TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/20
Browse
Browsing TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection by Scopus Q "N/A"
Now showing 1 - 20 of 67
- Results Per Page
- Sort Options
Article ABD Askeri Sağlık Sistemi Reformunun İncelenmesi ve Uluslararası Güvenlik Çerçevesinde Türkiye Açısından Değerlendirilmesi(2025) Özmen, Oğuzhan; Özkut, Uğur Tarık; Özmen, PelinBu çalışmanın amacı; ABD askeri sağlık sistemindeki (ABD-ASS) reform ihtiyacının zamanlaması, nedenleri ve reform faaliyetlerinin analiz edilmesi, buradan elde edilen sonuçların, Türkiye’nin savunma ve güvenliği açısından değerlendirilmesidir. ASS, ulusal kongre raporları, ikincil kaynaklar, dönüşüm ve reformla ilgili veriler, uzman görüşleri ve açık kaynaklardan elde edilen bilgilerle kavramsal ve fonksiyonel olarak değerlendirilmiştir. Çalışma sağlık yönetimi, entegre sağlık hizmetleri, inovasyon ve muharebe hazırlığı temalarının elde edilmesine yönelik, tümevarımsal kodlamanın kullanıldığı, nitel bir araştırma olarak planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın temel bulgusu; muharebe ortamında karmaşıklık arttıkça askeri sağlık organizasyonunda küçük, hızlı, mobil ve deneyim sahibi sağlık birlik ve personeline ihtiyacın artacağıdır. Ayrıca askeri sağlığın uluslararası siyasetteki insancıl gücünün de politikaya hareket sahası kazandırmakta etkili olacağı görülmektedir. ABD’nin reform zamanlamasının, büyük bölgesel savaşların emaresi olarak değerlendirilebileceği ve Türkiye’nin savunma sanayii ile paralel olarak milli askeri sağlık sistemini de en geç 2030 yılına kadar reforme etmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. İnovasyon, operasyonel tıp, reorganizasyon ve entegre kayıt sistemleri askeri sağlık sistemlerinin odaklanması gereken, temel reform konuları olarak tespit edilmiştir.Article Analysis of the Factors Affecting the Latency Period and Type of Birth in Patients With Preterm Prematur Rupture of Membranes(Dokuz Eylul Univ inst Health Sciences, 2022) İlhan, Yunus; Kuzu, Ozan; Gozel, Sercan; Yumru, Ayşe EnderPurpose: To determine the factors associated with the latent period in patients with preterm premature rupture of membranes (PPROM). Material and Methods: 53 patients who applied to our clinic within 1 year and were diagnosed with PPROM and met the inclusion criteria participated in this prospective cross-sectional study. Factors thought to affect the latent period in these patients were examined in terms of delivery time and mode. Results: Latent period; was negatively correlated with dilatation and positively correlated with collum length. The mean latent time of patients with contraction was statistically significantly lower than those without. In another model, gestational week, collum length and birth weight were found to be the most significant factors associated with the latent period. In the latent period groups; Statistically, a significant difference was found in the mean dilatation and collum length. The contraction rate was higher in those with a latency period of 2 days or less. Conclusion: Latent duration is inversely proportional to dilatation and directly proportional to collum length. Uterine contraction is higher in patients with a latency period of fewer than 2 days. Other statistically significant factors related to the latent period are the gestational week and the fetal weight.Article Analyzing the Cooperation Between Azerbaijan Naval Forces and Türkiye: Strategic, Operational, and Diplomatic Aspects(2024) Çora, Hakan; Gürson, Alı Poyraz; Mikail, Elnur Hasan; Çora, Ali NazmiThis study investigates the historical context and strategic evolution of the naval cooperation between Azerbaijan and Türkiye, highlighting its roots in the early years of Azerbaijan's independence following the dissolution of the Soviet Union. As both nations embarked on building and modernizing their naval capabilities, their partnership became a cornerstone of regional security in the Caspian and Black Seas. The study emphasizes how this cooperation has grown from initial diplomatic ties into a robust military alliance, driven by shared strategic interests and mutual security concerns. The analysis delves into the strategic significance of this partnership, focusing on its role in enhancing the stability of a geopolitically sensitive region. The Caspian Sea, with its vast energy resources, and the Black Sea, a critical maritime zone, both play pivotal roles in regional dynamics. By fostering cooperation in these areas, Azerbaijan and Türkiye not only strengthen their own defense capabilities but also contribute to broader regional security frameworks. Operationally, the collaboration between the two nations' naval forces is characterized by joint exercises, training programs, and the establishment of information-sharing mechanisms. These efforts are designed to improve the interoperability of their naval forces, allowing them to respond more effectively to potential security threats. The study also outlines key areas for future collaboration, including maritime domain awareness, counterterrorism operations, and humanitarian assistance, which could further enhance the strategic partnership. By providing a nuanced and multidimensional analysis, this study aims to offer a comprehensive understanding of the Azerbaijan-Türkiye naval cooperation. It explores the implications of this partnership for regional stability, security, and the balance of power, as well as its potential to influence future maritime and geopolitical developments in the wider region.Article Asthmatic Patients: Is Homocysteine an Issue(Galenos Publ House, 2024) Keskinel, İlkay; Eryilmaz, Müzeyyen; Güntürk, ArzuObjective: Understanding the causes of asthma is crucial for developing new therapeutic modalities. Homocysteine (HCY) is an intermediate in methionine metabolism. Elevated HCY levels may indicate folate and vitamin B12 deficiencies, which are cofactors for the methylation of HCY to methionine. The relationship between hyperHCY mia and atherosclerosis is well-documented, and it is considered a cause of cardiovascular, neurodegenerative, and ocular diseases. HyperHCY mia may also cause atopy and, consequently, asthma. We aimed to evaluate the levels of HCY, vitamin B12, and folic acid in asthmatic patients and healthy adults, as well as to determine whether correlations exist between these levels and lung function, eosinophil counts, total immunoglobulin E (IgE), and eosinophilic cationic protein (ECP) levels in asthmatic subjects. Methods: A total of 142 asthmatic patients and 36 healthy controls were enrolled in the study. Folic acid, vitamin B12, total IgE, ECP, eosinophil percentage, eosinophil counts, and HCY levels were evaluated in both groups. Results: HCY, vitamin B12, and folic acid levels did not significantly differ between patients with asthma and controls. There was a statistically significant positive correlation (at the 0.95 confidence level) between HCY values and forced vital capacity, peak expiratory flow (PEF), and eosinophil counts in patients with asthma. Folic acid levels correlated positively only with PEF%, whereas vitamin B12 levels did not correlate with any functional parameters or atopic markers like IgE and ECP. Conclusion: Should large-scale randomized controlled trials conclusively establish HCY as a causative factor of asthma, metabolic interventions to lower HCY levels using methyl donors could be considered alongside conventional asthma treatments.Article Bibliometric Analysis of Green Finance Research Using Science Mapping Technique(2025) Koç, HavvaKüresel finansal sistemde yeşil finansın artan önemi, bu alandaki araştırmaların çoğalmasına yol açmıştır. Ancak, yeşil finans literatürünün kapsamlı bir bibliyometrik analizi henüz yeterince yapılmamıştır. Bu çalışma, yeşil finans araştırmalarının yapısını VOSviewer kullanarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmaya yön veren motivasyonlar arasında yeşil finans araştırmalarındaki ana temaların ve eğilimlerin belirlenmesi, bu alana katkıda bulunan önde gelen yazarların, kurumların ve ülkelerin profilinin çıkarılması ve yeşil finanstaki farklı araştırma kümeleri arasındaki ilişkilerin anlaşılması yer almaktadır. 2009’dan 2024’e kadar toplam 617 yayın incelenmiştir. Bibliyometrik analiz sonuçları, yeşil finans literatüründe belirli temaların ve trendlerin öne çıktığını göstermektedir. Ayrıca, en çok atıf alan yazarlar, etkili kurumlar ve coğrafi dağılımın incelenmesi, bu alandaki önemli paydaşların belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Sonuçlar, \"Yeşil Finans\" alanında yapılan yayınların sınırlı sayıda olduğunu ve bu alanın yeni gelişmekte olduğunu göstermektedir. Ancak, çevresel sorunların artmasıyla bu alandaki akademik ilginin de artacağı öngörülmektedir. Bu çalışma, yeşil finans araştırmalarının derinlemesine anlaşılmasına ve gelecekteki araştırmalar için sağlam bir temel oluşturmaktadır.Article Borçlunun Barter Sistemindeki Hak ve Alacaklarının Haczi(2024) Topak, SüleymanTicari ilişkileri olumsuz etkileyen nakit sıkıntısı ve ekonomik kriz, farklı çözüm yöntemlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Barter sistemi de nakde ihtiyaç duyulmadan sürekliliği sağlamaya yönelik farklı bir ödeme yöntemi olarak kabul edilmiş ve dünya ça- pında uygulanmaya başlamıştır. Parasız ticaret anlayışının hakim ol- duğu barter sistemi, kendine özgü yapıya ve kurallara sahiptir. Bu sistem içerisinde gerçekleşen hukuki işlemlerde resmi para kullanıl- mamakla birlikte sisteme özgü bir değer ve ödeme aracı olarak barter parası uygulaması mevcuttur. Bu yönüyle barter sisteminde oluşan alacaklar, nakit karşılığı olmasa da haczi kabil bir malvarlığı değeri oluşturmaktadır. Bu çalışmada borçlunun barter sisteminde bulunan hak ve alacaklarının haczi, icra hukuku hükümleri gereği farklı yönle- riyle incelenmeye çalışılmıştır.Article Cephe Kaplama Malzemesi Olarak Alüminyum ve St37 Çelik Metallerinin Tercih Kriterleri(2024) Karacan, Sena; Yardımlı, SeyhanGünümüzde teknoloji ve bilim alanındaki gelişmenin en gözle görülür alanlarından bir tanesi de yapı malzemeleri teknolojileridir. İnşaat sektörüne her gün yeni bir yapı malzemesi, alternatifi ve farklı kalitelerde ürün geliştirilerek sunulmaktadır. Mimari yapıların uygulamalarında st37 olarak adlandırdığımız çelik gibi demirli içerikli metallerin yanı sıra bakır, alüminyum, çinko, titanyum, gibi demir dışı metaller veya bu metallerin alaşımları kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Yukarıda sözü edilen metal örneklerinden alüminyum metali ve alaşımları ile st37 çelik metalinin cephe malzemesi olarak kullanılmasında tercih kriterlerinin karşılaştırmalı analizleri incelenmiştir. Alüminyum alaşımlarından cephe kaplaması için en sık tercih edilen 1050, 5005 ve 5754 kalite alaşımlara sahip cepheler, st37 olarak adlandırılan karbon çelik cepheler ile karşılaştırılmıştır. Tercih kriterleri üzerine düşünüldüğünde alüminyum ve alaşımlarının genellikle hafiflik, korozyon direnci ve enerji verimliliği tercihinin yüksek olduğu alanlarındaki performansı için uygun bulunduğu, st37 çeliğinin ise içeriği nedeni ile yapısal dayanıklılık ve yüksek sıcaklık, düşük maliyet beklentilerini karşıladığı uygulamalarda kullanıldığı tespit edilmiştir.Review Duchenne Musküler Distrofi ve Elektrik Stimülasyonu(2022) Yener, Büşra; Alıkma, Ahmet Faruk; Gündüz, Didem; Zeren, Hasan; Kurban, Kader; Akdıkan, Melisa; Saldıran, Tülay ÇevikDuchenne Musküler Distrofi (DMD), X kromozomuna bağlı resesif geçiş gösteren ve yaklaşık 1/3600-6000 canlı erkek doğum prevelansı olan genetik bir hastalıktır. DMD esas olarak erkek çocukları etkileyen, ilerleyici kas zayıflığı ile karakterize, kadınların taşıyıcı olup genellikle asemptomatik veya hafif belirti gösterdiği çocukluk çağında en sık görülen musküler distrofi tipidir. Tedavi konusunda günümüzde güncel klinik araştırmalar ile büyük bir yol kat edilmiş olsa da hastalığı tamamen tedavi eden herhangi bir yöntem henüz bildirilmemiştir. Nöromusküler hastalıklarda fizyoterapi ve rehabilitasyon programı kapsamında elektrik stimülasyonu kullanılmaktadır fakat genetik defektin varlığı ve uygulamalar sonrası oluşabilecek yorgunluk ve dejenerasyon konusunda literatürde az sayıda çalışma ve farklı görüşler bulunmaktadır. Bu derlemenin amacı DMD ve elektrik stimülasyonuyla ilgili yapılan çalışmaları bir araya getirmektir.Article Effect of Silver Diamine Fluoride and Diode Laser as Desensitizer on The Microleakage and Discoloration at Class V Restorations(2025) Kaynar, Zeynep Buket; Ulukapı, Haşmet; Doğruer, IşılAmaç: Bu çalışmanın amacı, hassasiyet giderici amaçlı kullanılan gümüş diamin florür ve diyot lazer uygulamalarının sınıf V kavitelerin restorasyonlarında, mikrosızıntıya ve renk değişimine olan etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada yirmi adet insan molar dişi kullanıldı. Her bir dişin bukkal ve lingual yüzeylerinde standart Sınıf V kaviteler (4x3x3mm) hazırlandı. Dişler tedavi yöntemlerine göre rastgele 4 gruba (n=10) ayrıldı. Grup 1(gümüş diamin florür), Grup 2 (940 nm diyot lazer), Grup 3 (gümüş diamin florür + 940 nm diyot lazer), Grup 4’teki örneklere hiçbir tedavi protokolü uygulanmadı. Tüm kaviteler, nano-hibrid kompozit rezin ile restore edildi. Restorasyonlar diskler ile cilalandı. Örneklerin renk ölçümü spektrometre cihazı ile 1, 7, 14, ve 28. günlerde yapıldı. Renk değişimi, CIEDE 2000 formülüyle hesaplandı. Örnekler %0.2 Rhodamine B boyası ile boyandı ve bukko-lingual yönde kesildi. Boya penetrasyonu bir stereomikroskop altında skorlandı. Veriler Shapiro-Wilks ve Tukey HSD testi kullanılarak %5 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Renk değişimi açısından değerlendirildiğinde, Grup 1 ve Grup 3 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu. Grup 2’de, 1-7. gün ile 1-14. Gün, 1-7. gün ile 1-28. Gün zaman aralıklarında, renk değişimi farkı istatistiksel olarak anlamlı bulundu. En yüksek mikrosızıntı skorları, lazer kullanılan gruplarda elde edilmiştir. Sonuç: Potasyum içeren solüsyonun kullanılmasına rağmen gümüş diamine florür uygulanan gruplarda renk değişimi eşik değerin üzerinde görüldü. Ayrıca, lazer kullanılan gruplarda da kabul edilemez renk değişimleri gözlendi.Article The Effectiveness of Whole Body Magnetic Resonance Imaging Used in Health Screening Programs in Early Stage Cancer Diagnosis(2024) Doğan, Demet; Gökçe, KağanObjective: We aim to present the findings and effectiveness of Whole Body Magnetic Resonance Imaging (WBMRI), which we use in the Health Screening Program (HSP) to diagnose cancer in early stage. Methods: This retrospective study was conducted between January 2017-February 2023. 393 individuals, between the ages of 18 and 85, who underwent WBMRI for HSP purposes, were included. The mean age was 50. Results: Malignancy suspicious lesions were observed in the head/neck region in 25 cases. Additional Magnetic Resonance (MRI) and Ultrasound (US) were performed. Mediastinal pathology was observed in 23 cases, and non-mediastinal thoracic pathologies were detected in 15. Therefore thorax Computed Tomography (CT), mammography, and breast US were performed. Benign lesions were observed in the liver in 44 cases, and US was performed. Malignancy-suspicious lesions in the liver were observed in 4, and dynamic abdominal MRI was performed. Cholelithiasis was observed in 16, and confirmed by US. The most common renal findings were; cysts and pelvicalyceal ectasia. Adrenal adenoma was observed in 5 cases. Two of the females had suspicion of gynecological malignancy. Massive diffuse concentric wall thickening was observed in the sigmoid colon, and colonoscopy was performed on one male. Musculoskeletal benign lesions were detected in 99 cases, and malignancy-suspicious lesions were detected in 35. Additional examinations such as US, CT, MRI, PET-CT, scintigraphy, and colonoscopy were performed on 172 cases. Malignancy was detected in 11 cases (2.8%). Conclusion: WBMRI is a radiation-free, non-invasive, short-term examination method. WBMRI is beneficial in diagnosing early-stage cancer.Article Effects of Whitening Mouthrinses on the Color Recovery of One-Shade and Multi-Shade Stained Composite Resins(2025) Yurdagüven, Gülşah YenierAmaç: Bu çalışmanın amacı, ağartma etkili ağız gargaralarının renklendirilmiş tek-renk (Charisma Topaz One [CTO]) ve çoklu-renk sistemli (Estelite Sigma Quick [ESQ]) kompozit rezinlerin renk geri kazanımı üzerine etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: 60 adet disk şeklinde (8 mm çap x 2 mm kalınlık) örnekler hazırlandı (her bir kompozit reçine için n=30). Örnekler, cilalandıktan (Sof-Lex) sonra 24 saat 37°C'de saklandı. Sonrasında 37°C'de 168 saat kahve solüsyonunda renklendirildi ve ardından ağız gargaralarına göre rastgele üç alt gruba ayrıldı (n=10): LAW: Listerine Advanced White; CPWC: Colgate Plax White+Charcoal Capitano Whitening; LTC: Listerine Total Care. Renk ölçümleri başlangıçta (T0), kahvede reklendirme sonrası (T1) ve 37°C’de 12 saat ağız gargarasında bekletildikten sonra (T2) spektrofotometre cihazı (VITA Easy shade) ile gerçekleştirildi. Analizler için CIELab parametreleri kullanıldı. Renk değişimlerini belirlemek için ΔE ve ΔL, Δa, Δb hesaplandı. Veriler two-way ANOVA, post hoc Tukey, Student t testleri ile analiz edildi (p<0,05). Bulgular: Kahve ile renklendirme sonrası tüm örneklerde klinik olarak kabul edilemez (ΔE>3,3) renk değişiklikleri saptanmış olup CTO kompozit rezinin ΔE değeri (12,16±1,37) ESQ’ den (7,48±0,95) anlamlı düzeyde yüksektir (p=0,001). Renklendirme sonrasında ağız gargaraları, L’de belirgin bir artışa, a ve b parametrelerinde azalmaya neden olmuştur. LAW ve CPWC, ESQ kompozit rezinin ΔL (p=0,001), Δb(p=0,031) ve ΔE (p=0,002) değerlerinde anlamlı farklılığa neden olurken CTO kompozit rezinin Δb (p=0,037) değerinde anlamlı farklılık göstermiştir. Sonuç: Ağartma etkili ağız gargaraları, kompozit rezinlerin kahve renklenmelerini azaltsa da başlangıç renk değerlerine ulaştıramamaktadır. Çoklu-renk kompozitlerin rengini geri kazandırmada tek-renk kompozitlere göre daha iyi bir beyazlatma sağlamaktadırArticle Evaluation of Youtubetm as an Information Source for Indirect Restorations: Cross-Sectional Evaluation(2024) Doğruer, Işıl; Ömeroğlu, Merve KütükPurpose: To evaluate the usefulness and quality of popular videos about indirect restorations shared by different uploaders on YouTube and to evaluate the demographic characteristics of the videos. Materials and Methods: The most commonly used terms related directly to indirect posterior restorations were determined as \"inlay\" and \"onlay\" in this topic. Of the 400 videos (200 for each topic), 40 videos were selected for analysis. Evaluations were made for each video in terms of the following: (1) number of views, (2) number of comments, (3) days since up-load, (4) number of ’likes’, (5) Viewing rate; [(number of views/number of days since upload) * 100%], (6) Viewer interaction, (7) Usefulness Index score, (8) 5-point global quality scale (GQS) criteria. Results: No statistically significant difference was found among usefulness scores and video sources. (p=0.754). Based on the usefulness score, 20% were classified as good, 40% as poor, and 40% as moderate. No statistically significant difference was found among primary purpose of videos and video sources. (p=0.754). The greatest number of videos (42.5%) was uploaded by dentists (n=17). When the primary purpose is evaluated for the videos uploaded by dentists, the highest numerical value was determined as education for health professionals (52.9%) (n=9). Conclusions: The contents of YouTube videos regarding the indications and production stages of inlay and onlay restorations need to be revised according to our evaluation criteria. The number of educational videos providing detailed content and information to patients should be increased.Article Examining The Relationship Between Compassion Fatigue And Caring Behaviors In Nurses: A Cross-sectional Study(Association of Executive Nurses, 2024) Aslan, Z.T.; Baykara Mat, S.T.Aim: The study aimed to examine the relationship between compassion fatigue and caring behaviors in nurses. Method: The population of the cross-sectional design research consists of nurses serving in three hospitals affiliated with the Ministry of Health in Istanbul between 01.12.2022 and 01.12.2023 (N: 1,620). The study was conducted with 346 nurses who volunteered to participate in the research (n: 346). Personal and Professional Information, Compassion Fatigue-Brief Scale, and Caring Behaviors Scale-30 were used. Descriptive statistics, independent groups t test, one-way ANOVA tests and Pearson correlation analysis were used to analyze the data. Results: It was determined that 78.6% of the participants were women, the average age was 27.97 and the weekly working hours were 47.22. It was observed that 83.5% of the participants worked in shifts, 33.5% were dissatisfied with working in the institution and 13.0% were dissatisfied with working in the unit. The compassion fatigue scale score was found to be 60.62 (23.26), and the caring behaviors scale score was 159.37 (20.69). It was determined that female participants and those who were dissatisfied with their field of work had high compassion fatigue scores, and those who were satisfied had high care behavior scores (p<0.05). There was no statistically significant relationship between compassion fatigue and caring behaviors scale and subscale scores. It was observed that there was a positive significant relationship between weekly working hours and compassion fatigue and caring behaviors scale scores (p<0.05). Conclusion: It was revealed that nurses' compassion fatigue was at a moderate level, and women and those who were dissatisfied with the unit they worked in experienced high compassion fatigue. Weekly working hours were found to be effective on compassion fatigue and caring behaviors. It is recommended to improve working environments in order to improve the quality of care. © 2024 The Authors. Published by Association of Nurse Managers.Article Factors Associated With Post-Covid Syndrome Three Months After Covid-19(2024) Açık, Hasan; Açık, GülenObjective: Post-COVID Syndrome has been defined as a syndrome with chronic fatigue and psychiatric problems continue after COVID-19. In this study, it was aimed to evaluate patients' health-related quality of life standards 3 months after COVID-19 diagnosis. Method: In this study, the psychosocial status and quality of life standards of patients, who were older than 18 years old and followed up due to COVID-19 in the outpatient clinic, ward, or intensive care unit of a university hospital, were assesed by the short form-36 scoring system. Results: Of 67 patients, 57 were followed up and treated at home, nine were admitted to the ward, and one was admitted to the the intensive care unit. Short form-36 test scores of women patients, patients aged over 65, had at least one comorbid disease, and inpatient treatments during acute infection were found to be statistically significantly lower. Conclusion: Gender, advanced age, presence of comorbidity, and history of hospitalization were determined as risk factors for Post-COVID Syndrome.Article Fizyoterapistlerin Kişi Örgüt Uyumu ve Tükenmişliklerinin İşten Ayrılma Niyetine Etkisi: Ankara İli Kamu Hastaneleri Örneği(2022) Atıcı, Emine; Danayiyen, Aysun; Bal, Merve EmineBu çalışma Ankara İli Kamu Hastanelerinde görev yapan fizyoterapistlerin kişi-örgüt uyumu ve tükenmişliklerinin işten ayrılma niyeti üzerine olan etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Çalışmanın evrenini Ankara İli merkez ilçelerinde yer alan ve İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı 11 Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 7 Devlet Hastanesi ve 1 Ankara Şehir Hastanesinde görev yapmakta olan 251 fizyoterapist oluşturmaktadır. Çalışmaya 152 kişi dahil edildi. Çalışmada, literatürde yer alan sınanmış ölçekler tercih edilerek, fizyoterapistlerin kişi-örgüt uyumu, tükenmişlikleri ve işten ayrılma niyetlerini ölçmek üzere anket formu kullanılmıştır. Ölçekler likert tipi ölçek olup beşli derecelendirilmiştir. Araştırmada katılımcıların duygusal tükenme, kişi-örgüt uyumu, işten ayrılma niyetinin orta seviyede, duyarsızlaşma düzeylerinin düşük seviyede, kişisel başarı tükenmişlik düzeyinin ise yüksek seviyede olduğu tespit edilmiştir. Tükenmişlik ile kişi-örgüt uyumu arasında negatif ve anlamlı ilişki olduğu (r=-0,501, p=0,000) tükenmişlik ile işten ayrılma niyeti arasında pozitif ve anlamlı ilişki olduğu (r=0,503, p=0,000) bulunmuştur. Katılımcıların mesleki tükenmişlik düzeylerinin işten ayrılma niyeti üzerine etkisine ilişkin çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre tükenmişlik düzeyinin işten ayrılma niyetinin üzerinde %25,9 etkisi olduğu ve bu etkinin istatistiksel açıdan anlamlı olduğu tespit edildi (r2=,259; p<0,01). Katılımcıların kişi-örgüt uyumu düzeylerinin işten ayrılma niyeti üzerine etkisine ilişkin basit doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre kişi-örgüt uyumu düzeyinin işten ayrılma niyetinin üzerinde %14,3 etkisi olduğu ve bu etkinin istatistiksel açıdan anlamlı olduğu tespit edildi (r2=,143; p<0,01). Buna bağlı olarak fizyoterapistlerin mesleki tükenmişlik düzeylerini en aza indirmeye yönelik uygulamalar yürütülebilir.Article General Surgeons’ Approach to Pilonidal Abscess in Turkey: Results of a Nationwide Survey(2024) Yildirim, Ali Cihat; Kozan, Ramazan; Sevim, Yusuf; Kıvılcım, Taner; Tatar, Cihad; Aydın, İshak; Karahan, Salih NafizAim: This nationwide survey study aimed to determine the initial and definitive treatment strategies for pilonidal abscess (PA) that are used by general surgeons in Turkey. Method: Surgeons working at centers in Turkey were sent an electronic questionnaire focusing on diagnostic, perioperative, and postoperative management options for PA. The questions were prepared based on an extensive assessment of the literature and were evaluated for usability prior to distribution. A survey consisting of 20 questions was sent to surgeons and surgical residents via email. The survey link was kept active for 1 month to give the surgeons enough time to complete it. Results: Of the 520 participants, 64% defined themselves as general surgeons and 9.5% as colorectal surgeons. The most preferred surgical approaches among the participants were as follows: day surgery unit (75.2%), local anesthesia (82.8%), and drainage through the most fluctuant location (65.1%). Irrigation of the cavity was applied by 70% of the participants (38.8% with saline and 32.3% with hydrogen peroxide). The majority (82.5%) prescribed oral antibiotics following PA drainage. Definitive treatment was scheduled within a timeframe of 4-8 weeks by 45.6%. Participants who performed concurrent phenol application were more likely to perform a definitive treatment if the patient becomes symptomatic (p<0.001, odds ratio: 10,819, 95% confidence interval: 2,682-43,645). Conclusion: The study revealed that there are different approaches to the management of PA among surgeons in Turkey. Guidelines and consensus studies should be conducted to achieve the best results in the management of PA.Article Gestalt Algı İle En İyi Film Dalında Ödül Almış Yapımların Afiş Çözümlemesi(2025) Orkan, SerraGörsel kültür içerisinde yer alan medya araçlarından biri de afiştir. Günümüz afişlerinde fotoğraf ve baskı teknolojilerinin izleri vardır. Ayrıca filmi en iyi şekilde yansıttığı düşünülen göstergeler yer almaktadır. Tüketici ile iletişim kurarken afişteki amaç öncelikle dikkat çekmek, eğitmek, teşvik etmek, ikna etmek vb. niyetlerle oluşturulan eylemlerdir. Renk, şekil, tipografi ve düzen unsurları ile bir afişin genel olarak değerlendirilmesi mümkündür. Multidisipliner bir yöntem olan Gestalt prensipleri ile biçimsel ve içerik anlamlandırma süreci daha kolay ve doğru ilerleyebilmektedir. Bu sebeple çalışmada yöntem olarak Gestalt algı prensipleri ile çözümlemeden yararlanılmıştır ve 2019 senesinden itibaren her yıl en iyi film Oscar ödülünü almış yapımların afiş çözümlemesi yapılmıştır. Afişlerin tamamı şekil-zemin ilişkisine göre değerlendirilebilmiş; ancak tüm Gestalt prensipleri afişlerin hepsinde gözlemlenmemiştir. Bilimkurgu unsurlarının yer aldığı film afişlerinde efekt ve illüstrasyondan yararlanılmış, dram türünü yansıtan filmlerde, afişlerde tek fotoğraf karesi ile içerik aktarılmıştır. Afişler; Gestalt algı prensibi olan “bütün parçalar toplamından başka ve daha fazla bir şeydir.” savını da desteklemektedir.Article Göstergebilimsel Reklam Anlatısı Çözümlemesi: Apple “The Greatest” Reklam Filmi Örneği(2025) Orkan, SerraReklamlar günümüzün en hızlı tüketilen iletişim araçlarındandır. Reklam dünyasında her birey birer tüketici olarak düşünülmektedir. Genel olarak düşünce biçimine doğrudan etki etmeyi hedeflerler. Seyirciye ürünü sunmanın ötesinde bir yaşam tarzını benimsetme hedefi ile de yola çıkarlar. Böylelikle birey bir ürünü değil zihninde oluşan imgelemi satın almaktadır. Araştırmanın örneklemini, en iyi reklam filmi kategorisinde ödül alan “Apple” markasının “the Greatest (2023)” reklam filmi oluşturmaktadır. Reklam anlatısının çözümlenmesinde göstergebilimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Evrende yer alan göstergeler sınırsız olsa da nelerin analiz edileceğinin belirlenmesi için göstergebilim yöntemi önemli bir konumdadır. Araştırmanın bulgularına göre; reklam filminin gösterileni; \"Apple\" marka ürün kullanan bireylerin yaşamdan maksimum verim alabildikleridir. Yan anlam ise; seyirciye hem engellerin aşılabileceğini, eksiklerin tamamlanabileceğini göstermekte; hem de bu konforlu yaşama ulaşmak için gerekli ekonomik statüyü hatırlatmaktadır.Article Human Papilloma Virus Frequency and Genotypes; Evaluation of the 4879 Screenings Made With Polymerase Chain Reaction and Chip Array Between 2001 and 2019 in Istanbul(Kare Publ, 2021) Vural, Gurcan; Polat, NedimObjectives: The aim of this study is the documentation of human papilloma virus (HPV) frequency and types seen in the city of Istanbul, Turkey, as well as evaluation of the relationship between these subtypes and cytological and pathological diagnoses. Methods: 4879 cases were studied in our molecular pathology department between 2001 and 2019 in Istanbul. Between 2001 and 2010, 1692 cases were screened for HPV 6, 11, 16, 18, 31, and 33 by conventional hybridization and polymerase chain reaction (PCR). Since 2011, up to 49 HPV typing has been performed for 3187 cases with chip array. The cases were referred to the pathology center and the hospital pathology department by clinicians for screening before HPV vaccination and on the observation of precancerous changes and koilocyts in cytological-histopathological evaluations. Results: In this study, the frequency of HPV was found to be 10.8% (527 HPV-positive cases). Among these, 348 cases were high-risk groups, whether or not they were previously associated with a low-risk group. When we look at the distribution of the cases according to the high-risk HPV types, HPV 16 is the most common type. The frequencies of occurrence of other HPV types are as following: HPV-16: 41.7%, HPV-31: 11.7%, HPV-52: 7.9%, HPV-51: 7.1%, HPV-33: 6.9%, HPV-45: 6.5%, HPV-18: 6.3%, HPV-39: 6.1%, and HPV-58: 5.8%. It was further found that multiple infections were 28% of high grade squamous intraepithelial lesion cases. HPV frequency was 38% and 72%, respectively, in cases with cytologically or histopathological precancerous, low-grade squamous intraepithelial lesion, and HSIL changes. As a final note, HPV was detected in 9 of 10 cases with cervical cancer (90%). Only 1 adenocarcinoma case detected in the series was a double infection with HPV types 18 and 45. Conclusion: HPV 16 was the most common type found in this study. It is followed by types 31, 52, 51, 33, 45, 18, 39, and 58, respectively. The most common association observed in double infections was between HPV 16 and 58. It was also observed that the incidence of HPV in the city of Istanbul, Turkey, was similar to other developed countries. As a final note, in addition to screening tests, PCR and chip array studies should be conducted and the community should be informed about preventive medicine and the importance of condom use.Article İflasta İşletmenin Devamı veya Kapatılmasına İlişkin Karara Esas Kriterler(2025) Topak, Süleymanİflas kararı alındığında, müflisin işletmesi genellikle kapatılır ve malları satılarak tasfiye edilir. Bu uygulama, iflasın esas amacının, işletmenin mal varlığının nakde çevrilerek borçların ödenmesine yönelik yerleşik anlayışa dayanmaktadır. Ancak, alacaklıların satıştan elde edeceği tasfiye payına kıyasla daha fazla tatmin edilme ihtimali göz önünde bulundurulduğunda, işletmenin kapatılması yerine faaliyetlerinin devam ettirilmesi ve borçların ödeme yoluna gidilmesi olasılığı da ortaya çıkmaktadır. Fakat, iflasın yönetimiyle ilgili olarak, işletmenin hangi yöntemle sürdürüleceği ya da kapatılacağına dair İcra ve İflas Kanunu (İİK) veya diğer mevzuatlarda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu belirsizlik, işletmenin faaliyetlerine devam edilmesine karar verildiği takdirde iflas dairesi veya iflas idaresinin karşılaşabileceği olası sorumluluklardan kaçınma eğiliminde olmasına neden olmakta ve dolayısıyla söz konusu seçeneğin pratikte genellikle tercih edilmemesine yol açmaktadır. Oysa, müflise ait bir işletmenin faaliyetlerinin devamı mümkünse, bu seçeneğin göz ardı edilip yalnızca mal satışına dayalı tasfiye yoluna gidilmesi doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilemez. Hem ülke ekonomisinin sürdürülebilirliği hem de alacaklıların daha fazla tatmin edilme olasılıkları açısından bu yaklaşım doğru değildir. Zira karşılaştırmalı hukuk sistemlerinde iflasın yeniden yapılandırma aracı olarak ele alınması gerektiği de vurgulanmaktadır. İşletmenin devamına veya kapatılmasına yönelik kararların verilmesinde doğru kriterlerin belirlenmesi, işletmenin yaşatılması durumunda tasfiyeden beklenen faydadan daha yüksek bir verim elde edilebileceğini göstermektedir. Bu bağlamda çalışma, Türkiye’deki iflas sürecinde işletmenin devam etme olasılığının daha fazla dikkate alınmasını teşvik etmek ve işletmenin devamı veya kapatılması doğrultusunda alınacak kararların doğru temellere dayandırılmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.