Master Thesis / Master Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/2606
Browse
Recent Submissions
Master Thesis Lomber Disk Hernisi Cerrahi Girişimi Yapılan Hastalarda Hemşire Koçluğu Uygulamaları ile Hemşirelik Bakımının Hasta Bakım Sonuçlarına Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışma(2025) Karıncalı, Başak; Kılınç, Ayşe DuduBu araştırma, Lomber Disk Hernisi hastalara ameliyat öncesi ve sonrası koçluk modeliyle uygulanan sürekli hemşirelik bakımının bazı hasta sonuçları (ağrı kontrolü, anksiyete düzeyi, öz- bakım gücü, günlük yaşam aktiviteleri) üzerine etkisini belirlemek amacıyla planlandı. Araştırma, (deney-kontrol) randomize kontrollü klinik araştırma olarak gerçekleştirildi. Veriler, Kasım 2024 den Mayıs 2025 tarihleri arasında Lomber Disk Hernisi uygulanan 60 hastadan elde edildi. 60 hasta deney ve kontrol gruplarına basit randomizasyon yöntemi kullanılarak atandı. Deney grubuna koçluk modeli , kontrol grubuna ise rutin hemşirelik bakımı uygulandı. Veriler; Hasta Tanılama Formu ,Bireyselleştirilmiş Bakım Skalası, Görsel Kıyaslama Ölçeği,, Durumluk Anksiyete Ölçeği ile toplandı. Hastalar ameliyat öncesinde, ameliyat sonrası , taburculukta, taburculuk sonrası 15. günde, 45 günde takip edildi. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiklerle birlikte bağımsız gruplar t testi, Mann-Whitney U testi, Tekrarlı ölçümlerde varyans analizi kullanıldı. Koçluk modeli ve rutin hemşirelik bakımı alan hastalarda ağrı, anksiyete, günlük yaşam aktiviteleri, öz bakım gücü durumlarında anlamlı bir fark olduğu tespit edildi. Koçluk modeli ile sürekli hemşirelik bakımı uygulamasının lomber disk hernisi ameliyatı geçiren hastaların ağrı, anksiyete, günlük yaşam aktiviteleri, öz bakım gücü durumlarında etkili olduğu sonucuna ulaşıldı. Koçluk modeli uygulamasının Lomber Disk Hernisi ameliyatı sonrası hastaların izleminde kullanılması önerilmektedir.Master Thesis Bariatrik Cerrahi Operasyonu Geçiren Bireylerin Antropometrik Ölçümleri, Beslenme Durumları ve Yaşam Kalitelerinin Değerlendirilmesi(2025) Uğur, Duygu; Aras, Hatice KübraObezite hem çok yönlü yapısı hem de kronik seyre sahip olması nedeniyle bireysel sağlığı olumsuz yönde etkiyen bir hastalık olarak kabul edilir. Kalıcı kilo kaybı sağlamadaki başarısı ve metabolik parametrelerde olumlu etkilere sahip olmasıyla bariatrik cerrahi; ileri düzey obezitenin etkin bir şekilde yönetilmesinde tercih edilen bir tedavi seçeneği olarak öne çıkar. Bu çalışma ise bariatrik cerrahi operasyon geçiren bireylere ilişkin antropometrik ölçümleri, beslenme durumları ve yaşam kalitelerini değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilen kesitsel bir çalışmadır. 15 Eylül 2024- 15 Ocak 2025 tarihleri arasında Antalya'daki Özel Anatolia Hospital Lara Hastanesinde Obezite Cerrahisi Kliniği'nde bariatrik operasyon geçiren ve altıncı ay takip kontrollerini tamamlayan 79 kişi (kadın:%72,2; erkek:%27,8) çalışmada yer almıştır. Katılımcıların sosyo-demografik özellikleri ile operasyon öncesi ve sonrası antropometrik ölçümleri, beslenme durumları ve yaşam kaliteleri operasyon tipine göre karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Veriler yapılandırılmış bir ankette toplandığı gibi, operasyon öncesi ve sonrası belirli zaman dilimlerine ait vücut kompozisyonu verileri için poliklinikten yararlanılmıştır. İstatistiksel analizlerde hem parametrik hem de parametrik olmayan testler uygulanmış ve anlamlılık sınırı olarak p<0,05 kabul edilmiştir. Friedman testine dayalı bulgular, p<0,0001 düzeyinde anlamlı farklılıklar göstermiştir. Sleeve Gastrektomi (SG) uygulanan 66 birey (%83,5) ve Roux-en-Y Gastrik Bypass (RYGB) uygulanan 13 birey (%16,5) ile yapılan karşılaştırmalarda, tüm bireylerde vücut ağırlığı, vücut kütle indeksi (VKİ) ve fazla kilo kaybı yüzdesi (EWL%) gibi parametrelerde önemli değişiklikler gözlemlenmiştir (p<0,0001). Ayrıca yağ oranı, yağsız doku, yağ ve kas kütlesinde de anlamlı azalmalar saptanmıştır. Beslenme alışkanlıklarında tüm bireylerin %92,4'ü ameliyat sonrası daha sağlıklı beslenme tercihleri yaptığını bildirmiştir. Ancak, protein, lif ve kalsiyum gibi bazı temel besin öğelerinin alımı, her iki grupta da Diyet Referans Alım Düzeyleri (DRI)'ne göre yetersiz kalmıştır. Yaşam kalitesi değerlendirmesinde operasyon türleri arasında anlamlı bir değişiklik bulanmamış, katılımcıların %82,9'u 'mükemmel' olarak ifade etmiştir. Elde edilen bu sonuçlar, bariatrik cerrahinin sadece antropometrik göstergelerde değil, aynı zamanda bireylerin beslenme davranışlarında ve yaşam kalitesinde olumlu etkiler sağladığını göstermektedir. Mikro ve makro besin ögesi eksikliklerinin önlenebilmesi için bireye özel beslenme planlarının önemli bir tamamlayıcı etkiye sahip olduğu görülmektedir.Master Thesis Serebral Palsili Çocuklarda Solunum Kas Eğitiminin Solunum Parametreleri, Gövde Kontrolü, Yürüme ve Fonksiyonel Bağımsızlık Üzerine Etkisi(2025) Çil, Hamdi Berat; Aydın, GamzeSerebral palsi (SP)'li çocuklarda görülebilecek solunum kaslarının zayıflığı, yetersiz solunum fonksiyonları, postüral kontrol eksiklikleri ve fonksiyonel bağımsızlığın azalması gibi çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Bu çalışmanın amacı, SP'li çocuklarda inspiratuar kas eğitiminin (İKE) solunum parametreleri, gövde kontrolü, yürüme ve fonksiyonel bağımsızlık üzerine etkilerinin incelenmesidir. Çalışma, prospektif, randomize kontrollü tipte tasarlandı. Çalışmaya ortalama yaşları 7,89±2,17 yıl, %55,5'i erkek olan 36 SP'li çocuk dahil edildi. Katılımcılar randomize olarak iki gruba ayrıldı. Grup 1'e rutin fizyoterapi programına ek olarak İKE, Grup 2'ye yalnızca rutin fizyoterapi programı, 6 hafta boyunca uygulandı. Katılımcıların solunum kas kuvveti (maksimum inspiratuar ve ekspiratuar ağız içi basıncı (MİP-MEP)), solunum fonksiyonları (spirometri), göğüs ekspansiyonu (mezura), gövde kontrolü (Gövde Kontrol Ölçüm Skalası (GKÖS)), yürüme hızı (10 Metre Yürüme Testi (10 MYT)), yürüme enduransı (2 Dakika Yürüme Testi (2 DYT)) ve fonksiyonel bağımsızlık düzeyi (Çocuklar için Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçeği (WeeFIM)) değerlendirildi. Tüm değerlendirmeler fizyoterapist tarafından uygulama öncesi, 6. Hafta ve 12. haftada tekrarlandı. Gruplar arası karşılaştırmalarda MİP, FEV1, FVC, FEV1/FVC, PEF ve GKÖS skorları arasında anlamlı fark görüldü (𝑝:0,009, 𝑝:0,023, 𝑝:0,001, 𝑝:0,007, 𝑝:0,006, 𝑝: 0,001, sırasıyla). Grup 1'de, MİP, FEV1, FVC, PEF ve GKÖS değerlerinin grup içi etki büyüklüğü Grup 2'ye göre daha yüksek bulundu (p:0,000, η²:0,794; 𝑝:0,000, η²:0,521; 𝑝:0,000, η²:0,648; 𝑝:0,000, η²:0,564, p:0,000, η²:0,556, sırasıyla). Gruplar arasında 10 MYT, 2 DYT ve WeeFIM skorlarında anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). SP'li çocuklarda rutin fizyoterapi programına ek olarak uygulanan İKE'nin inspiratuar kas kuvveti, solunum fonksiyonları, ve gövde kontrolünde yalnızca rutin fizyoterapi programına kıyasla daha büyük etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: fonksiyonel durum, kas kuvveti, serebral palsi, solunum kasları, yürümeMaster Thesis Romantik İlişki Doyumu ile Aleksitimi ve Çocukluk Çağı Travmaları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(2025) Kioutsouk, Betül Özdoğan; Yılmaz, OnurSöz konusu araştırmada, kişilerin romantik ilişki doyumları ile aleksitimi ve çocukluk çağı travmaları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini 20-29 yaş aralığında ki 439 katılımcı oluşturmaktadır. Araşırmanın hedefi doğrultusunda katılımcılara, Sosyodemografik Bilgi Formu, Perth Aleksitimi Ölçeği, Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (CTQ-33), Romantik İlişkilerde Temel Psikoloji İhtiyaçların Doyumu Ölçeği ve Romantik İlişkiyi Değerlendirme Ölçeği-Revize Formu (RİDÖ-RF) uygulanmıştır. Çalışmanın hipotezlerini test etmek için toplanan veriler, SPSS 28.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, aleksitimi düzeyinin romantik ilişkide temel psikolojik ihtiyaçların doyumu ile negatif yönde; anlamlı bir ilişki tespit edilmişken, aleksitimi düzeyleri ile romantik ilişkide algıladıkları istismar düzeyleri (RİDÖ-RF) ve çocukluk çağı travmaları ile ise pozitif yönde ve anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Benzer şekilde, çocukluk çağı travmaları ile romantik ilişkide algılanan istismar düzeyi arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki; romantik ilişkide temel psikolojik ihtiyaçların doyumu ile ise negatif yönde anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmada cinsiyet, eğitim düzeyi, ilişki durumu, çocuk sahibi olma durumu gibi çeşitli demografik değişkenler açısından da anlamlı farklılıklar gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, bu araştırma aleksitimi ve çocukluk çağı travmalarının romantik ilişkilerde doyum düzeyi ve ilişkide algılanan istismar algısı üzerinde önemli bir rol aldığını göstermektedir. Bulgular, mevcut literatürle büyük ölçüde uyumlu olmakla beraber gelecek çalışmalara ve klinik uygulamalara katkı sağlayabilecek niteliktedir.Master Thesis Yoğun Bakım Ünitesinde Çalışan Hemşirelerin Hazırlanan Santral Venöz Kateter Öğretim Rehberi ile Verilen Eğitimin Uygulamalara Etkisinin Değerlendirilmesi(2025) Şen, Tuğba; Kılınç, Ayşe DuduBu çalışma, yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşirelerin hazırlanan santral venöz kateter öğretim rehberi ile verilen eğitimin uygulamalara etkisinin değerlendirilmesi amacıyla yarı deneysel olarak yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun Bakım Ünitesinde çalışan 86 hemşire oluşturmuştur. Çalışmanın verileri, araştırmacı tarafından 'Katılımcı Anket Formu' 'Kateter Bakımı Sürecine Yönelik Gözlem Formu' kullanılarak yapılmıştır. Çalışmada yoğun bakım hemşirelerine ''Santral Venöz Kateter Bakımı Öğretim Rehberi '' kullanılarak hemşirelerin eğitim öncesi ve eğitim sonrası kateter bakımları değerlendirilmiştir. Çalışmada verilerin analizinde IBM SPSS Statistics 22.0 paket programı kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler kapsamında frekans, yüzde, ortalama ve standart sapma değerleri hesaplanmıştır. Eğitim öncesi ve sonrası hemşirelerin uygulama düzeylerindeki değişimi değerlendirmek amacıyla bağımlı gruplar arası kategorik veri analizine uygun olarak McNemar testi uygulanmıştır. Anlamlılık düzeyi tüm analizlerde p<0,05 olarak kabul edilmiştir. İlgili bulgular tablolar hâlinde sunulmuş ve her bir uygulama alanına ilişkin yorumlamalar yapılmıştır. Sonuç olarak bu çalışmayla birlikte düzenli aralıklarla güncellenen, uygulamaya dayalı ve izlem temelli eğitim programları sağlık hizmeti kalitesini artırmada önemli bir araç olmuştur. Anahtar Sözcükler: Santral Venöz Kateter, Yoğun Bakım Üniteleri, Hemşireler, Öğretim RehberMaster Thesis Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Biyomedikal Çalışanlarının İş Güvencesinin İş Memnuniyetine Etkisinin İncelenmesi(2025) İriş, İlker; Yarar, OnurSağlık sektöründe çalışanların iş memnuniyeti ve iş güvencesi, sağlık hizmetlerinin etkinliği ve kalitesi üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Biyomedikal çalışanlar, hastanelerde tıbbi teknoloji ve cihazların yönetimi, bakımı ve onarımı gibi kritik görevleri üstlenmekte olup bu grubun iş memnuniyeti düzeyi ile işinin güvencede olduğuna dair algısı hem kendi performanslarını hem de hasta bakımının sürekliliğini etkilemektedir. Bu nedenle bu tez çalışmasında, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan biyomedikal çalışanların iş güvencesi ve iş memnuniyetine ilişkin görüşleri incelenmiştir. Araştırmanın temel amacı, biyomedikal personelin algıladığı iş güvencesi ile deneyimlediği iş memnuniyeti düzeylerini ve bu iki değişkeni şekillendiren faktörleri belirlemek ve aralarındaki ilişkiyi analiz etmektir. Araştırma nicel ve tanımlayıcı tasarımla yürütülmüştür. Çalışma kapsamında, sağlık kurumlarında görev yapan 219 biyomedikal mühendis ve teknikerden çevrimiçi anket yoluyla veri toplanmıştır. Anket formu sosyodemografik sorular ile iş güvencesi ve memnuniyetine ilişkin ifadeler içermektedir; veriler istatistiksel tekniklerle analiz edilerek grup farklılıkları ve değişkenler arası ilişkiler incelenmiştir. Bulgular, katılımcıların cinsiyet, görev unvanı ve eğitim durumu gibi demografik özelliklerine göre iş güvencesi ve iş memnuniyeti algılarında anlamlı bir farklılık olmadığını göstermiştir. Biyomedikal personelin algıladığı iş güvencesi ile iş memnuniyeti arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Biyomedikal çalışanların iş güvencesi beklentilerinin karşılanmasının iş memnuniyetini artıracağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, sağlık kurumlarındaki biyomedikal personelin iş güvencesine yönelik uygulamalarının sürekli güçlendirilmesi ve çalışanlara tanınan sosyal hakların geliştirilmesi önerilmektedir.Master Thesis Kentsel Yenileme Alanlarında Ekolojik Yerleşim Kriterlerinin Belirlenmesi ve İmar Planı Kapsamında Yorumlanması: Akpınar Mahallesi-Sancaktepe(2025) Tahmazoğlu, Ahmet Berk; Eryıldız, Demet IrklıGünümüzde çevresel sorunlar, küresel ölçekte etkisini her geçen gün daha da artırmakta ve bu sorunların temel kaynaklarından biri olarak inşaat sektörü öne çıkmaktadır. Özellikle hızlı kentleşme süreçleriyle birlikte doğaya olan müdahale artmış, doğal kaynaklar üzerindeki baskı yoğunlaşmış ve çevresel bozulmalar ivme kazanmıştır. Bu bağlamda, inşaat faaliyetlerinin doğrudan ve dolaylı olarak çevre üzerindeki olumsuz etkileri, iklim krizinin derinleşmesine katkı sunan önemli faktörlerden biri haline gelmiştir. Bu çalışmada, kentsel mekânların yenilenmesi sürecinde, ekolojik ilkeler doğrultusunda çevresel zararların asgari düzeyde tutulabileceği planlama ve tasarım yaklaşımları araştırılmış; özellikle Türkiye'nin İstanbul ili Sancaktepe ilçesine bağlı Akpınar Mahallesi özelinde bu konu somutlaştırılmıştır. 'Kentsel Yenileme Alanlarında Ekolojik Yerleşim Kriterlerinin Belirlenmesi ve İmar Planı Kapsamında Yorumlanması: Akpınar Mahallesi – Sancaktepe' başlıklı bu tez çalışması, beş ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çalışmanın temel amacı, kapsamı, araştırma soruları ve bu doğrultuda geliştirilen hipotez sunulmuştur. Aynı zamanda bu bölümde izlenecek yöntemsel çerçeve detaylandırılmış hem teorik hem de uygulamalı araştırma basamaklarına ilişkin bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde ise literatür taraması kapsamında öncelikle 'kentsel yenileme' ve 'ekolojik kentsel yenileme' kavramları tarihsel gelişimleri, teorik altyapıları ve planlama disiplinindeki yeri açısından ele alınmış; bu kavramlara ilişkin farklı yaklaşımlar karşılaştırmalı olarak irdelenmiştir. Ayrıca uluslararası bağlamda ekolojik yenileme konusunda öne çıkan örnek uygulamalar olarak İtalya'nın Torino, Almanya'nın Dortmund ve Hırvatistan'ın Zagreb kentlerinde gerçekleştirilen projeler detaylı bir biçimde analiz edilmiştir. Üçüncü bölümde, ekolojik yerleşim alanlarının planlanmasına ilişkin temel kriterler belirlenmiş ve bu kriterlerin kent planlama sürecine nasıl entegre edilebileceği kapsamlı biçimde ele alınmıştır. Bu kapsamda; yeşil alanların sürdürülebilir yönetimi, enerji verimliliği ilkeleri, su kaynaklarının korunması ve yönetimi, atıkların ayrıştırılması ve geri dönüşüm süreçleri, ulaşım sistemlerinin çevresel uyumu ve erişilebilirliği, toplumsal katılımın planlama süreçlerine entegrasyonu gibi çok boyutlu kriterler analiz edilmiştir. Bu bölümde, söz konusu kriterlerin uygulanabilirliğini artırmak için hem kuramsal çerçeve hem de uygulama örneklerinden yararlanılmıştır. Dördüncü bölüm ise çalışmanın uygulama alanı olan Sancaktepe ilçesi Akpınar Mahallesi'ne odaklanmaktadır. Bu mahallede, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından dönüşüm alanı olarak belirlenen bölgede bir pilot proje geliştirilmiş ve alanın mevcut durumu detaylı biçimde analiz edilmiştir. Sanayi kullanımlarının şehir dışına taşınmasıyla birlikte âtıl duruma gelen bu alan, ekolojik yenileme kriterleri kapsamında yeniden ele alınarak sürdürülebilir bir yerleşim modeline dönüştürülmeye çalışılmıştır. Öncelikle mahalle genelinde çeşitli çevresel analizler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda; jeolojik yapı, kat adedi dağılımı, doluluk-boşluk oranları, mevcut yapı stoğunun fiziksel durumu gibi veriler ışığında mekânsal değerlendirmeler yapılmıştır. Alan araştırmaları sonucunda tespit edilen başlıca sorunlar; dere yatağında gerçekleşen plansız yapılaşma, gecekondulaşma eğilimleri ve nitelikli yeşil alan eksikliği gibi konular etrafında şekillenmiştir. Alan çalışması kapsamında seçilen bölgeye yönelik imar planı verileri analiz edilmiş ve planlama gerekçeleri ortaya konmuştur. Bu süreçte, ekolojik yerleşim kriterleri doğrultusunda geliştirilen öneriler, planlama hiyerarşisi içerisinde üst ölçekten alt ölçeğe doğru sistematik biçimde ilerletilmiştir. Sonrasında geliştirilen öneri yerleşim planı, Rhino, SketchUp ve DesignBuilder gibi sayısal modelleme ve simülasyon araçları kullanılarak dijital ortamda modellenmiş; bu modeller üzerinden güneşlenme analizi, rüzgâr yönleri, gölge etkisi ve enerji tüketim senaryoları gibi çevresel performans değerlendirmeleri yapılmıştır. Ayrıca mevcut yerleşim dokusuna ait bazı yapı örnekleri de modellenmiş ve önerilen yerleşim senaryosu ile karşılaştırmalı analizler gerçekleştirilmiştir. Böylece önerilen ekolojik yerleşim düzenlemesinin kente sağlayabileceği katkılar, nesnel veriler doğrultusunda yorumlanmıştır. Beşinci ve son bölümde ise, tez kapsamında gerçekleştirilen tüm çalışma adımları genel hatlarıyla özetlenmiş; ulaşılan bulgular doğrultusunda gelecekte benzer alanlarda yapılabilecek çalışmalar için çeşitli öneriler geliştirilmiştir. Bu bölüm, yalnızca mevcut araştırmanın sonuçlarını değil, aynı zamanda sürdürülebilir kentsel dönüşüm ve ekolojik yerleşim yaklaşımlarının gelecekteki uygulamalarına ışık tutabilecek nitelikte değerlendirmeler içermektedir. Anahtar Kelimeler: Kentsel Yenileme, Ekolojik Planlama, Ekolojik Yerleşim Kriterleri, Sancaktepe/Akpınar Mahallesi Kentsel DönüşümüMaster Thesis Antrenman Yapan Erkeklerde Beslenme Bilgi Düzeyi, Uyku Kalitesi, Sosyal Görünüş Kaygısı ile Besin ve Ergojenik Destek Alımlarının İlişkinin İncelenmesi(2025) Giray, Arda Berk; Günal, Ahmet MuratBu çalışmanın amacı, rekreasyonel olarak spor salonlarında antrenman yapan yetişkin erkeklerin sporcu beslenme bilgi düzeylerini ve ergojenik destek alımlarını değerlendirmek, uyku kalitelerini incelemek ve diğer değişkenlerle ilişkilerini araştırmak, sosyal görünüş kaygısı taşıyıp taşımadıklarını değerlendirmek ve diğer değişkenlerle ilişkilerini araştırmaktır. Kesitsel tipteki bu araştırmaya Bursa'nın İnegöl ilçesindeki üç adet spor salonunda antrenman yapan 217 yetişkin erkek katılmıştır. Veriler araştırmacı tarafından yüz yüze toplanmıştır ve kullanılan anket altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm katılımcıların, antropometrik (boy uzunluğu, vücut ağırlığı vb.) ve sosyo-demografik (yaş, eğitim durumu, gelir seviyesi vb.) özelliklerini öğrenmeye yönelik sorulardan oluşur. İkinci bölümde besin ve ergojenik destek tüketim kaydı istenmektedir. Üçüncü bölümde Sporcu Beslenmesi Bilgisi Ölçeği kullanılmıştır. Dördüncü bölümde Spor Besin Takviyeleri İnanç Ölçeği kullanılmıştır. Beşinci bölümde Sporcu Uyku Ölçeğinden faydalanılmıştır. Altıncı bölümde Sosyal Görünüş Kaygısı ölçeği kullanılmıştır. Çalışmanın bulgulara göre, katılımcıların Sporcu Beslenme Bilgisi Düzeyleri ortalama seviyede bulunmuştur. Antrenman geçmişi bir yıl ve üzeri olan bireylerde beslenme bilgisi ve takviye inancı puanlarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, beslenme bilgisi düzeyi arttıkça protein ve fosfor alımı da artarken, enerji alımıyla zayıf düzeyde pozitif bir ilişki saptanmıştır. Katılımcıların yaklaşık %40'ı besin desteği kullandığını ve en çok kullanılan desteklerin kreatin ile protein tozu olduğunu ifade etmiştir. Katılımcıların neredeyse yarısının uyku kaliteleri düşük seviyededir. Uyku kalitesinin sporla ilgili faktörlerle güçlü ilişkiler gösterdiği ve antrenman geçmişi arttıkça sporla ilgili uyku bozukluklarının daha belirgin hale geldiği gözlenmiştir. Ayrıca, sporcuların sosyal görünüş kaygısı puanları genel olarak düşük bulunmuş, egzersiz yapmanın bu kaygıyı azaltabileceği vurgulanmıştır. Sosyal görünüş kaygısı ile medeni durum arasında anlamlı farklılık bulunmuş; bekar bireylerde daha yüksek olduğu, yaşla birlikte ise hafifçe azaldığı belirlenmiştir. Çalışmada, sosyal görünüş kaygısı yüksek olan bireylerde protein ve enerji alımının biraz daha düşük olabileceği ve yetersiz beslenme davranışlarının zamanla yeme bozuklukları riskini artırabileceği de tartışılmıştır. Yapısal eşitlik modeline göre, yalnızca uyku bozukluğu ile sosyal görünüş kaygısı arasında istatistiksel olarak pozitif anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bu ilişkinin doğrusal değil, daha karmaşık bir yapı izlediği ve belirli eşiklerin ötesinde etkisinin zayıflayabileceği belirlenmiştir.Master Thesis Bir Açık Ocak Maden İşletmesinde Delme ve Patlatma Maliyetlerinin Analizi(2025) Bayus, Berker; Kahriman, AliAçık ocak maden işletmelerindeki üretim süreçleri arasında yer alan delme-patlatma operasyonu, kritik önemi bulunan ve maliyetli bir faaliyettir. Bu maliyetin karşılığında Patlayıcı Mühendislerinden, optimum verimle üretime katkı sağlamaları beklenmektedir. Delme-patlatma operasyonunun verimliliği, maden işletmesindeki tüm üretim süreçlerini etkilemektedir. Delme-patlatma operasyonundan optimum verim elde edebilmek için çalışma sahasının jeolojik özellikleri Patlayıcı Mühendisleri tarafından iyi anlaşılmalı, bu jeolojik özellikler dikkate alınarak en uygun patlayıcı ve delici makine seçimi yapılmalıdır. Bu seçimleri desteklemek için delme-patlatma operasyonundaki kontrol edilebilir parametrelerin (delik çapı, delikler düzeni, patlayıcı madde şarj miktarı vb.) seçimi yapılarak patlatma tasarımı oluşturulmalıdır. Bu tasarım oluşturulduktan sonra ise çalışma sahasında deneme patlatmaları yapılarak tasarımın verimlilik kontrolü yapılmakta ve istenilen sonuçlar alındığı takdirde delme-patlatma operasyonu başlatılmaktadır. Bu çalışmada, bir açık ocak madeni işetmesinde, 2022 ve 2023 yılları içerisinde gerçekleştirilen delme-patlatma operasyonlarında kullanılan delici makina ana sarf malzemeleri (bit, tij ve şank) ve patlayıcı madde kullanım miktarları incelenmiştir. Kullanım miktarları, delme-patlatma operasyonu (patlatmalı kazı) ile yapılan üretim miktarıyla kıyaslanmıştır. Ayrıca kullanılan tüm malzemelerin maliyet analizi yapılmış ve verimlilik açısından da değerlendirilmiştir. Bu çalışma için kayıt altına alınan verilere bakılarak 2023 yılındaki patlatmalı kazı üretimi 2022 yılına göre yaklaşık olarak %13,33 artış göstermiştir. Yapılan iyileştirme ve verimlilik çalışmaları kapsamında delici makina ana sarf malzemeleri (bit, tij ve şank için 2023 yılında 2022 yılana göre dolar bazlı maliyet açısından yaklaşık olarak %14,54 kar sağlanmıştır. Patlayıcı madde malzemeleri için 2023 yılında 2022 yılana göre dolar bazlı maliyet açısından yaklaşık olarak %1,26'lık artış görülmüştür. Bunun nedeni ise artan üretim ile birlikte delgi sayısının artması ve kullanılan patlayıcı maddelerinin zaman içerisindeki fiyat artışıdır. Anahtar Kelimeler: Patlayıcı Mühendisliği, delme-patlatma, bit, tij, şank, patlayıcı maddeMaster Thesis Kişilik Organizasyonları ve Ayrılma Bireyleşme Düzeyi Arasındaki İlişkide Duygu Düzenleme Becerisinin Aracı Etkisinin İncelenmesi(2025) Yücesan, Ecem Şimal; Soygür, Arif HaldunBu araştırmanın temel amacı, kişilik organizasyonları ile ayrılma-bireyleşme düzeyi arasındaki ilişkide duygu düzenleme becerilerinin aracı etkisini incelemektir. Çalışmada ayrıca bu değişkenlerin çeşitli demografik faktörlere göre (cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, gelir durumu, psikiyatrik tanı öyküsü) farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Araştırma kapsamında 465 bireyden veri toplanmıştır. Katılımcılara Sosyodemografik Bilgi Formu, Kişilik Organizasyonları Envanteri (KOREN), Ayrılma-Bireyleşme Envanteri (ABE) ve Duygu Düzenleme Becerileri Ölçeği (DDBÖ) uygulanmıştır. Veriler SPSS 25.0 ve AMOS programları ile analiz edilmiştir. Yapısal eşitlik modellemesi sonucunda, duygu düzenleme becerilerinin kişilik organizasyonları ile ayrılma-bireyleşme düzeyi arasındaki ilişkide anlamlı bir aracı rol oynadığı saptanmıştır. Modelin uyum indeksleri oldukça yüksek düzeyde bulunmuştur , bu da modelin veriye iyi uyum sağladığını göstermektedir. Korelasyon analizlerinde, kişilik organizasyonları ile ayrılma-bireyleşme düzeyi arasında pozitif, duygu düzenleme becerileri ile her iki değişken arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Cinsiyete göre yapılan karşılaştırmalarda, erkeklerin gerçeklik testi ve bölme puanlarının kadınlara göre anlamlı şekilde daha yüksek olduğu görülmüştür. Gelir düzeyi, eğitim durumu ve ailede psikiyatrik tanı gibi değişkenlere göre anlamlı farklılıklar genel olarak saptanmamıştır. Ancak çalışan bireylerin primitif savunma mekanizmalarını anlamlı şekilde daha yoğun kullandıkları gözlenmiştir. Bulgular kuramsal çerçevede ele alınmış ve klinik uygulamalara yönelik öneriler sunulmuşturMaster Thesis Fikret Amirov'un 'Çocuk Tabloları' Adlı Piyano Albümünün Müzikal Analizi(2024) Ergasheva, Zebokhon; Madanoğlu, NaciBu çalışmanın birinci ve ikinci bölümlerinde, 20. Yüzyılda Azerbaycanın büyük bestecilerinden biri olan Fikret Amirov'un özyaşamı ve besteci kimliği hakkında bilgiler ile beraber, Azerbaycan müziğinin gelişim tarihi, 20. yüzyılın müzik akımları ve Amirov'un eserleri hakkında bilgileri kapsamaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde 'Çocuk Tabloları' adlı esere özel bir yer verilmiştir. Bu bölümde albüm içindeki tüm parçalar ayrı ayrı ele alınarak, müzikal form, armoni, makamsal yapı ve piyano icra tekniği gibi konulara yer verilmiştir. Çalışmanın gerçekleştirilmesi sürecinde Türkçe, Azerbaycan Türkçesi ve Rus dillerindeki çeşitli kaynaklardan yararlanılmıştır. Aynı zamanda Türkiyede yaşayan hem akademik alanda çalışmaları bulunan, hem de piyano yorumcusu olarak izlediğimiz Tutu Aydınoğlu ve Aytaj Rzaguliyeva ile röportaj yapılmış edinilen bilgiler Fikret Amirovla ilgili düşünce, gözlem ve aktarımlarından faydalanılarak oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: Fikret Amirov, Piyano Albümü, Piyano Teknikleri, Çocuk Tabloları, Azerbaycan MüziğiMaster Thesis Bariatrik Cerrahi Geçirmiş Bireylerin Gastrointestinal Sistem ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi(2025) Kara, Melike Aslıhan; İpek, Kübra DeryaBariatrik Cerrahi Geçirmiş Bireylerin Gastrointestinal Sistem ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Bariatrik cerrahi, morbid obezitenin tedavisinde giderek daha fazla tercih edilen bir yöntemdir. Cerrahinin sağladığı kalıcı kilo kaybı, obeziteye bağlı sağlık sorunlarının (uyku apnesi, hipertansiyon, diyabet) olumlu yönde etkilenmesine yardımcı olmaktadır. Ancak, cerrahiden sonraki süreçte gastrointestinal semptomlar ve yaşam kalitesi ile ilgili sıkıntılar görülebilmektedir. Bu çalışmada, bariatrik cerrahi geçiren bireylerin gastrointestinal semptomları ve yaşam kalitesi puanları incelenmiştir. Araştırma, Şubat 2024 ile Mart 2025 tarihleri arasında VM Pendik Medikal Park Hastanesi'nin Beslenme ve Diyet Bölümü'nde gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya ortalama yaşı 42,3 olan 46 yetişkin birey katılmıştır. İki aşamalı olarak planlanan çalışmanın ilk aşamasında, cerrahi işlem öncesinde katılımcılara yüz yüze anket uygulanmış; cerrahiden altı hafta sonra aynı anketler tekrar uygulanarak katılımcıların cerrahi sonrası durumları değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, cerrahi öncesinde bireylerin ortalama vücut ağırlığı 123,5 ± 18,6 kg iken, cerrahiden sonra bu ağırlık 89,2 ± 16,4 kg'a düşmüştür (p <0,001). Vücut kütle indeksinin ortalaması da kayda değer bir şekilde azalmış (p <0,001) ve metabolik yaş düşerken (p <0,001) kas kütlesinde bir artış gözlemlenmiştir (p = 0,002). Gastrointestinal semptomlar GSRS puanına göre anlamlı bir düşüş göstermiştir (p <0,001) ve bireylerin yaşam kalitesi puanı önemli ölçüde yükselmiştir (p <0,001). Cerrahi sonrası dönemde, bireylerin beslenme bilgi düzeyinin arttığı ve bu artışın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Korelasyon analizleri, ağırlık kaybı ile yaşam kalitesi arasında pozitif bir ilişki olduğunu (r = 0,45; p <0,001) ve gastrointestinal semptomların düzeyi ile negatif bir ilişki bulunduğunu (r = -0,30; p = 0,005) göstermektedir. Bu bulgular, bariatrik cerrahinin obez bireylerde sağladığı önemli iyileşmeleri desteklemekte ve sağlık yönetiminde dikkate alınması gereken önemli faktörleri ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Bariatrik Cerrahi, Obezite, Cerrahi Sonrası, Cerrahi ÖncesiMaster Thesis Mesleki Sağlık Okulu ile İlişkili Bir Yaşlı Bakım Evi için Bir Teklif(2025) Sule, Iganya Drusilla; Atalay, NevbaharGünümüzde gelişmekte olan bir dünyada, yaşlı vatandaşlar ekstra bakım ve ilgiye çok ihtiyaç duymaktadır. Yine de, bir noktada, aile üyeleri, yoğun programlar, gerekli ekipman ve malzemeler dahil olmak üzere çeşitli nedenlerle yaşlılarına gereken ilgiyi gösteremezler; Bu nedenle, bir bakım evi, yaşlılar için sürdürülebilir bir yaşam ortamı sağlayabilecek bir seçenek haline gelir. Bu makale, sosyalleşmeyi, bakım evlerinde yaşlıların karşılaştıkları, izolasyona neden olan ve depresyona ilerleyen önemli bir sorun olarak tanımlamakta ve bu nedenle tasarımda bir hastane veya izolasyon merkezinin sınırlarının ötesine geçen bir paradigma değişikliği önermektedir. Mimari çözümler, yaşlıların yeni bağlantılar kurdukları ve ihtiyaçlarıyla özdeşleşen uyarlanabilir Alanlar sağlayan bir meslek okulunu entegre ederek kendilerini yeniden keşfettikleri güvenli bir alan yaratmayı önermektedir, bu çok önemli görülen faktörlerden biridir, çünkü yaşlıların bakımının biraz zor olabileceğini anlamak gerekir çünkü yaşlandıkça çok hassas hale gelirler. Anahtar Kelimeler: Yaşlılar, Yaşlı bakım evi, Sosyalleşme, Meslek okulu, Öğrenciler.Master Thesis Koroner Anjiyografi Uygulanacak Hastaların Bilgi, Anksiyete ve Konfor Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi(2025) Sarı, Ramazan; Keskin, Alev YıldırımKoroner Anjiyografi Uygulanacak Hastaların Bilgi, Anksiyete ve Konfor Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi Amaç: Koroner anjiyografi uygulanacak hastaların bilgi, anksiyete ve konfor düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı bir tasarım kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Method: Çalışma, 10 Mart 2025-10 Nisan 2025 tarihleri arasında, Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesinin Kardiyoloji Poliliniğinde Anjio olan 221 hasta ile tamamlanmıştır. Araştırmada veriler araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu, Durumluluk ve Sürekli Kaygı Envanteri (STAI), Genel Konfor Ölçeği (GCS) kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde, SPSS 22.0 (Statistical Package for the Social Sciences) yazılımı kullanılarak %90 güven aralığında yapılmıştır. Verilerin istatistiksel testlere uygunluğunu değerlendirmek amacıyla normallik analizi yapılmıştır. Kolmogorov-Smirnov, Shapiro-Wilk testleri, yüzdelik, Bağımsız Örneklem T-Testi, One Way ANOVA testleri kullanılmıştır. Tüm karşılaştırmalarda anlamlılık düzeyi p < 0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmada, hastaların %55,7'sinin erkek, %47,1'inin 56 yaş ve üzerinde olduğu, %38,5'inin ilkokul mezunu, %45,7'sinin çalıştığı, %59,3'ünün sigara kullandığı saptanmıştır. %81,4'ünün anjiografi işlemini hiç geçirmediği, anjiyografi geçirenler arasında %10,4'ünün bir kez anjiografi işlemini geçirdiği bulunmuştur. Hastaların %69,2'sinin anjiografi işlemi ile ilgili bilgi almadığı tespit edilmiştir. Anjiografi işlemi ile ilgili daha önceden eğitim/bilgi alan hastaların durumluk kaygı düzeyinin anlamlı düzeyde daha düşük olduğu (p<0.05), genel konfor, ferahlama ve rahatlama düzeylerinin ise anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu (p<0.05) saptanmıştır. Ancak sürekli kaygı ve sorunların üstesinden gelme boyutlarında belirgin bir etkisi olmadığı saptanmıştır. Anjiografi işlemi ile ilgili daha önce eğitim/bilgi alma durumu ile durumluk kaygı arasında pozitif ve anlamlı bir korelasyon (p<0.05) bulunurken; genel konfor (p<0.05), ferahlama (p<0.05) ve rahatlama (p<0.05) ile negatif ve anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir. Sonuç: Hastalarda anjiografi işlemi ile ilgili eğitim/bilgi almanın durumluk kaygıyı azalttığı, genel konfor, ferahlama ve rahatlama düzeylerini artırdığı saptanmıştır. Bu sonuçlar, sürekli kaygının konfor algısı ve alt boyutları üzerinde etkili olduğunu, durumluk kaygısının ise konfor algısını etkileyebileceğini, ancak bu etkinin spesifik alt boyutlara yansımadığını göstermektedir. Demografik ve klinik faktörlerin (yaş, cinsiyet, eğitim durumu, sigara kullanımı gibi) kaygı ve konfor düzeyleri üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Hasta odaklı bilgi verme ve psikolojik destek uygulamalarının güçlendirilmesi önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Koroner Anjiyografi, Bilgi, Anksiyete, Hasta Konforu.Master Thesis Erken Çocukluk Döneminde Çocukları Olan Ebeveynlerin Sosyal Medyada Çocuklarına Ait Fotoğraf ve İçerik Paylaşımı Hakkında Görüşlerinin İncelenmesi(2025) Çakmak, Mehmet; Göğüş, AytaçErken çocukluk dönemi olarak bilenen, 0-8 yaş arası dönem, çocukların bilişsel, fiziksel, sosyal-duygusal ve dil beceri gelişim hızının en yüksek olduğu, kritik bir evre olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde ebeveynler sosyal medyayı, çocuklarının büyümelerindeki gelişimleri belgeleme ve paylaşma amacıyla sık sık kullanabilmektedir. Ancak yapılan bu paylaşımlar çocuklarının mahremiyetinin, dijital güvenliğinin ve gelecekteki hakları açısından risk faktörleri oluşturabilmektedir. Yapılan bu çalışmayla, 0-8 yaş aralığında çocuğa sahip olan anne ve babaların sosyal medya kullanırken, çocuklarının fotoğraflarını, videolarını ve yazılı olan içeriklerini paylaşırken var olan eğilimlerini, bu konu hakkındaki düşüncelerini ve de duygularını ayrıntılı bir şekilde incelemeyi hedeflemektedir. Araştırma, İstanbul ilinde yaşamakta olan ve sosyal medya kullanımı düzenli olan ve çeşitli demografik özelliklere sahip olan 30 ebeveynin katılımı ile yarı yapılandırılmış görüşmeler şeklinde planlanmış ve uygulanmıştır. Örneklem sağlanırken, çocuklarının fotoğraflarını ve içerik paylaşımlarını yapmayı tercih eden veya yapmayı tercih etmeyen ebeveynler, öğrenim durumu, algılanan maddi durum, meslek ve cinsiyet gibi demografik bilgiler açısından farklılığı olan bireylere yer verilerek katılımcıların maksimum çeşitlilik düzeyinde olması sağlanmıştır. Elde edilmiş olan nitel veriler, içerik analizi yöntemiyle incelenmeye alınmış ve ailelerin dijital mahremiyet, çocuk hakları ve dijital okuryazarlık konularında var olan tutumları analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları incelendiğinde, anne ve babaların çocuklarının mahremiyetini koruması konusu ile ilgili kısmen bilinç sahibi olduğunu, ancak yapay zekâ teknolojilerinin risk faktörü, dijital güvenlik ve çocukların gelecekteki dijital haklarıyla ilişkili farkındalık düzeylerinin sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle çocukların rızası alınmadan yapılmış olan paylaşımların etik ilkeler ve hukuki boyut açısından ebeveynleri tarafından yeterince dikkate alınmadığı fark edilmektedir. Bu bağlam açısından incelendiğinde, anne ve babaların dijital okuryazarlık beceriler alanında geliştirilmesi, çocuklarının 'unutulma hakkı' gibi ileriki yaşantılarında, çocukların kişisel bilgilerinin korunması ve haklarının gözetilmesine yönelik yasal alandaki düzenlemelerin hayata geçirilmesi öneri olarak sunulmaktadır. Ayrıca, sosyal medyadaki platformlarda, çocukların güvenliğini sağlama amacıyla daha etkili olabilecek çözümlerin geliştirmesi ve sürdürülebilir denetimlerin oluşturulmasının faydalı olduğu görülmektedir. Bu çalışmayla birlikte, ebeveynlerin sosyal medya kullanım alışkanlıklarını anlamaya çalışmak ve çocukların sanal dünyada korunması amacına yönelik kapsamı yüksek çözüm önerileri sunma açısından önemli bir katkı sağlamaktadır. Çocukların sanal ortamdaki güvenliğinin sağlanması için, aileleri bilinçlendirilme çalışmaları yapılması, dijital okuryazarlık çalışmalarının yaygınlaştırılması ve çocuk haklarına yönelik bilgilendirici çalışmalarının artırılması gerekmektedir. Araştırma, ebeveynlere, diğer araştırmacılara ve politikacılara rehberlik edecek yol haritası sunmakla birlikte, gelecekte yapılabilecek olan çalışmalar için de faydalı olacağı düşünülmektedir.Master Thesis AIDS HIV Hastalarının Yaşadığı İçselleştirilmiş Damgalanmalarının Yaşam Kalitesi ve İlaç Uyumuna Etkisi(2025) Baltalı, Cansu; Akgöl, ÖzlemMaster Thesis Yoğun Bakım Hemşirelerinin Hasta Güvenliği Kültürü ile Ventilatör İlişkili Pnömoniyi Önlemede Kanıta Dayalı Uygulama Kullanma Durumları Arasındaki İlişki(2025) Özcan, Aslı; Doğan, AyselBu araştırmanın amacı, cerrahi hastalara bakım veren yoğun bakım hemşirelerinin hasta güvenliği kültürü ile ventilatör ilişkili pnömoniyi önlemeye yönelik kanıta dayalı uygulamalara ilişkin bilgi düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte gerçekleştirilmiştir. Araştırma, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi'nde, yetişkin yoğun bakım ünitelerinde görev yapan hemşireler ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma evrenini, hastanenin cerrahi yoğun bakım ünitelerinde görev yapan toplam 104 hemşire oluşturmaktadır. Araştırma örneklemini araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden ve dahil edilme kriterlerini karşılayan 101 hemşire oluşturmuştur. Veriler Tanıtıcı Bilgi Formu, Ventilatör İlişkili Pnömoninin Önlenmesinde Kanıta Dayalı Uygulamalara İlişkin Bilgiler Formu ve Hasta Güvenliği Kültürü Ölçeği aracılığıyla toplanmıştır. Toplanan verilerin analizinde frekans, yüzde, ortalama, standart sapma, t-testi, ANOVA, Pearson korelasyon ve çoklu regresyon analizleri uygulanmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 29,8±5,56 bulunmuş olup, %77,2'si kadın ve %74,3'ü lisans mezunu olduğu söylemiştir. Araştırmaya katılanların %86,1'i hasta güvenliği eğitimi aldığını ifade etmiştir. Ventilatör ilişkili pnömoniyi önlemede kanıta dayalı uygulamalara ilişkin bilgi toplam puanı ortalaması 4,44±1,84 olup orta düzeyde bir bilgi düzeyini ortaya koymaktadır. Bilgi formunda en yüksek doğru yanıt puanı hasta pozisyonlandırılması sorusuna (%74,3), en düşük puan ise aspirasyon sisteminin değiştirilme sıklığı maddesine (%17,8) aittir. Hasta güvenliği kültürü ölçeği genel puan ortalaması 2,61 bulunmuş olup, en yüksek alt boyut ortalaması 'yönetim ve liderlik' (2,70), en düşük alt boyut ise 'bakım ortamı' (2,31) olarak bulunmuştur. Yapmış olduğumuz korelasyon analizinde, VİP bilgi düzeyi ile hasta güvenliği kültürü arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=0,391; p<0,01). Regresyon analizine göre ise VİP'i önlemeye ilişkin kanıta dayalı uygulamalar bilgi puanının, yaş ve eğitim düzeyi faktörlerinin hasta güvenliği kültürüne olumlu yansıdığı görülmüştür (R²=0,227; p<0,001). Elde edilen bulgular sonucunda; hasta güvenliği kültürünü geliştirmeye yönelik güncel yapılandırılmış eğitim programlarının düzenlenmesi ve uygulanmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Hemşirelerin bilgi düzeylerini artırmanın klinik uygulamalarda hasta güvenliğini güçlendireceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Hasta güvenliği kültürü, ventilatör ilişkili pnömoni, kanıta dayalı uygulama, hemşirelik, yoğun bakım Tarih: 17.06.2025Master Thesis F4 (Boğaziçi Üniversitesi Hisarüstü-Aşiyan) Füniküler Hattında Farklı Tip Tünel Kesitinde Patlatmalı Kazı Çalışmalarının İncelenmesi(2025) Polat, Ümit Can; Kahriman, AliBu çalışma, F4 (Boğaziçi Üniversitesi/Hisarüstü-Aşiyan) Füniküler Hattı kapsamında farklı tip tünel kesitlerinde gerçekleştirilen patlatmalı kazı çalışmalarını incelemeyi amaçlamaktadır. Tünel kazılarında kullanılan delme ve patlatma yöntemleri, mühendislik uygulamalarının önemli bir bileşenidir ve bu yöntemlerin etkinliği, projenin ekonomikliği ve çevresel etkiler üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Araştırmada öncelikle delme ve patlatma tekniklerinin temel prensipleri, kullanılan patlayıcı maddeler, ateşleme sistemleri ve patlatma geometrisi detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ardından tünel patlatmalarında kullanılan yöntemler, tünel kazı yöntemlerinin fiziksel düzen ve inşaat yöntemlerine göre sınıflandırılması incelenmiştir. Bu bağlamda, parçalı kesit, tam kesit, batırma tüp, TBM, aç-kapa, NATM ve mikrotünelcilik gibi çeşitli tünel kazı teknikleri tartışılmıştır. Füniküler hattındaki patlatmalı kazı çalışmalarında karşılaşılan çevresel sorunlar da çalışmanın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Özellikle kaya fırlaması, toz emisyonu, yer sarsıntısı ve hava şoku gibi etkiler detaylandırılarak, bu sorunların minimize edilmesi için öneriler sunulmuştur. Sonuç olarak, farklı tünel kesitlerinde kullanılan patlatmalı kazı yöntemlerinin etkinliği, kaya sınıflandırma parametreleri, ölçüm sonuçlarının istatistiksel analiz gibi projeye özgü tasarım ve çevresel koşullar çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu çalışma, tünel kazılarında delme ve patlatma tekniklerinin mühendislik açısından önemini vurgulamakta ve bu alanda yapılacak gelecekteki çalışmalara ışık tutmaktadır.Master Thesis Osmanlı Türk Musikisinin Nota ile Tespiti ve Nota İcrası Sırasında Karşılaşılan Problemler(2025) Tekin, Ezgi; Güngör, İsmail'Osmanlı/Türk Musikisinin Nota ile Tespiti ve Nota İcrası Sırasında Karşılaşılan Problemler' başlıklı tezimiz, yüzyıllar boyunca geleneksel öğretim ve aktarım metodu olan meşk sistemi ile aktarılan repertuvarın, 19. yüzyıldan itibaren porteli Avrupa notasına aktarım sürecini inceleyerek bu süreçte karşılaşılan ve sonrasında icraya yansıyan problemleri tespit etmeyi amaçlar. Osmanlı/Türk musikisi için, 19. yüzyıldaki modernleşme hareketlerinden önceki tarihsel ve müzikolojik süreci değerlendirerek başladığımız çalışmamız, porteli Avrupa notasının yaygınlaşmasından önce kullanılan nota yazım sistemlerini, Osmanlı İmparatorluğu'nda nota ile eğitim ve icra süreçlerinin nasıl başladığını, Osmanlı matbaacılık tarihindeki müzik yayınları ve yayıncılarını inceleyerek devam etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde, toplumsal yaşama, dolayısıyla kültür sanat yaşantısına ve kurumlarına etki eden birkaç dönüm noktası vardır. Tespit ettiğimiz bütün kırılma noktaları 'geleneğin icadı' kavramı üzerinden incelenmiştir. Çalışmamız bakımından; 19. yüzyılda Mehterhâne-i Hümâyun kapatılarak Muzıka-yı Hümâyun'un kurulması, bir kırılma noktası olarak kabul edilmiştir. Porteli Avrupa notasının ilk kez resmî olarak kullanılmasıyla, musikide ve musiki çevrelerinde yaşanan değişiklikler değerlendirilmiştir. Cumhuriyet'in ilânından sonra, değişen müzik politikaları ve bu politikalar doğrultusunda kurulan müzik kurumlarının çalışmaları incelenerek mevcut repertuvar üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Repertuvarın notaya alınmasına etki eden kurumlar ve nota yazımı sırasında karşılaşılan problemler kategorilere ayrılarak incelenmiştir. Osmanlı/Türk musikisinin, yazılı kültüre geçiş sürecinden yaklaşık iki yüzyıl sonra da sözlü kültürün öğretim ve aktarım metodu olan meşk sistemiyle bağını koparamadığı ve notaya alınamayan kendine has mikrotonlar, hareketli perdeler, üslûp ve teorik bazı özellikleri sebebiyle meşk sisteminin içeriği değişse de devam ettiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı/Türk Musikisinde Nota Yazımı, Modernleşme, Osmanlı İmparatorluğu'nda Müzik Kurumları, Osmanlı İmparatorluğu'nda Müzik Yayıncılığı, Geleneğin İcadıMaster Thesis Uluslararası Bakalorya Diploma Programını (UBDP) Ortaöğretimde Uygulayan Devlet Okullarında Programın Uygulanması Aşamasında Yönetici ve Öğretmenlerin Karşılaştıkları Sorunlar(2025) Gülver, Ayşe; Akpur, UğurHızla küreselleşen dünyada kültürler arasında etkileşim artmaktadır. Bununla birlikte uluslararası şirketlerin sunduğu iş imkânları ve diplomatik nedenlerle farklı ülkelerde yaşayanların sayısı da artmaktadır. Uluslararası Bakalorya Organizasyonu (UBO) 1968'de kar maçı gütmeyen, öğrenci merkezli, etkileşimli sınıflara dayalı, uluslararası düzeyde eğitim verecek okulların temelini atmıştır. Kültürler arası farklılığa önem veren, yaşadığı dünyayı geliştirme hedefinde olan, anlayan, sorgulayan, iletişim kuran bireyler yetiştirmeyi hedefleyen beceri temelli bu eğitim dünyanın birçok üniversitesi tarafından tanınmaktadır. Bugün dünyanın 150 ülkesinde 5600'den fazla okulda uygulanan Uluslararası Bakalorya Diploma Programı (UBDP) 1994'ten itibaren Türkiye'deki okullarda da uygulanmaktadır. Özel okullarla başlayan bu eğitim programı 2007'de Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinin programı eğitimine dahil etmesiyle devlet okullarında da uygulanmaya başlanmıştır. Bugün öğrencilerine yurt dışında okuma fırsatı için seçenek sunmayı hedefleyen sekiz nitelikli devlet lisesinde uygulanan UB Programının uygulanması sırasında birtakım sorunlarla karşılaşılmaktadır. UB programı; içeriği, standartları, öğretmen yeterlilikleri gibi birçok konuda Millî Eğitim Bakanlığının (MEB) uyguladığı ulusal programdan farklılık arz etmektedir. Devlet okulları her bakımdan merkezi teşkilata bağlı olduğu için UBDP'nin uygulanmasında yönetimsel ve ders içi birçok sorunla karşılaşılmaktadır. İki farklı programı aynı okulda uygulamak bazı yönetimsel sorunlara yol açarken, öğretmenler de eğitim programlarının farklılığı nedeniyle özgül birtakım sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu araştırma UBDP'yi ortaöğretimde uygulayan devlet okullarında programın uygulanması aşamasında yöneticilerin ve öğretmenlerin karşılaştıkları sorunları tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, programı uygulayan sekiz devlet lisesinde yöneticilik yapan okul müdürleri, program koordinatörleri ve UBDP dersine giren öğretmenlerle açık uçlu görüşme sorularıyla olgubilim deseni kullanılarak yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre okul müdürlerinin; UBDP'yi uluslararası standartlara uygun bir şekilde yürütebilmek için, fiziksel, dijital, özellikle öğretmen yetersizlikleri ve öğretmenin programa uyumu konusundaki sorunları içeren insan kaynağı gibi yetersizliklerden dolayı zorluklar yaşadığı sonucuna varılmıştır. UBDP koordinatörlerinin; resmi olarak tanımlarının olmaması, okul müdürü ile öğretmenler arasında sorumlukları olan ancak yetkisi olmayan bir konumda iş yapmaya çalışması dolayısıyla sorun yaşadıkları sonucuna varılmıştır. Öğretmenlerin ise MEB ve UBDP eğitim programlarının uygulamadaki farklılığı, mesleki yeterlilik, adaptasyon, ders planlaması, dil yeterliliği, görev yükü ve sorumluluklar konularında sorun yaşadıkları sonucuna varılmıştır.
