 diabetes mellitus (T2DM), and certain cancers. Various plant-based dietary models are assessed, including vegetarian, vegan, flexitarian, Mediterranean, and DASH, considering their nutritional composition and health benefits. Transitioning to plant-based nutrition is crucial not only for individual health but also for environmental sustainability due to its lower ecological footprint compared to animal-based diets. However, ensuring nutritional adequacy, especially for key nutrients like calcium, vitamin D, and B12, requires careful planning. Patient-centered approaches and gradual transitions to plant-based diets are emphasized in clinical practice. Integrating plant-based nutrition into healthcare settings involves patient assessment, dietary counseling, and menu planning to empower patients towards sustainable dietary habits. Overall, evidence strongly supports the health and sustainability benefits of plant-based diets. By incorporating plant-based nutrition into clinical practice, healthcare practitioners can significantly impact healthier dietary choices and improve patient outcomes.Article Üniversite Öğrenci Temsilcilerinin Algıladığı Ebeveyn Tutumları ve Dönüşümcü Liderlik Özelliklerinin İncelenmesi(2025) Gümüşeli, Ali İlker; Genç, Fulden TunçBu araştırmanın amacı, vakıf üniversitelerinde öğrenim gören öğrenci temsilcilerinin algıladıkları ebeveyn tutumları ile dönüşümcü liderlik özellikleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma, nitel araştırma desenlerinden olgubilim (fenomenoloji) yöntemi ile yürütülmüştür. Çalışma grubunu, İstanbul ili Tuzla ilçesinde bulunan vakıf üniversitelerinde öğrenim gören ve üniversite öğrencisi temsilcisi olarak görev yapan 15 öğrenci oluşturmaktadır. Katılımcılar amaçlı örnekleme yönteminin bir alt türü olan maksimum çeşitlilik örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Veriler, yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla toplanmış ve betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırmada, öğrenci temsilcilerinin dönüşümcü liderlik özellikleri ile geçmişte deneyimlediği ebeveyn tutumları arasında belirli bir etkileşim olduğu gözlenmiştir. Katılımcıların büyük çoğunluğunun, demokratik ve destekleyici ebeveyn tutumlarını deneyimledikleri ve bu durumun onların liderlik tarzlarına olumlu yönde yansıdığı belirlenmiştir. Araştırma sonuçları, dönüşümcü liderlik özelliklerinin gelişiminde erken dönem aile tutumlarının etkili olabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda çalışma, dönüşümcü liderlik gelişimi açısından ebeveyn tutumlarının rolüne dikkat çekmekte ve üniversitelerde liderlik eğitimi süreçlerinde bu boyutun da göz önünde bulundurulmasını önermektedir.Article İş Tasarımına Güncel Bir Bakış: İşin Karmaşıklığı ve İş Özerkliği, Rol Genişliği Öz-Yeterliliği Aracılığıyla Proaktif İş Davranışını Nasıl Şekillendirir?(2025) Uyargil, Cavide; Uysal, BeynazBu çalışma, belirli iş özelliklerini ve motivasyonel bir aracı değişkeni dikkate alarak iş tasarımının proaktif iş davranışını nasıl etkilediğini incelemektedir. Araştırma, proaktif iş davranışının ortaya çıkmasında iş karmaşıklığı ve iş özerkliğinin rolününü ortaya koyarken, rol genişliği öz-yeterliliğin bu ilişkide aracı bir faktör olduğunu göstermektedir. Araştırmada nicel bir yöntem kullanılmış, 350 çalışandan anket ve kolayda örnekleme yoluyla veri toplanmıştır. Verilerin değerlerdirilmesinde Pearson korelasyon ve regresyon analizleri gerçekleştirilirken SPSS yazılımı kullanılmıştır. Aracı etkiyi değerlendirmek için ise, Process Macro ile bootstrap tekniği uygulanmıştır. Sonuçlara göre, proaktif iş davranışı hem iş karmaşıklığından hem de iş özerkliğinden olumlu yönde etkilenmekte ve rol genişliği öz-yeterliliği bu ilişkilerde önemli bir aracı rol üstlenmektedir. Araştırma bulguları, hem iş tasarımı alanındaki literatüre katkı sağlamakta hem de iş tasarımı aracılığıyla proaktif bir iş gücü oluşturmayı hedefleyen kuruluşlara önemli çıkarımlar sunmaktadır.Article Accuracy of Procalcitonin in the Diagnosis of Bacteremia and Discrimination from Contamination(Istanbul University Press, 2025) Hayirlioglu, N.; Kaya, A.D.; Selale, D.S.; Kurç, M.A.; Varol, G.Objective: In this study, we aimed to evaluate the concordance of blood culture with procalcitonin (PCT) alone and together with C-reactive protein (CRP) in detecting bacteremia and the diagnostic performance of these biomarkers to differentiate contamination from true bacteremia. Materials and Methods: The medical records of 310 patients were analysed retrospectively. Advia Centaur XP immunoassay system and Au analysers were used to determine PCT and CRP levels, respectively. BacT/ Alert 3D60 hemoculture system was used to incubate blood specimens, and VITEK 2 compact was used to identify isolated strains. Results: The accuracy of PCT and CRP in detecting bacteremia were found to be 68.1% and 36.4%, respectively, and combining PCT and CRP had no added value. In analysis of receiver operating characteristic (ROC), the area under the ROC curve (AUROC) values of PCT and CRP were found to be 0.889 and 0.779 in discriminating the culture-negative group from the culture-positive group, and 0.645 and 0.502 in discriminating bacteremia from contamination, respectively. Conclusion: PCT is a reliable marker that can be used to detect bacteremia. However, its discriminative power was low in differentiating true bacteremia from contamination. Therefore, PCT levels alone should not be used to rule out blood culture contamination. © 2025 Elsevier B.V., All rights reserved.Article Radiographic Acetabulotrochanteric Distance Measurement as a Novel Method for Determining Leg Length Discrepancy in Patients with Hemiarthroplasty(Turkish Joint Diseases Foundation, 2025) Yesil, Murat; Yüzügüldü, Uğur; Maralcan, Gokhan; Yılmaz, Bilge Kağan; Bütüner, İbrahim EthemObjectives: This study aims to evaluate the interobserver reliability and interobserver reproducibility of radiographic acetabulotrochanteric distance (ATD) measurement and to investigate its accuracy by comparing it with conventional radiographic methods used in leg length discrepancy (LLD) measurement. Patients and methods: Between January 2017 and January 2022, a total of 97 patients (39 males, 58 females; mean age: 77.8±7.1 years; range, 61 to 91 years) who underwent pelvic radiographic evaluation and hemiarthroplasty (HA) due to femoral neck fracture were retrospectively analyzed. For ATD measurement, the distance between the line connecting the upper cartilage of the acetabulum (AC) and the extreme point of the greater trochanter (GT) was used. The AC-GT measurement on both sides was compared with bottom of the ischial tuberosities-lesser trochanter (BI-LT), center of the femoral head-BI (CH-BI), inferior acetabular teardrops-LT (IT-LT) measurements. The agreement between the methods was examined with the intraclass correlation coefficient (CCI). Results: According to the AC-GT & BI-LT, AC-GT & BI-CH methods, there were very strong (ICC: 0.75), moderate (ICC: 0.69) and acceptable (ICC: 0.33) agreements, respectively. Significant agreement was found between all measurements (p<0.001). A positive correlation was detected in the correlation analysis of all measurements (p<0.001). Intra- and interobserver agreement for ATD measurement (AC-GT) was excellent (ICC: >0.8). Conclusion: The ATD measurement correlates well with known measurement techniques on pelvic radiography and can be used as an alternative to this method. It has excellent intra- and interobserver agreements. This method can predict LLD after HA, but does not consider other length differences in the lower limbs.