Master Thesis / Master Tezleri

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/2606

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 2990
  • Master Thesis
    Analysis of Anchored Bored Pile Retaining Systems with Three-Dimensional Finite Element Method and Examination of Deformations with Inclinometer Measurements
    (2024) Sağlam, Aslı; Zardari, Saeid
    Günümüzde artan nüfus nedeniyle kentleşme hızlanmış ve yapılaşma yoğunlaşmıştır. Bu durum, çok katlı yapıların inşasına olan talebi artırmıştır. Çok katlı yüksek yapıların temel ve bodrum katlarının inşası için derin kazılar gerekmektedir. Ancak derin kazılar sırasında çevredeki zeminde şekil değişimleri meydana gelebilir. Bu nedenle, kazının güvenliği açısından derin kazı destekleme sistemleri kritik bir unsurdur. Zeminin stabilitesini sağlamak amacıyla bu kazılarda iksa sistemleri kullanılmaktadır. İksa sistemleri, zemin basınçlarına karşı koyabilmek için yatay ve düşey elemanlardan oluşmaktadır. Bu tez çalışmasında, iksa sistemlerinde yaygın olarak kullanılan yatay ve düşey destek elemanlarından ankrajlar ve fore kazıklar ele alınmış, bu elemanların kullanım amaçları ve tasarım esasları detaylı şekilde açıklanmıştır. Açıklamaların ardından, mevcut bir proje kapsamında uygulanan ankrajlı fore kazıklı iksa sisteminde meydana gelen deformasyonlar sonlu elemanlar yöntemi ile analiz edilmiştir. İksa sisteminin boyutlandırılması ve analizleri, PLAXIS 3D yazılımı kullanılarak üç boyutlu sonlu elemanlar yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Tasarımda kullanılan zemin parametreleri, sondaj verileri, hesap raporları ve laboratuvar deney sonuçlarından elde edilmiştir. Çalışma kapsamında hesaplanan deformasyonlar ile sahada inklinometre ile ölçülen deformasyonlar karşılaştırılmış ve aralarındaki farklılıklar incelenmiştir. Ölçülen ve hesaplanan deformasyonların farklılık göstermesi durumunda, bu farklılıkların nedenleri araştırılmıştır. Bu doğrultuda geri analizler gerçekleştirilerek farklı zemin parametrelerinin, ankraj ve özelliklerinin ve drenaj koşullarının iksa sisteminde meydana gelen deformasyonlara olan etkileri değerlendirilmiş ve elde edilen bulgular özetlenmiştir.
  • Master Thesis
    An Investigation of the Relationship Between 4-6 Year Old Children's Relationships with Their Fathers and Their Emotion Regulation Skills
    (2025) Erdoğan, Zülfü Hazal; Kurt, Zeynep Şebnem
    Araştırma, 4-6 yaş arasındaki çocukların babalarıyla ilişkileri ile duygu düzenleme becerileri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla ilişkisel, betimsel araştırma deseniyle yapılmıştır. Araştırmanın verileri Demografik Bilgi Formu, Duygu Düzenleme Ölçeği ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bu araştırma sonucunda ulaşılan temel bulgular şunlardır; Baba-çocuk ilişkisi ile çocukların duygu düzenleme becerileri arasında anlamlı ve güçlü bir ilişki bulunmaktadır; evli babaların çocuklarının, boşanmış babaların çocuklarına göre daha yüksek duygu düzenleme becerisine sahip oldukları görülmüştür; çocuğun okul öncesi eğitim kurumuna devam etmesi, duygu düzenleme düzeyini olumlu yönde etkilemektedir; yaş, eğitim düzeyi, gelir durumu gibi bazı demografik değişkenler ile duygu düzenleme becerileri arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Bu araştırmada ebeveyn-çocuk ilişkisinin çocukların duygu düzenleme ve değişkenlik/olumsuzluk düzeyleri üzerindeki etkisi çoklu regresyon analizine göre incelenmiştir. Bulgular, olumlu baba-çocuk ilişkisi alt boyutunun, çocukların duygu düzenleme yeteneklerini anlamlı bir şekilde pozitif yönde etkilediğini göstermektedir. Olumsuz baba-çocuk ilişkisi ise, duygu düzenleme üzerinde negatif bir etkide bulunmuştur. Ayrıca, değişkenlik/olumsuzluk alt boyutu üzerinde yapılan analizde, yalnızca olumlu baba-çocuk ilişkisi tutumunun negatif bir etkisi olduğu, olumsuz baba-çocuk ilişkisi tutumunun ise bu boyut üzerinde anlamlı bir etkisinin bulunmadığı saptanmıştır. Bu sonuçlar, babaların çocuklarıyla kurdukları ilişkinin, çocukların duygusal gelişimleri üzerinde önemli bir yordayıcı faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırma sonunda, 4-6 yaş arasındaki çocukların duygu düzenleme becerilerini destekleyen baba-çocuk ilişkisinin nasıl güçlendirilebileceği konusunda öneriler sunulmuştur.
  • Master Thesis
    The Comparison of J. S. Bach's BWV 1001 Fugue Violin Score with that of BWV 1000 Fugue Lute
    (2025) Aytekin, Aziz; Güngör, İsmail
    Johann Sebastian Bach'ın lavta üzerindeki icracı yönü pek bilinmese de lavta ile ilişkisi veya lavta ile gerçekleştirmek istediği düzenlemeler, onun lavtaya olan yakınlığını ve ilgisini göz önüne sermektedir. Bu ilgi, onu dönemin meşhur lavta icracıları ve bestecileri ile bir araya getirmiş, yeni teknikler ve üslupları üretmesine sebebiyet vermiştir. Bach'ın lavtaya olan ilgisi bununla da sınırlı kalmamış, ona ait olduğu düşünülen (Lautenwerck) lavta çembalosu adında bir çalgı geliştirmiş ve bu çalgıda yapmış olduğu bazı düzenlemeler ve yenilikler ile lavtayı dönemin çağdaş müzik yapısına uygun hale getirmiştir. Nitekim lavta tabülatürü temasında da diğer tabülatürlerin haricinde Bach'ın kendine özgü farklılıklar yarattığı görülmektedir. Bu farklılıklar, Bach'ın BWV 1001 Füg keman partisyonu ile BWV 1000 Füg lavta partisyonlarını karşılaştırıldığında açıkça görülmektedir.
  • Master Thesis
    Parent's Views on Cartoons Watched by 3-6 Year Old Children on Digital Platforms
    (2025) Akbulut, Gamze; Kurt, Zeynep Şebnem
    Bu çalışma, 3–6 yaş arası çocukların dijital platformlar üzerinden izledikleri çocuk programlarının kalite kriterlerinin, bakım veren görüşleri doğrultusunda değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Araştırmanın odak noktasını, bakım verenlerin çocuk programlarının pedagojik niteliği, içerik uygunluğu ve gelişimsel katkıları konusundaki farkındalık düzeylerinin belirlenmesi oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmada betimsel araştırma modeli kullanılmıştır. Çalışma İstanbul'da yaşayan 3-6 yaş arası çocuğu olan 400 bakım verenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak demografik bilgi formu ile Çocuk Programlarını Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen veriler, SPSS 26.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, t-testi, ANOVA testleri yapılmıştır. Araştırma bulguları, bakım verenlerin çocuk programlarına yönelik değerlendirmelerinde hem demografik değişkenlerin hem de medya rehberliği davranışlarının istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar oluşturduğunu göstermiştir. Genç, kadın ve daha düşük eğitim düzeyine sahip bakım verenlerin içerikleri daha olumlu değerlendirdiği, yaş ve eğitim düzeyi arttıkça daha eleştirel yaklaşım sergilendiği belirlenmiştir. 'Model olma' alt boyutunda 3 yaş grubu çocuğa bakım verenler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmiş, bu grup çocuk programı içeriklerini daha az model alınabilir bulmuştur. Ayrıca, çocuk programlarını izlerken çocuğa eşlik etmeyen fakat çocuklarına sıkça soru soran bakım verenler, içerikleri daha anlaşılır ve gerekli bulmuş, bu durum aktif bilişsel katılımın fiziksel katılım kadar etkili olabileceğini ortaya koymuştur. Çocuğun cinsiyeti ve bakım verenin çalışma durumu gibi değişkenlere göre içerik değerlendirmelerinde anlamlı fark bulunmamıştır.
  • Master Thesis
    Araç Direksiyon Dış Tirodundaki Arızaların Tespiti için Titreşim Analizine Bir İnceleme
    (2024) Alaraji, Yousif; Alp, Sina
    Bu tez, MSC Adams ve MATLAB simülasyonlarını kullanarak bir simüle edilmiş aracın direksiyon sistemindeki hata tespitini araştırmaktadır. Dış bağlantı çubuğundan gelen açısal ivme sinyalini analiz etmeye odaklanarak hataları belirlemek için önemlidir. Simülasyon yoluyla, araç sağlıklı sinyaller için bir temel olarak açısal ivme sinyalini kaydeder ve MATLAB kullanarak gerçek dünya hatalarını taklit etmek için dış bağlantı çubuğuna simüle edilmiş aşınma ekler. Sistemin dayanıklılığını değerlendirmek için sinyallere çeşitli tiplerde gürültü eklenir. Dalgalet dağılması ve kesikli dalgalet dönüşümü olmak üzere iki özellik çıkarma yöntemi etkinlikleri açısından değerlendirilir. Sınıflandırma, Destek Vektör Makineleri (SVM) ve Sinir Ağları (NN) kullanır ve sinyalleri normal veya hatalı olarak sınıflandırmayı ve hata ciddiyetini belirlemeyi amaçlar. Bulgular, dalgakıran dağılmasıyla Uzun Kısa Vadeli Hafıza (LSTM) Sinir Ağları'nın istikrarlı bir yaklaşım olduğunu öne sürmektedir. Temel Bileşen Analizi (PCA), Doğrusal Ayırıcı Analiz (LDA) ve Tekrarlanan Özellik Eleme (RFE) gibi teknikler, sınıflandırma doğruluğunu artırır. Bu araştırma, otomotiv sistemlerinde hata tespitini önemli ölçüde ilerletmekte olup, sinyal işleme, sınıflandırma algoritmaları, optimizasyon ve özellik seçimi konularında içgörüler sunmaktadır. Geliştirilen hata tespit sistemi, direksiyon sistemi güvenilirliğini ve güvenliğini potansiyel olarak artırarak gerçek dünya uygulaması vadetmektedir.
  • Master Thesis
    Swarm Zeka Tekniklerini Kullanarak Araç İnternetinde Etkin Yönlendirme
    (2024) Alshalook, Hassan Abdulkhaliq Kheder; Türeli, Didem Kıvanç
    Nesnelerin İnterneti'nin ortaya çıkışı, geleneksel araç özel ağlarının Araçların İnterneti'ne (IoV) geçişine yol açmıştır. IoV, giderek daha fazla şirket ve akademisyenin bu alana yatırım yapmasıyla önemli ekonomik ve bilimsel faydalar sunmaktadır. IoV, insanların, araçların, nesnelerin ve çevrenin akıllı entegrasyonuna odaklanan daha geniş bir ağdır ve büyük şehirlere veya hatta tüm ülkelere hizmet sağlar. Karar alma, etkin mobilite hizmetleri, iletişim ve veri toplama sağlamak için IoV teknolojileri gereklidir. Ancak, IoV rotalaması, karar alma, mobilite hizmetleri, iletişim, veri toplama, trafik yönlendirme, rota planlama, navigasyon, araç dinamikleri veya öngörülemeyen araç davranışı, trafik sıkışıklığı ve yol engelleri gibi zorluklar sunar. Yoldaki araç sayısı göz önüne alındığında, IoV'deki iletişim yükü önemli olacaktır. En kısa ve en verimli yolu en az gecikmeyle bulmak için araç özel ağlarında yol optimizasyonu esastır. Gecikmeyi azaltmak ve verimi artırmak için en uygun rota keşfedilmelidir. Seçilen yol, paket teslimat oranı, mesafeler, tıkanıklık, bağlantı olasılığı, maliyet, iletim gecikmesi ve varyans gibi özellikleri karşılamalıdır. Bu hedeflere ulaşmak için bu tez, IoV boyunca dağıtılmış bir şekilde rotaları hesaplayan parçacık sürüsü optimizasyonuna dayalı yönlendirme algoritmasını inceler.
  • Master Thesis
    Prevalence of Traumatic Life Events Experienced by Children Between 36-72 Months and Analysis in Terms of Some Variables
    (2024) Yılmaz, Betül; Elibol, Fatma
    Bu araştırmanın amacı 36-72 aylar arasındaki çocukların yaşadığı travmatik yaşam olaylarının yaygınlığının belirlenmesi ve bunların bazı değişkenler açısından incelenmesidir. Araştırmanın örneklemini İstanbul'da yaşayan 36-72 aylar arasındaki çocuğa sahip 198 ebeveyn oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen 'Sosyodemografik Bilgi Formu' ve Zengin Akkuş ve ark., (2021) tarafından Türkçe'ye çeviri ve uyarlaması yapılan 'Çocuk ve Ergen Travma Taraması' (ÇETT 3-6 Years) ölçme araçları kullanılmıştır. Veriler, 'Google Anketler' aracılığıyla toplanmıştır. Ölçme araçları katılımcılara verilmeden 'Bilgilendirilmiş Onam Formu' ile gerekli bilgiler taraflarına sağlanmıştır. Toplanan veriler 'SPSS' paket programı ile analiz edilmiş olup ailenin ve çocuğun travma geçmişi, çocukların yaşadığı stresli ve korkutucu olaylar ve çocukların travmalarının düzeyini belirlemek için betimsel istatistikler kullanılmıştır. Düzeyi belirlemek için ise X̄/K için 0-1.66 'düşük', 1.67-3.33 'orta' ve 3.34-5 'yüksek' ölçütleri dikkate alınmıştır. 36-72 aylık dönemdeki çocukların yaşadıkları travmatik olaylar ile cinsiyetler arasındaki farkı belirlemek için bağımsız örneklemler için t testi gerçekleştirilirken, ailenin geliri ve ebeveynin eğitim düzeyi arasında fark olup olmadığını ortaya koymak için bağımsız örneklemler için tek yönlü varyans analizi gerçekleştirilmiştir. Ebeveynleri ile olan ilişkileri, ebeveynin nörolojik/psikolojik tanısı olup olmaması, 6 Şubat depremine doğrudan ya da dolaylı maruz kalıp kalmama ve göç yaşayıp yaşamama arasında fark olup olmadığını belirlemek için ise non-parametrik testlerden Mann-Whitney U testi gerçekleştirilmiştir. 36-72 aylık dönemdeki çocukların yaşadıkları travmatik yaşam olayları ile cinsiyetler, ailenin gelir düzeyi, deprem ve göç arasında anlamlı farklılık görülmezken, ebeveyn tutumları, ebeveyn eğitim düzeyleri ve nörolojik/psikolojik tanı alıp almama durumu için anlamlı fark bulunmuştur. 36-72 aylar arasındaki çocuklar, gelişim açısından kritik bir süreçte olduğu için ebeveynlerin bu konudaki farkındalıklarının geliştirilmesi önem arz etmektedir.
  • Master Thesis
    Exploring the Self-Esteem and Self-Confidence Levels of Athletes Engaged in Pole Sports in Turkey
    (2025) Damat, Özge; Orta, Lale
    Çalışma Türkiye'deki tüm pole sporcularının öz güven ve benlik saygısı düzeylerinin incelenmesini hedeflemiştir. Bu amaçla araştırmacı tarafından hazırlanan Katılımcı Onam ve Kişisel Bilgi Formu, Rosenberg tarafından oluşturulmuş Benlik Saygısı Ölçeği ve Ahmet Akın tarafından oluşturulmuş Öz Güven Ölçeği, Türkiye'deki ulaşılabilen tüm pole sporcularına online olarak uygulanmıştır. Yapılan web araştırması sonucu tüm spor okullarının, ulaşılabilen tüm sporcularına ulaşıldığı varsayılmıştır. Elde edilen veriler, SPSS programı ile incelenmiş ve veri toplanan 126 sporcunun 122'sinin öz güven düzeyi, ölçekte belirtilen sınırın üzerinde yani yüksek düzeyde bulunmuştur. 4'ünün ise öz güven düzeyi ölçekte belirtilen sınırın altında yani düşük düzeyde bulunduğu görülmüştür. Bu 4 sporcunun da kişisel bilgi formuna bakıldığında pole spor yapma süresinin, en kısa işaretlenebilecek seçenek olan 1-4 yıl olarak işaretledikleri verisine ulaşılmış ve bu durum da katılımcıların pole spora yeni başlamış olabileceklerini düşündürmüştür. 126 sporcunun 126'sının da Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği'nin Benlik Saygısı alt boyutunun ölçekte belirtilen sınırda veya üzerinde bulunmuştur ve tüm katılımcıların benlik saygısının orta düzeyde veya yüksek düzeyde olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Tüm bunların sonucunda pole spora katılım sağlayanların öz güven ve benlik saygısı seviyelerinin yüksek olduğu ve pole spor yapma süresi uzadıkça öz güven ve benlik saygısı seviyelerinin yükseldiği düşünülmektedir. Pole sporun benlik saygısı ve öz güven gelişimi için bir araç olarak kullanılabileceği düşünülmekte ve önerilmektedir.
  • Master Thesis
    Kardiyovasküler Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesi Hemşirelerinin Güvenli Kan ve Kan Ürünleri Transfüzyonu Öz Yeterlilik Düzeyleri ve Çevrimiçi Eğitimin Etkisinin İncelenmesi
    (2024) Songül, Ahmet; Bahar, Arzu
    Amaç: Araştırma, Kardiyovaskülercerrahi Yoğun Bakım Ünitesi hemşirelerinin güvenli kan ve kan ürünleri transfüzyonu öz yeterlilik düzeyleri ve çevrimiçi eğitiminin etkisinin incelenmesi amacıyla ön test-son test düzeninde yarı deneysel bir çalışma olarak yürütüldü. Yöntem: Araştırmanın örneklemini bir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde KVC Yoğun Bakım Ünitesi çalışan toplam 90 hemşire oluşturdu. Olasılıksız örnekleme ile seçilen hemşireler rastgele randomizasyon yöntemiyle uygulama (45) ve kontrol (45) grubuna ayrıldı. Araştırmanın uygulaması 15/05/2024-/15/07/2024 tarihlerinde gerçekleştirildi. Araştırmanın verileri, araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu ve Güvenli Kan ve Kan Transfüzyonu Çevrim İçi Eğitim İçeriği ile Hemşireler İçin Güvenli Kan ve Kan Ürünleri Transfüzyonu Öz Yeterlilik Ölçeği (GKKT-ÖYÖ )kullanılarak toplandı. Uygulama grubundaki hemşirelere 40 dakikalık online güvenli kan transfüzyon uygulamaları eğitimi verildi. Kontrol grubuna herhangi bir eğitim verilmedi. SPSS 22.0 paket programı ile yapıldı. İstatistiksel analizlerde p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, tek yönlü varyans analizi, bağımsız gruplar t testleri kullanıldı. Bulgular: Araştırmada, hemşirelerin GKKT-ÖYÖ toplam puan ortalaması alt boyut son testinden aldıkları puan ortalamalarının dağılımlarına bakıldığında uygulama grubundakilerin puan ortalamasının 215,22±10,17, kontrol grubunun ise 197,11±24,47 olduğu saptandı. Yapılan analiz sonucu tüm alt boyutlar açısında son testinden test puan ortalamaları açısından anlamlı fark olduğu ve uygulama grubunun kontrol grubuna göre daha yüksek puanlar aldığı belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç: Çalışma sonucunda online eğitim alan hemşirelerin puanlarının eğitim alamayan hemşire grubuna göre arttığı, online eğitimin etkin olduğu bulundu. Sonuç olarak hemşirelerin çalıştıkları kurumlarda güvenli kan tranfüzyonu uygulamalarında bilgi düzeyi ve tutumların geliştirilmesi için güncel içerikli eğitimlerin hazırlanarak, bu eğitimlerin belirli aralıklarla tekrarlanması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Kan transfüzyonu, öz yeterlilik, hemşire, online eğitim
  • Master Thesis
    A Comparative Analysis of the Effectiveness of Flashforward EMDR in Adults with Symptoms of Panic Disorder and Specific Phobiasa Comparati̇ve Analysis of the Effectiveness of Flashforward EMDR in Adults with Symptoms of Panic Disorder and Specific Phobias
    (2025) Beyhan, Elif Berfin; Bahayi, Kader
    Bu çalışmanın amacı, panik bozukluk ve özgül fobi belirtileri gösteren yetişkin bireylerde Flashforward EMDR (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) tedavisinin etkililiğini karşılaştırmalı olarak incelemektir. Panik bozukluk ve özgül fobiler, bireylerin günlük yaşamlarını olumsuz etkileyen ve işlevselliklerini önemli ölçüde sınırlayan yaygın anksiyete bozukluklarıdır. Bu bozuklukların tedavisinde yaygın olarak kullanılan EMDR terapisi, bireylerin travmatik anılarını işleyerek yeniden yapılandırmalarına ve anksiyete düzeylerini azaltmalarına odaklanmaktadır. Flashforward tekniği ise bireylerin kaygıya bağlı semptomlarını hafifletmede etkili bir yöntem olduğu düşünülmesi sebebi ile bireylerin gelecekteki felaket senaryoları üzerine çalışarak, geleceğe yönelik endişe ve korkularını azaltmasını hedeflemektedir. Araştırma, 18-30 yaş aralığında, DSM-V tanı kriterlerine göre panik bozukluk belirtileri gösteren 15 katılımcı ve özgül fobi belirtileri gösteren 15 katılımcı olmak üzere toplamda 30 birey üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kullanılan veri toplama araçları arasında Sosyodemografik Form, DSM-V Panik Bozukluk Ölçeği ve DSM-V Özgül Fobi Şiddet Ölçeği yer almıştır. Çalışma, ön test ve son test kontrol gruplu desen ile yarı deneysel bir yöntem kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara sekiz oturum boyunca Flashforward EMDR uygulanmış ve terapi öncesi ile sonrası arasındaki değişiklikler değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulguları, Flashforward EMDR'nin hem panik bozukluk hem de özgül fobi belirtileri üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Panik bozukluk belirtileri gösteren katılımcılar, terapi sonrası anksiyete düzeylerinde ve panik atak sıklıklarında belirgin bir azalma bildirmiştir. Özgül fobi belirtileri taşıyan bireylerde ise korkulan nesne ya da duruma karşı duyulan yoğun kaygı ve kaçınma semptomlarında kayda değer bir azalma diye gözlenmiştir. Ayrıca, her iki grupta da tedavi sonrasında işlevsellik düzeylerinin artış gösterdiği belirlenmiştir. Flashforward EMDR'nin, özellikle geleceğe yönelik felaket senaryolarının işlenmesinde etkili bir teknik olduğu ve katılımcıların korku ve kaygı düzeylerini azalttığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Bu araştırmanın bulguları, Flashforward EMDR'nin panik bozukluk ve özgül fobi tedavisinde etkili bir yöntem olduğunu ve geleneksel terapi yaklaşımlarına kıyasla kısa sürede semptomlarda anlamlı bir azalma sağladığını ortaya koymaktadır. Araştırmanın sonuçları, klinik uygulamalarda yeni yaklaşımların geliştirilmesine ve Flashforward EMDR'nin daha geniş bir popülasyonunda uygulanabilirliğine ışık tutmayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Panik Bozukluk, Özgül Fobi, EMDR, Flashforward EMDR, Anksiyete Bozuklukları
  • Master Thesis
    Mobil Düzensiz Oluşumlu Ağın (MANET) Ömrünü Uzatmak için Etkili Bir Yöntem
    (2025) Al-Hasham, Ali Noori Gatea; Türeli, Didem Kıvanç
    Kablosuz ağlar, kablolu ağlara popüler bir alternatif haline gelmiştir ve altyapıya bağımlı veya altyapıdan bağımsız olarak kategorize edilebilir. Altyapıya bağımlı ağlar, iletişim için merkezi bir baz istasyonu gerektirirken, mobil düzensiz oluşumlu ağlar (mobile ad hoc networks) olarak da bilinen altyapıdan bağımsız ağlar, bir baz istasyonu gerektirmez ve birbirleriyle yerelleştirilmiş bir şekilde iletişim kuran bir grup otonom düğümden oluşur. Mobil Özel Ağlar (MANET), Araç Özel Ağları (VANET), Kablosuz Sensör Ağları (WSN) ve Kablosuz Örgü Ağları (WMN), çok atlamalı kablosuz ağların örnekleridir. MANET'lerde kullanılan yönlendirme protokolleri, mevcut kaynakların sınırlı olması nedeniyle çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Enerji tasarrufu sağlamak ve Hizmet Kalitesi (QoS) parametrelerine ulaşmak için katmanlar arası optimizasyon gereklidir. Ağın topolojisi, düğümlerin iletim gücü ayarlanarak kontrol edilebilir; bu aynı zamanda paraziti azaltır ve verim ve ağ ömrü gibi ağ performans parametrelerini geliştirir. Ancak uçtan uca gecikmeyi azaltma ihtiyacı, enerji tüketimiyle çelişir ve ağ ömrünü uzatırken ele alınması gereken çelişkili bir sorun yaratır. Bu çalışmada, maliyet ölçütü olarak artık güç ve enerji drenaj oranını kullanarak hedefe giden en verimli yolu seçen MANET'ler için Ömür Boyu İyileştirme Yönlendirme Protokolünü (LER) öneriyoruz. LER protokolü, düğümün aşırı kullanımını en aza indirir ve ağ ömrünü uzatmak için yük dengeleme sağlar.
  • Master Thesis
    Examination of Parenting Role Self-Perceptions and Burnout Levels of Mothers with Children with Autism
    (2025) Doğru, Simge; Ünlüer, Esra
    Otizmli Çocuğa Sahip Annelerin Ebeveynlik Rolü Kendilik Algılar ı ve Tükenmişlik Düzeylerinin İncelenmesi Bu araştırmanı amacı otizmli çocuğa sahip annelerin tükenmişlik düzeylerini ve ebeveynlik rolü kendilik algılarının incelenmesidir. Araştırma İstanbul İli Kağıthane İlçesinde bulunan özel eğitim kurumlarında eğitim almakta olan Otizm tanılı çocuğa sahip 151 annenin katılımıyla gerçekleşmiştir. Araştırmada veriler; araştırmacının oluşturduğu Kişisel Bilgi Formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Ebeveyn Rolü Kendilik Algısı Ölçekleri kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre annelerin tükenmişlik ölçeği alt ve toplam puanlarının annelerin öğrenim durumu, çocuk sayısı, medeni durumu, çalışma durumu, tanı öncesi çalışma durumu; çocuğun cinsiyeti, doğum sırası ve gibi değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı analiz edilmiştir ve aralarında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ancak tükenmişlik ölçeği alt ve toplam puanlarının annenin ve çocuğun yaşı ve özel eğitim alma süresi arasında anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir. Annelerin ebeveynlik rolü ve kendilik algıları incelendiğinde annenin yaşı, öğrenim durumu, medeni durumu, çalışma durumu, tanı almadan önceki çalışma durumu, çocuğun yaşı, cinsiyeti ve özel eğitim alma süresi değişkenine bağlı olarak farklılaşma görülüp görülmediği incelenerek, aralarında anlamlı olarak bir farklılık olmadığı ancak çocuk sayısı ve doğum sırası arsında anlamlı fark olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Otizm, Tükenmişlik, Kendilik Algısı
  • Master Thesis
    The Impact of Phobic Stigmatization Against LGBTI+ Individualson Internalized Homophobia and Self-Sabotaging Behaviors
    (2025) Keskin, Alara Şevval; Mestçioğlu, Ayşe Özlem
    Bu çalışma, LGBTİ+ların deneyimlediği toplumsal ve fobik damgalanmanın, içselleştirilmiş homofobi ve kendini sabotaj davranışları üzerindeki etkisini incelemektedir. Tarih boyunca LGBTİ+lar, dini, hukuki ve toplumsal bazı gerekçelerle dışlanma, ayrımcılık ve türlü şiddetlere maruz bırakılmıştır. Bu durum, öznelerin kimlik gelişimleri ve psikolojik sağlıkları üzerinde ciddi olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Araştırmada, damgalanma deneyimlerinin kişilerin özbenlik algıları, özyeterlilik ve özsaygı durumları ile ilişkisi ele alınmış; bu süreçlerin içselleştirilmiş homofobi ve kendini sabotaj davranışlarına nasıl yol açtığı analiz edilmiştir. Çalışmada, kartopu örneklem yöntemi ile 18 yaşından büyük ve Türkçe bilen 395 LGBTİ+dan veri toplanmıştır. İçselleştirilmiş Homofobi Ölçeği, Kendini Sabotaj Ölçeği, Kendine Zarar Verme Değerlendirme Envanteri ve Demografik Bilgi Formu aracılığıyla, kişilerin deneyimleri ve bu deneyimlerin psikolojik çıktıları incelenmiştir. Elde edilen bulgular, damgalanmanın kendini sabotaj davranışlarına sebep olduğunu ve içselleştirilmiş homofobi ile kendini sabotaj davranışlarını arasında ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçları, LGBTİ+ların psikolojik sağlığına yönelik farkındalık yaratmayı, terapötik müdahaleler için sağlam ve kapsayıcı temeller oluşturmayı ve literatüre katkı sağlamayı hedeflemektedir. Özellikle damgalanma, içselleştirilmiş homofobi ve kendini sabotaj davranışları arasındaki ilişkiyi ve LGBTİ+ların farklı deneyimlerini ele alan çalışmaların sınırlılığı göz önüne alındığında, bu çalışma teorik ve pratik anlamda önemli bir boşluğu doldurmuştur.
  • Master Thesis
    Bağlantılı ve Otonom İşbirlikçi Konumlandırma
    (2025) Kaky, Kani Mudher Mohammed Ali; Bilgen, Semih
    Otonom araçların güvenli bir şekilde şehir ortamlarında seyir yapabilmeleri için kesin ve dayanıklı bir konumlandırma sistemi esastır. Mevcut yöntemler genel navigasyon uydu sistemlerine (GNSS) dayandığı zaman açık alanlarda etkili olsa da, çok katlı köprülerin alt katları, yüksek binalarla çevrili yollar ve metro gibi şehir kanyonlarında hassas konum belirleme zorlukları devam etmektedir. Bu çalışma, GNSS'den yoksun senaryolarda C-V2X kablosuz iletişimin otonom araç konumlandırmasını nasıl geliştirebileceğini araştırmaktadır. Özellikle, sadece C-V2X kanal durumu verilerini kullanarak şerit düzeyinde hassasiyet elde etmek için RSU destekli işbirlikçi bir konumlandırma alt yapısı olan CV2X-LOCA'yı öneriyoruz. CV2X LOCA, bilgi işleme modülü, çevre parametre düzeltme modülü, kaba konumlandırma modülü ve araç izdüşümü filtreleme modülünden oluşan dört ana bileşeni içermekte olup, dinamik C-V2X ağlarındaki zorluklara kolektif olarak yanıt vermektedir. Genel modelleme, CV2X-LOCA'nın gürültülü koşullarda, hızlı hareket eden araçlar ve seyrek RSU kapsamında dahi son teknoloji konumlandırma performansı elde ettiğini göstermektedir. Bulgular, ulaşım kurumlarının gelecekte maliyet etkin RSU dağıtımına ilişkin bilinçli kararlar almasına değerli içgörüler sunmaktadır.
  • Master Thesis
    Turkish Adaptation Study of Grief Response Scale and Examination of Its Psychometric Properties
    (2025) Akın, Sebile; Bahayi, Kader
    Bu araştırmanın amacı, Grief Response Scale (GRS) adlı ölçeğin Türkçe uyarlamasının yapılması ve psikometrik özelliklerinin incelenmesidir. Araştırma örneklemi 18-65 yaş arasında son 5 yılda sevdiği bir yakının kaybı ardından yas yaşamış yetişkin bireylerden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla Demografik Bilgi Formu, Beck Depresyon Envanteri, Grief Response Scale, Yas Tepkileri Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada 287 erkek 324 kadın olmak üzere toplam 611 kişilik bir örneklem değerlendirilmiştir. Verilerin analizi için SPSS 27.0 paket programı kullanılmış olup veri analizi amacıyla Doğrulayıcı Faktör Analizi, Pearson Korelasyon Analizi, Çoklu Regresyon Analizi, Bağımsız Örneklem T-Testi, Tek Yönlü Anova kullanılmıştır. Araştırmada GRS_Türkçe formunun psikometrik özellikleri değerlendirilmiştir. Dil eşitliğini değerlendirmek adına hesaplanan Cronbach Alpha değeri 0,866 olarak bulunmuş olup literatürde 0,80 üzerinde elde edilen puanlar yüksek güvenirlikte kabul edilmektedir. GRS_Türkçe formunun orijinal ölçek ile yapısal uyumunu değerlendirmek adına elde edilen CMIN/DF değeri 3.294 olarak bulunmuştur ve bu durum, modelin kabul edilebilir bir uyuma sahip olduğunu göstermektedir. Alt boyut maddelerine ilişkin faktör yüklerinin 0,30 üzerinde olması kabul edilebilir uyumda olduğunu göstermektedir. GRS_Türkçe formunun BDE'den elde edilen sonucu %55 oranda yordadığı belirlenmiştir. Çalışmada ayrıca GRS_Türkçe formunun alt boyutları ile BDE skorları arasındaki ilişki incelenmiş ve böylelikle depresyon ile ilişkili yas tepkileri saptanmıştır.
  • Master Thesis
    The Mediator Role of Psychological Resilience and the Level of Expressing Emotions in the Relationship Between Perfectionism and Somatization in Individuals Between 18-45 Years of Age
    (2025) İncirligöz, İrem; Sapancı, Ahmet
    Bu araştırmada, 18-45 yaş arası bireylerde mükemmeliyetçilik ile somatizasyon arasındaki ilişkide psikolojik sağlamlık ve duyguları ifade etme düzeyinin aracı rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada ankete dayalı ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi, kolayda örnekleme yöntemi ile saptanmış olup 18-45 yaş arası 593 kişiden oluşmaktadır. Katılımcıların 539'u (%90,9) kadınlardan, 54'ü (%9,1) ise erkeklerden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Sosyodemografik Bilgi Formu, Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği, Kısa Semptom Envanteri, Berkeley Duygu İfadesi Ölçeği ve Yetişkin Psikolojik Sağlamlık Ölçeği kullanılmıştır. Toplanan verilerin analizinde, Bağımsız Gruplar t Testi, Pearson Korelasyon Analizi, Boostrap Yöntemi ve hiyerarşik regresyon analizi yapılmıştır. Tüm analizler SPSS yazılımı ve PROCESS Makro kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, mükemmeliyetçilik ile somatizasyon arasında anlamlı pozitif ilişki, mükemmeliyetçilik ile dürtü gücü arasında anlamlı pozitif ilişki, psikolojik sağlamlık ile duyguları ifade etme düzeyi arasında anlamlı pozitif ilişki bulunurken, mükemmeliyetçilik ile psikolojik sağlamlık arasında anlamlı negatif ilişki, psikolojik sağlamlık ile somatizasyon arasında anlamlı negatif ilişki ve mükemmeliyetçilik ile gizleme arasında anlamlı negatif ilişki bulunmuştur. Mükemmeliyetçilik ile duyguları ifade etme düzeyi arasında, duyguları ifade etme ile somatizasyon arasında ve somatizasyon ile gizleme arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Aracı rol analizlerinde ise; mükemmeliyetçilik ile somatizasyon arasındaki ilişkide psikolojik sağlamlığın ve dürtü gücünün aracı rolü olduğu bulunmuştur, duyguları ifade etme düzeyinin ise kısmi aracı rolü olduğu bulunmuştur. Gizlemenin ise aracı rolü bulunamamıştır. Analizler sonucu elde edilen bulgular literatür çerçevesinde tartışılarak, gelecekteki çalışmalar için mevcut araştırma ışığında öneriler sunulmuştur.
  • Master Thesis
    Assessment of Quality of Life and Eating Behaviors in Overweight and Obese Individuals
    (2025) Işık, Hilal; Günal, Ahmet Murat
    Obezite, yeme davranışları, genetik ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Yeme davranışı, homeostatik ve hedonik süreçlerin birleşimiyle şekillenmektedir. Hedonik açlık, hazla iştahı artırarak obezite riskini yükseltmektedir. Bu durum, kontrolsüz yeme, duygusal yeme ve bilişsel kısıtlama gibi olumsuz yeme davranışlarını tetiklemektedir. Bu olumsuz davranışlar obeziteyi arttırırken, yeme farkındalığı (mindful eating) besin alımını kontrol ederek yaşam kalitesini değiştirmektedir. Bu araştırma, bu değişkenler arasındaki ilişkileri daha iyi anlamayı amaçlamaktadır. Bu araştırma, Şubat 2024-Kasım 2024 tarihleri arasında, İstanbul'da yaşayan 18-65 yaş arası, beden kütle indeksi 25 kg/m²'nin üzerinde olan 260 kadın (%64,7), 142 erkek (%35,3) olmak üzere 402 yetişkin birey ile çevrimiçi olarak gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların %52'si (209) fazla kilolu, %48'i (193) obezdir. Veriler, antropometrik ve sosyodemografik bilgiler ile Üç Faktörlü Yeme Ölçeği, Hedonistik Yeme Ölçeği, Obezlere Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği ve Yeme Farkındalığı Ölçekleri kullanılarak toplanmıştır. Yaşam kalitesi puanı ile beden kütle indeksi (BKİ) arasında orta düzeyde pozitif bir ilişki, yeme farkındalığı ölçek puanı ve BKİ arasında negatif korelasyon bulunmuştur. Örneklem grupları arasındaki fark incelendiğinde obeziteli bireylerin Kontrolsüz Yeme (62,14±25,01), Duygusal Yeme (60,48±30), Hedonistik Yeme Ölçeği (55,83±14,73) ve Obezlere Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği (49,49±26,25) ortalama puanları, fazla kilolu olanların Kontrolsüz Yeme (48,25±26,53), Duygusal Yeme (49,2±29,08), Hedonistik Yeme Ölçeği (48,76±15,48) ve Obezlere Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği (30,05±28,22) ortalama puanlarına göre istatistiksel olarak anlamlı bçiçimde yüksektir (p<0,05). Fazla kilolu olanların YFÖ-30 ortalama puanı (94,48±19,69) obeziteli bireylerin YFÖ-30 (80,1±19,87) ortalama puanına göre anlamlı biçimde yüksektir (p<0,05). Yaşam kalitesi, yeme davranışları ve hedonik yeme ile pozitif yönlü orta düzeyde korelasyon vardır (p<0,05). Yaşam kalitesi ve yeme farkındalığı arasında negatif yönde yüksek düzeyde korelasyon vardır (p<0,05). Regresyon analizi bulguları, kontrolsüz yeme (ß = ,33 p < 0,01) ile duygusal yemenin (ß = ,34 p < 0,01), yaşam kalitesinin anlamlı birer yordayıcısı olduklarını göstermektedir (F(3, 398) = 100,71, p < 0,01). Hedonik yemek yeme (ß = ,33, p < 0,01), yaşam kalitesinin anlamlı yordayıcısıdır (F(4, 397) = 35,86, p < 0,01). Düşünmeden yeme (ß = -,35, p < 0,01), duygusal yeme (ß = -,16, p < 0,01) , yeme kontrolü (ß = -,14, p < 0,05) ve enterferans (ß = -,12, p < 0,01) yaşam kalitesinin anlamlı yordayıcısıdır (F(11, 390) = 26,91, p < 0,01). Regresyon analizini göre yeme davranışı, hedonik yeme ve yeme farkındalığı yaşam kalitesinin açıklanmasında önemli katkısının olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak, fazla kilolu ve obez bireylerde kontrolsüz yeme, duygusal yeme ve bilişsel kısıtlamadaki artış, hedonistik yeme davranışını artırmakta ve bu durum yeme farkındalığını olumsuz etkilemektedir. Hedonistik yeme düzeyindeki artış, yaşam kalitesinde düşüşe yol açarken özellikle kontrolsüz ve duygusal yeme yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yeme farkındalığının artışı düşünmeden yeme, duygusal yeme ve enterferansa olan farkındalığın artması, yeme kontrolü, farkındalık ve bilinçli beslenmeyi yükselterek yaşam kalitesini olumlu yönde etkilemektedir. Çalışmanın bulgularına göre, yeme farkındalığının artırılması, olumsuz yeme davranışlarını azaltarak yaşam kalitesini iyileştirebilir. Bu doğrultuda, bireylerin yeme farkındalıklarını geliştirmek için çeşitli eğitim ve destek programları önerilmektedir.
  • Master Thesis
    The Mediating Role of Self-Compassion in the Relationship Between Childhood Psychological Traumas and Attitudes Towards Crime
    (2025) Demirci, Rugeyye İlknur Sevindik; Sapancı, Ahmet
    Bu araştırmanın amacı, çocukluk çağı ruhsal travmaları ile suça yönelik tutumlar arasındaki ilişkide öz şefkatin aracı rolünü incelemektir. Çalışmada, araştırma yöntemi olarak nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcıları, uygun örnekleme yöntemiyle belirlenen ve yaşları 18 ile 62 arasında değişen toplam 399 kişiden oluşmaktadır. Katılımcıların 275'i kadın (%68,9), 124'ü ise erkektir (%31,1). Araştırmanın verilerini toplamak amacıyla Bilgilendirilmiş Onam Formu, Demografik Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği, Öz Anlayış Ölçeği ve Suça Yönelik Tutumlar ve İlişkiler Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen puanların demografik değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek için Bağımsız Gruplar t Testi (ikili gruplar için), değişkenler arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla Pearson Korelasyon Analizi, aracılık etkisini test etmek için ise Process Macro Analizi uygulanmıştır. Analizlerde Bootstrap yöntemi ile 5000 yeniden örnekleme seçeneği kullanılmıştır. Analizler sonucunda, cinsiyet değişkenine göre çocukluk çağı travmaları, suça yönelik tutumlar ve öz şefkat arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Medeni durum değişkenine göre çocukluk çağı ruhsal travmaları ve suça yönelik tutum puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken, öz şefkat puanlarında medeni durum grupları arasında anlamlı bir farklılık gözlemlenmiştir. Değişkenler arasındaki ilişkilere yönelik bulgular incelendiğinde, çocukluk çağı ruhsal travmaları ile suça yönelik tutumlar arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu, çocukluk çağı ruhsal travmaları ile öz şefkat arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki bulunduğu ve suça yönelik tutumlar ile öz şefkat arasında anlamlı düzeyde negatif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, çocukluk çağı ruhsal travmalarının suça yönelik tutumlarla ilişkili olduğu ve bu ilişkide öz şefkatin kısmi aracılık rolü oynadığı belirlenmiştir. Araştırma sonuçları, ilgili literatür çerçevesinde tartışılmış ve alan uzmanları ile gelecekteki çalışmalara yönelik öneriler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Çocukluk çağı ruhsal travmaları, suça yönelik tutumlar, öz şefkat.
  • Master Thesis
    The Influence of the Diaspora on Dersim (Tunceli) Music: The Case of Mikail Aslan
    (2025) Bozkurt, Olcay; Özdemir, Erhan
    Bu tez çalışması, Dersim müziğinin diaspora bağlamında geçirdiği kültürel, estetik ve kimliksel dönüşümleri Mikail Aslan'ın sanat pratiği üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır. Tez kapsamında şu temel sorulara yanıt aranmıştır: Diaspora deneyimi Dersim müziğinin yapısal ve tematik unsurlarını nasıl etkilemiştir? Mikail Aslan'ın müzikal üretiminde diasporik ögeler hangi düzlemlerde görünür hale gelmiştir? Çalışmada, nitel araştırma yöntemleri temel alınmış; literatür taraması, etnografik gözlem ve yapılandırılmış söyleşilerden elde edilen veriler etnomüzikolojik bir perspektifle değerlendirilmiştir. Dersim'in tarihsel olarak maruz kaldığı zorunlu göç, kültürel asimilasyon ve kimlik baskılarının müziğe yansıma biçimleri, diaspora kavramının kavramsal çerçevesi ile birlikte tartışılmıştır. Bu doğrultuda, Mikail Aslan'ın Almanya'daki sanat hayatı boyunca ortaya koyduğu müzikal üretimler hem yerel hafızanın taşıyıcısı hem de çokkültürlü etkileşimlerin ürünü olarak değerlendirilmiştir. Tezde ulaşılan bulgular, diaspora deneyiminin sadece bir kopuş değil; aynı zamanda kültürel belleğin yeniden inşasına olanak sağlayan yaratıcı bir alan olduğunu göstermektedir. Aslan'ın müziğinde çok dilli repertuvar kullanımı (Zazaca, Türkçe, Kürtçe, Ermenice), geleneksel halk ezgilerinin modern orkestrasyonlarla harmanlanması, sözlü kültürle dijital kayıt tekniklerinin buluşturulması ve müziğin bir kimlik inşası aracı olarak konumlandırılması dikkat çekmektedir. Sanatçının hem bireysel hem kolektif düzlemde kimliksel bir dönüşümü mümkün kıldığı, diaspora hafızasını canlı tutan bir müzikal anlatı geliştirdiği saptanmıştır. Bu yönüyle çalışma, diaspora-müzik ilişkisine dair literatüre katkı sağlamayı hedeflemekte; aynı zamanda Dersim müziği gibi yerel kültürel ifadelerin, küresel bağlamlarda nasıl evrildiğini anlamaya yönelik önemli bir örnek sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Diaspora, Göç, Dersim, Dersim Müziği, Mikail Aslan
  • Master Thesis
    Examination of the Impact of Alienation Levels and Coping Mechanisms on Problematic Social Media Use
    (2025) Özdemir, Janset; Soygür, Arif Haldun
    Bu araştırmanın amacı, yabancılaşma düzeyleri ve başa çıkma mekanizmalarının problemli sosyal medya kullanımı üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Çalışmanın amacı doğrultusunda 425 katılımcı araştırmaya dahil edilmiştir. Katılımcılara sırasıyla araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik form; Sosyal Medya Bağımlılık Ölçeği, Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği ve Yabancılaşma ölçekleri uygulanmıştır. Veriler Google Forms adlı çevrimiçi platform üzerinden toplanmıştır ve veri analizleri ise SPSS 27.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Analizlerin sonucunda dağılımın normal olduğu gözlenmiş ve parametrik testlerin kullanılması uygun görülmüştür. Çalışmada problemli sosyal medya kullanımı, başa çıkma mekanizmaları ve yabancılaşma değişkenleri arasında anlamlı ilişkiler gözlenmiştir. Başa çıkma mekanizmaları problemli sosyal medya kullanımı üzerinde yordayıcı bir etkiye sahipken, yabancılaşmanın anlamlı düzeyde bir yordayıcı etkisi tespit edilememiştir. Ancak problemli sosyal medya kullanımı ve yabancılaşma alt boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Ek olarak sosyal medyada geçirilen süre ile problemli sosyal medya kullanımı ve maladaptif başa çıkma mekanizmalarının ilişkisine bakılmış, değişkenler arasında pozitif yönlü ve anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Araştırma değişkenleri ile sosyodemografik verilerin karşılaştırılmasında anlamlı ve önemli birçok farklılık görülmüştür. Araştırma kapsamında elde edilen bulgular kuramsal ve kavramsal çerçevede tartışılmıştır. Araştırmanın sonunda klinisyenlere, devlet kurumlarına ve araştırmacılara çeşitli önerilerde bulunulmuştur.