Master Thesis / Master Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/2606
Browse
Browsing Master Thesis / Master Tezleri by WoS Q "N/A"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Article Adolesan kadın basketbol oyuncularında anaerobık yorgunluğun proprıosepsıyon üzerıne etkısı(Turkish Physiotherapy Association, 2025) Kiliç, S.; Alpay, K.; Atici, E.; Soyal, M.; Inal-Gültekin, G.Proproseptif duyudaki eksiklikler yaralanma riskini artırmakta ve sporcunun performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Kadın basketbol oyuncularında anaerobik yorgunluğun ve toparlanma sürecinin propriosepsiyon üzerine etkisi üzerinde sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu amaçla adolesan kadın basketbol oyuncularında anaerobik yorgunluğun alt ekstremite propriosepsiyonu üzerine etkisini değerlendirilmiştir. Çalışmaya 12–16 yaş aralığında 30 lisanslı kadın basketbol oyuncusu dahil edildi. Katılımcıların demografik bilgilerine takiben, istirahat, yorgunluk ve toparlanma olmak üzere üç durumda kalp atım sayıları, 30° ve 60° aktif ve pasif diz eklemi pozisyon hissi ölçümleri yapıldı. Diz eklemi pozisyon hissi ölçümleri için dominant bacakları değerlendirmeye alındı. Anaerobik yorgunluk için bisiklet ergometresinde Wingate anaerobik test protokolü uygulandı ve hemen sonrasındaki yorgunluk durumu verileri alındı. Toparlanma sonrası verilerin alınması için katılımcılar 10 dakika istirahate alındılar. Katılımcıların elde edilen yorgunluk nabızları ortalama 171,6±4,2 atım/dakika olarak tespit edildi ve karvonen formülüne göre hesaplanan iş yoğunluğu %72,7±2,9 olarak belirlendi. Anaerobik yorgunluk sonrası 30° ve 60° diz fleksiyonu aktif eklem pozisyon hissinde istirahat değelerine göre anlamlı azalma saptandı (p>0,017). Yorgunluk sonrası 10 dakikalık toparlanma ile 30° ve 60° diz fleksiyonu aktif eklem pozisyon hissinde tekrar istirahat seviyelerine dönüş olduğu belirlendi. Diz fleksiyonu 30° ve 60° pasif eklem pozisyon hissinde anaerobik yorgunluk sonrası anlamlı farklılık tespit edilmedi. Sonuç olarak, adolesan kadın basketbolcularında anaerobik yorgunluğun diz propripsepsiyonunu azalttağı saptanmış ve çalışmanın literatürdeki benzer bulgularla örtüştüğü görülmüştür. Bunula birlikte, 10 dakika kadar kısa bir toparlanma süresi ile propriyoseptif duyarlılığın başlangıç seviyelerine geri döndüğü görülmüştür.Article İnsülin Direnci Tanısı Almış Yetişkin Kadınlarda Beslenme Durumunun Değerlendirilmesi(2024) Kar, Nur Nagehan; Küsümler, Aylın SeylamÇeşitli kronik metabolik hastalıklara zemin hazırlayan obezite özellikle insülin direnci için risk faktörü olarak bilinmektedir ve prevelansının hem dünyada hem de ülkemizde giderek arttığı görülmektedir. Bu çalışma özel bir sağlık kuruluşuna başvuran en az altı ay önce doktor tarafından konulmuş insülin direnci tanısı bulunan ve çeşitli seviyelerde obez olan 18-65 yaş aralığındaki 71 kadın bireyin tıbbi beslenme tedavisi uygulanmadan önce ve uygulanmaya başlandıktan bir ay sonra beslenme durumunun değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik bilgiler, sağlık ve beslenme bilgileri, antropometrik ölçümler, besin tüketim sıklıkları, mevcut beslenme bilgilerini ölçen Sağlıklı Beslenmeye İlişkin Tutum Ölçeği (SBİTÖ) ve Üç Faktörlü Beslenme Anketi (TFEQ-18) uygulanmıştır. Beslenme durumlarını değerlendirmek için hasta dosyalarından biyokimyasal bulgulardan yararlanılmış ve tıbbi beslenme tedavisi öncesi üç günlük besin tüketim kayıtları incelenmiştir. Katılımcıların BKİ ortalaması 35,23±4,62 kg/m2'dir (p<0,05). Katılımcıların tıbbi beslenme tedavisi almadan önceki alışkanlıkları incelendiğinde insülin direnci tanısına uygun beslenmedikleri, kan glukozu regülasyonu için önerilen dengeli ve düzenli beslenme protokolüne uymadıkları ve sedanter bir yaşam tarzı benimsedikleri görülmüştür. Özellikle porsiyon kontrolüne dikkat etmemeleri ve besin örüntüsünde herhangi bir kısıtlama yapmamalarının sonucu olarak tüm katılımcılarda çeşitli seviyelerde obezite olduğu saptanmıştır. Besin seçimlerine bakıldığında basit karbonhidrat ve yağ oranı yüksek bir beslenme modeli benimsedikleri görülmüştür. Katılımcıların TBT öncesindeki SBİTÖ puan ortalaması 41,94 iken TBT sonrasında 91,21 olduğu ve TBT öncesinde sağlıklı beslenme konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıkları tespit edilmiştir (p<0,05). Katılımcıların günlük diyetle aldıkları enerji, karbonhidrat, yağ, protein, kolesterol ve birçok vitamin ve mineralin önerilenden yüksek olması kontrolsüz yeme, dengesiz ve düzensiz beslenme örüntüsü ile ilişkilendirilmiştir. TFEQ-18 ölçeğine göre ise TBT öncesinde kontrolsüz yeme, duygusal yeme, bilişsel kısıtlama, açlığa duyarlılık puanları sırasıyla 14.61, 8.97, 10.58, 11.25, iken TBT sonrasında sırasıyla 8.69, 6.13, 20.45, 6.65, olduğu tespit edilmiş özellikle TBT öncesi bilişsel kısıtlama puanları TBT sonrasına göre düşük bulunmuştur (p<0,05). TBT öncesi dönemde Kötü Beslenme Alışkanlığı alt boyutu ile HOMA-IR değeri arasında hesaplanan -0,245 korelasyon katsayısı ile istatistiksel olarak anlamlı, düşük düzeyli ve negatif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir (p<0,05). Bireylerin beslenme konusunda bilgi düzeylerinin artırılmasının TBT sonrası SBİTÖ ve TFEQ-18 bilişsel kısıtlama alt boyutu puan artışıyla ölçek puanlarına yansıdığı görülmektedir. Her iki ölçek sonuçları katılımcıların TBT müdahelesi öncesinde bilgi düzeylerinin yetersiz olduğunu ve IR tanısına uygun beslenmediklerini göstermektedir. Bir aylık TBT ve görüşmelerde yapılan bilgilendirmelerle beslenme bilgi düzeyinde artış, vücut ağırlığında ve bel çevresi uzunluğunda azalma görülmüştür. Sonuç olarak IR'nin tedavisinde TBT'nin hem ağırlık kontrolünde hem de kan glukozu regülasyonu için gerekliliği doğrulanmaktadır.