Doktora Tezleri / Phd Degree Theses
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/23
Browse
Browsing Doktora Tezleri / Phd Degree Theses by Author "Mert, Hüseyin"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Finansal performans ölçümünde yatırımın nakit akım karlılığı yaklaşımı (YNAK) ve enerji firmaları ile ilgili bir uygulama(2019) Yıldırım, Eyüp; Mert, HüseyinGünümüzde artan rekabet koşulları göz önüne alındığında finans teorisinde yaşanan gelişmeler çerçevesinde şirketlerin temel amacının kar maksimizasyonundan çok değer maksimizasyonu olgusu benimsenmeye başlamıştır. Şirketler için temel olarak yatırımcıların ilgisini çekecek bir değer oluşturmak amaç haline gelirken, bu değerin en doğru şekilde ve herkes tarafından kabul edilen bir ölçüm yöntemi ile ölçülmesi önem kazanmıştır. Bu nokta da muhasebe temelli geleneksel performans ölçütleri yetersiz kalmış ve değer temelli performans ölçütleri ön plana çıkmıştır. Finansal performans ölçümünde, yatırımın nakit akım karlılığı (YNAK) yöntemi uluslararası işletmeler tarafından genel kabul görmüş bir performans değerleme ölçüm yöntemidir. Bu doğrultuda, BİST' de yer alan enerji firmalarının 2006-2016 yılları dönemler itibariyle dikkate alınarak finansal verileri incelenmiş ve ülkemizdeki enerji sektörünün yatırımın nakit akım karlılığı yöntemine göre finansal performans değerlemesi üzerine bir uygulama çalışması yapılmıştır. Şirketlerin hissedarlarına değer oluşturup oluşturmadığı analiz edilmiştir.Doctoral Thesis Katma değer vergisi uygulamaları, sorunlar ve çözüm önerileri(2017) İnaltong, Ceyhan; Mert, HüseyinÇalışmamızda, dünyada 150'den fazla ülkede uygulanan ve küresel vergi gelirlerinin 1/5'ini oluşturan Katma Değer Vergisi (KDV)'nin ülkemizdeki uygulanma şekli KDV teorisi yönünden değerlendirilmiş ve uygulamaya ilişkin temel sorunlar tespit edilerek bunlara çözümler önerilmiştir. KDV sistemimizin KDV teorisi ve Avrupa Birliği (AB) uygulamaları incelenerek ve ölçüt alınarak değerlendirilmesi yapıldığında, ilk temel sorun olarak, indirilemeyerek sonraki döneme devreden KDV'nin sadece iade hakkı doğuran bazı işlemler dolayısıyla iade edilebilme imkanının bulunduğu, oysa teori ve AB uygulamasında devreden KDV'nin iade alınabilmesinde bu tür bir sınırlama bulunmadığı tespit edilmiş ve sistemimizi her bir iade hakkı doğuran işlem için farklı süreçler uygulanması dolayısıyla külfetli ve karmaşık hale getiren bu yapının teoriye ve AB uygulamasına uygun şekilde değiştirilmesi önerilmiştir. İkinci temel sorun, KDV'nin indirim imkanının takvim yılı ile sınırlandırılmasının KDV teorisine uygun olmadığı ve uygulamada indirim hakkının kısıtlanmasına yol açtığı ve işlemler bazında yarattığı sorunlar ortaya konularak, indirimdeki süre kısıtlamasının zamanaşımı süresinde mümkün kılınması önerilmiştir. KDV sistemine ilişkin bu temel değişikliklerin yanında KDV uygulamalarına yönelik olarak mükellef, vergi idaresi ve yargı arasında görüş ayrılıkları yaratan ve literatürde tartışmalı olduğunu tespit ettiğimiz 13 konu başlığı ele alınmış, değerlendirilmiş ve her birine çözümler önerilmiştir. Bu başlıklar; Kanun ile yürütmeye verilen yetkilerden, indirim ve iadeye ilişkin sorunlardan ve uzun yıllardır ihtilaf konusu olan ve yaygın şekilde uygulanan konulardan oluşmaktadır. KDV sorunları ele alınırken değinilmemesi eksiklik yaratacak olan önemli bir alan denetim boyutudur. Bu bağlamda, çalşmamızda KDV'nin genel olarak denetim boyutundaki yeri ve vergi incelemelerinde KDV'ye ilişkin olarak yaygın olarak karşılaşılan sorunlar tespit edilerek çözümler önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Vergi indirimi, vergi iadesi, sonraki döneme devreden KDV, takvim yılı kısıtlaması.Doctoral Thesis Konkordato sürecindeki işletmelerin başarı performansına yönelik Antalya ilinde bir araştırma(2021) Topluk, Bilalettin; Mert, Hüseyin7101 sayılı 'İcra ve İflas ve bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun' ile iflasın ertelenmesi kurumu kaldırılmış, konkordato kurumunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler konkordato kurumundan iflasın ertelenmesi kurumundan kaynaklanan eksikliklerin giderilmesi amaçlanmıştır. Ancak köklü değişikliğe rağmen konkordato kurumuna ilişkin doktrinde tartışmalı olan bir çok husus çözüme kavuşturamamış ve uygulamada belirsizliklerin doğmasına yol açmıştır. Bu amaçla, İcra ve İflas Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 7327 sayılı kanun 09.06.2021 tarih ve 31516 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Söz konu kanunla uygulamanın takibi sonucunda tespit edilen bazı sorunların çözümüne yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda kesin mühletin borçlu, rehinli alacaklılar ve sözleşmeler bakımından sonuçları, konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflasına ilişkin hükümlerde değişiklikler yapılmıştır. Düzenlemelerle, alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesinin azami derecede korunması ilkesi esas alınmış ve konkordato kurumunun daha işlevsel hale getirilmesi amaçlanmıştır. Yine, iflas tasfiyesinin daha etkin bir şekilde yürütülebilmesine yönelik bazı düzenlemeler de yapılmıştır. Buna göre iflas tasfiye sürecinde görev alan ve iflas organlarından biri olan iflas idare memurlarının nitelikleri artırılmakta ve bunlara yönelik atama, eğitim ve denetim sistemi getirilmektedir. Ayrıca değişiklikle, iflas aşaması bakımından ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal ve haklan bünyesinde bulunduran işletmelerin bir bütün olarak satılmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu çalışmada konkordato talebinde bulunan şirketlerin bu aşamaya gelmiş olmalarında finansal başarısızlığın neden olup olmadığı araştırılmaktadır. Finansal başarısızlık kavramı üzerinde uzlaşılan net bir tanım mevcut değildir. Bu durum, kavramın tahminine yönelik çalışmaların iflasla ilişkilendirilmesine neden olmaktadır. İflas, finansal başarısızlık ile karşılaştırıldığında, muhasebe ölçütleri bakımından bilanço ile daha yakın ilişkilidir. Bu çalışmada verilerin değerlemesinde muhasebe temelli iflas tahmin modellerinden en çok kullanılan Altman Z-Skor testi kullanılmıştır. Çalışmada Antalya'da faaliyette bulunan işletmelerin konkordato aşamasına gelmiş olmaları nedenleri arasında finansal başarısızlığın yer alıp almadığı araştırılmaktadır. Araştırma 25 işletmenin 2012-2020 yılları arasındaki finansal tablolarında yer alan verilerine önce finansal oranlar uygulanmış ve buradan elde edilen sonuçlar Altman Z-Skoru Olarak Adlandırılan 'Muhasebe Temelli İflas Tahmin Model'inde kullanılmak suretiyle yapılmıştır. Bu araştırmada araştırma konusu şirketlerin 2020 yılı öncesi finansal verilerinden hareketle 2020 yılında iflas edip etmeyecekleri tahmin etmeyi amaçlamaktadır. Bunun için 2020 yılı baz olarak alınmıştır. Çalışmada baz yıla daha yakın olan dönemlerde tahminin daha yüksek güven aralığında gerçekleştiğini göstermektedir. Örneğin 2020 yılına göre; 2012 yılında, 9 yıl sonrası için 20 firmadan 9 firmanın iflas edebileceği %45 güven düzeyinde doğru tahmin edilmesine karşın, 2019 yılında, 2 yıl sonrası için 19 firmadan 14 firmanın gelecekte iflas edebileceği %74 güven düzeyinde ve 2020 yılında, 1 yıl sonrası için 16 firmadan 13 firmanın iflas edebileceği %81 güven düzeyinde doğru tahmin edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Finansal Başarısızlık, İflas, Altman Z-Skor, Finansal Rasyolar, Muhasebe Temelli Tahmin ModellerDoctoral Thesis Maden işletmelerinde amortisman uygulamasının VUK ve UFRS yönünden karşılaştırmalı incelenmesi ve Ordu ilinde bentonit maden işletmesinde uygulanması(2023) Küçükoğlu, Nurdan; Mert, HüseyinMadencilik, cevherin ekonomiye katma değer yaratabilmesi için gerçekleştirilen faaliyetlerin tamamını kapsayan çalışmalar olarak açıklanmaktadır. Bahse konu çalışmalar; potansiyel kaynakların araştırılması faaliyetleri, gerekli ruhsat ve izinlerin alınması ve madenin çıkarılması ve işlenmesi etaplarının belirlenmesi ve bunlarla ilgili gerekli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi madenin işlenmesini ifade eder. Mevcut ekonomik sistemde pek çok sektörde olduğu gibi devlet, maden kaynaklarının işletilmesi için de belirli koşullar içeren ruhsat karşılığında özel sektörü yetkilendirmiştir. İşletmelere ilgili ruhsatlar verilirken tüm vatandaşlarının sahip oldukları tabii haklarını korumak adına işletmelere bazı şartlar ve yükümlülükler getirilmektedir. İşletmelerin faaliyetlerine başlamasıyla hem bağlı bulundukları ülkeye hem de uluslararası piyasalara sorumlulukları söz konusu olmaktadır. Maden işletmeleri yapmış oldukları çalışmalarda oldukça maliyeti yüksek hazırlık çalışmaları gerektiği gibi söz konusu madeni işleyebilmek adına yine yüksek maliyetli teçhizat alımı gerçekleştirmeleri de gerekmektedir. Yapılan söz konusu yatırımlar için ayrılan amortisman elbette ki karlılık ve nakit akışı üzerinde son derece etkili olacağından büyük önem taşımaktadır. İşletmelerin devlete, Vergi Usul Kanunu çerçevesinde sunacakları beyannameler ve uluslararası piyasalara hazırlamak zorunda oldukları Uluslararası Finansal Raporlama Standartları çerçevesindeki raporların Amortisman Uygulamaları yönünden incelenmesi ve karşılaştırılması yapmış olduğum çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Yapmış olduğum çalışma neticesinde; Madencilik faaliyetlerinin çağların açılıp kapanmasına sebep olacak ve uygarlık gelişimi açısından kilit öneme sahip olmasına rağmen dünyada da ülkemizde de yapılan çalışmaların finansal açıdan sağlıklı raporlamalar elde etmeğe uygun prensip sinsilesine sahip olmadığı görmek mümkün olmuştur. Bunun en akla gelen sebebi ise madencilik sektör ileri gelenlerinin bütün dünya da kararların alınması noktasında büyük güç sahibi olması gelmektedir. Keza bu kadar önemli bir sektörün bu kadar ucu açık prensiplere sahip olmasını maalesef başka türlü açıklamak oldukça zor görünmektedir. Madencilik sektörünü amortismanların değerlendirilmesi noktasında incelediğimizde ise UFRS açısından son derece yetersiz bir bölüm ayrıldığını görmekteyiz. VUK kanunu açısından değerlendirdiğimizde ise amortisman kayıtları açısından incelediğimizde is firmalar karlılık hedeflerine bağlı olarak dekapaj çalışmalarını maliyetini kullanmaktadırlar. Bunun önüne geçmenin şuan için en etkin yönteminin kısa vadede denetimlerin derinleştirilmesi uzun vadede ise konuyla ilgili 3213 nolu maden yasasının detaylandırarak keyfi uygulamaların önüne geçilebilecektir.Doctoral Thesis Türk Vergi Hukukunda izaha davet müessesesi ve etkinliği'nin vergi müfettişleri bakış açısıyla araştırılması(2024) Bayar, Erhan; Mert, HüseyinDevlet, kamu harcamalarının finansmanını gerçekleştirmek için vergi toplamakta ve bu aşamada vergi mükelleflerine birtakım ödev/sorumluluklar yükleyerek bunların yerine getirilmesini sağlamak saikiyle denetim faaliyetlerinde bulunmaktadır. İşte tam da bu noktada vergi gelirlerinin hazineye en kısa sürede intikalini sağlamak ve vergi uyuşmazlıklarının hukuki bir ihtilaf haline gelmeden evvel idari aşamada barışçıl usullerle çözülmesi amacıyla ihdas edilen İzaha Davet kurumu 2016 yılında 6728 sayılı Kanun ile vergi hukuku sistemimize girmiştir. Özü itibariyle İzaha Davet; bilgi, belge, bulgu ve verilerden hareketle yapılan analizler neticesinde tespit edilen konular kapsamında, vergi ziyaına neden olma ihtimalleri bulunan mükellefler hakkında yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitlerle ilgili olarak aynı merciler tarafından mükelleflerden açıklama talep edilmesidir. Yapılan izahların yetkili komisyon tarafından değerlendirilmesi sonucunda varılan karara göre ilgili mükelleflere ağır cezai yaptırımlardan muafiyet sağlayan bir teklif yapılmaktadır. Böylelikle bir yönüyle vergi inceleme süreci başlatacak Mali İdare'nin zaman ve emek tasarrufunda bulunarak işi yükünün azaltmasını; diğer yönüyle de vergi mükellefleri açısından muhtemel hukuki uyuşmazlıklarını azaltmayı ve vergiye gönüllü uyumunu amaçlayan İzaha Davet müessesesinin vergi hukukumuzda yeni bir kurum olması nedeniyle tüm yönleriyle incelenmesi ihtiyacı doğmaktadır. Daha çok yeni bir kurum olmasına rağmen, kurumun 2020 yılında 7194 sayılı Kanun ile birtakım değişikliklere uğraması da bu ihtiyacı pekiştirmektedir. Bu çalışmanın amacını da İzaha Davet kurumunun çeşitli yönleriyle incelenmesi, eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi ve etkinliğine yönelik uygulayıcı pozisyonda bulunan Vergi Müfettişlerinin bakış açısının nicel araştırma (anket) yöntemiyle araştırılarak tespit edilen hususlar ile ilgili çözüm önerileri sunma oluşturmaktadır. Bu amaçla hazırlanan ankette öncelikle müfettişlerin demografik bilgilerinin belirlenmesine yönelik sorulara yer verilmiş daha sonra araştırma değişkenlerini ölçen toplam 32 önerme ile ilgili değerlendirmeleri sorularak toplam 489 adet anketin cevaplanması sağlanmıştır. Toplanan 489 anket cevabının 250 adedi için açımlayıcı' (exploratory) faktör analizi' uygulanmış daha sonra 239 adet anket cevabı içinde 'doğrulayıcı (confirmatory) faktör analizi' uygulanarak modelin uygunluğu test edilmiştir. Elde edilen veriler analiz edildiğinde; İzaha Davet kurumunun fayda yönüyle, personel ve zaman maliyetlerini azalttığını, Mali İdare açısından sınırlı denetim gücünün daha verimli kullanılması ile vergi incelemelerinde etkinliğin ve verimliliğin artırılmasına katkı sunduğunu, vergi uyuşmazlıklarının çözüm sürecini hızlandırdığını, vergi alacağının tahsilini hızlandırdığını ve dava yükünü azalttığını söyleyebiliriz. İzaha Davet kurumuna getirilen eleştirileri (engelleyici yönü); İzahın değerlendirilmesi üzerine herhangi bir idari yola başvurulamayacak olması, kapsamının Kanun ile belirleneceği yerde Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bırakılmasının hem kanunilik hem de eşitlik ilkesine aykırılık yaratması, İzaha davet sonucunda verilmesi zorunlu beyannamede 'ihtirazi kayıt' ile alakalı herhangi bir açıklama bulunmamasının Anayasa'da bulunan hak arama hürriyetini engellemesi şeklinde özetleyebiliriz.