Master Thesis / Master Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/2606
Browse
Browsing Master Thesis / Master Tezleri by Author "Arslantürk, Pınar"
Now showing 1 - 20 of 43
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 18-40 yaş arasındaki kişilerde duygusal yeme ile problem çözme becerileri ve yaşam doyumu ilişkisi(2021) Gerçek, Nisa; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyYapılan araştırmanın amacı, 18-40 yaş arasındaki bireylerin duygusal yemeleri ile problem çözme becerileri ve yaşam doyumu arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Buna ek olarak, duygusal yeme, problem çözme becerileri ve yaşam doyumunun çeşitli sosyo-demografik özelliklere göre farklılaşması da incelenmiştir. Çalışmanın örneklemini 18-40 yaş aralığındaki 277 kadın ve 125 erkek oluşturmaktadır. Araştırma ilişkisel tarama modeliyle gerçekleştirilmiştir. verilerin toplanması amacıyla, araştırmacı tarafından geliştirilen 'Demografik Bilgi Formu', duygusal yemeyi ölçmek için Garaulet ve arkadaşları (2012) tarafından geliştirilen, sonrasında Arslantaş ve arkadaşları (2019) tarafından Türkçeye uyarlanan 'Duygusal Yeme Ölçeği'; problem çözme becerilerini ölçmek için Heppner ve Petersen (1982) tarafından geliştirilen, Şahin ve Taylan (1990), Şahin ve Heppner (1993) tarafından Türkçeye uyarlama çalışmaları gerçekleştirilmiş 'Problem Çözme Envanteri' ve Diener ve arkadaşları (1985) tarafından geliştirilen, Türkçeye uyarlama çalışmaları Bekmezci ve Mert (2013), Dağlı ve Baysal (2016) gibi araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen 'Yaşam Doyumu Ölçeği' yaşam doyumunu ölçek için kullanılmıştır. Verilen toplanması 'Google Anketler' uygulaması ile gerçekleştirilmiştir. Ölçekler katılımcılara verilmeden önce çalışma ile ilgili bilgiler 'Bilgilendirilmiş Onam Formu' ile anlatılmış ve gönüllülük esasıyla katılımcıların onaylamasının ardından ölçeklere ulaşmaları sağlanmıştır. Elde edilen veriler 'SPSS' programı ile analiz edilmiş olup, anlamlılık değeri 0,05 ve 0,01 olarak alınmıştır. Bulgular araştırmanın amacına uygun olarak tablolar halinde bulgular kısmında yer almaktadır. Duygusal yeme ile problem çözme becerileri ve yaşam doyumu açısından 18-40 yaş aralığındaki kişilerin cinsiyet, eğitim durumu, psikolojik destek almış olmak, psikiyatrik rahatsızlıklar, kilo almaktan korkmak, diyet programları uygulama ve iştah düzeyleri bakımından farklılıklar gösterdikleri tespit edilmiştir. Duygusal yeme toplam puanları ve yaşam doyumu arasında negatif yönlü ve anlamlı (r= -1,31; p<0,01) düzeyde ilişkili olduğu saptanmıştır. Ayrıca, duygusal yeme toplam puanları ile PÇE toplam puanları da negatif yönlü ve anlamlı (r= -2,66; p<0,05) ilişkili bulunmuştur. Bu bulgular ışığında duygusal yeme davranışı problem çözme becerileri ve yaşam doyumu ile anlamlı şekilde yordanmaktadır. Bu bulguların önemi önceki araştırmalarla karşılaştırılarak değerlendirilmiş, gelecek araştırmalara da ışık tutacak nitelikte olduğu düşünülerek bazı önerilerde bulunulmuştur.Master Thesis 18-45 yaş arası kadınlarda algılanan ebeveynlik biçimi ve öz-şefkatin yeme tutumu üzerindeki etkisinin incelenmesi(2021) Oskay, Mübeccel; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyAraştırmanın amacı, 18-45 yaş arası kadınlarda algılanan ebeveynlik biçimi ve öz-şefkatin yeme tutumu üzerindeki etkisini incelemektir. Ek olarak, araştırmada yeme tutumu değişkeninin belirli sosyodemografik değişkenler ile ilişkisi de araştırılmıştır. Araştırmanın örneklemini Türkiye'de yaşayan 18-45 yaş aralığında bulunan 384 kadın birey oluşturmuştur. Araştırmaya ilişkin veri toplama araçlarında; araştırmacı tarafından hazırlanmış olan ve içeriğinde katılımcıların kişisel bilgilerine ulaşmayı sağlayan soruların yer aldığı 'Sosyodemografik Bilgi Formu', yeme davranış ve tutumlarını değerlendirmek için 'Yeme Tutum Testi', anne ve babalarının ebeveynlik biçimlerine yönelik algılamalarını belirlemek için 'Young Ebeveynlik Ölçeği' ve öz-şefkat düzeylerini ölçmek için 'Öz-duyarlık Ölçeği' yer almaktadır. Çalışmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi IBM SPSS 25.0 (Statistical Package for the Social Sciences) paket programı aracılığıyla yapılmıştır. Araştırma içerisinde kullanılan ölçeklerin normal dağılım göstermemesinden kaynaklı olarak, nonparametrik testlerden Spearman korelasyon analizi, Kruskal Wallis H, Mann-Whitney U testleri ve Lineer Regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre; yeme tutumu ile anne ve babaya ilişkin algılanan ebeveynlik biçimi arasında anlamlı pozitif bir ilişki bulunmuştur. Yeme tutumu ile anneye ilişkin algılanan aşırı koruyucu/evhamlı, kötümser/endişeli ve değişime kapalı/duygularını bastıran ebeveynlik biçimi arasında pozitif yönlü istatistikçe anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Yeme tutumu ile babaya ilişkin algılanan aşırı koruyucu/evhamlı, sömürücü/istismar edici, aşırı izin verici/sınırsız ve cezalandırıcı ebeveynlik biçimi arasında pozitif yönlü istatistikçe anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Yeme tutumu ile öz-şefkat arasında anlamlı negatif bir ilişki saptanmıştır. Yeme tutumu ile öz-şefkat alt boyutlarından öz-sevecenlik ve paylaşımların bilincinde olma arasında negatif; öz-yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme arasında pozitif yönlü istatistikçe anlamlı ilişki saptanmıştır. Anne ve babaya ilişkin algılanan ebeveynlik biçimi ile öz-şefkat arasında anlamlı negatif bir ilişki bulunmuştur. Anne ve babaya ilişkin algılanan ebeveynlik biçimi ile öz-şefkat alt boyutlarından öz-sevecenlik, paylaşımların bilincinde olma, bilinçlilik arasında negatif; öz-yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme arasında anlamlı pozitif yönlü bir ilişki saptanmıştır. Anneye ilişkin algılanan sömürücü/istismar edici, koşullu/başarı odaklı, aşırı izin verici/sınırsız ebeveynlik biçimi ve öz-şefkat değişkenlerinin yeme tutumu değişkenini istatistikçe anlamlı bir düzeyde yordadığı ve yeme tutumu değişkenine ait toplam varyansın yaklaşık olarak %11'inin bu değişkenler tarafından açıklandığı saptanmıştır. Babaya ilişkin algılanan sömürücü/istismar edici, aşırı izin verici/sınırsız ebeveynlik biçimi ve öz-şefkat değişkenlerinin yeme tutumu değişkenini istatistikçe anlamlı bir düzeyde yordadığı ve yeme tutumu değişkenine ait toplam varyansın yaklaşık olarak %9'unun, bu değişkenler tarafından açıklandığı saptanmıştır.Master Thesis Algılanan anne ve baba tutumunun bağlanma stilleri, öz-şefkat ve benlik saygısı üzerine etkisi(2020) Temiz, Özge; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırma yetişkinlerde algılanan anne ve baba tutumunun iki boyut üzerinden, bağlanma stilleri, benlik saygısı ve öz-şefkat üzerine etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya 18-60 yaş arası 400 birey katılmıştır. Katılımcılara sırasıyla Onam Formu, Sosyo-demografik Bilgi Formu, Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II, Öz-Şefkat Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği verilmiştir. Araştırmada algılanan anne ve baba tutumu anne için ayrı, baba için ayrı ölçülmüştür. Algılanan anne ve baba tutumu kabul/ilgi ve denetim/kontrol olmak üzere iki boyutta değerlendirilmiştir. Bağlanma stilleri ise kaygılı ve kaçınmacı olarak iki boyutta değerlendirilmiştir. Yapılan regresyon analizi sonuçlarına göre yalnızca babanın algılanan tutumunun kabul/ilgi boyutu kaçınmacı bağlanma stilini anlamlı ve negatif yönde etkilemektedir. Babanın algılanan tutumunun kabul/ilgi boyutu kaygılı bağlanma stilini anlamlı ve negatif yönde, annenin algılanan tutumunun kabul/ilgi boyutu ise kaygılı bağlanma stilini pozitif yönde etkilemektedir. Algılanan anne ve baba tutumu öz-şefkati ne derece etkilediğini tespit etmek amacıyla yapılan regresyon analizi sonuçlarına göre babanın algılanan tutumunun kabul/ilgi boyutu öz-şefkati anlamlı ve pozitif yönde, babanın algılanan tutumunun denetim/kontrol boyutu ise öz-şefkati anlamlı ve negatif yönde etkilemektedir. Benlik saygısının ise yalnızca babadan algılanan tutumun kabul/ilgi boyutu ile anlamlı ve pozitif yönde etkisi görülmektedir.Master Thesis Anne temsilleri ve beden tasarımları perspektifinden açıklanamayan infertiliteye bakmak: Bir vaka çalışması(2023) Derbaz, Gamze Uzunorman; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırmada fizyolojik olarak herhangi bozukluk saptanmamasına rağmen çocuk sahibi olamayan ve açıklanamayan infertilite tanısı alan bir kadın vakanın psişik yapılanması ve dinamikleri, annelik arzuları ve annelik temsili – beden tasarımları ilişkisinin anne olma sürecindeki rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma kapsamındaki yapılan çalışma, açıklanamayan infertilite tanısı almış gönüllü bir kadın katılımcıyla İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Tüp Bebek ve Üreme Sağlığı Merkezi'nde yapılmıştır. Çalışmada katılımcıyla yarı yapılandırılmış bir psikanalitik ön görüşme yapılmış, ardından projektif testler olan Rorschach Testi ve Tematik Algı Testi uygulanmıştır. Çalışmada elde edilen veriler değerlendirilirken Rorschach Testi ve Tematik Algı Testi'nin verilerinin kodlama ve içerik analizleri Fransız Okulu'na göre yapılmış ve bu bulgular ön görüşme verileriyle birlikte tartışılmıştır. Araştırmanın sonunda elde edilen annelik temsillerine ilişkin bulgular çalışma kapsamında kurulan hipotezleri destekler nitelikte olup; kapsayıcı olmayan annelik temsillerinin, anneliğe ilişkin ikircikli duygulanımların var olduğu görülmüştür. Kendilik ve annelik beden tasarımlarının bütünlüğüne ilişkin bulgular ise; beden tasarımlarının bütünlüğünün bozulmasına ilişkin hipotezleri kısmen doğrulamıştır. Tasarımların bütünlüğünün tam anlamıyla bozulmadığı ancak anne imagosu ve ebeveyn ilişkilerinin, nesne ilişkilerinin ve ayrılık temasının yansıtıldığı kartlarda çıkan çatışmalı duygulanımlar ile birlikte beden tasarımların sınırlarının korunmasındaki güçlükler yaşandığı ve beden bütünlüğünün korunamadığı sonucuna ulaşılmıştır.Master Thesis Bağlanma stilleri ile evlilik uyumu ve problem çözme becerisi arasındaki yordayıcı ilişkisinin incelenmesi(2022) Özmet, Seray; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu çalışmanın amacı; bağlanma stilleri ile evlilik uyumu ve problem çözme becerisi arasındaki yordayıcı ilişkinin incelenmesidir. Bu araştırmaya Kocaeli ili sınırları içinde yaşayan 18-65 yaş arasındaki evli bireyler arasında rastgele seçilen kişiler katılmıştır. Bu çalışma katılımcıların bağlanma stillerinin, evlilikte uyumu ve problem çözme becerisinin yordamasını test etmek amacıyla nicel araştırmalardan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmaya katılım gösteren katılımcılara sosyo-demografik özelliklerine ve evlilik yaşamlarına ilişkin bilgileri elde etmek amacıyla 'Kişisel Bilgi Formu' algılanan evlilik uyumunu ölçmek amacıyla 'Evlilikte Uyum Ölçeği', evliliklerindeki problemleri çözmek için 'Evlilı̇kte Problem Çözme Becerı̇lerı̇ Ölçeği (EPÇBÖ)' ve bağlanma stillerini ölçmek için de 'Erişkin Bağlanma Biçimi Ölçeği (EBBÖ)' uygulanmıştır. Araştırmadaki verilerin toparlanması için, elde edilmiş olan veriler ile ilgili istatiki analizler yapılmıştır. Analizler SPSS 25 programıyla yapılmış olup bağlanma stilleri ile evlilik uyumu ve evlilikte problem çözme becerisi arasındaki yordayıcı ilişkinin sınanması amacıyla araştırma yapılmış, pozitif yönlü doğrusal bir ilişkinin olduğu görülmüştür.Master Thesis Bağlanma stilleri ve algılanan sosyal destek ile psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkinin incelenmesi(2020) Kurt, Gamze; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırma, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde çalışmakta olan meslek elemanlarının psikolojik dayanıklılık düzeyleri ile bağlanma stilleri ve algılanan sosyal destek düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesini amaçlamıştır. Söz konusu araştırma için çalışma evrenini Kocaeli Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve İl Müdürlüğü'ne bağlı kuruluşlarda çalışmakta olan 148 meslek elemanı (psikolog, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, sosyolog, öğretmen, çocuk gelişim uzmanı) ve Sosyal Hizmet Merkezlerini Güçlendirme ve Destekleme Projeleri kapsamında çalışmakta olan proje personeli (çocuk eğitici, tercüman ve hizmet aracısı) oluşturmaktadır. Örneklem grubunu ise araştırmayı katılmayı kabul eden 79 meslek elemanı ve proje personeli oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Kişisel Bilgi Formu, Yakın ilişkilerde Yaşantılar Envanteri-II, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ve Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizi SPSS 23.00 programı kullanılarak yapılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen genel bulgulara göre, katılımcıların psikolojik dayanıklılık düzeyleri demografik değişkenlere (cinsiyet, yaş, hizmet süresi, meslek grubu ve eğitim düzeyi) göre farklılık göstermemektedir. Kaygılı bağlanma stili ile psikolojik dayanıklılık arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Algılanan sosyal destek ile psikolojik dayanıklılık toplam puanları arasında herhangi bir ilişki bulunmamakla birlikte algılanan sosyal desteğin aile ve özel bir insan alt boyutu ile psikolojik dayanıklılık arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular ilgili literatür kapsamında tartışılmıştır.Master Thesis Bedensel belirti bozukluğunda algılanan ebeveyn tutumları ve savunma düzeneklerinin incelenmesi(2020) Bilgin, Seda; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırmada bedensel belirti bozukluğu (BBB) ile algılanan ebeveyn tutumları ve savunma düzenekleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Aynı zamanda korelasyon analizi sonucu elde edilen değerlere dayanarak, algılanan ebeveyn tutumları ile BBB arasında bulunan ilişkide savunma düzeneklerinin aracılık rolü incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi İstanbul'da yaşayan, 18-65 yaş arasında; BBB olan 34 kadın hasta ve BBB olmayan 34 sağlıklı kadın olmak üzere toplam 68 katılımcıdan oluşmaktadır. Katılımcılara Kişisel Bilgi Formu, Kısaltılmış Algılanan Ebeveyn Tutumları Ölçeği (KAET-Ç), Savunma Biçimleri Testi (SBT-40) ve Kısa Semptom Enventeri uygulanmıştır. Verilerin analizi SPSS programı ile yapılmıştır. Lojistik regresyon analizinden elde edilen sonuçlara göre; anneden algılanan aşırı koruyuculuk ve olgun olmayan (immatür) savunma düzenekleri BBB'yi pozitif yönde, anneden algılanan duygusal sıcaklık ise BBB'yi negatif yönde yordamaktadır. Anneden algılanan aşırı koruyuculuk arttıkça, immatür savunma düzenekleri kullanımı arttıkça ve anneden algılanan duygusal sıcaklık azaldıkça BBB riski artmaktadır. Annenin algılanan aşırı koruyuculuğı matür savunma biçimini negatif yönde, duygusal sıcaklığı ise pozitif yönde anlamlı şekilde yordamaktadır. Annenin ve babanın algılanan aşırı koruyuculuğu ise immatür savunma biçimini pozitif yönde anlamlı şekilde yordamaktadır. Annenin aşırı koruyuculuğu arttıkça matür savunma biçimi azalmakta, annenin algılanan duygusal sıcaklığı arttıkça matür savunma biçimi artmaktadır. Annenin ve babanın algılanan aşırı koruyuculuğu arttıkça ise immatür savunma biçimi artmaktadır. Bağımsız örneklem t- testi sonuçlarına göre; BBB olan bireylerin ebeveynlerinden algıladıkları aşırı koruyuculuk ve reddedicilik sağlıklı gruba göre daha yüksek, duygusal sıcaklık ise sağlıklı gruba göre daha düşüktür. BBB olan bireyler olgun olmayan (immatür) savunma düzeneklerini sağlıklı gruba göre daha çok kullanmaktadır. Araştırmanın son bölümünde yer alan aracı değişken analizi sonucuna göre ise; babadan algılanan aşırı koruyuculuk ve reddedicilik ile BBB arasındaki ilişkide immatür savunma düzeneklerinin aracılık etkisi bulunmaktadır.Master Thesis Bireylerin bağlanma stillerinin kullanılan savunma mekanizmaları ve sosyodemografik değişkenler ile ilişkilerinin incelenmesi(2019) Gençoğlu, Çağdaş Hazal; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırma, bireylerin bağlanma stillerinin kullanılan savunma mekanizmaları ve sosyodemografik değişkenlerle ilişkilerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Araştırmanın örneklemini, Türkiye'nin İstanbul ilinde yaşayan, en az okur-yazar olan ve 18-64 yaş aralığındaki 271 kadın (%73,0) ve 100 erkek (%27,0) olmak üzere toplam 371 birey oluşturmuştur. Katılımcılara veri toplamak amacıyla sırasıyla Sosyodemografik Veri Formu, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II (YİYE-II) ve Savunma Biçimleri Testi (SBT) uygulanmıştır. Verilerin analizi için; SPSS (Statistical Package Program for Social Science) for Windows 21.0 programından faydalanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında; nevrotik ve immatür savunma mekanizmalarını daha çok kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin kullandığı ve matür savunma mekanizmalarını ise daha çok güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin kullandığı ortaya çıkmıştır. Kaçınmacı bağlanma stilinin matür savunma mekanizmalarını negatif yönde yordadığı, kaygılı bağlanma stilinin nevrotik ve immatür savunma mekanizmalarını pozitif yönde anlamlı yordadığı belirlenmiştir. Diğer yandan, sosyodemografik değişkenlerden eğitim durumu değişkeninin ise immatür savunma mekanizmalarını negatif yönde anlamlı yordadığı belirlenmiştir. Bu sonuca göre, kaçınmacı bağlanma stili arttıkça matür savunma mekanizmalarının azaldığı, kaygılı bağlanma stilinin arttıkça nevrotik ve immatür savunma mekanizmalarının arttığı ve son olarak eğitim durumunun arttıkça immatür savunma mekanizmalarının azaldığı sonucuna ulaşılmıştır.Master Thesis Çalışan ve çalışmayan kadınlarda toplumsal cinsiyet ve meslek algısı ilişkisi(2022) Akyaz, Gizem; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırmanın amacı 'Çalışan ve Çalışmayan Kadınlarda Toplumsal Cinsiyet ve Meslek Algısı İlişkisi'ni incelemektir. İnsanlar cinsiyetlerine doğuştan sahip olmaktadırlar. Toplumsal cinsiyet ise, insanın yaşamış olduğu kültürün, çevrenin, ailenin ve toplumun geliştirmiş olduğu kalıp yargılar ile ilişkilidir. Cinsiyetin toplumsal cinsiyete dönüşümü; kültürün o cinsiyet ile ilgili beklentisini ve algılamaları ile doğrudan ilişkilidir. Toplumsal hayatımızdaki ilk farklılık ve ayrımın nedeni olan cinsiyet; fiziksel özellikleri, bireysel algıyı, toplumun beklentisini ve mesleklerine yönelime etki eden birincil faktördür. Kişiler olarak dâhil edildiğimiz toplumsal yargıların özgün kültürel dinamikleriyle cinslerden beklentisini farklılaştırsa da, birden fazla kültürde erkek ve kadınlardan farklı davranış ve rol beklenmektedir. Toplumsal yüklemeler ile gelişmiş olan bu çeşitlilikler kişinin mesleki tercihini de etkileyebilmektedir. Cinsiyete yüklenmiş olan roller, erkek ve kadınların yapmış oldukları işlere yönelebilecekleri meslekleri de ayrıştırmıştır. Cinsiyet temeline yapılan bu ayrımlar zamanla bazı meslekleri kadın mesleği bazılarını da erkek mesleği olarak algılanmasına sebep olmuştur. Yapılan bu araştırma doğrultusunda çalışan ve çalışmayan kadınların, meslek algısına toplumsal cinsiyet olgusunun nasıl etki ettiği araştırılmıştır. Araştırma kapsamında, eğitim, medeni durum, yaş, gelir durumu vb. değişkenler ile konuya açıklık getirmeye çalışılmıştır. Araştırma örneklemine katılan 424 kişinin vermiş olduğu cevaplara göre, çalışan ve çalışmayan kadınların meslek algısını en çok etkileyen etkenin aile ve gelir olduğu sonucuna varılmıştır.Master Thesis Çocukluk çağı travmaları ile yeme tutumları arasındaki ilişkide duygu regülasyonunun aracı rolü(2022) Aytaç, Meltem Can Atay; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu çalışmada üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmasının yetişkinlikteki yeme tutumlarıyla ilişkisinde duygu regülasyonunun aracı rolünün incelenmesi hedeflenmiştir. Araştırmanın örneklemi 18-30 yaş aralığında Ankara Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğrenim gören 300 öğrenciden oluşmaktadır. Katılımcıların büyük çoğunluğu 18-23 yaş aralığında olup, %15,7'si erkek, %78,8'i ise kadınlardan oluşmaktadır. Çalışmada veri toplama araçları olarak, araştırmacı tarafından oluşturulan ve katılımcıların sosyo-demografik bilgilerine yer verilen 'Kişisel Bilgi Formu', yeme tutumlarını belirlemek için 'Yeme Tutum Testi', çocukluk çağı travma düzeyi için 'Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği' ve duygu düzenleme güçlükleri düzeyi için 'Duygu Düzenleme Güçlüğü Envanteri' kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkinin incelenmesi için öncelikle Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Katsayısı hesaplanmıştır. Yapılan hesaplama sonucunda, çocukluk çağı travmaları ile yetişkinlikteki yeme tutumları arasında; duygu düzenleme becerisi ile yeme tutumları arasında; ve çocukluk çağı travmaları ile duygu düzenleme becerileri arasında orta düzeyde pozitif yönlü anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Çalışmanın ana hipotezi olan, çocukluk çağı travmaları ile yeme tutumları arasındaki ilişkide duygu regülasyonunun aracı rolü, istatiksel olarak yapısal eşitlik modeli ile test edilmiştir. Yapılan analiz sonucuna göre, duygu regülasyonunun çocukluk çağı travmaları ile yeme tutumları arasındaki ilişkide kısmi bir aracılık rolü olduğu ortaya çıkmıştır. Analizler sonucunda elde edilen bulgular literatür çerçevesinde tartışılmıştır.Master Thesis Ebeveyn tutumlarının ergen bireylerdeki somatik belirti ve yaşam doyumuna etkisi(2022) Sarıdaş, Ezgi; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyYapılan bu araştırmada ergenlerde algılanan ebeveyn tutumları ile somatik belirti ve yaşam doyumu arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya 316 kadın ve 97 erkek olmak üzere toplam 413 ergen gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmanın veri toplama sürecinde kişisel bilgi formu, Kısaltılmış Algılanan Ebeveyn Tutumları Ölçeği- Çocuk Formu, Kısa Semptom Envanteri ve Yaşam Doyum Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analiz sürecinde SPSS 22.0 programında Kruskal Wallis H testi, One Way ANOVA analizi, Mann Whitney U testi, Independent Samples T test, Pearson ve Spearman analizleri ile Çoklu Doğrusal Regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırmanın sonunda ergenlerde yaşam doyum düzeyinin orta seviyede olduğu, somatik belirti görülme düzeyinin ise düşük olduğu tespit edilmiştir. Ergenlerin algılanan ebeveyn tutumlarının genel olarak olumlu ebeveyn tutumlarından meydana geldiği belirlenmiştir. Ergenlerde algılanan ebeveyn tutumlarının yaş ve cinsiyet değişkenlerine göre anlamlı farklılık göstermediği (p>0.05), buna karşılık algılanan ebeveyn tutumlarının ebeveyn eğitim düzeyi değişkenine göre anlamlı farklılık gösterdiği belirlenmiştir (p<0.05). Ergenlerde yaşam doyum düzeyinin yaş gruplarına ve cinsiyet değişkenine göre anlamlı farklılık göstermediği (p>0.05), ancak yaşam doyum düzeyinin anne ve baba eğitim durumu değişkenlerine göre anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur (p<0.05). Ergenlerde kısa semptom envanteri puanlarının ise yaş, cinsiyet, anne ve baba eğitim düzeyi değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir (p<0.05). Bunun yanında olumlu ebeveyn tutumu algıları ile somatik belirtiler arasında negatif yönde, yaşam doyumu ile pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç olarak, ergenlerde bazı demografik değişkenlerin yaşam doyumu, somatik belirtiler ve algılanan ebeveyn tutumları üzerinde belirleyici olduğu, bunun yanında olumlu ebeveyn tutumlarının yaşam doyumunu arttırdığı ve somatik belirti görülme düzeyini azalttığı söylenebilir.Master Thesis Ebeveynden algılanan davranışsal ve psikolojik kontrolün ve toplumsal cinsiyet rolüne ilişkin algıların aleksitimi ile ilişkisi(2020) Ölçek, Sümeyye Gülru; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu çalışma aleksitimi kavramını ebeveynden algılanan davranışsal ve psikolojik kontrol, toplumsal cinsiyet rolleri oluşumu ilişkisi bağlamında incelemeyi hedeflemiştir. Araştırmanın örneklemi 340 üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Araştırmada veriler Sosyodemografik Bilgi Formu, Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeği, Psikolojik Kontrol Ölçeği, Duygu İfade Etme Ölçeği, Toronto Aleksitimi Ölçeği-20 ve Toplumsal Cinsiyet Oluşumu Ölçeği ile toplanmıştır. Veriler üzerinde korelasyon analizleri, Kolmogrov Smirnov Testi, Kruskal Wallis H testi, Mann Whitney U testi ve regresyon analizleri uygulanmıştır. Yapılan korelasyon analizleri sonucunda davranışsal ve psikolojik kontrol, toplumsal cinsiyet oluşumu rolleri ve aleksitimi arasında korelasyon olduğu görülmüştür. En yüksek korelasyon katılımcıların ebeveynden algıladığı psikolojik kontrolün klasik boyutu ile aleksitimi düzeyleri arasında olmuştur. Ayrıca psikolojik kontrolün aleksitimi boyutlarından duyguları tanımada zorluk, duyguları ifade etmede zorluk ve dışşal odaklılıkla da pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur. Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeği ile ölçülen davranışsal kontrolün, kabul ilgi boyutu ile aleksitimi düzeyi, duyguları tanıma ve ifade etmenin negatif korelasyonda olduğu; denetim kontrol boyutu ile pozitif korelasyonda oldukları görülmüştür. Toplumsal Cinsiyet Oluşumu Ölçeği alt boyutlarından geleneksel bakış açısı ile aleksitimi, duyguları tanıma, duyguları ifade etme ve dışsal odaklılık arasında pozitif korelasyon, eşitlikçi bakış açısı ile ise negatif korelasyon olduğu saptanmıştır. Yapılan regresyon analizleri sonucunda; psikolojik kontrolün klasik boyutunun, toplumsal cinsiyet oluşumu ölçeğinin geleneksel bakış açısı boyutunun aleksitimi üzerinde pozitif etkisi olduğu, Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeğinin Kabul İlgi boyutunun negatif etkisi olduğu görülmüştür. Böylelikle kişinin yetiştirilirken ebeveyninden algıladığı psikolojik ve davranışsal kontrolün, toplumsal cinsiyet rolüne ilişkin algıların aleksimi gelişiminde yordayıcılar olduğu söylenebilmektedir.Master Thesis Ergenlerde algılanan helikopter ebeveyn tutumunun, depresyon ve anksiyete ile ilişkisinin incelenmesi(2020) Gençer, Gül Billur; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırma ergenlerde algılanan helikopter ebeveyn tutumunun depresyon ve anksiyete ile ilişkisini ölçmeyi amaçlamıştır. Helikopter ebeveyn olarak nitelendirilen anne-babaların çok karakteristik özellikleri bulunmaktadır. Bunların başında, çocuklarının hayatlarına her alanda; eğitim, iş ve evlilik gibi aşırı müdahale etmeleri gelmektedir. Çocuklarının karşılaştıkları sorunları tek başlarına çözmelerine müsaade etmezler. Özellikle akademik başarı odaklı oldukları için eğitim hayatlarıyla ilgili seçim ve tercihleri çocuklarına bırakmazlar. Bu doğrultuda, ergen bireylerin algıladıkları helikopter ebeveyn tutum ve davranışları sonucunu saptamak adına yapılan araştırma, 15-18 yaşları arasında 123 (73 kadın, 50 erkek) katılımcıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemi Çorlu'da 10. ve 11. sınıflarda öğrenim gören öğrencilerden oluşmaktadır. Araştırma verileri öz-bildirim ölçekleri aracılığıyla toplanmıştır. Araştırma bulguları sonucu algılanan helikopter ebeveyn tutumu ile depresyon ve anksiyete arasında anlamlı bir sonuç saptanmamıştır. Cinsiyet üzerinden değerlendirme yapıldığında, kadınlarda depresyon ve anksiyete düzeyinin erkeklere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Anne ve babası ile beraber yaşayan ergenlerin, annesi ve babası ayrı yaşayan ergen bireylerden depresyon ve anksiyete düzeylerinin daha düşük olduğu saptanmıştır. Özel Anadolu Lisesi öğrencilerinin daha fazla helikopter ebeveyn tutumu algıladıkları tespit edilmiştir. Ayrıca anne-babanın eğitim durumunun herhangi bir etki yaratmadığı da elde edilen bulgular arasındadır. Helikopter ebeveyn tutumu ile yapılan çalışmaların sayısının oldukça az olduğu göz önüne alındığında bu çalışmanın araştırmacılar için yeni alan sağlaması hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Helikopter ebeveyn, depresyon, anksiyete, ergenlik, tutum ve davranış.Master Thesis Genç erişkinlerde algılanan sosyal destek, belirsizliğe tahammülsüzlük ve duygusal yeme davranışı arasındaki ilişkinin incelenmesi(2022) Altı, Elif; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırmada, genç erişkin bireylerde duygusal yeme, algılanan sosyal destek ve belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. 371 katılımcının verilerinin incelendiğia araştırmada, katılımcılara 'Kişisel Bilgi Formu', 'Duygusal Yeme Ölçeği', 'Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği' ve 'Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği' uygulanmıştır. Ölçekler katılımcılara çevrimiçi formlar aracılığıyla verilmiştir. Araştırmada bağımsız örneklem t-test, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Pearson Korelasyonu ve Çoklu Basit Regresyon Analizi uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi, zayıflama diyeti öyküsü, ideal kilo, kilo değerlendirmesi, diyete başlama düşüncesi değişkenleri bakımından duygusal yeme, algılanan sosyal destek ve belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerinde anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Kadınlarda, bekarlarda, daha önce diyet yapmış olanlarda, kendisini çok şişman olarak değerlendiren katılımcılarda duygusal yeme puanları anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca, katılımcıların duygusal yeme puanları ile aileden algılanan sosyal destek ile negatif yönlü ilişki saptanmıştır. Ayrıca, duygusal yeme ve belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyleri ile pozitif yönlü ve anlamlı ilişki bulunmuştur. Araştırma bulgularının ileri araştırma ve uygulamalara katkı sağlayabilecek ölçüde anlamlı olduğu düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Belirsizliğe Tahammülsüzlük, Duygusal Yeme, Sosyal DestekMaster Thesis İlişki doyumu, benlik kurgusu ve duygu düzenleme güçlüğü arasındaki ilişki(2023) Açıkgül, Esra Pehlivanlı; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırmada en az bir yıldır evli olan kişilerin ilişki doyumu, benlik kurgusu ve duygu düzenleme güçlükleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini gönüllülük esasına göre internet üzerinden katılım göstermiş, 23-50 yaş arası 573 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında verilerin toplanması amacı ile Demografik Bilgi Formu, İlişki Doyumu Ölçeği (İDÖ), Altılı Benlik Kurgusu Ölçeği (6BKÖ) ve Duygu Düzenleme Güçlükler Ölçeği (DDGÖ) kullanılmıştır. Araştırmadaki hipotezleri değerlendirmek için regresyon ve korelasyon analizleri yapılmıştır. Araştırmanın ilk hipoteziyle tutarlı olarak ilişkisel dikey benlik alt boyut puanları ve ilişkisel yatay benlik alt boyut puanları ile ilişki doyumu puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif yönlü bir ilişki olduğu bulunmuştur. Bunun yanı sıra toplulukçu benlik kurgusu ve kişisel benlik kurgusu ile ilişki doyumu arasında da anlamlı pozitif yönlü bir ilişki saptanmıştır. Araştırmanın ikinci hipoteziyle tutarlı olarak ise ilişkisel yatay benlik alt boyut puanları ile duygu düzenleme güçlüğü ölçeğinin alt boyutu olan açıklık puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif yönlü bir ilişki olduğu görülmektedir. Kişisel benlik kurgusu puanlarında artış, duygu düzenleme güçlüğü ölçeğinden strateji, kabul etmeme ve açıklık alt boyutlarında azalışa neden olmaktadır. Bu bulgu da benlik kurgusu ve duygu düzenleme güçlüğü arasında negatif ve anlamlı ilişki olduğuna dair araştırmanın ikinci hipoteziyle tutarlıdır.Master Thesis İnternet bağımlılığı ve depresyon ilişkisinin incelenmesi(2020) Arslan, Olcay; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu çalışma internet bağımlılığının ele alınan örneklem grubunda görülme sıklığı, internet bağımlılığının diğer faktörler ile ilişkisi ve internet bağımlılığının depresyon ile ilişkisini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Araştırma örneklemini Zonguldak ilinde ikamet etmekte ve internet ile ilişkili olan 400 birey oluşturmaktadır. Katılımcılara sosyo-demografik veri formu, Young İnternet Bağımlılık Ölçeği (YİBÖ) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) testleri uygulanmıştır. Bulgular doğrultusunda internet bağımlılığı ve depresyon arasında pozitif düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. İnternet bağımlılık ölçeğinden alınan puanların yükselmesiyle birlikte, depresyon ölçeğinden alınan puanların arttığı belirlenmiştir. İnternet bağımlılığı puanları ile yaş, yaşanılan yer, kendini yalnız hissetme durumu, iş veya eğitim dışında dışarıya çıkma sıklığı, interneti kullanma sıklığı arasında anlamlı bir ilişki elde edilmiştir. Cinsiyet, eğitim düzeyleri, sigara ve alkol kullanımı, gelir düzeyleri, spor ile alakalı olma, kitap okuma alışkanlığı, herhangi bir sosyal gruba üye olma puanları ile internet bağımlılığı skorları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. İnternet bağımlılığı küresel olarak yaygınlaşmakta olan bir sorundur. İnternet bağımlılığının tanımı ve tedavisi için internet bağımlılığı ile birlikte ortaya çıkan ruhsal problemlerin tespit edilmesi gerekmektedir.Master Thesis İş doyumu ve mobbingin depresyonla ilişkisi: Ordu ili örneği(2022) Doğruca, Emine; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu araştırmada iş doyumu ve mobbingin çalışanların depresyon düzeyiyle olan ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu ana amaç doğrultusunda çalışanların demografik özelliklerinin çalışanlardaki iş doyumu, mobbing ve depresyon düzeyiyle ilişkisi incelenerek, bu ilişkilerin neler olduğunun bulunması alt amaçlar olarak belirlenmiştir. Bu tez çalışması betimsel tarama tipinde nicel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Betimleyici araştırmalar araştırma konusunu oluşturan olay, olgu veya ögeleri tanımlayarak açıklayan araştırmalardır. Araştırmada araştırma örnekleminin demografik özellikleri ile iş doyumu, mobbing ve depresyon özelliklerinin taranması yoluyla veri elde edileceği için araştırma aynı zamanda bir tarama araştırmasıdır. Araştırma verilerinin sayısallaştırılacak analiz edilecek olması, araştırmayı aynı zamanda nicel bir çalışma yapmaktadır. Araştırma kapsamında evren olarak Ordu ili seçilmiştir. Araştırmanın örneklemini ise, Ordu ili organize sanayi bölgesinde bulunan fabrikalar oluşturacaktır. Organize sanayi fabrika çalışanlarının yaş, eğitim, meslek, iş ortamındaki pozisyon vb. özelliklerine göre, iş doyumu ve mobbingin depresyon ile olan ilişkisi, araştırma kapsamında kullanılan ölçekler ile tespit edilecektir. Ordu'da bulunan Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünden alınan güncel bilgilere göre fabrika çalışanlarının sayısı 11.950'dir. Araştırmanın evreni doğrultusunda seçkisiz örneklem yoluyla ulaşılması planlanan minimum örneklem sayısı 300'dür.Master Thesis Kırılgan narsisizm ile kendini sabotaj arasındaki ilişkide yetersizlik duygusunun aracı rolü(2022) Akkoyunlu, Ece; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyAraştırmada kırılgan narsisizm ile kendini sabotaj arasındaki ilişkide yetersizlik duygusunun aracı rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi Türkiye'de, İstanbul'da yaşayan ve üniversitede öğrenim gören, yaşları 18 ile 30 arasında değişen, 391 lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden oluşmaktadır. Katılımcılara Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Aşırı Duyarlı Narsisizm Ölçeği (ADNÖ), Kendini Sabotaj Ölçeği (KSÖ) ve Yetersizlik Duygusu Ölçeği (YDÖ) uygulanarak alınan veriler IBM SPSS 25.0 programıyla analiz edilmiştir. Demografik faktörler ele alınarak araştırma değişkenleri incelendiğinde kırılgan narsisizmin yaş ve eğitim düzeyine göre; kendini sabotajın ise sadece eğitim düzeyine göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Genel yetersizlik duygusu ve alt boyutları (Cesaretin Kırılması, Kendi Değerini Yadsıma, Yararsız Üstünlük Çabası) ele alındığında ise genel yetersizlik duygusunun ve cesaret kırılması alt boyutunun cinsiyet ve yaşamın büyük bölümünün geçirildiği yere göre; yararsız üstünlük çabasının ise yaşamın büyük bölümünün geçirildiği yere ve eğitim düzeyine göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Gelir düzeyinin araştırma değişkenleri üzerinde anlamlı etkisinin olmadığı görülmüştür. Araştırma değişkenlerinin birbirleriyle olan ilişkileri incelendiğinde, kırılgan narsisizm ile kendini sabotaj, yetersizlik duygusu ve tüm alt boyutları arasında pozitif yönde, orta güçte, anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Kendini sabotaj ile yetersizlik duygusu ve tüm alt boyutları (Cesaretin Kırılması, Kendi Değerini Yadsıma, Yararsız Üstünlük Çabası) arasında da pozitif yönde, orta güçte, anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Aracı etkiler incelendiğinde ise; yetersizlik duygusu ve tüm alt boyutlarının kırılgan narsisizm ve kendini sabotaj arasındaki ilişkide kısmi bir aracı etkilerinin olduğu sonucuna varılmıştır.Master Thesis Kişilik özellikleri ve bağlanma stillerinin evcil hayvan sahibi olma üzerindeki etkisi(2022) Şen, Eren Melike; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyÇalışmada, kişilik özellikleri ve bağlanma stillerinin evcil hayvan sahibi olma üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini 18-65 yaş arası, Türkçe bilen, en az okur yazar düzeyinde olan, evcil hayvan sahibi olan ve olmayan 390 birey oluşturmuştur. Araştırmada; 'Demografik Bilgi Formu', 'Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II' ve 'Sıfatlara Dayalı Kişilik Testi' kullanılmıştır. Araştırmada; Cronbach alfa testi, Kolmogorov-Smirnov testi, Pearson ki kare testi, parametrik hipotez testleri, bağımsız örneklem t testi ve lojistik regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre; cinsiyet, evcil hayvan sahibi olma üzerinde etkilidir ve kadınların evcil hayvan besleme ihtimali erkeklere göre daha fazladır. Dışa dönük, yumuşak başlı, sorumluluk sahibi olan ve nevrotik olmayan bireylerin evcil hayvan besliyor olma ihtimalinin daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yumuşak başlılık kişilik özelliğine sahip ve sorumluluk sahibi olan bireylerin evcil hayvan sahibi olma ihtimali anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Evcil hayvan sahibi olan ve olmayan bireylerin kaygılı ve kaçıngan bağlanma alt boyutlarından almış oldukları puanlar arasında fark olsa da bu bağlanma stillerinin evcil hayvan besleme durumuna anlamlı derecede etki etmediği bulunmuştur. Evcil hayvan sahibi olan ve olmayan katılımcıların deneyime açıklık puanları arasında ise anlamlı düzeyde bir fark bulunamamıştır.Master Thesis Madde bağımlılığında risk alma davranışı ve dini inancın rolü(2022) Avşar, Ruken; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / PshchologyBu yüksek lisans tez araştırmasının amacı; madde bağımlılığında risk alma davranışları ve dini inanca eğilimin birbirleriyle ilişkisini araştırmaktır. Araştırmanın örneklemi İstanbul Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin AMATEM (Ayaktan madde ve alkol bağımlılığı tedavi merkezi) ve Denetimli Serbestlik kliniğinden madde bağımlılığı tanısı almış 18 yaş ve üzeri 239 kişiden (220 erkek, 19 kadın) oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak Müncher Motivasyonel Dindarlık Envanteri (MMRI) ve Risk Alma Davranışı Ölçeği (RADÖ) kullanılmıştır. Araştırmaya katkı sunabileceği düşünülen bilgileri almaya yönelik araştırmacı tarafından hazırlanan Demografik Bilgi Formu kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda elde edilen veriler ilişkisel tarama modelini kullanarak SPSS 24 programında analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda araştırmanın ana amacı olan madde bağımlılığında risk alma davranışı ve dini inanca eğilim arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Araştırmanın alt amaçlarının hipotezlerinde ise madde bağımlılığında risk alma davranışları ve dini inanç özellikleri ile ilişkili demografik veriler arasında ve diğer değişkenler ile anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu veriler yorumlanarak tartışma bölümünde ortaya konulmuştur. Araştırmanın sınırlılıkları belirtilerek gelecek araştırmalara dair çeşitli önerilerin sunulmasıyla araştırma sonuçlandırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Madde bağımlılığı, madde kullanım bozukluğu, maddeyi kötüye kullanma, dini inanç, maneviyat, risk alma davranışı.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »