İstanbul'da arazi yönetimi gerekliliği ve 1 25.000 ölçekli arazi kullanım planları
No Thumbnail Available
Date
2017
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Open Access Color
OpenAIRE Downloads
OpenAIRE Views
Abstract
Kentleşme süreci, ülkemizde özellikle 50'li yıllardan itibaren devlet eliyle gerçekleştirilen sanayi hareketleri ve yatırımları ekseninde hızla gelişmiştir. Bu dönemde hızla gerçekleşen bu faaliyet, beraberinde nüfus artışını ve göç olgusunu gündeme getirmiş, kentlerimizdeki planlı ve altyapılı arsaların 'barınma ihtiyacını' karşılamaya yetecek büyüklükte olmamasından dolayı göç ile gelen nüfus bu ihtiyacını 'gecekondulaşma' ile çözmeye çalışmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 1950'li yıllarda Ülkemiz nüfusunun %75'i kırsal alanlarda %25'i kentsel alanlarda yaşamakta iken bugün bu durum %23'ü kır, %77'si kent şeklinde tam tersi duruma dönüşmüştür. Altyapı ve teknik yeterlilikler gözetilmeksizin yapılan yapılar bugün ekonomik ömürlerini tamamlamış, bu yapıların bulunduğu alanlar ise kentin gelişen ve değişen dinamiklerine de uyum gösterememesinden dolayı sosyal çöküntü alanları haline gelmiştir. Diğer taraftan; bugün tarım topraklarımızın tarım dışı amaçlı kullanılmasında en büyük etken geçmişteki plansız yapılaşma ve kentleşme faaliyetidir. Gıda kaynağımız olan tarım topraklarımızın çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak korunması ve planlı kullanımını sağlamak amacıyla 2005 yılında Ülkemizde 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkartılmıştır. Bu kanun aslında sadece tarım arazilerinin yönetimine ilişkin hususları düzenleyen bir kanun olmayıp tarım dışı araziler de dâhil olmak üzere ülkemiz toprak varlığının sürdürülebilir politikalar çerçevesinde üretilecek arazi kullanım planları doğrultusunda korunarak kullanılmasını amaçlamaktadır. Ülkemiz planlama mevzuatı ve hiyararşisi; üst ölçekten itibaren genel arazi kullanım kararlarının belirlendiği Mekansal Strateji ve Bölge Planları orta ölçekte Çevre Düzeni Planları ve Bütünleşik Kıyı Alanları Planı ve büyük ölçekte Nazım ve Uygulama imar planları şeklinde tanımlanmıştır. Bu planlar ile genel anlamda kentleşme, sanayi, turizm, kıyı, ulaşım, havza-su yönetimine dair politikalar ve uygulama kararları alınabilmekte ancak tarımsal arazilerimizin korunmasından öte etkin verimli kullanımına yönelik politikalar ve uygulama kararları planlama faaliyetlerine girdi olamamıştır. Oysa, 5403 sayılı Kanunumuzda tarım arazilerinin sürdürülebilir bir şekilde kullanımının sağlanması amacıyla 'arazi kullanım planları' nın yapılması zorunluluğu getirilmiş ve ayrıca kanun arazi kavramını; tarım ve tarım dışı alanlar olmak üzere 2 sınıf içinde detaylı olarak ele almıştır. Ülkemiz doğal, ekolojik, kültürel varlıklarının korunması ve kaynaklarının sürdürülebilir gelişmesinin sağlanması için ekonomik ve sosyal gelişmeyi temin edecek altyapı, hizmet ve üretim faaliyetleri, kentsel ve kırsal tüm arazi parçalarını kapsayan hakkaniyetli politikalar doğrultusunda dağıtılmalıdır. Bu dağıtım ancak arazinin planlı bir şekilde yönetilmesiyle sağlanabilir. Ülkemiz milli gelirinin artması yolunda atılması gereken en büyük adım, kıt kaynak olan arazilerimiz ve bu arazilerimizin kullanım amaçlarının sürdürülebilir politikalar çerçevesinde belirlenmesidir. Bu anlamda, doğal çevrenin sürdürülebilirliği ile kamu ve toplumun ortak menfaatlerini sağlayacak bir arazi yönetim modeline ihtiyacımız vardır. Doğal kaynaklarımız neler? Kullanılabilmektemidir? Kullanımından ne kadarlık bir gelir elde edilmektedir? Arazi varlığımız nedir? Amacına uygun olarak kullanılmaktamıdır? Kamunun nerelerde ne kadar arazisi vardır? Buralar ne amaçla kullanılmaktadır? Kamu kaynağının etkin-verimli kullanımı sağlanmaktamıdır? gibi birçok soruya cevap verebilmek ve sürdürülebilir bir arazi yönetimi için öncelikle 'varlık envanteri' nin oluşturulması gerekmektedir. Bu çalışmada; Ülkemiz ihtiyaçları ve beklentilerine cevap verecek 'Sürdürülebilirlik' ve 'Bütüncül Yaklaşım' ilkelerini benimseyen arazi yönetimi nasıl yapılabilir sorusuna cevap aranırken; Konumu, doğal yapısı, tarihsel ve kültürel birikimi, sektörel yapısı itibariyle ise finansın kalbi, ülkemizin en çok nüfusuna sahip metropoliten alanı konumunda olan İstanbul'un tüm arazi varlığı, bütüncül bir 'arazi yönetimi' bakışı çerçevesinde yapılan çalışma ile irdelenmiştir. Çalışma kapsamında İstanbul ili bütünü için Coğrafi Bilgi Sistemi yaklaşımı ile 'arazi envanter çalışması' yapılmış ve bu çalışma yardımıyla hazırlanabilecek '1/25.000 ölçekli arazi kullanım planları' nın İstanbul'un tüm arazi varlığının tek elden yönetimine ve yönetim için üretilecek politika ve stratejilere cevap verecek nitelikte olduğunu göstermiştir.
The urbanization process has accelerated in our country since especially the 1950s due to the state-backed industrial initiatives and investments. Such activities led to population growth and migration phenomena; migrating people tried to meet their 'accommodation need' with 'slums' because planned lands with infrastructure were not large enough to meet such requirements. According to the Turkish Statistical Institute data, while 75 percent of the country population lived in rural and 25 percent lived in urban areas in the 1950s; the current ratio appears to be the opposite with 23 percent and 77 percent respectively. Constructions completed regardless of infrastructure and technical qualifications have now reached the end of their economic life, and the areas hosting them have brought about social breakdown due to their failure to adapt to the city's growing and changing dynamics. However, a large part of our country's territory is located in earthquake-prone regions. Big earthquakes took the economic life in our cities decades back while our citizens went through psychological traumas for many years due to loss of lives. On the other hand, the most important factor in the non-agricultural use of lands today is unplanned housing and urbanization implemented in the past periods. In 2005, Law No. 5403 on the Law on Soil Preservation and Land Utilization was enacted to protect our agricultural lands, our food source, through planned use in accordance with environment-focused sustainable development. This law does not only regulate issues related to agricultural land management but also aims to ensure the protection and use of our national soil assets including non-agricultural lands with land use plans drawn under sustainable policies. Our national urbanization legislation defines 'Environmental Plan' as well as national®ional and 'Spatial Strategy Plans' as upper-scale plans to guide urban development. However, although the Law No. 5403 on the Protection and Use of Agricultural Lands makes a definition of 'land use plans,' it does not refer to integrated land use plan that covers urban and rural lands. We need itegrated land management policies to ensure the protection of our country's natural, ecological, and cultural assets as well as sustainable development of its resources. Such policies will also lead to infrastructure, service, and production activities to cover all urban and rural settlements delivering economic and social development. Also, effective land management will ensure fair distribution of expected national income among stakeholders including general public. Creation of an 'land resource inventory' is a top priority for sustainable land management. This paper seeks an answer to question how we can achieve land management that meets our national needs and expectations by adopting the principles of 'Sustainability' and 'Integrated Approach.' At this point, the study adopts a holistic perspective as it examines the entire land asset of Istanbul, which is the heart of finance and Turkey's most populated metropolitan area with its natural structure, historical and cultural accumulation, and industrial structure. The study involves compiling a 'land inventory' with the Geographical Information System architecture for entire Istanbul province. It shows that preparing 'land use plans with the 1/25,000 scale' can respond to managing Istanbul's all land assets centrally as well as creating policies and strategies for such management.
The urbanization process has accelerated in our country since especially the 1950s due to the state-backed industrial initiatives and investments. Such activities led to population growth and migration phenomena; migrating people tried to meet their 'accommodation need' with 'slums' because planned lands with infrastructure were not large enough to meet such requirements. According to the Turkish Statistical Institute data, while 75 percent of the country population lived in rural and 25 percent lived in urban areas in the 1950s; the current ratio appears to be the opposite with 23 percent and 77 percent respectively. Constructions completed regardless of infrastructure and technical qualifications have now reached the end of their economic life, and the areas hosting them have brought about social breakdown due to their failure to adapt to the city's growing and changing dynamics. However, a large part of our country's territory is located in earthquake-prone regions. Big earthquakes took the economic life in our cities decades back while our citizens went through psychological traumas for many years due to loss of lives. On the other hand, the most important factor in the non-agricultural use of lands today is unplanned housing and urbanization implemented in the past periods. In 2005, Law No. 5403 on the Law on Soil Preservation and Land Utilization was enacted to protect our agricultural lands, our food source, through planned use in accordance with environment-focused sustainable development. This law does not only regulate issues related to agricultural land management but also aims to ensure the protection and use of our national soil assets including non-agricultural lands with land use plans drawn under sustainable policies. Our national urbanization legislation defines 'Environmental Plan' as well as national®ional and 'Spatial Strategy Plans' as upper-scale plans to guide urban development. However, although the Law No. 5403 on the Protection and Use of Agricultural Lands makes a definition of 'land use plans,' it does not refer to integrated land use plan that covers urban and rural lands. We need itegrated land management policies to ensure the protection of our country's natural, ecological, and cultural assets as well as sustainable development of its resources. Such policies will also lead to infrastructure, service, and production activities to cover all urban and rural settlements delivering economic and social development. Also, effective land management will ensure fair distribution of expected national income among stakeholders including general public. Creation of an 'land resource inventory' is a top priority for sustainable land management. This paper seeks an answer to question how we can achieve land management that meets our national needs and expectations by adopting the principles of 'Sustainability' and 'Integrated Approach.' At this point, the study adopts a holistic perspective as it examines the entire land asset of Istanbul, which is the heart of finance and Turkey's most populated metropolitan area with its natural structure, historical and cultural accumulation, and industrial structure. The study involves compiling a 'land inventory' with the Geographical Information System architecture for entire Istanbul province. It shows that preparing 'land use plans with the 1/25,000 scale' can respond to managing Istanbul's all land assets centrally as well as creating policies and strategies for such management.
Description
Keywords
Jeodezi ve Fotogrametri, İnşaat Mühendisliği, Geodesy and Photogrammetry, Civil Engineering, Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
Turkish CoHE Thesis Center URL
Fields of Science
Citation
WoS Q
Scopus Q
Source
Volume
Issue
Start Page
End Page
82