Araştırma Çıktıları / Research Outputs
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/9
Browse
Browsing Araştırma Çıktıları / Research Outputs by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 3565
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 0-12 aylık bebeği olan annelerin emzirme öz-yeterliliği ve anne sütünü arttırmaya yönelik tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanma eğilimleri(2019) Gökçe, Necip Erdem; Beydağ, Kerime DeryaBu çalışma, 0-12 aylık bebeği olan ve bebeğini anne sütü ile beslemeye devam eden annelerin, emzirme öz yeterlilik durumları ile anne sütünü arttırmaya yönelik tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanma eğilimlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki çalışmanın evrenini Edirne İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı Edirne Halk Sağlığı bünyesindeki Aile Sağlığı Merkezlerine Temmuz - Aralık 2018 tarihleri arasında kayıtlı olan 0-12 ay bebeği olan ve bebeğini emziren 154 anne oluşturmuştur. Veriler, demografik özelliklere yönelik anket formu, Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği (EÖYÖ) ve Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbba Karşı Tutum Ölçeği (TATKTÖ) ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde, sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Kolmogorov-Smirnov testi, Mann-Whitney U testi, Kruskall-Wallis testi ve Spearman Korelasyon Analizi kullanılmıştır. Çalışmaya katılan annelerin yaş ortalaması 29,57±5,14 yaş olup, %39,6'sı üniversite ve üzeri mezunu, %55,2'si herhangi bir işte çalışmakta olduğu saptanmıştır. Annelerin TATKTÖ toplam puan ortalaması 28,66±5,99, EÖYÖ toplam puan ortalaması 58,58±8,17 olarak bulunmuştur. Annelerin yaş grubu, eğitim durumu, aile tipi, sosyal güvence varlığı, işte çalışma durumu, gelir durumu, gebeliğin planlı olma durumu, gebelikte sağlık sorunu yaşama durumu ve doğum şekli, ilk emzirme zamanı, emzirme hakkında bilgiyi kimden aldığı, eşin emzirmeye karşı tutumu, bebeğe verilen ilk gıda, bebeğin şu an kaç aylık olduğu, bebeğin cinsiyeti ve emzirme sorunu yaşama durumu, TAT yöntemi kullanma durumu, su, boza, yaş maya, malt içecek ve bulgur değişkenleri ile TATKTÖ ve EÖYÖ puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Annelerin gebelik sayısı, doğum sayısı, yaşayan çocuk sayısı, doğum öncesi eğitim alma durumu, şu an emzirme durumu, anne sütü dışında ek gıda verilme nedeni, günde kaç kez emzirdiği, TAT hakkında yeterli bilgiye sahip olma durumu, TAT yöntemlerinden komposto değişkenleri ile emzirme öz-yeterlilik ölçeği puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu saptanmıştır (p<0,05). Annelerin emzirme ile ilgili bilgi alma durumu, anne sütü dışında ek gıda verilme nedeni ile TATKTÖ aldıkları toplam puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir (p<0,05). TATKTÖ ile EÖYÖ arasında ilişki bulunmamıştır (p>0,05). Sağlık çalışanlarının annelerin emzirme öz-yeterlilik algılarının güçlendirecek, eğitim programları hazırlamalı, TAT yöntemlerinin kullanım durumlarını sorgulamaları bilgilendirmeli, üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olmaları önerilmektedir.Article Citation Count: 10-12 Aylık Bebeği Olan Annelerin Emzirme Öz-Yeterliliği ve Anne Sütünü Arttırmaya Yönelik Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavi Kullanma Eğilimleri(2021) Gökçe, Necip Erdem; Beydağ, Kerime DeryaAMAÇ: Çalışma, 0-12 aylık bebeği olan annelerin emzirme öz yeterliliğiile anne sütünü arttırmaya yönelik tamamlayıcı ve alternatiftedavi kullanma eğilimlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.YÖNTEM: Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki çalışmanın örneklemini,Edirne İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı Edirne Halk Sağlığı bünyesindekiAile Sağlığı Merkezlerine Temmuz-Aralık 2018 tarihleriarasında kayıtlı, 0-12 ay bebeği olan ve bebeğini emziren 154 anneoluşturmuştur. Veriler, demografik soru formu, Emzirme Öz-YeterlilikÖlçeği (EÖYÖ) ve Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbba Karşı TutumÖlçeği (TATKTÖ) ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde,Kolmogorov-Smirnov testi, Mann-Whitney U testi, Kruskall-Wallistesti ve Spearman Korelasyon Analizi kullanılmıştır.BULGULAR: Annelerin yaş ortalaması 29,57±5,14 yıl olup,%39,6’sı üniversite ve lisans üzeri eğitim mezunu, %55,2’si çalışmaktadır.Annelerin TATKTÖ toplam puan ortalaması 28,66±5,99ve EÖYÖ toplam puan ortalaması 58,58±8,17 olarak bulunmuştur.TATKTÖ ile EÖYÖ puan ortalamaları arasında ilişki bulunmamıştır(p>0,05).SONUÇ: Çalışma sonucunda, annelerin emzirme öz yeterliliklerininyüksek olduğu, tamamlayıcı ve alternatif tıbba yönelik tutumlarınınolumsuza yakın olduğu belirlenmiştirArticle Citation Count: 10-12 Aylık Bebeği Olan Ebeveynlerin Bebek Bakımına İlişkin Geleneksel Uygulamaları(2019) Kerime Derya BEYDAĞ; Duygu SÖNMEZ DÜZKAYA; Gülzade UYSALAmaç: Bu çalışma, 0-12 aylık bebeği olan ebeveynlerin bebek bakımına ilişkin geleneksel uygulamalarını belirlemek amacıylagerçekleştirilmiştir.Gereç ve Yöntem: Çalışma tanımlayıcı ve kesitsel olarak planlanmış olup veriler Eylül 2015- Aralık 2015 tarihleri arasında Tuzla’dabir aile sağlığı merkezinde toplanmıştır. Çalışmanın evrenini son bir yılda aile sağlığı merkezine kayıtlı 0-12 aylık 328 bebeğinannesi oluşturmuştur. Çalışmaya katılmaya istekli olan 215 anne (%65,5) örnekleme dahil edilmiştir.Bulgular: Bebeklerin yaş ortalaması 6,25±0,24 aydır. Bebeklerin doğum haftası ortalaması 38,17±0,19 hafta olup %52,6’sı kızdır.Çalışmaya katılan annelerin yaş ortalaması 28,74±0,37’dir. Annelerin %75,3’ü bebek bakımına ilişkin bilgi aldığını, %79’u bilgiyihemşire/ebeden aldığını ve %50,6’sı aldığı bilgiyi yeterli bulduğunu ifade etmiştir. Araştırmaya katılan annelerin %80’i bebeğinituzladığını, %62,3’ü ilk ağız sütünü dışarı boşalttığını, %6’sı ise bebeğin altına höllük koyduğunu ifade etmiştir. Annelerin %56,7’sibebeğin göbeği çabuk düşsün diye kolonya, %30,7’si ise zeytinyağı sürdüğünü belirtmiştir. Annelerin %5,1’i pamukçuğu kuru bezlesildiğini, %34,4’ü pişikte bebeğin altını yıkadığını, %5,6’sı ise katı yağ sürdüğünü söylemiştir. Annelerin %48,8’i bebeğini kundakyaptığını, %14,9’u bebeğini al basmasından korumak için iki kırklı kadının birbirini ziyarete gitmediğini belirtmişlerdir.Sonuç: Araştırmaya katılan annelerin çoğunluğunun bebek bakımına ilişkin farklı geleneksel uygulamaları kullanmayı sürdürdükleri görülmektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda sağlık profesyonelleri tarafından annelerin yenidoğan bakımına ilişkin uygulamalar konusunda bilgilendirilmesi önerilebilir.Master Thesis 0-24 ay bebeği olan annelerin emzirme tutumları ile babaların emzirmeye etkisi arasındaki ilişki(2021) Çiftçi, Ayşegül; Düzkaya, Duygu SönmezBu çalışma, 0-24 ay arası bebeği olan annelerin emzirme tutumu ve babaların emzirmeye etkisi arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma örneklemini İstanbul Avrupa yakasında bulunan bir Aile Sağlığı Merkezi'ne kayıtlı Şubat-Mayıs 2021 tarihleri arasında 0-24 ay arası bebeği olan ve emziren anne ve bu bebeklerin babaları oluşturdu. Çalışmaya örnek hesabı yapılarak toplam 110 ebeveyn dahil edilmiştir. Online olarak yapılan araştırmanın verileri hazırlanan 'Kişisel Veri Formu', 'Babaların Emzirmeye Etkisi Ölçeğ (BEEÖ)'' ve 'Emzirme Tutumunu Değerlendirme Ölçeği (ETDÖ)'' kullanılarak toplanmıştır. Araştırmaya katılan annelerin %53,1'inin, babaların %46,8'inin 25-34 yaş aralığında olduğu, annelerin %54,3'ünün, babaların %52,6'sının üniversite mezunu olduğu ve annelerin %55,9'u ile babaların %96,4'ü aktif olarak çalışmaktadır. Ebeveynlerin ETDÖ puan ortalaması 161,0±17,94, BEEÖ puan ortalaması ise 124,32±34,78'tür. Sosyo-demografik değişkenlere göre annelerin emzirme tutumunun baba eğitim durumuna, anne çalışma durumuna, çocuk sayısına, doğum şekline, annenin bebeğini anne sütü ile beslemeyi planladığı süreye, evlilik yaşına, eş ile yaş farkına göre istatistiksel olarak anlamlı olduğu (p<0,05), diğer sosyo-demografik değişkenler ile doğum ile ilgili faktörlerin emzirme tutumu üzerinde etkisi olmadığı görüldü (p>0,05). Babaların emzirmeye etkisinin ise, anne eğitim durumuna, baba eğitim durumuna, anne çalışma durumuna, gebeliğin planlı olması durumuna, gebelik öncesi emzirme eğitimi alma durumuna ve doğum şekline göre istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p>0,05). Sonuç olarak, ETDÖ ve BEEÖ arasında anlamlı ilişki olduğu, babaların emzirmeye etkisinin emzirme tutumu üzerindeki sınırlı ancak anlamlı bir etkisinin bulunduğu sonucuna ulaşıldı.Master Thesis 0-24 aylık bebek(2018) Hazır, Esengül; Uysal, GülzadeÖZET Araştırma, 0-24 aylık bebek/çocukların ebeveynlerinin aşı red sıklığı ve nedenlerinin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı kesitsel olarak gerçekleştirildi. Araştırmanın verileri basit rastgele yöntemle belirlenmiş olup İstanbul'da iki Aile Sağlığı Merkezinde (ASM) 1 Mart-31 Ekim 2017 tarihleri arasında elde edildi. Araştırmanın evrenini bu tarihler arasında iki ASM'ye başvuran 3942 ebeveyn, örneklemini ise çalışmaya katılmaya istekli 470 ebeveyn oluşturmuştur. Araştırmada soru formu ebeveynlerle yüz yüze görüşülerek uygulandı. Veriler SPSS 21,0 programına aktarılarak uygun istatistiksel testler ile analiz edildi. Ebeveynlerin bebek/çocuklarını aşılatma durumları incelendiğinde; %80,4'ünün bebek/çocuklarının aşılarını yaptırdığı, %11,9'nun bazı aşıları yaptırmadığı belirlendi. Ebeveynlerin %7,7'sinin (n=36) ise aşı yaptırmayı reddettiği belirlendi. Ebeveynlerin %79,1'inin 'Aşıların/gerekli yararlı olduğuna inandığı için' aşı yaptırdığı %46,7'sinin ise 'İçeriğindeki maddelerin zararlı etkileri olduğunu düşündüğü için' aşı yaptırmadığı saptandı. Ebeveynlerin aşı yaptırma durumları ile bebeğin/çocuğun tanıtıcı özellikleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdı (p>0,05). Görüşülen ebeveyn ile aşı yaptırma durumları karşılaştırıldığında ise gruplar arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlendi (p<0,05). Ebeveynlerin aşıların yan etkileri olup olmadığını düşünmeleri ile bebeğin/çocuğun tanıtıcı özellikleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdı (p>0,05). Görüşülen ebeveyn, öğrenim durumu ve aile tipi grupları ile aşıların yan etkisi olup olmadığını düşünme durumları karşılaştırıldığında ise gruplar arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlendi (p<0,05). Ebeveynlerin aşılama ile ilgili bilgi almak isteyip istememeleri ile bebeğin/çocuğun tanıtıcı bilgileri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdı (p>0,05). Bebek/çocuğun yaşı, görüşülen ebeveyn ve sosyoekonomik durum ile aşılamayla ilgili bilgi almayı isteme durumları karşılaştırıldığında ise gruplar arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlendi (p<0,05). Sonuç olarak ebeveynlerin çoğunluğunun çocukların aşılarını tam yaptırdıkları ancak ebeveynlerin aşıların içeriğiyle ilgili endişlerinin ve aşıları yaptırıp yaptırmama konusunda kaygılarının devam ettiği belirlendi. Anahtar Kelimeler: Bağışıklama, Aşı reddi, Bebek, ÇocukMaster Thesis 0-5 Yaş Grubu Çocuğu Olan Annelere Ateş Yönetimi İçin Verilen Eğitimin Etkinliğinin Değerlendirilmesi(2023) Yıldırım, Demet; Uysal, Gülzade; Eren, Nadiye BarışAraştırma 0-5 yaş grubu çocuğu olan annelere ateş yönetimi için verilen eğitimin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla randomize kontrollü deneysel tipte gerçekleştirilmiştir. Araştırma Ocak 2023-Nisan 2023 tarihleri arasında Gebze Fatih Devlet Hastanesi'nin Çocuk Servisi'nde yapılmıştır. Araştırmaya servise ateş şikâyetiyle yatışı yapılan 0-5 yaş grubu çocuğu olan 120 anne katılmıştır. Araştırmada girişim ve kontrol olmak üzere iki grup yer almıştır. Veriler 'Ebeveyn Ateş Yönetim Ölçeği', 'Ateş Yönetimi Bilgi Önermeleri Formu' ve 'İzlem Formu' ile toplanmıştır. Veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 26.0 paket programında uygun istatistiksel yöntemlerle değerlendirilmiştir. Araştırmada eğitim sonrası girişim grubu annelerin ebeveyn ateş yönetim ölçeği (EAYÖ) puan ortalamalarının grup içi değerlendirmelerine bakıldığında eğitim sonrası EAYÖ puan ortalamalarının, eğitimden önceki ölçümlere göre daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0,001; 2,3<1). Annelerin gruplar arası EAYÖ puan ortalamaları karşılaştırıldığında eğitimden üç gün sonra ve bir ay sonraki ölçümlerinde girişim grubundaki annelerin kontrol grubundaki annelere göre EAYÖ puan ortalamalarının daha düşük olduğu saptanmıştır (p<0,001). Araştırmada eğitim sonrası ebeveyn ateş yönetimi bilgi önermeleri formu (AYBÖF) puan ortalamalarının grup içi değerlendirmelerine bakıldığında; eğitim sonrası AYBÖF puan ortalamaları, eğitimden önceki ölçümlere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,001; 1<2<3). Annelerin gruplar arası AYBÖF puan ortalamaları karşılaştırıldığında eğitimden üç gün sonra ve bir ay sonraki ölçümlerinde girişim grubundaki annelerin kontrol grubundaki annelere göre AYBÖF puan ortalamalarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak 0-5 yaş grubu çocuğu olan annelere verilen ateş yönetimi eğitiminin süreci etkin yönetmeyi arttırdığı ve annelerin ateşe yönelik endişe ve bakım yükünü azaltmada etkili olduğu saptanmıştır. Anahtar kelimeler: Çocuk, ateş, anne, ateş yönetimi, eğitimMaster Thesis 0-6 ay arası bebeği olan annelerin COVID-19 korkusu ile emzirme tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi(2021) Kanber, Bahar; Beydağ, Kerime DeryaBu araştırmada, 0-6 ay arası bebeği olan annelerin COVID-19 korkusu belirlenmesi ile korku düzeyleri ile emzirme tutumu arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, İstanbul'daki bir özel hastanede 1 Kasım-31 Aralık 2020 tarihleri arasında başvuran 244 anne ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, tanıtıcı veri formu, COVID-19 Korkusu Ölçeği ve Iowa Bebek Beslenmesi Tutum Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde, sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, minimum, maximum, Bağımsız t testi, ANOVA varyans testi ve spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırmada kapsamındaki annelerin COVID-19 Korkusu Ölçeği puan ortalaması 23,33±4,19 ve Iowa Bebek Beslenmesi Tutum Ölçeği puan ortalaması 63,63±5,77 olarak bulunmuştur. Annelerin ve bebeklerin demografik özellikleri ve emzirmeye ilişkin özelliklerinin COVID-19 korku düzeyi ve bebek beslenmesi tutumunu etkilemediği saptanmıştır (p>0,05). Annelerin COVID-19 korkusu arttıkça bebek beslenmesi tutum düzeyleri de pozitif yönde artmaktadır (p<0,05). Çalışma sonucunda, anne ve anne adaylarının emzirme ile COVID-19 arasındaki ilişki ile ilgili bilgilendirilmesi önerilmektedir.Master Thesis 0-6 aylık bebeklerde anne sütü kullanımı ile annelerin emzirme konusundaki bilgi ve davranışlarının saptanması(2017) Er, Özge; Alphan, Müveddet Emel TüfekçiÇalışma Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 0-6 aylık bebeklerin anne sütü kullanımı ve annelerin demografik ve obstetrik özellikleri ile anne sütü ve emzirmeye ilişkin bilgi ve uygulamalarını belirlemek amacıyla yapıldı. Bu amaçla, hastanemize Şubat 2016 - Mayıs 2016 tarihleri arasında herhangi bir nedenle başvurmuş 0-6 aylar arasında bebeği olan 186 anne ile görüşülerek bir anket uygulandı. Annelerinin %80,1'i ev hanımı, %2,7'si okuryazar değildi. Bebeklerin %96,8'ine ilk verilen besin anne sütüydü , %89,8'i doğumdan sonra ilk saat içinde anne sütü almıştı,%66,1 sadece anne sütünü altı aydan az almıştı. Bebek Dostu Hastane olan Etlik Zübeyde Hanım Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki çalışma sonucuna göre, verilen eğitimler neticesinde bebekler anne sütüyle erken tanıştıkları halde bebeklerde altı aydan önce ek gıdalara başlanması önemli bir sorun olarak belirlenmiştir ve bebeklerin sadece anne sütü alma süresi kısa bulunmuştur.Master Thesis 0-6 yaş grubu çocuğu olan ebeveynlerin akılcı antibiyotik kullanımı ile ilgili bilgi ve tutumları(2019) Marul, Ayçin Öztürk; Uysal, GülzadeBu araştırma, 0-6 yaş grubu çocuğu olan ebeveynlerin akılcı antibiyotik kullanımı (AAK) ile ilgili bilgi ve tutumlarının değerlendirilmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alikahya Yerleşkesi Hasta Çocuk Poliklinikleri'ne başvuran araştırmaya katılmaya istekli 351 ebeveyn oluşturmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen veriler SPSS 22.0 programında uygun istatistiksel analizler kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan ebeveynlerin %68,9'u anne olup, çoğunluğu 28-37 yaş grubundadır. Ebeveynlerin %74,4'ü akılcı antibiyotik kullanımına ilişkin bilgi almadığını belirtmiştir. Çocukların %41,5'inin ilk kez bir yaşından önce antibiyotik kullandığı saptanmıştır. Ebeveynlerin akılcı antibiyotik kullanımıyla ilgili bilgi puan ortalaması 14,90±2,42, tutum puan ortalaması 64,24±5,91 olarak belirlenmiştir. Ebeveynlerin yaş grupları, öğrenim durumu, gelir durumu, aile tipi, çocuğun yaşı ve alerji öyküsü değişkenleri ile bilgi puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Görüşülen ebeveyn, ailedeki çocuk sayısı ve ailenin yaşadığı yer, çocuğun cinsiyeti, çocukta ve ailede kronik hastalık olma durumu değişkenleri ile bilgi puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdır (p>0,05). Ebeveynlerin öğrenim durumu, aile tipi ve gelir durumu değişkenleri ile tutum puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Çocuğun cinsiyeti, yaşı, kronik hastalığı, alerji öyküsü ve ailede kronik hasta olma durumu ile ebeveynlerin AAK tutum puan ortalamaları arasındaki fark ise istatistiksel olarak anlamsızdır (p>0,05). Antibiyotik kullanımı hakkında daha önce bilgi alan ebeveynlerin ve öğrenim durumu yüksek olan ebeveynlerin akılcı antibiyotik kullanımına ilişkin bilgi ve tutum puanlarının arttığı saptanmıştır. Bu sonuç doğrultusunda akılcı antibiyotik kullanım politikaları kapsamında kitle iletişim araçlarından, sağlık personellerinden ve sağlık kurumlarından yararlanarak ebeveynler öncelikli olmak üzere ilkokuldan itibaren çocukları da kapsayan ulusal düzeyde nitelikli eğitim programlarının hazırlanması önerilebilir.Article Citation Count: 00-6 Yaş Grubu Çocukların Ev Kazası Nedeniyle Acil Servise Başvurma Sıklığı ve Ebeveynlerinin İlk Yardım Uygulamalarının Belirlenmesi(2023) Yeşim AHMEDOV; Tülay ORTABAĞAmaç: Araştırma 0-6 yaş grubu çocukların ev kazası nedeniyle acil servise başvurma oranını, kaza olma nedenlerini, kaza oluş biçimlerini incelemek, ebeveynlerinin ev kazasının nedenlerine yönelik bilgi seviyelerini ve ilk yardım uygulamalarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın evrenini, bir üniversite hastanesinin acil poliklinik-müşahede birimine 15 Şubat-15 Nisan 2018 tarihleri arasında üç aylık periyotta ev kazaları nedeniyle başvuran 0-6 yaş grubu çocukların ebeveynleri oluşturmuştur. Araştırma tanımlayıcı kesitsel bir tasarımdadır. Veriler ‘Tanımlayıcı soru formu’ ve ‘0-6 Yaş Grubu Çocuğu Olan Annelerin Ev Kazalarına Yönelik Güvenlik Önlemlerini Tanılama Ölçeği’ ile toplanmıştır. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen 0-6 yaş grubu çocukların tamamı ev kazası geçirmiştir. Bu çocukların %73.5’i kızdır. Çocukların geçirdiği kazaların %41.2’sini yanık, %26.5’ini düşme oluşturmuştur. Geçirilen tüm kaza tiplerinde çocuğun yanında %43.1 annesinin olduğu ve çocukların %71.6’sına ilk yardım uygulamasının annesi tarafından uygulandığı saptanmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde ebeveynlerin ilk yardım eğitimine ihtiyaç duyduğu saptanmıştır. Sonuç: Hemşirelerin ebeveynlerin öğrenim düzeylerine uygun ilk yardım eğitim programları hazırlamaları, yürütmeleri ve değerlendirmeleri önerilmektedir. Ebeveynlere kaza risklerini önlemeye yönelik girişimler konusunda sık sık eğitimler verilerek, farkındalıkları arttırılmalıdır.Article Citation Count: 01-12 Yaş Grubu Çocukların Genel Anestezi Altında Yapılan Dental Tedavilerinin İncelenmesi: Bir Retrospektif Çalışma(2022) Bulut, Müge; Müge BULUT; Pedodonti / PedodonticAmaç: Bu çalışma, çocuk hastaların genel anestezi altında yapılan dental tedavilerinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Dental tedavileri, Ekim 2017 ile Kasım 2019 tarihleri arasında genel anestezi altında tamamlanan 1-12 yaş aralığına sahip (ortalama 5,28±2,11) toplam 111 çocuk hastanın klinik kayıtlarının retrospektif değerlendirilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel analizinde, verilerin karşılaştırılması için Fisher’ın gerçeklik testinden yararlanılmıştır. Veriler, ortalama±standart sapma ile gösterilmiştir. Bulgular: Elde edilen verilere göre 864 (%88,5) süt dişi, 112 (%11,5) daimî diş olmak üzere 976 tane dişe dental tedavi uygulanmıştır. Çürük süt dişlerinin diş numaralarına göre sınıflandırılması sonucu; 2. süt azı dişlerinin (%37,15) en fazla etkilendiği belirlenmiştir. Hastaların restoratif işlemlerinin (%47,23), pulpal tedavilerinin (%26,22) ve diş çekimlerinin (%23,67), fissür örtücü (%2,86) gibi koruyucu tedavilere göre daha fazla olduğu görülmüştür. Sistemik hastalığa sahip/engelli ve sağlıklı çocukların genel anestezi altında yapılan dental tedavileri arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Genel anestezi sonrası kontrollerde, tedavi ihtiyacı duyan hastalardan 3’ünün yeniden genel anestezi ihtiyacı olduğu, diğerlerinin ise gerekli dental işlemlerinin klinik ortamda yapılabildiği görülmüştür. Sonuç: Çocuk diş hekimliğinde genel anestezi, uygun endikasyona sahip hastalarda tek seansta tüm dental işlemlerin bitirilmesine olanak sağlaması, tedavi başarısında kooperasyon etkenini ortadan kaldırması ve yaşam kalitesini yükseltmesi ile tercih edilen bir uygulamadır.Master Thesis 10-12 yaş arası çocuklarda ebeveyn çocuk kapsayıcı işlevinin öz-şefkat ve bağlanma stilleri ile ilişkisi(2022) Soygür, Arif Haldun; Soygür, Arif Haldun; Psikoloji / PshchologyBu araştırmada 10-12 yaş aralığındaki çocukların güvenli bağlanma ile öz-şefkat seviyelerinin annelerinin ebeveyn kapsayıcılık işlevi ile ilişkisinin analiz edilmesi hedeflenmiştir. Araştırmanın katılımcıları İstanbul'da yaşayan 10-12 yaş aralığındaki 129 kız, 160 erkek çocuk ve onların anneleridir. Araştırmada kullanılan veri toplama araçları Sosyo-demografik Form, Ebeveyn Çocuk Kapsayıcı İşlevler Ölçeği, Kerns Güvenli Bağlanma Ölçeği ve Öz-şefkat Ölçeği'dir. Verilerin analizlerinde yüzde, frekans, standart sapma, aritmetik ortalama, minimum-maksimum gibi tanımlayıcı istatistikler kullanılmış; Kolmogorov Smirnov Normallik Testi, frekans analizleri, betimsel istatistikler, tek yönlü ANOVA analizi, Pearson Korelasyon analizi ve Basit Doğrusal Regresyon yöntemlerinden faydalanılmıştır. Annelerin çocuk kapsayıcı işlevinin çocuklarının güvenli bağlanmasına etkisini araştırmak amacıyla yapılan analizlerin sonucuna göre annelerin çocuk kapsayıcı işlevi, çocukların güvenli bağlanmasını negatif yönde yordadığı bulunmuştur. Annelerin çocuk kapsayıcı işlevinin çocuklarının öz-şefkat düzeylerine etkisini araştırmak amacıyla yapılan analizlerin sonucuna göre ise annelerin çocuk kapsayıcı işlevi, çocukların öz-şefkat düzeyini pozitif yönde yordadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak annelerin kapsayıcılık düzeylerinin çocukların öz-şefkat ve güvenli bağlanma düzeyleri üzerinde etkili olduğu ve ek olarak, bakım verenlerin çocuklara karşı tutumunun çocuklar üzerinde etkisi olduğu saptanmış ve bu konularda literatüre katkı sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: ebeveyn çocuk kapsayıcılık işlevi, güvenli bağlanma, öz-şefkatArticle Citation Count: 210-13 YAŞ ÇOCUKLARI İÇİN EVRENSEL AHLAKİ DEĞERLER ÖLÇEĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ ÇALIŞMASI(2018) Kanger, Faruk; Umar, Çiğdem NilüferBu çalışmada 10-13 yaş çocuklarının bazı evrensel ahlakideğerlerini belirlenmesine yönelik geçerli ve güvenilir bir ölçme aracınıngeliştirilmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada genel tarama modelikullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 2015-2016 eğitim-öğretim yılındaİstanbul İlindeki resmi/özel okullarda eğitim-öğretim gören 10-13 yaşaralığındaki çocuklar oluşturmaktadır. Araştırma örneklemi için İstanbulİlindeki Küçükçekmece ve Bağcılar ilçeleri tesadüfî olarak seçilmiştir. Builçelerde rastgele bir şekilde ilk ve ortaokullar seçilmiştir. Seçilen farklıdevlet ve özel okullarında yapılan uygulamalarda toplam 328 öğrenciyeulaşılmıştır. Tüm cevap formları incelendiğinde eksik cevaplanmış 28cevap formu geçersiz sayılmıştır. Evrensel Ahlaki Değerler Ölçeği’ninmadde havuzu 48 maddeden oluşturulmuştur. Evrensel Ahlaki DeğerlerÖlçeği’nin KMO değeri ve Bartlett testi sonuçları incelenmiş ve değerlerinistatistiksel olarak anlamlı olması [KMO: 0.932 x 2 =11924,522, sd =1128, p < .001] sonucundan hareketle veri setinin faktörleştirmeyeuygun olduğuna karar verilmiştir. Ölçeğin yapı geçerliliği açımlayıcıfaktör analizi ile belirlenmiştir. Yapı geçerliliği kuramsal açıklamalardoğrultusunda “bilişsel, duyuşsal ve davranışsal” olmak üzere üçfaktörlü olarak analiz edilmiştir. Bu üç boyut toplam varyansın %53,733’ünü açıklamaktadır. Evrensel Ahlaki Değerler Ölçeği’ninCronbach Alpha güvenirlik katsayısı 0,97 olarak bulunmuştur. Buçalışma sonucunda, Evrensel Ahlaki Değerler Ölçeği’nin 10-13 yaşçocuklarının bazı evrensel ahlaki değerlerini bilişsel, duygusal vedavranışsal boyutta belirlemede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir birölçme aracı olduğu söylenebilir.Master Thesis 10-14 yaşları arasındaki üstün zekâya sahip çocukların etiketlenme durumunun benlik saygısına ve empati düzeyine etkisi(2017) Kuru, Alev; Alabay, ErhanBu araştırmada, 10-14 yaşları arasındaki üstün zekâya sahip çocukların etiketlenme durumlarının, benlik saygılarına ve empati düzeylerine etkisini bazı demografik özelliklere göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Araştırmanın evreni, 2016-2017 eğitim öğretim yılında İstanbul'da Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Bilim ve Sanat Merkezleri ile üstün zekâlı çocukların eğitimini destekleyen sivil toplum kuruluşlarında özel eğitim alan 10 ve 14 yaş aralığındaki çocuklardan oluşmaktadır. 154 kız ve 212 erkek olmak üzere toplam 366 üstün zekâlı çocuk araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Araştırmada ölçme aracı olarak; Coopersmith Özsaygı Envanteri, Üstün Zekâ Etiket Etkileri Ölçeği, KA-Sİ Ergenler İçin Empatik Eğilim Ölçeği ile araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada; betimsel analizler, Bağımsız Gruplar T Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Mann Whitney-U Testi, Pearson Çarpım Moment Korelasyon analizi ile gerçekleştirilmiştir. Etiket algısı düzeylerinin, benlik saygısını ve empati eğilimini yordayıp yordamadığını belirlemek amacıyla basit doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Elde edilen veriler 'SPSS for Windows 16.0' programında çözümlenmiştir. Araştırma bulgularına göre, üstün zekâlı çocukların etiketlenme durumlarının benlik saygıları ve empati eğilimlerini yordama gücü düşük düzeyde anlamlı bulunmuştur. Cinsiyet, sınıf düzeyi, anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumuna göre etiketlenme durumu ve alt boyutları düzeylerinin farklılaştığı saptanmıştır. Üstün zekâlı çocukların etiketlenme durumu incelendiğinde; ailenin birliktelik durumu, kardeş sırası, kardeş sayısı, okul türü, özel eğitim alma durumu, okul dışı etkinliklere katılma durumu değişkenlerinde anlamlı farklılık saptanmamıştır. Öte yandan, cinsiyet, sınıf düzeyi, kardeş sayısı, anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu, baba çalışma durumu ve okul dışı etkinlikleri değişkenlerine göre benlik saygısı ve alt boyutları düzeylerinin anlamlı farklılaştığı tespit edilmiştir. Kardeş sırası, baba çalışma durumu, okul türü, özel eğitim alma durumu bağımsız değişkenlerine göre incelendiğinde ise benlik saygısı ve alt boyutları düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma tespit edilmiştir. Bununla birlikte, cinsiyet, sınıf düzeyi, anne öğrenim durumu, özel eğitim alma durumu ve okul dışı etkinliklerine göre empati eğilimi ve alt boyutlarında anlamlı farklılaşıma saptanmıştır. Ailenin birliktelik durumu, kardeş sırası, kardeş sayısı, baba öğrenim durumu, annenin çalışma durumu, baba çalışma durumu ve okul türü bağımsız değişkenlerine göre incelendiğinde ise anlamlı bir farklılaşmaya rastlanmamıştır.Article Citation Count: 010-20 MM ALT POL BÖBREK TAŞLARININ TEDAVİSİNDE RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİYE KARŞI MİNİ PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ: EĞİLİM SKORU EŞLEŞTİRMELİ BİR ANALİZ(2022) Murat ARSLAN; Hakan ANIL; Serkan AKDEMİR; Ahmet GÜZEL; Taylan OKSAY; Kaan KARAMIK; Ali YILDIZAmaç Üroloji kılavuzlarında 10-20 mm arası alt pol taş- larında özellikle ekstrakorporal şok dalga litotripsi (SWL)'nin başarısız olduğu veya SWL'nin uygun ol- madığı durumlarda endoürolojik tedaviler olan perkü- tan nefrolitotomi (PCNL) ve retrograd intrarenal cer- rahi (RİRC) önerilmektedir. Bu çalışmada 10-20 mm arası alt pol taşlarında RİRC ile mini perkütan nefro- litotomi (m-PCNL) uygulanan hastaların sonuçlarını karşılaştırdık. Gereç ve Yöntem 2020 ile 2022 yılları arasında 10-20 mm arası alt pol böbrek taşı nedeniyle endoürolojik tedavi (RİRC veya m-PCNL) uygulanan 116’sı RİRC, 71’i m-PCNL olan toplam 187 hastanın dosyaları retrospektif olarak in- celendi. Preoperatif yanlılıkları önlemek için 1:1 oranı temel alınarak eğilim skoru eşleştirmesi (propensity score-match) uygulandı. Analiz sonucuna göre RİRC uygulanan 65 hasta ve m-PCNL uygulanan 65 hasta çalışmaya dahil edildi. İki grup arasında intraoperatif (operasyon süresi, floroskopi süresi) ve postoperatif bulgular (hastane yatış süresi, hematokrit düşüşü, taşsızlık oranları ve komplikasyonlar) karşılaştırıl- dı. Operasyon sonrası 4 mm veya daha büyük taş saptanması klinik anlamlı rezidü olarak tanımlandı. Komplikasyonlar Clavien skorlama sistemine göre ve intraoperatif-postoperatif olarak sınıflandırıldı. Bulgular Her iki grup, demografik özellikler (yaş, cinsiyet, vü- cut kitle indeksi), radyografik taş karakteristikleri (taş boyutu, taş lateralitesi, taş opasitesi, ve taş dansitesi) açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak an- lamlı fark gözlenmedi. Operasyon süresi, floroskopi süresi, hastane yatış süresi açısından gruplar karşılaştırıldığında, RİRC grubunda bu süreler istatistiksel olarak anlamlı derecede daha kısaydı (p<0.001). Ay- rıca RİRC grubunda hematokrit miktarındaki düşüş m-PCNL grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha azdı (p<0.001). Postoperatif taşsızlık oranları ile intraoperatif ve postoperatif komplikasyon oranlarına bakıldığında her iki gruptaki sonuçların benzer olduğu görüldü. Sonuç RİRC operasyonu 10-20 mm arası alt pol böbrek taş- larında m-PCNL operasyonu ile benzer taşsızlık ve komplikasyon oranlarına sahip olan etkili ve başarılı bir endoürolojik tedavi alternatifidir. Bununla birlikte RİRC operasyonunun m-PCNL operasyonuna göre daha kısa operasyon, floroskopi ve hastane yatış sü- relerine sahip olması ile daha az kan kaybına neden olması daha güvenilir şekilde uygulanabileceğini gös- termektedir.Master Thesis 11-13 yaş aralığındaki bireylerin psikolojik doğum sıraları ile bilimsel yaratıcılıkları arasındaki ilişkinin incelenmesi(2020) Parim, Mehdi Can; Akkaynak, MineBu araştırmanın amacı, 11-13 yaş aralığındaki bireylerin psikolojik doğum sıraları ile bilimsel yaratıcılıkları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmanın çalışma grubunu; 2019-2020 eğitim ve öğretim yılı güz dönemi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullarda eğitim ve öğretime devam eden 355 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada istatistiksel yöntem olarak ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya katılan bireylerin demografik bilgilerini elde etmek için 'Kişisel Bilgi Formu', öğrencilerin psikolojik doğum sıralarını öğrenmek için Campbell, White and Stewart (1991) tarafından geliştirilen, Kalkan (2005) tarafından Türkçeye uyarlanan 'Psikolojik Doğum Sırası Ölçeği' kullanılmış olup ayrıca Hu ve Adey (2002) tarafından geliştirilen daha sonra Deniş Çeliker ve Balım (2012) tarafından Türkçeye uyarlanan 'Bilimsel Yaratıcılık Ölçeği' kullanılmıştır. Kullanılan ölçekler ve formlardan elde edilen bilgilerin çözümlenmesi için SPSS veri analiz programından yararlanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, 11-13 yaş aralığındaki bireylerin psikolojik doğum sıralarının yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey ve ebeveynlerin eğitim seviyelerine bağlı olarak bazı alanlarda farklılaştığı gözlemlenmiştir. Psikolojik doğum sırasının alt boyutları incelendiğinde araştırmaya katılan bireylerin için en yüksek ortalamalarının ortanca çocuklarda en düşük ortalamalarının ise büyük çocuklarda çıktığı gözlemlenmiştir. Söz konusu bireylerin bilimsel yaratıcılık puanlarına baktığımızda ise ailenin ekonomik seviyesine göre çocukların bilimsel yaratıcılık puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bilimsel yaratıcılık ile cinsiyet, yaş ve ebeveynlerin eğitim seviyelerine göre anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Ancak kız öğrencilerin bilimsel yaratıcılık ortalamaları erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca 12 yaşında bulunan öğrencilerin bilimsel yaratıcılık ortalamaları diğer yaş grubunda bulunan bireylere göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Araştırmanın sonucunda, 11-13 yaş aralığındaki bireylerin psikolojik doğum sıraları ile bilimsel yaratıcılıkları arasında anlamlı bir ilişkinin bulunmadığı gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bilimsel Yaratıcılık, Psikolojik Doğum Sırası, Gerçek Doğum SırasıMaster Thesis 12-14 yaş tenisçilerde 8 haftalık core antrenmanın kuvvet ve denge parametreleri üzerine etkisi(2022) Turanlı, Dide; Topsakal, Nuri12-14 Yaş Tenisçilerde 8 Haftalık Core Antrenmanın Kuvvet Ve Denge Parametreleri Üzerine Etkisi Bu araştırmanın amacı 12-14 yaş tenisçilerde 8 haftalık core antrenmanın kuvvet ve denge parametreleri üzerine etkisini araştırmaktır. Araştırmaya İstinye Tenis Kulübünden 20 erkek tenisçi gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmaya katılan tenisçiler 10 çalışma 10 kontrol grubu olmak üzere iki gruba ayrıldı. Ön ve son testler kapsamında antropometrik ölçümlerden boy ve kilo, motorik performans testlerinden mekik, şınav, plank testi, dikey sıçrama testi, durarak uzun atlama testi, y balance denge testi ve flamingo denge testi ölçümü aynı ekip tarafından aynı yerlerde yapılmıştır. Araştırmaya katılan tenisçilerden çalışma grubunda olan sporcuların 8 haftalık core antrenmanları sonucunda şınav, mekik, plank testi, dikey sıçrama, durarak uzun atlama, flamingo denge testi ve y balance denge parametrelerinde anlamlı düzeyde gelişim sağladığı bulunmuştur (p<0,01). Kontrol grubu ön ve son test ölçümlerinde anlamlı farklılık bulunamamıştır p>(0,05). Sonuç olarak tenisçilerin antrenmanlarına ek olarak yapılan 8 haftalık core çalışmalarının core kuvveti, denge ve kuvvet parametreleri üzerine sportif performans açısından pozitif yönde bir etkisi olduğu görüldü. Anahtar Kelimeler: Denge ,Sıçrama ,Kuvvet ,Performans ,Adolesan Tarih : 05.06.2022Master Thesis 14-17 yaş grubu öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının obezite durumu ile ilişkisi:Batman ili örneği(2020) Asilyürek, Hasan; Gülnar, ÜbeydeSon birkaç yılda bütün ülkelerde sıklıkla görülmekte olan obezite, genetik faktörlerin etkili olduğu kadar çevresel faktörlerin de etkili olduğu multifaktöriyel bir hastalık türüdür. Çocukluk çağındaki obezite, 21. yüzyıldaki en önemli sağlık sorunlarından birisi olarak görülmektedir. Çocukluk döneminde oluşan obeziteyi önlemenin yöntemi ise çocukların beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi ve aktif olmalarını sağlamaktan geçmektedir. Bu çalışmada Batman ilindeki 14-17 yaş grubu öğrencilerin beslenme alışkanlıkları ile obezite durumlarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi Batman ili Merkezi'nde yer alan Özel Basut Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin 13 sınıfı ve 299 öğrencisinden oluşmaktadır. Veriler Seda Kaya ÖZDEMİR tarafından geliştirilen demografik bilgi formu ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili soruları içeren anketlerle toplanmış olup, verilerin analiz aşamasında da kategorik değişkenler frekans ve yüzde değerleri (n(%)) ile verilmiş, normal dağılıma uymayan ve nicel veriye sahip iki bağımsız değişkenin karşılaştırılmasında Mann Whitney U Testi, 3 ve daha fazla bağımsız değişkenin karşılaştırılmasında Kruskal Wallis Testi kullanılmıştır. Veriler IBM SPSS 22.0 programı ile analiz edilmiştir ve anlamlılık düzeyi % 95 güven aralığında p>0.05 olarak yorumlanmıştır. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun sağlıklı yemek yeme şekliyle beslendiğinin tespit edildiği bu çalışmada aynı zamanda hızlı bir şekilde yemek yiyen öğrencilerin yavaş yemek yiyen öğrencilerden daha fazla kiloya sahip oldukları bulunmuştur. Toplum tabanında özellikle çocukların beslenme alışkanlıkları değiştirilmeli, sağlıklı bir yaşam için belli alışkanlıklar kazandırılmalı ve hem aileler hem de çocuklar bu konular hakkında bilgilendirilmelidir.Master Thesis 14-18 yaş arası adolesan voleybolcularda kuadriceps femoris kasına uygulanan kinezyolojik bantlamanın statik denge , endurans ve propriosepsiyon üzerine etkileri.(2019) Atıcı, Emine; Atıcı, Emine; Fizyoterapi ve Rehabilitasyon / Physiotherapy and RehabilitationBu çalışmada 14-18 yaş arası adolesan voleybolcularda kuadriseps femoris kasına uygulanan kinezyolojik bantlamanın denge, endurans ve propriosepsion üzerine etkilerinin araştırılması amaçlandı. Araştırmaya 14-18 yaş arası adölesan erkek toplam 20 voleybol oynayan sporcu dahil edildi. Sporcuların kuadriseps kasını fasilite etmek amacı ile fasitilasyon kinezyolojik bantlama (KB) yapıldı. Sporcuların statik denge performansları 'Tek bacak üzerinde durma testi' ,enduransı 'Single leg squat testi' ve 'Lunges Testi' ile propriyosepsiyon duyusu ise'Kapalı Kinematik Açı Reprodüksiyon Testi' ile bantlama öncesi ve bantlamadan 48 saat sonra değerlendirildi. Elde edilen verilerin analizi için SPSS 22.0 programı kullanıldı. Denge parametresine göre, TADT'de gözler kapalı düşme sayısı sağ alt ekstremite ve sol alt ekstremite bantlaması sonrası anlamlı olarak azalma gösterdi (p<0,05) . Çömelme testi ölçümlerine göre endurans parametresi sağ alt ekstremite ve sol alt ekstremite bantlama sonrasında (p<0,05) istatistiksel olarak anlamlı artış gözlendi. Ayrıca tek ayak üzerinde çömelme testi hem sağ alt ekstremite ve sol alt ekstremite bantlama sonrası (p<0,05) istatistiksel anlamlı artış gözlendi. Propriosepsiyon, açı reprodüksiyon testi ile ölçüldüğünde, hem sağ hem sol alt ekstremitede bantlama sonrası (p<0,05) istatistiksel anlamlı olarak iyileşti. Sonuç olarak; kineziyolojik bantlama klinik olarak denge, propriyosepsiyon ve enduransı geliştirmek için etkili bir tekniktir. Farklı uygulama tekniklerine göre değerlendirmek için daha fazla araştırma gerekmektedir.Article Citation Count: 115 Temmuz Şehitler Köprüsü gişe sahasının trafik akımına etkisinin araştırılması(2017) Dündar, Selim; Yavuzyılmaz, Fikret; İnşaat Mühendisliği / Civil EngineeringTekrarlı olarak yaşanan trafik tıkanıklıkları büyük şehirlerin başlıca sorunları arasında gelmektedir. Ülkemizin en büyük kenti olan İstanbul’da Anadolu ve Avrupa yakaları arasındaki geçişi sağlayan 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri ile çevre yollarında da özellikle zirve saatlerde tekrarlı trafik tıkanıklıkları yaşanmaktadır. Her iki köprüde de sabah zirvesinde Anadolu’dan Avrupa yönüne, akşam zirvesinde ise Avrupa’dan Anadolu yönüne olan yolculuk talebi daha fazla olmaktadır. Zirve saatlerdeki yolculuk talebini karşılayabilmek için, her iki köprüde de zirve olmayan yönün en sol şeridi zirve yönün kullanımına atanarak, ek şerit uygulaması yapılmaktadır. Ancak ek şerit uygulamasının köprü üzerinde sağladığı kapasite artışına ve dolayısıyla trafik koşullarının iyileşmesine rağmen, köprülerin giriş ve çıkışlarında yaşanan trafik tıkanıklıkları artarak devam etmektedir. Bu çalışma kapsamında, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü girişi ve çıkışında, akşam zirvesinde Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçiş yönündeki trafik koşulları incelenmiş ve köprü çıkışında bulunan gişe sahasının trafiğe olan etkisi ölçülmüştür. Bu amaçla, 22 Mayıs 2015 tarihinde Beşiktaş katılımı ve Çamlıca ayrımı kesimlerinden elde edilen kamera görüntüleri incelenmiş, elde edilen veriler ışığında PTV VISSIM® ince boyut benzetim yazılımının ölçümlemesi yapılmıştır. Daha sonra gişe sahasının kaldırılması halinde trafik akımında oluşacak değişimler incelenmiştir. Gişe sahası kaldırıldığında, ek şerit uygulamasına devam edilmesi halinde, trafik akımı koşullarında önemli bir değişim olmamaktadır. Gişe sahası kaldırılıp, ek şerit uygulaması yapılmadığında ise, taşıt başına ortalama gecikme % 16.26, duraklama gecikmesi % 28.17 ve ortalama duraklama sayısı % 13.15 oranında azalmakta, ortalama hız ise % 16.32 artmaktadır.