TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/20

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 1114
  • Article
    Yeşil Fenomenlerin Instagram Paylaşımları Sıfır Atık Hareketini Nasıl Teşvik Ediyor? Türkiye Örneği
    (2025) Tavman, E. Başak; Yalçın, Derya
    Sosyal medya platformları, sürdürülebilir tüketici davranışlarını teşvik etmede önemli bir rol oynamaktadır. Günümüzde, çevresel kaygıların artmasıyla birlikte \"sıfır atık hareketi\" küresel çapta ilgi görmeye başlamıştır ve sosyal medya fenomenleri bu hareketin merkezinde yer almaktadır. Sıfır atık, sürdürülebilir üretim ve tüketim alışkanlıklarını teşvik eden ve kaynakların verimli kullanımını destekleyen döngüsel bir yaklaşımdır. Bu araştırma, yeşil fenomenlerin sosyal medya paylaşımlarında sıfır atık konusunda odaklandıkları temaları incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, 1 Ekim 2023-2024 tarihleri arasında, yeşil mikro ve makro fenomenlerin yaptığı 356 paylaşımı içerik analizi yöntemiyle değerlendirmiştir. Analiz, sıfır atık felsefesi çerçevesinde geri dönüştür, azalt, reddet, yeniden kullan ve kompostlama temalarına odaklanmıştır. Bulgular, yeşil fenomenlerin sürdürülebilirlik ve sıfır atık konularında farkındalık yaratmaya çalıştığını ve en fazla azalt, geri dönüştür ve yeniden kullan temalarında paylaşımlar yaptıklarını göstermektedir. Reddetme ve kompostlama temaları ise daha az paylaşılmıştır. Sonuçlar, Türkiye’de geri dönüşüm ve yeniden kullanım bilincinin arttığını ancak bu alanlarda daha fazla bilgilendirme yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Araştırma bulguları, Instagram’daki yeşil etkileyicilerin sıfır atık hareketini tanıtmadaki rolünü ve pazarlamacıların sürdürülebilirliği teşvik etmede etkileyicilerden nasıl faydalanabileceğini anlamalarına katkı sağlayacaktır.
  • Article
    Kat Mülkiyeti Hukuku Çerçevesinde Evcil Hayvan Bulundurma ve Evcil Hayvanın İçgüdüsel Davranışından Doğan Sorumluluk
    (2025) Türker, Güray
    Kat Mülkiyeti Kanunu, kat mülkiyeti sistemlerini dikey ve yatay kat mülkiyeti olmak üzere iki ayrı sistem üzerinde yapılandırmaktadır. Özellikle toplu yapılarda evcil hayvan bulundurulması kişilerin hayatlarının olağan parçası haline gelmiş ve evcil hayvanlar kat mülkiyetinden doğan ihtilafların konusunu sıklıkla oluşturmaya başlamıştır. Evcil hayvanların yalnızca bağımsız bölümlerdeki içgüdüsel davranışları değil anagayrimenkulün ortak yerleri, eklentileri gibi yerlerdeki içgüdüsel davranışları da hukuki uyuşmazlıklara sebep olmaktadır. Bu durum kat mülkiyeti hukuku çerçevesinde evcil hayvan bulundurmanın sınırları ve bundan doğan sorumluluğu gündeme getirmektedir. Anagayrimenkulde evcil hayvan bulundurma öncelikle kat mülkiyetinden doğan borç ilişkisi çerçevesinde incelenmelidir. Kat maliklerinin dürüstlük kuralına uygun davranma ve birbirini rahatsız etmeme borcu ile kat maliklerinin yönetim planı hükümlerine uygun davranma borcu anagayrimenkulde evcil hayvan bulundurmanın sınırlarını oluşturur. Kat mülkiyeti sistemleri yönünden bu sınırların ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Öte yandan, evcil hayvanın anagayrimenkul içerisindeki içgüdüsel davranışı ve bundan doğan zarar Türk Borçlar Kanunu m. 67 vd. düzenlenen, kusursuz sorumluluk türlerinden biri olan hayvan bulunduranın sorumluluğu kavramını da karşımıza çıkarır. Taşınmaz malikinin sorumluluğunu düzenleyen Türk Medeni Kanununun m. 730 hükmünün uygulanması meselesi de bu aşamada gündeme gelir. Geniş çerçeveden bakıldığında, anagayrimenkul içerisindeki evcil hayvanın içgüdüsel davranışı neticesinde doğan zarar Kat Mülkiyeti Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanununu kesiştirebilir. Kat mülkiyetinde hayvan bulundurma sebebiyle doğabilecek zararlarda somut olayın özelliğine göre birden çok sorumluluk halinin şartları gerçekleşebilir.
  • Article
    1924 Anayasası ve Kurucu İktidar Tartışmaları
    (2025) Koçak, Mustafa
    1924 Anayasası yapılmadan önce Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) seçimlerin yenilenmesi kararı almıştır. Bu kararın 1921 Anayasası’nın Madde-i Münferidesine ve Nisab-ı Müzakere Kanunu’na uygun olup olmadığı doktrinde tartışma konusu olmuştur. Söz konusu tartışma çerçevesinde bu işlemin, meclise karşı bir darbe olduğu ve 1924 Anayasası’nı yapan iktidarın bir asli kurucu iktidar niteliği taşımadığı yönünde görüşler öne sürülmüştür. Bu noktada hem seçimlerin yenilenmesi kararı alınırken hem de 1924 Anayasası yapılırken Mecliste gerçekleşen tartışmalar ve Meclisin bu işlemleri gerçekleştirme yöntemi önemlidir. Dönemin hukukî ve siyasî koşulları dikkate alındığında seçimlerin yenilenmesi kararının hukuka uygun alındığı ve 1924 Anayasası’nı yapan İkinci TBMM’nin demokratik asli kurucu iktidar yetkilerini kullandığı sonucuna varılmaktadır.
  • Article
    Türkiye Ekonomisinde Enflasyon, Reel Büyüme ve Dış Borçlar: 1989-2022 ARDL Analizi
    (2025) Has, Banu; Çinar, Sinan
    Türkiye ekonomisindeki yapısal dönüşümler, enflasyon ve ekonomik büyüme üzerinde kayda değer etkiler yaratmakta olup, bu etkiler dış borçların belirleyicilerine ilişkin yapılan analizlerin yönünü şekillendirmektedir. Bu bağlamda, enflasyon ve ekonomik büyüme gibi makroekonomik değişkenlerin dış borçlarla olan ilişkilerinin incelenmesi, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir politikalar geliştirmek açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu çalışma, Türkiye ekonomisi içerisinde 1989-2022 yılları arasında enflasyon ve reel büyümenin dış borçlar üzerindeki etkilerini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, ekonometrik analiz kapsamında ARDL (Autoregressive Distributed Lag) yöntemi kullanılmıştır. Ve bu bağlamda bir zaman serisi analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın ekonometrik modelinin tahmininde ARDL sınır testi yaklaşımı benimsenmiş ve seriler arasında uzun dönemli eşbütünleşme ilişkisinin varlığı araştırılmıştır. Eşbütünleşme ilişkisinin tespit edilmesinin ardından ise kısa ve uzun dönem analizleri yapılmıştır. Uzun dönem katsayılarına ilişkin sonuçlar, enflasyonun dış borçları artırıcı bir etkiye sahip olduğunu, reel büyümenin ise dış borçları azaltıcı bir etki yarattığını göstermektedir. Kısa dönem analizleri, ARDL hata düzeltme modeli (error correction model) kullanılarak yapılmış olup, enflasyon ile dış borçlar arasında kısa dönemde de anlamlı bir ilişkinin bulunduğu saptanmıştır. Literatür taramasında, söz konusu değişkenlerin farklı ülkelerde ele alındığı ve benzer ilişkilerin analiz edildiği görülmektedir. Bu çalışma, Türkiye özelinde dış borçların belirleyicilerinin ekonometrik bir model çerçevesinde incelenmesi bakımından literatüre önemli bir katkı sağlamaktadır.
  • Article
    Doğuştan Kör ve Sağlıklı Bireyler Arasında Denge ve Koordinasyon Karşılaştırması
    (2025) Atıcı, Emıne; Perçin, Alper; Karaş, Ezgi; Çakmak, Özge
    Görme, statik ve dinamik postürün korunmasında, hareketlerin koordinasyonunda ve dengenin sürdürülmesinde rol oynayan bir sistemdir. Bu çalışmanın amacı doğuştan kör ve sağlıklı bireyler arasında denge ve koordinasyon fonksiyonlarını karşılaştırmak ve dengenin sürdürülmesinde görmenin rolünü belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bu tanımlayıcı çalışmaya yaşları 18-40 arasında değişen 19 doğuştan kör ve 18 sağlıklı sedanter birey olmak üzere toplam 37 katılımcı dahil edildi. Her iki grupta Berg Denge Ölçeği (BDÖ), Tinetti Denge Testi (TDT) ve Tinetti Yürüme Testi (TYT) ölçekleri ölçüldü. Sonuçlar: Doğuştan kör ve sağlıklı birey grupları arasında BDÖ, TDT ve TYT ölçeklerinde anlamlı bir fark bulundu (p<0.05). Doğuştan kör olan grupta BDÖ, TDT ve TYT skorları daha düşüktü. Tüm katılımcılarda BDÖ ile TDT (r=0.676, p<0.05) ve BDÖ ile TYT (r=0.601, p<0.05) arasında pozitif yönde orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı. Doğuştan kör ve sağlıklı gruplarda sırasıyla BDÖ ile TYT (r=0.632, p<0.05), BDÖ ile TDT (r=0.642, p<0.05) arasında pozitif yönde orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı. Ancak, doğuştan kör ve sağlıklı gruplarda BDÖ ile TYT arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı (p>0.05). Tartışma: Çalışmanın sonuçları görmenin denge üzerindeki etkisini doğrulamıştır. Doğuştan körlüğü olan kişilerde denge sorunları değerlendirilmeli ve dengeyi geliştirmeye yönelik egzersiz programları yapılmalıdır.
  • Article
    Genel Diş Hekimleri ve Uzman Diş Hekimlerinin Periodontal Muayene ve Oral Hijyen Uygulamalarındaki Tutumlarının Değerlendirilmesi: Kesitsel Anket Esaslı Bir Çalışma
    (2025) Yüksek, Sibel Kayaaltı; Aykol, Gokce; Keles, Gonca Cayir; Öğretmen, Yiğit Cem; Doğangün, Öykü Su
    Amaç: Periodontal hastalıkların muayenesi ve teşhisi, bir diş heki- minin hastalarına yaklaşımında son derece önemlidir. Ayn ı şekilde, oral hijyen uygulamaları da periodontal hastalıkların prevalansını azaltmak için hayati önem ta şımaktadır. Bu çal ışma, Türk di ş hekimlerinin periodontal hastalıkların muayene ve teşhis metotları ile oral hijyen eğitimi uygulama- ları konusundaki bilgi ve tutumlar ını değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya toplam 326 di ş hekimi katılmıştır. He- kimlere “Google Forms” uygulaması ile paylaşılan 31 sorudan oluşan bir anket uygulandı. Cinsiyet, deneyim yılı, uzmanlık alanı, çalıştığı kurum/ku- ruluş, günlük bakılan hasta sayısı ve hastalara ayrılan muayene süresi gibi sosyodemografik bilgiler kaydedildi. Anketin geri kalanı diş hekimlerinin periodontal muayeneye yönelik tutum ve davran ışları, periodontal sonda kullanım sıklığı ve ağız hijyeni talimatlarından [oral hygiene instructions (OHI)] oluşmuştur. Bulgular: Periodontal muayene yapan di ş hekimleri- nin oranı %76,40 (n=249) iken periodontal muayene sırasında periodontal sond kullanan diş hekimlerinin oranı %51,50 (n=168) idi. Hastalarına OHI sağlayan diş hekimlerinin oranı %62,90’dır (n=205). En s ık periodontal muayeneyi 20 yıldan fazla deneyime sahip diş hekimleri (%85) gerçekleş- tirmiştir. Mesleki deneyimi 20 y ıldan fazla olan di ş hekimleri hastalarına en fazla oral hijyen eğitimini sağlamaktadır. Sonuç: Özel kliniklerde çalı- şan daha deneyimli ve daha az hasta yüküne sahip uzman diş hekimleri ve genel diş hekimlerinin hastalarına periodontal tedavi ve bakım konusunda daha iyi bilgi ve tutum sergiledikleri görülmüştür.
  • Article
    Parental Knowledge and Management Approaches toward Pediatric Fever: A Cross-Sectional Survey Study
    (2025) Soysal, Ahmet; Atıcı, Serkan
    Aim: This descriptive cross-sectional study aimed to evaluate parental knowledge, attitudes, and practices concerning fever management in children aged 6 months to 6 years. Material and Method: A structured face-to-face survey was administered to 125 parents at the pediatric infectious diseases outpatient clinic of a tertiary university hospital in İstanbul, Türkiye. Results: The results revealed that while the majority of parents identified ≥38°C as the threshold for fever, a notable proportion (27%) reported administering antipyretics below this level, primarily due to fear of febrile seizures (69%). Furthermore, 81% of parents gave antipyretics before consulting a physician, and more than half alternated medications without medical advice. Although modern thermometer use (e.g., non-contact infrared) was widespread, outdated practices such as tactile temperature assessment persisted among a minority. The data indicate a clear association between lower educational attainment and inappropriate fever management behaviors. Conclusion: These findings underscore the need for targeted educational interventions to address common misconceptions, reduce fever-related anxiety, and promote evidence-based home management strategies. Improving parental knowledge through accessible, culturally appropriate resources could ultimately enhance child health outcomes and alleviate unnecessary strain on pediatric healthcare services.
  • Article
    Hymenoplasty Experience: Factors Associated with Dehiscence (Hymenoplasty Complications)
    (2025) Cömert, Erhan; Caliskan, Eray; Doğan, Ozan; Köle, Emre; Saraç, Ömer Doğukan
    Purpose: To evaluate outcome of hymenoplasties in private clinics and investigate the factors affecting the risk of dehiscence Method: A retrospective cross-sectional survey of Obstetrics and Gynecology specialists trained over the last five years was conducted. Specialists from private clinics completed surveys on hymenoplasties performed. Rates and types of complications were requested and factors associated with wound dehiscence in patients undergoing permanent hymenoplasty was investigated with multivariate analysis. Results:. A total of 968 patients were included. Hymenoplasty was performed for revirgination in 874 cases (90.2%), incision of the hymen for gynecological procedures in 82 (8.4%) cases and trauma in 12 cases (1.2%). Complications included wound dehiscence (26.1%), infection (1.7%), bleeding (1.7%), pain (1.5%), itching (1.4%) and dyspareunia (0.5%). The technique was permanent in 714 cases and temporary in 254 cases. Among the permanent hymenoplaty cases, multivariate logistic regression analysis showed that obesity (OR=3.1, 95%CI: 1.5-6.2, p=0.001) and tobacco use (OR=2.2, 95%CI: 1.3-3.8, p=0.003) increases the risk of dehiscence. Sedation decreased the risk of dehiscence when compared to local infiltration anesthesia (OR=0.56, 95%CI: 0.33-0.99, p=0.04). Every decrease in the polyglactin suture caliber decreased the risk of dehiscence (OR=0.22, 95%CI: 0.16-0.3, p<0.001) This study showed that using 5.0 sutures, omitting infiltration anesthesia, and avoiding tobacco use may help decrease wound dehiscence after hymenoplasty.
  • Other
    Temporomandibular Eklem Bozukluğu Olan Hastalarda Birincil Şikayet, Tanı ve Tedavi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (2025) Cakir, Merve; Yalcin, Gül Merve
    Amaç: Bu çalışmanın amacı; temporomandibular eklem düzensizliği (TMD) olan hastaların şikayetlerini ve Temporomandibular Düzensizliklerin Tanısal Kriterleri (TMD/TK) klavuzuna göre tanı alan hastaların tanılarını değerlendirmek ve tedavilerin etkinliğini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: TMD şikayeti olan hastaların klinik muayeneleri TMD/TK kılavuzunun uluslararası kabul görmüş Türkçe versiyonuna göre yapılmıştır. Hastaların şikayetleri, semptomları, VAS skorları ve tanıları kaydedilmiş ve hastalar üç gruba ayrılmıştır: Grup A, ağrıya bağlı TMD hastaları; Grup B, eklem içi TMD’li hastalar ve Grup A-B, hem ağrıyla ilişkili TMD’leri hem de eklem içi TMD’si olan hastalar. Hastalara muayene ve tanılarına göre çeşitli tedaviler uygulanmıştır. Tedavi sonrası takip seanslarında hastaların kalan şikayetleri ve VAS skorları kaydedilmiş, birincil şikayet, tanı ve tedavi etkinliği arasındaki ilişkiyi analiz etmek için tanımlayıcı istatistiksel değerlendirmeler yapılmıştır. Bulgular: Çalışmaya 127 hasta (105 kadın ve 22 erkek, ortalama yaş 34.5±11.2) dahil edilmiştir. Grup A’da 55 hasta, Grup B’de 14 hasta ve Grup A-B’de 56 hasta bulunurken, iki hasta ‘tanımsız’ olarak sınıflandırılmıştır. Şikayetlerin tanı grupları ile karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç (p=0.001) bulunmuştur. Grup A’da ağrı şikayeti daha sık görülürken, temporomandibular eklemde ses şikayeti grup A’da diğer gruplara göre daha az görülmüştür. Tedavi ve tanı grubu arasındaki ilişkide istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.001); farmakoterapi A ve A-B gruplarında B grubuna göre daha sık uygulanmışken, okluzal splint tedavisinin A ve B grupları arasında farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Tedavi sayısına göre VAS skorları arasındaki farkın medyan değerleri arasında anlamlı fark bulunmazken, uygulanan tedaviler sonucunda VAS skorlarında azalma gözlenmiştir. Sonuç: TMD’nin en uygun tedavisi için öncelikle hastaların şikayetlerinin net olarak anlaşılması gerekmektedir.
  • Article
    Evaluation of Neutrophil Function and Activation Markers in Response to Inactive Mycobacterium Tuberculosis and IL-17 Stimulation in Tuberculosis Patients
    (2024) Keskinel, İlkay; Gemicioglu, Bilun; Camcıoglu, Yıldız; Toktay, Türker; Gazioglu, Sema Bilgic
    Aim: Neutrophils are thought to play a role in the pathogenesis of tuberculosis (Tb). This study aimed to evaluate the function and activation markers of peripheral neutrophils in Tb patients to clarify their involvement in disease progression. Materials and Methods: The study included three groups: seven untreated Tb patients, seven cystic fibrosis (CF) patients, and seven healthy controls. Neutrophils were isolated from peripheral blood using Ficoll-Histopaque gradient centrifugation and cultured in RPMI 1640 medium with L-glutamine. Inactivated Mycobacterium tuberculosis was added both in the presence and absence of recombinant interleukin (IL)-17. Neutrophil functions—including phagocytosis, chemotaxis, and oxidative burst—as well as surface activation markers, such as CD11b, CD63, and CD66b, were analyzed via flow cytometry. Results: Neutrophil functions and activation markers in response to IL-17 and bacilli stimulation in Tb patients were similar to those in healthy controls, but were significantly reduced in CF patients. Surface CD11b and CD66b expression, as well as the oxidative burst index of neutrophils from patients with Tb and CF, were inhibited by IL-17. Conclusion: Neutrophil functions and activation markers in patients with mycobacterial infections were comparable to those in healthy subjects. In contrast, neutrophil functions were reduced in CF patients compared to both healthy subjects and Tb patients, though this difference lacked statistical significance. Notably, IL-17 was found to suppress the expression of CD11b, CD66b, and the oxidative burst index on neutrophil surfaces in both Tb and CF patients. These findings highlight the need for further research with larger cohorts to investigate neutrophil apoptosis and cytokine receptor expression in cell culture supernatants, offering deeper insights into neutrophil roles in Tb infection.
  • Article
    Knowledge of the Role of Nutrition and Gut Microbiota in Alzheimer's Disease Among Students in the Faculty of Medicine and the Faculty of Nutrition and Dietetics
    (2024) Midi, Ahmet; Yousef, Juman Ibrahım Muneer; Mavuş, Deniz Naz
    Aim: This study aimed to assess the knowledge level of students in the Faculty of Medicine and the Faculty of Nutrition and Dietetics at Bahçeşehir University (BAU) regarding the role of nutrition and gut microbiota in Alzheimer's disease (AD). Materials and Methods: A descriptive research design was employed to measure the knowledge level of first- and second-year students from the Faculties of Medicine and Nutrition and Dietetics at BAU regarding the role of nutrition and gut microbiota in AD. A 23-question questionnaire was administered, divided into five sections: (1) Demographic characteristics, (2) Understanding of AD, (3) Understanding of the relationship between nutrition and AD, (4) Understanding of the relationship between nutrition and gut microbiota, and (5) Understanding of the relationship between gut microbiota and AD. The questionnaire included two types of closed-ended questions: (1) Dichotomous and (2) Multiple-choice questions. Results: Medical students demonstrated a higher overall knowledge level compared to Nutrition and Dietetics students. However, within both faculties, first-year students exhibited a greater understanding of the relationship between gut microbiota and AD than second-year students. Conclusion: These findings underscore the importance of early education in establishing a strong knowledge foundation. Addressing these knowledge gaps will better prepare future healthcare professionals to understand the impact of nutrition and gut microbiota on AD.
  • Article
    Farklı Işık Cihazlarının Bulk Fill Kompozit Rezinlerin Su Emilimi ve Çözünürlükleri Üzerine Etkisi: İn Vitro Çalışma
    (2024) Ömeroğlu, Merve Kütük; Ertaş, Ertan
    Amaç: Çalışmamızın amacı, son yıllarda kullanımı yaygınla- şan, bulk fill kompozit rezinlerin, farkl ı ışık cihazları ile polimeri- zasyonunun, su emilimi ve çözünürlük değerleri üzerine olan etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızda 8 farklı bulk fill kompozit rezin; SDR (Dentsply), Sonicfill (Kerr), x-traFil (Voco), Beautifil Bulk Restorative (Shofu), Beautifil Bulk Flowable (Shofu), Filtek Bulk Fill Flowable (3M ESPE), Admira Fusion X-tra (Voco), Estelite Bulk Fill Flow (Tokuyama) ve mikrohibrit tipte Filtek Z250 Universal (3M ESPE) kullanılarak 6 mm çapında, 4 mm kalınlığında örnekler hazırlanmış, LED ve QTH ışık kaynakları ile polimerize edilmiştir. Örneklerin su emilim ve suda çözünürlük düzeylerini sap- tamak için, ISO 4049:2009 spesifikasyonu esas al ınarak, standartta bildirilen formüllerden yararlan ılmıştır. Kompozit ve ışığa göre çö- zünürlük ve su emilimi karşılaştırmalarında, Kruskal-Wallis, bağım- sız örneklem t-testi ve Mann-Whitney U testleri uygulanmıştır. Farkın belirlenmesinde, “post hoc” Bonferroni testi kullanılmıştır. Önem dü- zeyi p<0,05 olarak alınmıştır. Bulgular: Işık cihazlarının hem su emi- limi hem de çözünürlük üzerinde etkisi anlaml ı bulunmuştur (p<0,05). Beautifil-Bulk Restorative kompozit grubunda çözünürlük değeri, Admira Fusion X-tra ve Estelite Bulk Fill Flow gruplar ı ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede yüksektir (p=0,001 ve p=0,041). En yüksek su emilimi ortalama değeri, Beautifil-Bulk Restorative ve QTH etkileşimi ile elde edilmiştir ve 20,37’dir. En düşük su emilimi ortalama de ğeri, x-traFil kompozitinde hem LED hem QTH ile 8,8’dir. Sonuç: Kompozit rezinlerin yapısı ve polimerizasyonda kul- lanılan ışık cihazları, su emilimi ve çözünürlük düzeylerini etkile- mektedir.
  • Article
    Kronik Bel Ağrısı Bulunan Ofis Çalışanlarında Enstrüman Destekli Yumuşak Doku Mobilizasyonunun Eklem Hareket Açıklığı, Ağrı, Uyku ve Yaşam Kalitesi Üzerine Etkileri: Randomize Kontrollü Bir Çalışma
    (2024) Atıcı, Emıne; Torlak, Mustafa Savas; Kalaycı, Onur
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, kronik bel ağrısı bulunan ofis çalışan- larında enstrüman destekli yumu şak doku mobilizasyonunun (EDYDM) eklem hareket açıklığı, ağrı, uyku ve yaşam kalitesi üzerine etkilerini ince- lemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 30-50 ya ş arasında kronik bel ağrısı yaşayan 17’si kadın ve 17’si erkek olmak üzere 34 ofis çal ışanı gö- nüllü katılım sağladı. Katılımcılar randomize EDYDM (n=17) ve plasebo gruplarına (n=17) ayrıldı. Her iki gruba da 4 hafta sürecinde haftada 2 defa EDYDM uygulandı. Plasebo grubuna enstrümanların dokulara hiçbir etkisi olmayan yüzleri ile uygulama yapıldı. Katılımcıların demografik özellikleri olgu rapor formu ile toplandı. Uygulama öncesinde ve sonrasında katılım- ların ağrı şiddeti için Say ısal Ağrı Ölçeği (SAÖ) ve engellilik tespiti için Oswestry Bel A ğrısı Engellilik Anketi, uyku kalitesini ölçmek için Pitts- burgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ve yaşam kalitesini belirlemek için SF- 36 Yaşam Kalitesi İndeksi uygulandı. Ayrıca akıllı telefonla lomber normal eklem hareket açıklığı ölçümleri yapıldı. Bulgular: EDYDM grubunda pla- sebo grubuna göre eklem hareket açıklığı, SAÖ, PUKİ, SF-36 değerlerinde istatistiksel açıdan fark vard ı (p<0,05). Plasebo grubunda tedavi öncesine göre tedavi sonrasında eklem hareket açıklığı, SAÖ, PUKİ, bel fonksiyonu, SF-36 değerlerinde anlamlı fark vardı (p<0,05). Araştırma sonucunda, kro- nik bel ağrılı bireylerde EDYDM uygulamasının eklem hareket açıklığını, uyku ve yaşam kalitesini artırdığı, ağrı şiddetini azalttığı saptandı. Ayrıca EDYDM’nin SAÖ, PUKİ, Oswestry ve SF-36 anketlerine göre plasebo et- kisinin olduğu gözlemlendi. Sonuç: Kronik bel ağrısı bulunan ofis çalışan- larında EDYDM’nin eklem hareket aç ıklığı, ağrı, uyku ve ya şam kalitesi üzerine olumlu etkilerinin olduğu belirlendi.
  • Article
    Videoya Dayalı Çevrimiçi Eğitimin Hemşirelerin Basınç Yarası Bilgi Düzeyine Etkisi: Yarı Deneysel Bir Çalışma
    (2024) Sen, Sevım; Etik, Tuba
    Amaç: Basınç yarası; hastaları, ailelerini ve sağlık sistemlerini etki- leyen önemli bir sorundur. Bu sorunun önlenmesinde ve etkin tedavisinde hemşirelerin bilgili olmas ı oldukça önemlidir. Bu çal ışmanın amacı, dijital eğitimin hemşirelerin basınç yarası bilgi seviyesini artırmadaki etkisini belir- lemektir. Gereç ve Yöntemler: Yarı deneysel araştırma tasarımında olan bu çalışma tek gruplu ve ön test-son test desende yürütüldü. Çalışma 01.10.2021- 31.12.2021 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin yoğun bakımında ça- lışan 70 hem şire ile yap ıldı. Ara ştırmada kat ılımcıların sosyodemografik özellikleri ile ilgili 17 soru ve ifadeden oluşan Veri Toplama Formu, araştır- macı tarafından literatüre dayanarak hazırlanan 18 sorudan oluşan Bilgi Dü- zeyi Ölçme Formu ve 22 ifadeden olu şan Bakım Uygulamalarını Belirleme Formu kullanıldı. Çalışma, basınç yarasıyla ilgili bilgi ve bakım uygulamala- rını içeren video eğitimi verilerek yapıldı. Veriler çevrimiçi ortamda ve eği- timden önce ve sonra olmak üzere iki a şamada toplandı. Veriler SPSS 24.0 programı ile analiz edildi. Tüm analizlerde p<0,05 değeri anlamlı kabul edildi. Bulgular: Hemşirelerin eğitim öncesi bilgi düzeylerinin eğitim sonrası bilgi düzeylerinden daha düşük olduğu ve verilen dijital e ğitim ile bilgi düzeyle- rinde anlamlı derecede artış olduğu, hemşirelerin yaş, cinsiyet, e ğitim, ça- lışma süresi ve yoğun bakımda çalışma süresinin bu çalışmada bilgi düzeyi ile ilişkisinin bulunmadığı saptandı. Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen sonuç- lara göre dijital eğitim hemşirelerin basınç yarası bilgi düzeyini artırmak için kullanılabilecek etkili bir eğitim yöntemidir.
  • Article
    The Effect of Social Media Use on Emotional Eating in Women Aged 19-45
    (2023) Arslan, Sedat; Seslikaya, Cansu
    Aim: This study aims to examine the relationship between social media use and emotional eating in women. Material and Method: The study was cross-sectional and was conducted with 401 women aged 19-45 years living in Kadıköy, İstanbul. The introductory information form consisting of 4 stages, the Dutch Eating Behavior Questionnaire (DEBQ), Eating Attitude Test (EAT-40), and Social Media Usage Scale (SMUS) were applied to the participants of the study. Statistical analyzes were evaluated using the SPSS 23 package program. Results: It was seen that 22.9% (n=92) of the participants were between the ages of 19-29, 57.1% (n=229) were between the ages of 30-39, and 20.0% (n=80) were between the ages of 40-45. According to the results of the analysis, there was no significant relationship between SMUS sub-dimensions, total SMUS scores and EAT-40 scores (p>0.05). In the continuance sub- dimension of the SMUS, a low-level significant positive correlation was found between emotional eating (r=0.203; p<0.001), external eating (r=0.233; p<0.001), and total DEBQ scores (r=0.183; p<0.001). Conclusion: It has been observed that there is a very low positive relationship between social media use and emotional eating.
  • Article
    Ekonomi Politikası ve Para Politikası Belirsizliklerinin Yatırımcı Davranışı Üzerine Etkisi: Yeni Sanayileşmiş Ülkeler Örneği
    (2025) Aydın, Gülden Kadooğlu; Münyas, Turgay
    Belirsizlikler, finansal piyasa katılımcılarının kararlarını etkileyerek birçok makroekonomik faktörü olumsuz yönde etkilemektedir. Söz konusu belirsizlikler, makroekonomik faktörlerdeki bozulmaları tetikleyerek ekonomi politikası yapıcılarının karar alma süreçlerini zorlaştırmaktadır. Bu durum, finansal piyasa katılımcılarını ekonomi politikası belirsizliği ve para politikası belirsizliği olmak üzere iki ana belirsizlik türü ile karşı karşıya bırakmaktadır. Söz konusu belirsizlikler, sermaye piyasalarında yatırım yapan yatırımcıların davranışları üzerinde endişe yaratmakta ve finansal piyasalarda dalgalanmalara neden olmaktadır. Araştırmanın amacı, ekonomi politikası belirsizliğinin ve para politikası belirsizliğinin borsa yatırımcılarının davranışları üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışma, Mart 2009 ile Mart 2023 arasındaki döneme ait veriler kullanılarak Westerlund (2008) Panel Eşbütünleşme Testi ile analiz edilmiştir. Analizin ilk aşamasında, para politikası belirsizliğinin yatırımcı davranışları üzerindeki olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışma kapsamında ekonomi politikası belirsizliği endeksi de incelenerek belirsizliklerin tutarlı etkileri sorgulanmıştır. Sonuçlar, ekonomi politikası ve para politikası belirsizliklerinin yatırımcı davranışlarını olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Ek olarak, ekonomi politikası belirsizliğinin para politikası belirsizliğine kıyasla daha olumsuz etkilere sahip olduğu belirlenmiştir.
  • Article
    Terekenin Tespiti İstemi ve Mirasın Hükmen Reddinin Tespiti Davasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun T. 22.09.2010 E.2010/2-379 K. 2010/413 Sayılı Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi
    (2025) Türker, Güray
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2010 tarihli ve E. 2010/2-379, K. 2010/413 sayılı kararına konu uyuşmazlıkta davacı, mirasbırakanın terekesinin borca batık olduğunun tereke tespit davasında ortaya çıktığını ve bu sebeple mirası reddettiklerini ileri sürerek mirasın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Yerel Mahkemece süresi içerisinde mirasın reddi istenmediğinden, açılmış olan dava ile davacıların mirası örtülü olarak kabul etmiş sayılacakları ve terekenin borca batık olduğu hususunun ispatlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise mirasçıların Türk Medenini Kanununun 610. maddesinin ikinci fıkrasında açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş sayılmadığı müddetçe hükmî reddin sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması gerekmediğini, terekenin tespiti için davacılar tarafından açılan davanın, davacıların mirası örtülü olarak kabul ettikleri sonucunu doğurmayacağını belirterek Yerel Mahkeme kararını bozmuştur. Söz konusu karar bir ilke kararı olması sebebiyle gerek öğreti gerekse uygulama açısından önemli bir karar olmakla beraber, terekenin tespiti istemi ve mirasın hükmen reddinin tespiti davasının, birbirleriyle olan bağlantısını ve sınırlarını ve yine mirasın gerçek reddi süresi ile bu iki kurumun ilişkisini ayrıntılı olarak açıklamaması nedeniyle uygulamada belirsizliğe yol açmaktadır. Bunun yanında, her iki hukukî kurum ile ilgili hâkimin re’sen araştırma ödevinin de açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Son olarak, terekenin tespiti istemi ve mirasın hükmen reddinin tespiti davasının Türk Medeni Kanununun m.619 vd. hükümleriyle düzenlenen resmi defter tutma kurumu ile de beraber ele alınması bu üç hukukî kurumun kesişme noktalarının belirlenmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu çalışmayla, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararından yola çıkılarak söz konusu hukukî kurumların ayırt edici özelliklerinin ve kesişim noktalarının aydınlatılması, uygulamada ortaya çıkmış veya çıkabilecek çeşitli uyuşmazlık hâllerinin yol açabileceği belirsizliklerin giderilmesi hedeflenmektedir.
  • Article
    Ankrajlı Fore Kazıklı İksa Sistemlerinin Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Analizi ve İnklinometre Ölçümleri ile Karşılaştırılması
    (2025) Zardarı, Saeid; Saglam, Asli
    İnşaat projelerinde derin kazıların yapılması, günümüzde çeşitli faktörler nedeniyle kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu tür kazılarda zemin stabilitesini sağlamak amacıyla iksa sistemleri kullanılmakta olup, özellikle eğimli arazilerde, kayma ve göçme riski taşıyan zeminlerin korunması ve bodrum katlı yapıların temellerinin güvenli bir şekilde yerleştirilmesi için oldukça büyük öneme sahiptir. Bu çalışma, ankrajlı fore kazıklı derin kazı destekleme sisteminin etkin kullanımını ve zemin deformasyonlarının izlenmesinin önemini incelemektedir. Sonlu elemanlar yöntemi (FEM) ile modellenen sistemdeki potansiyel deformasyonlar, saha inklinometre ölçümleri ile karşılaştırılmıştır. Zemin verileri, raporlardan ve laboratuvar deneylerinden alınarak belirlenen parametrelerle tasarımda kullanılmış, iksa sistemi PLAXIS programı üzerinden modellenmiştir. Zeminin malzeme modelleri oluşturulmuş ve yatay deformasyonlar ile saha ölçümleri arasındaki farkların sebepleri araştırılmış, bu farkların nedenleri geri analizler aracılığıyla ortaya konulmuştur. Sayısal analiz ve saha ölçümleri, iksa sisteminin yatay deformasyonları etkin bir şekilde kontrol altında tuttuğunu ve güvenli bir tasarım sağladığını ortaya koymuştur. İnklinometre ölçümleri, deformasyonların izlenmesi konusunda önemli bir doğrulama aracı olmuştur. Elde edilen bulgular, derin kazı uygulamalarında iksa sistemlerinin başarısını ve zemin parametrelerinin tasarımda ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Sonuçlar, iksa sistemlerinin tasarımında ve inşaat sürecinde güvenliği artıran önemli bilgiler sunmaktadır.
  • Article
    Ar-Ge Harcamalarındaki Vergi Teşvik Oranları ile Ekonomik Büyüme İlişkisi: OECD Ülkeleri İçin Panel Veri Analizi
    (2025) Has, Banu; Çinar, Sinan
    Bu çalışma, 26 OECD ülkesi kapsamında büyük ölçekli firmaların araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini incelemektedir. Çalışmada 2004-2020 dönemi için yıllık veriler kullanılarak panel veri analizi yapılmıştır. Analizde dinamik panel veri analiz yöntemlerinden biri olan fark GMM kullanılmıştır. Yıllık büyüme oranı açıklanan değişken olarak kullanılmıştır. Tahmin edilen modelde açıklayıcı değişkenler olarak Ar-Ge’ye uygulanan vergi teşvik oranları, gayrisafi sabit sermaye oluşumu oranı, ortaokul okullaşma oranı ve işgücüne katılım oranı da kullanılmıştır. Sonuçlar, Ar-Ge üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu göstermektedir. Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranı ekonomik büyüme üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir. Bu çalışma, Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşviklerinin ekonomik büyüme için önemini vurgulamaktadır.
  • Article
    Urtica dioica ve Borik Asidin MCF-7 Meme Kanseri Hücre Hattındaki Apoptoz Etkileri: Bir Çalışma
    (2025) Karadağ, Ayşe Esra; Karımkhanı, Hadi; Selcan, Alev; Gülmez, Gizem
    Bu çalışmanın amacı, Urtica dioica (ısırgan), borik asit ve bunların kombinasyonlarının MCF-7 insan meme kanseri hücreleri üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. İki maddenin apoptozu (programlı hücre ölümü) ve anti-apoptotik yolları nasıl etkilediğini araştırmak ve Urtica dioica ile borik asidin koruyucu etkilerini belirlemektir.Hücre canlılığını değerlendirmek için MTT testi kullanılmış ve hücreler için IC50 dozları belirlenmiştir. Ayrıca, hücrelerde BAX, p53, Sitokrom C ve Kalpain protein düzeyleri ELISA yöntemi ile ölçülmüştür. Fito-kimyasal analizler ise HPLC yöntemi ile gerçekleştirilmiştir.P53 konsantrasyon ölçümleri, kontrol grubu ile Urtica dioica ve borik asit ile tedavi edilen gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir artış göstermiştir (p<0.001). Sitokrom C konsantrasyon ölçümleri, kontrol grubu ile Urtica dioica arasında çok anlamlı bir artış, borik asit için ise anlamlı bir artış göstermiştir (p<0.001, p<0.01). Ayrıca, Urtica dioica ekstresi HPLC ile analiz edilerek, kafeik asit fito-kimyasallardan biri olarak belirlemektir. Bu araştırma, Urtica dioica ve borik asidin kombinasyonunun meme kanseri hücrelerinde apoptoz üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu bileşenlerin p53 ve Sitokrom C üzerindeki olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Bu bulgular, Urtica dioica ve borik asidin meme kanseri tedavisinde potansiyel kullanımına zemin hazırlamaktadır. Ancak, bu maddelerin etkinliğini, güvenliğini ve uygun dozlarını belirlemek için daha fazla klinik ve hayvan çalışmasına ihtiyaç vardır. Gelecek araştırmalar, Urtica dioica ve borik asidin meme kanseri tedavisindeki rollerini anlamamıza katkı sağlayacak ve yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olacaktır.