TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/20
Browse
Browsing TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection by Scopus Q "N/A"
Now showing 1 - 20 of 88
- Results Per Page
- Sort Options
Article ABD Askeri Sağlık Sistemi Reformunun İncelenmesi ve Uluslararası Güvenlik Çerçevesinde Türkiye Açısından Değerlendirilmesi(2025) Özmen, Oğuzhan; Özkut, Uğur Tarık; Özmen, PelinBu çalışmanın amacı; ABD askeri sağlık sistemindeki (ABD-ASS) reform ihtiyacının zamanlaması, nedenleri ve reform faaliyetlerinin analiz edilmesi, buradan elde edilen sonuçların, Türkiye’nin savunma ve güvenliği açısından değerlendirilmesidir. ASS, ulusal kongre raporları, ikincil kaynaklar, dönüşüm ve reformla ilgili veriler, uzman görüşleri ve açık kaynaklardan elde edilen bilgilerle kavramsal ve fonksiyonel olarak değerlendirilmiştir. Çalışma sağlık yönetimi, entegre sağlık hizmetleri, inovasyon ve muharebe hazırlığı temalarının elde edilmesine yönelik, tümevarımsal kodlamanın kullanıldığı, nitel bir araştırma olarak planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın temel bulgusu; muharebe ortamında karmaşıklık arttıkça askeri sağlık organizasyonunda küçük, hızlı, mobil ve deneyim sahibi sağlık birlik ve personeline ihtiyacın artacağıdır. Ayrıca askeri sağlığın uluslararası siyasetteki insancıl gücünün de politikaya hareket sahası kazandırmakta etkili olacağı görülmektedir. ABD’nin reform zamanlamasının, büyük bölgesel savaşların emaresi olarak değerlendirilebileceği ve Türkiye’nin savunma sanayii ile paralel olarak milli askeri sağlık sistemini de en geç 2030 yılına kadar reforme etmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. İnovasyon, operasyonel tıp, reorganizasyon ve entegre kayıt sistemleri askeri sağlık sistemlerinin odaklanması gereken, temel reform konuları olarak tespit edilmiştir.Article Analysis and Comparison of Electric Scooter Crashes: A Review of Crash Characteristics and Health Outcomes in Türkiye(2024) Dündar, Selim; Okudan, BegümMicromobility, including shared e-scooters, has become a convenient mode of transportation for short-distance trips globally. Türkiye introduced shared e-scooters in 2019, quickly expanding their presence. This study analyses and identifies the crash characteristics and health outcomes of e-scooter crashes in Türkiye. It also seeks to provide recommendations for enhancing safety. This review focused on e-scooter crashes in Türkiye, a country with a population of 85,279,553. Our narrative analysis examined eight studies and eight media reports on e-scooter incidents in Türkiye, evaluating patient demographics, crash characteristics (user type, fall/collision, speed, time, location), injury types, interventions, hospitalizations, and modifiable risk factors like helmet use and alcohol consumption. Accidental involvement was slightly higher in men than in women. The rate of helmet usage is quite low. Upper extremity injuries are the most common type, followed by lower extremity injuries. Fatalities have occurred, underscoring public health concerns. E-scooter crashes often involve collisions with pedestrians and vehicles, highlighting the need for adherence to traffic rules and safe riding practices. E-scooters are a practical transportation solution but pose safety risks. Protective measures such as helmet and other protective equipment use, compliance with traffic rules, and public awareness campaigns are crucial to mitigate these risks. We conclude that e-scooter safety regulations in Türkiye should be enhanced to protect riders and pedestrians and promote a safer micromobility ecosystem.Article Analysis of the Factors Affecting the Latency Period and Type of Birth in Patients With Preterm Prematur Rupture of Membranes(Dokuz Eylul Univ inst Health Sciences, 2022) İlhan, Yunus; Kuzu, Ozan; Gozel, Sercan; Yumru, Ayşe EnderPurpose: To determine the factors associated with the latent period in patients with preterm premature rupture of membranes (PPROM). Material and Methods: 53 patients who applied to our clinic within 1 year and were diagnosed with PPROM and met the inclusion criteria participated in this prospective cross-sectional study. Factors thought to affect the latent period in these patients were examined in terms of delivery time and mode. Results: Latent period; was negatively correlated with dilatation and positively correlated with collum length. The mean latent time of patients with contraction was statistically significantly lower than those without. In another model, gestational week, collum length and birth weight were found to be the most significant factors associated with the latent period. In the latent period groups; Statistically, a significant difference was found in the mean dilatation and collum length. The contraction rate was higher in those with a latency period of 2 days or less. Conclusion: Latent duration is inversely proportional to dilatation and directly proportional to collum length. Uterine contraction is higher in patients with a latency period of fewer than 2 days. Other statistically significant factors related to the latent period are the gestational week and the fetal weight.Article Analyzing the Cooperation Between Azerbaijan Naval Forces and Türkiye: Strategic, Operational, and Diplomatic Aspects(2024) Çora, Hakan; Gürson, Alı Poyraz; Mikail, Elnur Hasan; Çora, Ali NazmiThis study investigates the historical context and strategic evolution of the naval cooperation between Azerbaijan and Türkiye, highlighting its roots in the early years of Azerbaijan's independence following the dissolution of the Soviet Union. As both nations embarked on building and modernizing their naval capabilities, their partnership became a cornerstone of regional security in the Caspian and Black Seas. The study emphasizes how this cooperation has grown from initial diplomatic ties into a robust military alliance, driven by shared strategic interests and mutual security concerns. The analysis delves into the strategic significance of this partnership, focusing on its role in enhancing the stability of a geopolitically sensitive region. The Caspian Sea, with its vast energy resources, and the Black Sea, a critical maritime zone, both play pivotal roles in regional dynamics. By fostering cooperation in these areas, Azerbaijan and Türkiye not only strengthen their own defense capabilities but also contribute to broader regional security frameworks. Operationally, the collaboration between the two nations' naval forces is characterized by joint exercises, training programs, and the establishment of information-sharing mechanisms. These efforts are designed to improve the interoperability of their naval forces, allowing them to respond more effectively to potential security threats. The study also outlines key areas for future collaboration, including maritime domain awareness, counterterrorism operations, and humanitarian assistance, which could further enhance the strategic partnership. By providing a nuanced and multidimensional analysis, this study aims to offer a comprehensive understanding of the Azerbaijan-Türkiye naval cooperation. It explores the implications of this partnership for regional stability, security, and the balance of power, as well as its potential to influence future maritime and geopolitical developments in the wider region.Article Ankrajlı Fore Kazıklı İksa Sistemlerinin Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Analizi ve İnklinometre Ölçümleri ile Karşılaştırılması(2025) Zardarı, Saeid; Saglam, Asliİnşaat projelerinde derin kazıların yapılması, günümüzde çeşitli faktörler nedeniyle kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu tür kazılarda zemin stabilitesini sağlamak amacıyla iksa sistemleri kullanılmakta olup, özellikle eğimli arazilerde, kayma ve göçme riski taşıyan zeminlerin korunması ve bodrum katlı yapıların temellerinin güvenli bir şekilde yerleştirilmesi için oldukça büyük öneme sahiptir. Bu çalışma, ankrajlı fore kazıklı derin kazı destekleme sisteminin etkin kullanımını ve zemin deformasyonlarının izlenmesinin önemini incelemektedir. Sonlu elemanlar yöntemi (FEM) ile modellenen sistemdeki potansiyel deformasyonlar, saha inklinometre ölçümleri ile karşılaştırılmıştır. Zemin verileri, raporlardan ve laboratuvar deneylerinden alınarak belirlenen parametrelerle tasarımda kullanılmış, iksa sistemi PLAXIS programı üzerinden modellenmiştir. Zeminin malzeme modelleri oluşturulmuş ve yatay deformasyonlar ile saha ölçümleri arasındaki farkların sebepleri araştırılmış, bu farkların nedenleri geri analizler aracılığıyla ortaya konulmuştur. Sayısal analiz ve saha ölçümleri, iksa sisteminin yatay deformasyonları etkin bir şekilde kontrol altında tuttuğunu ve güvenli bir tasarım sağladığını ortaya koymuştur. İnklinometre ölçümleri, deformasyonların izlenmesi konusunda önemli bir doğrulama aracı olmuştur. Elde edilen bulgular, derin kazı uygulamalarında iksa sistemlerinin başarısını ve zemin parametrelerinin tasarımda ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Sonuçlar, iksa sistemlerinin tasarımında ve inşaat sürecinde güvenliği artıran önemli bilgiler sunmaktadır.Article Ar-Ge Harcamalarındaki Vergi Teşvik Oranları ile Ekonomik Büyüme İlişkisi: OECD Ülkeleri İçin Panel Veri Analizi(2025) Has, Banu; Çinar, SinanBu çalışma, 26 OECD ülkesi kapsamında büyük ölçekli firmaların araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini incelemektedir. Çalışmada 2004-2020 dönemi için yıllık veriler kullanılarak panel veri analizi yapılmıştır. Analizde dinamik panel veri analiz yöntemlerinden biri olan fark GMM kullanılmıştır. Yıllık büyüme oranı açıklanan değişken olarak kullanılmıştır. Tahmin edilen modelde açıklayıcı değişkenler olarak Ar-Ge’ye uygulanan vergi teşvik oranları, gayrisafi sabit sermaye oluşumu oranı, ortaokul okullaşma oranı ve işgücüne katılım oranı da kullanılmıştır. Sonuçlar, Ar-Ge üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu göstermektedir. Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranı ekonomik büyüme üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir. Bu çalışma, Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşviklerinin ekonomik büyüme için önemini vurgulamaktadır.Article Asthmatic Patients: Is Homocysteine an Issue(Galenos Publ House, 2024) Keskinel, İlkay; Eryilmaz, Müzeyyen; Güntürk, ArzuObjective: Understanding the causes of asthma is crucial for developing new therapeutic modalities. Homocysteine (HCY) is an intermediate in methionine metabolism. Elevated HCY levels may indicate folate and vitamin B12 deficiencies, which are cofactors for the methylation of HCY to methionine. The relationship between hyperHCY mia and atherosclerosis is well-documented, and it is considered a cause of cardiovascular, neurodegenerative, and ocular diseases. HyperHCY mia may also cause atopy and, consequently, asthma. We aimed to evaluate the levels of HCY, vitamin B12, and folic acid in asthmatic patients and healthy adults, as well as to determine whether correlations exist between these levels and lung function, eosinophil counts, total immunoglobulin E (IgE), and eosinophilic cationic protein (ECP) levels in asthmatic subjects. Methods: A total of 142 asthmatic patients and 36 healthy controls were enrolled in the study. Folic acid, vitamin B12, total IgE, ECP, eosinophil percentage, eosinophil counts, and HCY levels were evaluated in both groups. Results: HCY, vitamin B12, and folic acid levels did not significantly differ between patients with asthma and controls. There was a statistically significant positive correlation (at the 0.95 confidence level) between HCY values and forced vital capacity, peak expiratory flow (PEF), and eosinophil counts in patients with asthma. Folic acid levels correlated positively only with PEF%, whereas vitamin B12 levels did not correlate with any functional parameters or atopic markers like IgE and ECP. Conclusion: Should large-scale randomized controlled trials conclusively establish HCY as a causative factor of asthma, metabolic interventions to lower HCY levels using methyl donors could be considered alongside conventional asthma treatments.Article Bibliometric Analysis of Green Finance Research Using Science Mapping Technique(2025) Koç, HavvaKüresel finansal sistemde yeşil finansın artan önemi, bu alandaki araştırmaların çoğalmasına yol açmıştır. Ancak, yeşil finans literatürünün kapsamlı bir bibliyometrik analizi henüz yeterince yapılmamıştır. Bu çalışma, yeşil finans araştırmalarının yapısını VOSviewer kullanarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmaya yön veren motivasyonlar arasında yeşil finans araştırmalarındaki ana temaların ve eğilimlerin belirlenmesi, bu alana katkıda bulunan önde gelen yazarların, kurumların ve ülkelerin profilinin çıkarılması ve yeşil finanstaki farklı araştırma kümeleri arasındaki ilişkilerin anlaşılması yer almaktadır. 2009’dan 2024’e kadar toplam 617 yayın incelenmiştir. Bibliyometrik analiz sonuçları, yeşil finans literatüründe belirli temaların ve trendlerin öne çıktığını göstermektedir. Ayrıca, en çok atıf alan yazarlar, etkili kurumlar ve coğrafi dağılımın incelenmesi, bu alandaki önemli paydaşların belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Sonuçlar, \"Yeşil Finans\" alanında yapılan yayınların sınırlı sayıda olduğunu ve bu alanın yeni gelişmekte olduğunu göstermektedir. Ancak, çevresel sorunların artmasıyla bu alandaki akademik ilginin de artacağı öngörülmektedir. Bu çalışma, yeşil finans araştırmalarının derinlemesine anlaşılmasına ve gelecekteki araştırmalar için sağlam bir temel oluşturmaktadır.Article Bolşevik Basını ve Hegemonya: Nisan Tezleri’nin toplumsal Mobilizasyon Üzerindeki Etkisi(2025) Yerköy, SametBu çalışma, Vladimir Lenin’in 1917 yılında kaleme aldığı Nisan Tezleri’nin, Bolşevik basın aracılığıyla nasıl etkili bir toplumsal mobilizasyon sağladığını analiz etmektedir. Nisan Tezleri, Rus Devrimi’nin ideolojik ve politik yönelimini belirleyen temel bir belge olarak, sosyalist devrim hedefini net biçimde ortaya koymuş ve geniş işçi sınıfı ile köylü sınıfı gibi toplumsal kesimlere hitap ederek mevcut kapitalist düzeni sert bir şekilde eleştirmiştir. Çalışmada, Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi temelinde Lenin’in söylemlerinin ideolojiyle ilişkisi ve Bolşevik basının bu söylemi yayma işlevi teorik çerçeve olarak sunulmuş; söylem analizi yöntemi olarak Teun van Dijk’in eleştirel söylem analizi modeli tercih edilerek Lenin’in retorik stratejileri bilişsel, söylemsel ve toplumsal boyutlarıyla sistematik biçimde incelenmiştir. Bu yöntem Lenin’in ideolojik hedeflerini ve söylem gücünü derinlemesine anlamaya olanak sağlamıştır. Nisan Tezleri, Bolşevik basın tarafından geniş kitlelere ulaştırılarak devrimci bilincin yaygınlaşmasında ve halkın devrim sürecine aktif katılımında kritik rol oynamış; basın, sadece mesajların taşıyıcısı olmakla kalmayıp, ideolojik içeriği geniş toplumsal tabanlara ulaştırarak devrimin iletişim altyapısını ve ideolojik çerçevesini güçlendirmiştir. Ayrıca, kitlelerin siyasi farkındalığını artırmış ve devrim sürecindeki aktörler arasındaki güç ilişkilerinin şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Bulgular, Lenin’in söylemlerinin işçi ve köylü kitleleri adına mevcut sistem algısını kökten değiştirme amacı taşıdığını ve söylemin hem stratejik hem de ideolojik bir araç olarak işlev gördüğünü göstermektedir. Çalışma, Lenin’in Nisan Tezleri’ni toplumsal mobilizasyon ve hegemonya inşası bağlamında ele alarak, devrimci hareketlerin dil ve söylem aracılığıyla nasıl etkili bir liderlik ve hegemonya mekanizması kurduğunu tarihsel ve siyasal bağlamda ortaya koymakta; böylece Lenin’in söylemlerinin stratejik amaçları ve toplumsal dinamiklerle kurduğu ilişki üzerinden dilin dönüştürücü gücünü ve ideolojik hegemonya yaratmadaki rolünü göstermektedir. Bu bağlamda, Bolşevik basın ve Lenin’in retoriği, sosyalist devrim sürecinde söylem ile ideolojinin siyasette iç içe geçtiğinin somut örnekleri olarak değerlendirilmektedirArticle Borçlunun Barter Sistemindeki Hak ve Alacaklarının Haczi(2024) Topak, SüleymanTicari ilişkileri olumsuz etkileyen nakit sıkıntısı ve ekonomik kriz, farklı çözüm yöntemlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Barter sistemi de nakde ihtiyaç duyulmadan sürekliliği sağlamaya yönelik farklı bir ödeme yöntemi olarak kabul edilmiş ve dünya ça- pında uygulanmaya başlamıştır. Parasız ticaret anlayışının hakim ol- duğu barter sistemi, kendine özgü yapıya ve kurallara sahiptir. Bu sistem içerisinde gerçekleşen hukuki işlemlerde resmi para kullanıl- mamakla birlikte sisteme özgü bir değer ve ödeme aracı olarak barter parası uygulaması mevcuttur. Bu yönüyle barter sisteminde oluşan alacaklar, nakit karşılığı olmasa da haczi kabil bir malvarlığı değeri oluşturmaktadır. Bu çalışmada borçlunun barter sisteminde bulunan hak ve alacaklarının haczi, icra hukuku hükümleri gereği farklı yönle- riyle incelenmeye çalışılmıştır.Article Cephe Kaplama Malzemesi Olarak Alüminyum ve St37 Çelik Metallerinin Tercih Kriterleri(2024) Karacan, Sena; Yardımlı, SeyhanGünümüzde teknoloji ve bilim alanındaki gelişmenin en gözle görülür alanlarından bir tanesi de yapı malzemeleri teknolojileridir. İnşaat sektörüne her gün yeni bir yapı malzemesi, alternatifi ve farklı kalitelerde ürün geliştirilerek sunulmaktadır. Mimari yapıların uygulamalarında st37 olarak adlandırdığımız çelik gibi demirli içerikli metallerin yanı sıra bakır, alüminyum, çinko, titanyum, gibi demir dışı metaller veya bu metallerin alaşımları kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Yukarıda sözü edilen metal örneklerinden alüminyum metali ve alaşımları ile st37 çelik metalinin cephe malzemesi olarak kullanılmasında tercih kriterlerinin karşılaştırmalı analizleri incelenmiştir. Alüminyum alaşımlarından cephe kaplaması için en sık tercih edilen 1050, 5005 ve 5754 kalite alaşımlara sahip cepheler, st37 olarak adlandırılan karbon çelik cepheler ile karşılaştırılmıştır. Tercih kriterleri üzerine düşünüldüğünde alüminyum ve alaşımlarının genellikle hafiflik, korozyon direnci ve enerji verimliliği tercihinin yüksek olduğu alanlarındaki performansı için uygun bulunduğu, st37 çeliğinin ise içeriği nedeni ile yapısal dayanıklılık ve yüksek sıcaklık, düşük maliyet beklentilerini karşıladığı uygulamalarda kullanıldığı tespit edilmiştir.Article Cerrahi Hemşirelerinde Tükenmişlik ve Empati(2025) Sen, Sevım; Şahin, SabahatAmaç: Bu araştırma cerrahi birimlerde çalışan hemşirelerde empati ve tükenmişlik düzeylerini ve bunlar arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla gerçekleştirildi. Yöntem: Araştırma, İstanbul’da bulunan bir eğitim araştırma hastanesinin cerrahi birimlerinde Mayıs-Ekim 2021 tarihleri arasında 100 hemşire ile tanımlayıcı olarak gerçekleştirildi. Çalışmaya dahil olma kriteri cerrahi birimlerde en az 6 ay çalışmış olmaktır. Veriler kişisel bilgi formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI) ve Temel Empati Ölçeği (BES) kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Bulgular: Örneklem grubunun MBI “duygusal tükenme” düzeyi 31,44±6,00 olarak bulundu ve bu değer yüksek tükenmişlik değerini göstermektedir. Olumsuz çalışma koşulları nedeniyle sosyal yaşamları sınırlı olan katılımcıların ortalama MBI “duygusal tükenmişlik” alt ölçek puanı 32,58±5,37 idi (p<0,05). Hemşirelerin MBI “duyarsızlaşma” alt boyutu ile BES toplam puanı (r=-0,220) ve “duygusal empati” alt boyutu arasında (r=-0,244) negatif yönlü düşük düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05). Sonuç: Hemşirelerin tükenmişlik düzeylerini etkileyen faktörler incelendiğinde; mesleki memnuniyetsizlik, kötü uyku kalitesi, yetersiz gelir, sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesi ve hemşirelik mesleğinin toplumsal imajının olumsuz algılanması, hem tükenmişlik düzeyiyle hem de düşük empati düzeyiyle ilişkili bulunmuştur.Article Comparative Analysis of Transaction Performance in Different Virtualization Environments(Istanbul Univ, 2024) İncereis, Nilgün; Candemir, Ali İhsanVirtualization technologies are increasing in importance day by day. The selection of virtualization software is an important factor to realize efficient use of physical hardware. In this study, the Ubuntu 22.04 LTS operating system was run on Virtu- alBox, VMware, and Docker, which are widely used virtualization software. Then, the Tiobench, Compress-7zip, C-ray, Smallpt, Tachyon, and OSBench tests were per- formed on the Ubuntu operating system with the Phoronix Test Suite software, and the test results were analyzed and compared. The results demonstrate that Docker out- performed the other virtualization technologies, although not in every test. Owing to its rapid deployment and efficient use of resources, Docker is suitable for applications that require agility and scalability. However, traditional virtualization technologies, such as VMware, may be more suitable for applications that require high security and extensive resource management. In addition, this study provides information that can guide users in selecting virtualization software.Article COVID-19 Seroprevalence in Cirrhotic Patients and Effect of COVID-19 Infection on Liver Cirrhosis by Clinical Form in the Postinfectious Period(Galenos Publ House, 2024) Ozbey, Dogukan; Kocazeybek, Bekir S; Hatemi, Ali Ibrahim; Sonsuz, Abdullah; Eşkazan, Tuğçe; Bakkaloglu, Oguz Kagan; Önal, UğurIntroduction: There are very few studies demonstrating the seroprevalence of coronavirus disease-2019 (COVID-19) in patients with cirrhosis worldwide and in Turkey. This study aimed to investigate the seroprevalence of COVID-19 in patients with cirrhosis and its effect on liver cirrhosis by clinical form in the postinfectious period. Methods: The study included 174 patients with cirrhosis. Patients with COVID-19 were identified using anti-severe acute respiratory syndrome-coronavirus-2-immunoglobulin G (SARS-CoV-2-IgG) and COVID-19 polymerase chain reaction assays and were divided into symptomatic and asymptomatic groups. The last polyclinic records of the patients before infection or testing were determined as 1st examination and the date of blood collection for anti-SARS-CoV-2-IgG was determined as the 2nd examination. Examination findings and liver tests of the patients in both periods were recorded; Child-Pugh Score (CPS) and Model for End Stage Liver Disease (MELD)-Na scores were calculated. Additionally, patients were evaluated for newly developed hepatic decompensation. Results: The seropositivity of anti-SARS-CoV-2-IgG was detected in 35.6% of our patients, and the rate of those who had symptomatic COVID-19 infection was 23.6%, whereas the rate of those who had asymptomatic infection was 12%. There was no significant difference in liver tests, CPS, and MELD-Na scores before and after COVID-19 infection between symptomatic and asymptomatic patients, and new decompensation was found in 9.6% of patients with COVID-19 infection. Conclusion: The incidence of COVID-19 among patients with liver cirrhosis is notably high. Although high decompensation rates were reported in the acute phase of the disease, such rates were not observed in the postinfectious period. Ultimately, our results indicated no significant difference in the course of existing liver disease according to clinical form.Review Duchenne Musküler Distrofi ve Elektrik Stimülasyonu(2022) Yener, Büşra; Alıkma, Ahmet Faruk; Gündüz, Didem; Zeren, Hasan; Kurban, Kader; Akdıkan, Melisa; Saldıran, Tülay ÇevikDuchenne Musküler Distrofi (DMD), X kromozomuna bağlı resesif geçiş gösteren ve yaklaşık 1/3600-6000 canlı erkek doğum prevelansı olan genetik bir hastalıktır. DMD esas olarak erkek çocukları etkileyen, ilerleyici kas zayıflığı ile karakterize, kadınların taşıyıcı olup genellikle asemptomatik veya hafif belirti gösterdiği çocukluk çağında en sık görülen musküler distrofi tipidir. Tedavi konusunda günümüzde güncel klinik araştırmalar ile büyük bir yol kat edilmiş olsa da hastalığı tamamen tedavi eden herhangi bir yöntem henüz bildirilmemiştir. Nöromusküler hastalıklarda fizyoterapi ve rehabilitasyon programı kapsamında elektrik stimülasyonu kullanılmaktadır fakat genetik defektin varlığı ve uygulamalar sonrası oluşabilecek yorgunluk ve dejenerasyon konusunda literatürde az sayıda çalışma ve farklı görüşler bulunmaktadır. Bu derlemenin amacı DMD ve elektrik stimülasyonuyla ilgili yapılan çalışmaları bir araya getirmektir.Article Effect of Silver Diamine Fluoride and Diode Laser as Desensitizer on The Microleakage and Discoloration at Class V Restorations(2025) Kaynar, Zeynep Buket; Ulukapı, Haşmet; Doğruer, IşılAmaç: Bu çalışmanın amacı, hassasiyet giderici amaçlı kullanılan gümüş diamin florür ve diyot lazer uygulamalarının sınıf V kavitelerin restorasyonlarında, mikrosızıntıya ve renk değişimine olan etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada yirmi adet insan molar dişi kullanıldı. Her bir dişin bukkal ve lingual yüzeylerinde standart Sınıf V kaviteler (4x3x3mm) hazırlandı. Dişler tedavi yöntemlerine göre rastgele 4 gruba (n=10) ayrıldı. Grup 1(gümüş diamin florür), Grup 2 (940 nm diyot lazer), Grup 3 (gümüş diamin florür + 940 nm diyot lazer), Grup 4’teki örneklere hiçbir tedavi protokolü uygulanmadı. Tüm kaviteler, nano-hibrid kompozit rezin ile restore edildi. Restorasyonlar diskler ile cilalandı. Örneklerin renk ölçümü spektrometre cihazı ile 1, 7, 14, ve 28. günlerde yapıldı. Renk değişimi, CIEDE 2000 formülüyle hesaplandı. Örnekler %0.2 Rhodamine B boyası ile boyandı ve bukko-lingual yönde kesildi. Boya penetrasyonu bir stereomikroskop altında skorlandı. Veriler Shapiro-Wilks ve Tukey HSD testi kullanılarak %5 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Renk değişimi açısından değerlendirildiğinde, Grup 1 ve Grup 3 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu. Grup 2’de, 1-7. gün ile 1-14. Gün, 1-7. gün ile 1-28. Gün zaman aralıklarında, renk değişimi farkı istatistiksel olarak anlamlı bulundu. En yüksek mikrosızıntı skorları, lazer kullanılan gruplarda elde edilmiştir. Sonuç: Potasyum içeren solüsyonun kullanılmasına rağmen gümüş diamine florür uygulanan gruplarda renk değişimi eşik değerin üzerinde görüldü. Ayrıca, lazer kullanılan gruplarda da kabul edilemez renk değişimleri gözlendi.Article The Effectiveness of Whole Body Magnetic Resonance Imaging Used in Health Screening Programs in Early Stage Cancer Diagnosis(2024) Doğan, Demet; Gökçe, KağanObjective: We aim to present the findings and effectiveness of Whole Body Magnetic Resonance Imaging (WBMRI), which we use in the Health Screening Program (HSP) to diagnose cancer in early stage. Methods: This retrospective study was conducted between January 2017-February 2023. 393 individuals, between the ages of 18 and 85, who underwent WBMRI for HSP purposes, were included. The mean age was 50. Results: Malignancy suspicious lesions were observed in the head/neck region in 25 cases. Additional Magnetic Resonance (MRI) and Ultrasound (US) were performed. Mediastinal pathology was observed in 23 cases, and non-mediastinal thoracic pathologies were detected in 15. Therefore thorax Computed Tomography (CT), mammography, and breast US were performed. Benign lesions were observed in the liver in 44 cases, and US was performed. Malignancy-suspicious lesions in the liver were observed in 4, and dynamic abdominal MRI was performed. Cholelithiasis was observed in 16, and confirmed by US. The most common renal findings were; cysts and pelvicalyceal ectasia. Adrenal adenoma was observed in 5 cases. Two of the females had suspicion of gynecological malignancy. Massive diffuse concentric wall thickening was observed in the sigmoid colon, and colonoscopy was performed on one male. Musculoskeletal benign lesions were detected in 99 cases, and malignancy-suspicious lesions were detected in 35. Additional examinations such as US, CT, MRI, PET-CT, scintigraphy, and colonoscopy were performed on 172 cases. Malignancy was detected in 11 cases (2.8%). Conclusion: WBMRI is a radiation-free, non-invasive, short-term examination method. WBMRI is beneficial in diagnosing early-stage cancer.Article Effects of Whitening Mouthrinses on the Color Recovery of One-Shade and Multi-Shade Stained Composite Resins(2025) Yurdagüven, Gülşah YenierAmaç: Bu çalışmanın amacı, ağartma etkili ağız gargaralarının renklendirilmiş tek-renk (Charisma Topaz One [CTO]) ve çoklu-renk sistemli (Estelite Sigma Quick [ESQ]) kompozit rezinlerin renk geri kazanımı üzerine etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: 60 adet disk şeklinde (8 mm çap x 2 mm kalınlık) örnekler hazırlandı (her bir kompozit reçine için n=30). Örnekler, cilalandıktan (Sof-Lex) sonra 24 saat 37°C'de saklandı. Sonrasında 37°C'de 168 saat kahve solüsyonunda renklendirildi ve ardından ağız gargaralarına göre rastgele üç alt gruba ayrıldı (n=10): LAW: Listerine Advanced White; CPWC: Colgate Plax White+Charcoal Capitano Whitening; LTC: Listerine Total Care. Renk ölçümleri başlangıçta (T0), kahvede reklendirme sonrası (T1) ve 37°C’de 12 saat ağız gargarasında bekletildikten sonra (T2) spektrofotometre cihazı (VITA Easy shade) ile gerçekleştirildi. Analizler için CIELab parametreleri kullanıldı. Renk değişimlerini belirlemek için ΔE ve ΔL, Δa, Δb hesaplandı. Veriler two-way ANOVA, post hoc Tukey, Student t testleri ile analiz edildi (p<0,05). Bulgular: Kahve ile renklendirme sonrası tüm örneklerde klinik olarak kabul edilemez (ΔE>3,3) renk değişiklikleri saptanmış olup CTO kompozit rezinin ΔE değeri (12,16±1,37) ESQ’ den (7,48±0,95) anlamlı düzeyde yüksektir (p=0,001). Renklendirme sonrasında ağız gargaraları, L’de belirgin bir artışa, a ve b parametrelerinde azalmaya neden olmuştur. LAW ve CPWC, ESQ kompozit rezinin ΔL (p=0,001), Δb(p=0,031) ve ΔE (p=0,002) değerlerinde anlamlı farklılığa neden olurken CTO kompozit rezinin Δb (p=0,037) değerinde anlamlı farklılık göstermiştir. Sonuç: Ağartma etkili ağız gargaraları, kompozit rezinlerin kahve renklenmelerini azaltsa da başlangıç renk değerlerine ulaştıramamaktadır. Çoklu-renk kompozitlerin rengini geri kazandırmada tek-renk kompozitlere göre daha iyi bir beyazlatma sağlamaktadırArticle Ekonomi Politikası ve Para Politikası Belirsizliklerinin Yatırımcı Davranışı Üzerine Etkisi: Yeni Sanayileşmiş Ülkeler Örneği(2025) Aydın, Gülden Kadooğlu; Münyas, TurgayBelirsizlikler, finansal piyasa katılımcılarının kararlarını etkileyerek birçok makroekonomik faktörü olumsuz yönde etkilemektedir. Söz konusu belirsizlikler, makroekonomik faktörlerdeki bozulmaları tetikleyerek ekonomi politikası yapıcılarının karar alma süreçlerini zorlaştırmaktadır. Bu durum, finansal piyasa katılımcılarını ekonomi politikası belirsizliği ve para politikası belirsizliği olmak üzere iki ana belirsizlik türü ile karşı karşıya bırakmaktadır. Söz konusu belirsizlikler, sermaye piyasalarında yatırım yapan yatırımcıların davranışları üzerinde endişe yaratmakta ve finansal piyasalarda dalgalanmalara neden olmaktadır. Araştırmanın amacı, ekonomi politikası belirsizliğinin ve para politikası belirsizliğinin borsa yatırımcılarının davranışları üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışma, Mart 2009 ile Mart 2023 arasındaki döneme ait veriler kullanılarak Westerlund (2008) Panel Eşbütünleşme Testi ile analiz edilmiştir. Analizin ilk aşamasında, para politikası belirsizliğinin yatırımcı davranışları üzerindeki olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışma kapsamında ekonomi politikası belirsizliği endeksi de incelenerek belirsizliklerin tutarlı etkileri sorgulanmıştır. Sonuçlar, ekonomi politikası ve para politikası belirsizliklerinin yatırımcı davranışlarını olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Ek olarak, ekonomi politikası belirsizliğinin para politikası belirsizliğine kıyasla daha olumsuz etkilere sahip olduğu belirlenmiştir.Article Evaluation of Youtubetm as an Information Source for Indirect Restorations: Cross-Sectional Evaluation(2024) Doğruer, Işıl; Ömeroğlu, Merve KütükPurpose: To evaluate the usefulness and quality of popular videos about indirect restorations shared by different uploaders on YouTube and to evaluate the demographic characteristics of the videos. Materials and Methods: The most commonly used terms related directly to indirect posterior restorations were determined as \"inlay\" and \"onlay\" in this topic. Of the 400 videos (200 for each topic), 40 videos were selected for analysis. Evaluations were made for each video in terms of the following: (1) number of views, (2) number of comments, (3) days since up-load, (4) number of ’likes’, (5) Viewing rate; [(number of views/number of days since upload) * 100%], (6) Viewer interaction, (7) Usefulness Index score, (8) 5-point global quality scale (GQS) criteria. Results: No statistically significant difference was found among usefulness scores and video sources. (p=0.754). Based on the usefulness score, 20% were classified as good, 40% as poor, and 40% as moderate. No statistically significant difference was found among primary purpose of videos and video sources. (p=0.754). The greatest number of videos (42.5%) was uploaded by dentists (n=17). When the primary purpose is evaluated for the videos uploaded by dentists, the highest numerical value was determined as education for health professionals (52.9%) (n=9). Conclusions: The contents of YouTube videos regarding the indications and production stages of inlay and onlay restorations need to be revised according to our evaluation criteria. The number of educational videos providing detailed content and information to patients should be increased.