TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14517/20
Browse
Browsing TR Dizin İndeksli Yayınlar / TR Dizin Indexed Publications Collection by WoS Q "N/A"
Now showing 1 - 20 of 98
- Results Per Page
- Sort Options
Article ABD Askeri Sağlık Sistemi Reformunun İncelenmesi ve Uluslararası Güvenlik Çerçevesinde Türkiye Açısından Değerlendirilmesi(2025) Özmen, Oğuzhan; Özkut, Uğur Tarık; Özmen, PelinBu çalışmanın amacı; ABD askeri sağlık sistemindeki (ABD-ASS) reform ihtiyacının zamanlaması, nedenleri ve reform faaliyetlerinin analiz edilmesi, buradan elde edilen sonuçların, Türkiye’nin savunma ve güvenliği açısından değerlendirilmesidir. ASS, ulusal kongre raporları, ikincil kaynaklar, dönüşüm ve reformla ilgili veriler, uzman görüşleri ve açık kaynaklardan elde edilen bilgilerle kavramsal ve fonksiyonel olarak değerlendirilmiştir. Çalışma sağlık yönetimi, entegre sağlık hizmetleri, inovasyon ve muharebe hazırlığı temalarının elde edilmesine yönelik, tümevarımsal kodlamanın kullanıldığı, nitel bir araştırma olarak planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın temel bulgusu; muharebe ortamında karmaşıklık arttıkça askeri sağlık organizasyonunda küçük, hızlı, mobil ve deneyim sahibi sağlık birlik ve personeline ihtiyacın artacağıdır. Ayrıca askeri sağlığın uluslararası siyasetteki insancıl gücünün de politikaya hareket sahası kazandırmakta etkili olacağı görülmektedir. ABD’nin reform zamanlamasının, büyük bölgesel savaşların emaresi olarak değerlendirilebileceği ve Türkiye’nin savunma sanayii ile paralel olarak milli askeri sağlık sistemini de en geç 2030 yılına kadar reforme etmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. İnovasyon, operasyonel tıp, reorganizasyon ve entegre kayıt sistemleri askeri sağlık sistemlerinin odaklanması gereken, temel reform konuları olarak tespit edilmiştir.Article Accelerated Alkali-Silica Reaction After a Seven-Year Asr-Dormancy Period(Kare Publishing, 2024) Beglarigale, AhsanollahThe ongoing alkali-silica reaction (ASR) in concrete can be halted by dryness, which is im- portant for repairing ASR-suffered concrete structures. Drying of the concrete establishes an ASR-dormancy period until the end of the dryness. The residual expansion of such concrete after the ingress of water—the end of the dormancy period—is a significant risk, especially for repair works. In this experimental study, the post-dormancy expansion of various mixtures prepared by eight different Portland cement and three different supplementary cementitious materials (SCM) were tested using an accelerated mortar bar test. After accelerated ASR ex- pansions, an ASR-dormancy period was established by keeping the specimens dry for seven years; the residual ASR expansions of the specimens were tested by the same accelerated meth- od. The effect of pre-dormancy reactions on the residual expansions was discussed through two perspectives. The post-dormancy expansion behavior of mixtures without or with insuffi- cient SCM indicated that expansions were primarily driven by the swelling of old gel, whereas in specimens with sufficient SCM, the dominant mechanism was new gel formation, a result of lower pre-dormancy expansions due to the ASR-mitigating effect of SCMs.Article Accuracy of Procalcitonin in the Diagnosis of Bacteremia and Discrimination from Contamination(Istanbul University Press, 2025) Hayirlioglu, N.; Kaya, A.D.; Selale, D.S.; Kurç, M.A.; Varol, G.Objective: In this study, we aimed to evaluate the concordance of blood culture with procalcitonin (PCT) alone and together with C-reactive protein (CRP) in detecting bacteremia and the diagnostic performance of these biomarkers to differentiate contamination from true bacteremia. Materials and Methods: The medical records of 310 patients were analysed retrospectively. Advia Centaur XP immunoassay system and Au analysers were used to determine PCT and CRP levels, respectively. BacT/ Alert 3D60 hemoculture system was used to incubate blood specimens, and VITEK 2 compact was used to identify isolated strains. Results: The accuracy of PCT and CRP in detecting bacteremia were found to be 68.1% and 36.4%, respectively, and combining PCT and CRP had no added value. In analysis of receiver operating characteristic (ROC), the area under the ROC curve (AUROC) values of PCT and CRP were found to be 0.889 and 0.779 in discriminating the culture-negative group from the culture-positive group, and 0.645 and 0.502 in discriminating bacteremia from contamination, respectively. Conclusion: PCT is a reliable marker that can be used to detect bacteremia. However, its discriminative power was low in differentiating true bacteremia from contamination. Therefore, PCT levels alone should not be used to rule out blood culture contamination. © 2025 Elsevier B.V., All rights reserved.Article Adolesan kadın basketbol oyuncularında anaerobık yorgunluğun proprıosepsıyon üzerıne etkısı(Turkey AsSoc Physiotherapists, 2025) Kilic, Sefa; Alpay, Kubra; Atici, Emine; Soyal, Mehmet; Inal-Gultekin, GuldalProproseptif duyudaki eksiklikler yaralanma riskini artırmakta ve sporcunun performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Kadın basketbol oyuncularında anaerobik yorgunluğun ve toparlanma sürecinin propriosepsiyon üzerine etkisi üzerinde sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu amaçla adolesan kadın basketbol oyuncularında anaerobik yorgunluğun alt ekstremite propriosepsiyonu üzerine etkisini değerlendirilmiştir. Çalışmaya 12–16 yaş aralığında 30 lisanslı kadın basketbol oyuncusu dahil edildi. Katılımcıların demografik bilgilerine takiben, istirahat, yorgunluk ve toparlanma olmak üzere üç durumda kalp atım sayıları, 30° ve 60° aktif ve pasif diz eklemi pozisyon hissi ölçümleri yapıldı. Diz eklemi pozisyon hissi ölçümleri için dominant bacakları değerlendirmeye alındı. Anaerobik yorgunluk için bisiklet ergometresinde Wingate anaerobik test protokolü uygulandı ve hemen sonrasındaki yorgunluk durumu verileri alındı. Toparlanma sonrası verilerin alınması için katılımcılar 10 dakika istirahate alındılar. Katılımcıların elde edilen yorgunluk nabızları ortalama 171,6±4,2 atım/dakika olarak tespit edildi ve karvonen formülüne göre hesaplanan iş yoğunluğu %72,7±2,9 olarak belirlendi. Anaerobik yorgunluk sonrası 30° ve 60° diz fleksiyonu aktif eklem pozisyon hissinde istirahat değelerine göre anlamlı azalma saptandı (p>0,017). Yorgunluk sonrası 10 dakikalık toparlanma ile 30° ve 60° diz fleksiyonu aktif eklem pozisyon hissinde tekrar istirahat seviyelerine dönüş olduğu belirlendi. Diz fleksiyonu 30° ve 60° pasif eklem pozisyon hissinde anaerobik yorgunluk sonrası anlamlı farklılık tespit edilmedi. Sonuç olarak, adolesan kadın basketbolcularında anaerobik yorgunluğun diz propripsepsiyonunu azalttağı saptanmış ve çalışmanın literatürdeki benzer bulgularla örtüştüğü görülmüştür. Bunula birlikte, 10 dakika kadar kısa bir toparlanma süresi ile propriyoseptif duyarlılığın başlangıç seviyelerine geri döndüğü görülmüştür.Article Analysis and Comparison of Electric Scooter Crashes: A Review of Crash Characteristics and Health Outcomes in Türkiye(2024) Dündar, Selim; Okudan, BegümMicromobility, including shared e-scooters, has become a convenient mode of transportation for short-distance trips globally. Türkiye introduced shared e-scooters in 2019, quickly expanding their presence. This study analyses and identifies the crash characteristics and health outcomes of e-scooter crashes in Türkiye. It also seeks to provide recommendations for enhancing safety. This review focused on e-scooter crashes in Türkiye, a country with a population of 85,279,553. Our narrative analysis examined eight studies and eight media reports on e-scooter incidents in Türkiye, evaluating patient demographics, crash characteristics (user type, fall/collision, speed, time, location), injury types, interventions, hospitalizations, and modifiable risk factors like helmet use and alcohol consumption. Accidental involvement was slightly higher in men than in women. The rate of helmet usage is quite low. Upper extremity injuries are the most common type, followed by lower extremity injuries. Fatalities have occurred, underscoring public health concerns. E-scooter crashes often involve collisions with pedestrians and vehicles, highlighting the need for adherence to traffic rules and safe riding practices. E-scooters are a practical transportation solution but pose safety risks. Protective measures such as helmet and other protective equipment use, compliance with traffic rules, and public awareness campaigns are crucial to mitigate these risks. We conclude that e-scooter safety regulations in Türkiye should be enhanced to protect riders and pedestrians and promote a safer micromobility ecosystem.Article Analyzing the Cooperation Between Azerbaijan Naval Forces and Türkiye: Strategic, Operational, and Diplomatic Aspects(2024) Çora, Hakan; Gürson, Alı Poyraz; Mikail, Elnur Hasan; Çora, Ali NazmiThis study investigates the historical context and strategic evolution of the naval cooperation between Azerbaijan and Türkiye, highlighting its roots in the early years of Azerbaijan's independence following the dissolution of the Soviet Union. As both nations embarked on building and modernizing their naval capabilities, their partnership became a cornerstone of regional security in the Caspian and Black Seas. The study emphasizes how this cooperation has grown from initial diplomatic ties into a robust military alliance, driven by shared strategic interests and mutual security concerns. The analysis delves into the strategic significance of this partnership, focusing on its role in enhancing the stability of a geopolitically sensitive region. The Caspian Sea, with its vast energy resources, and the Black Sea, a critical maritime zone, both play pivotal roles in regional dynamics. By fostering cooperation in these areas, Azerbaijan and Türkiye not only strengthen their own defense capabilities but also contribute to broader regional security frameworks. Operationally, the collaboration between the two nations' naval forces is characterized by joint exercises, training programs, and the establishment of information-sharing mechanisms. These efforts are designed to improve the interoperability of their naval forces, allowing them to respond more effectively to potential security threats. The study also outlines key areas for future collaboration, including maritime domain awareness, counterterrorism operations, and humanitarian assistance, which could further enhance the strategic partnership. By providing a nuanced and multidimensional analysis, this study aims to offer a comprehensive understanding of the Azerbaijan-Türkiye naval cooperation. It explores the implications of this partnership for regional stability, security, and the balance of power, as well as its potential to influence future maritime and geopolitical developments in the wider region.Article Ankrajlı Fore Kazıklı İksa Sistemlerinin Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Analizi ve İnklinometre Ölçümleri ile Karşılaştırılması(2025) Zardarı, Saeid; Saglam, Asliİnşaat projelerinde derin kazıların yapılması, günümüzde çeşitli faktörler nedeniyle kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu tür kazılarda zemin stabilitesini sağlamak amacıyla iksa sistemleri kullanılmakta olup, özellikle eğimli arazilerde, kayma ve göçme riski taşıyan zeminlerin korunması ve bodrum katlı yapıların temellerinin güvenli bir şekilde yerleştirilmesi için oldukça büyük öneme sahiptir. Bu çalışma, ankrajlı fore kazıklı derin kazı destekleme sisteminin etkin kullanımını ve zemin deformasyonlarının izlenmesinin önemini incelemektedir. Sonlu elemanlar yöntemi (FEM) ile modellenen sistemdeki potansiyel deformasyonlar, saha inklinometre ölçümleri ile karşılaştırılmıştır. Zemin verileri, raporlardan ve laboratuvar deneylerinden alınarak belirlenen parametrelerle tasarımda kullanılmış, iksa sistemi PLAXIS programı üzerinden modellenmiştir. Zeminin malzeme modelleri oluşturulmuş ve yatay deformasyonlar ile saha ölçümleri arasındaki farkların sebepleri araştırılmış, bu farkların nedenleri geri analizler aracılığıyla ortaya konulmuştur. Sayısal analiz ve saha ölçümleri, iksa sisteminin yatay deformasyonları etkin bir şekilde kontrol altında tuttuğunu ve güvenli bir tasarım sağladığını ortaya koymuştur. İnklinometre ölçümleri, deformasyonların izlenmesi konusunda önemli bir doğrulama aracı olmuştur. Elde edilen bulgular, derin kazı uygulamalarında iksa sistemlerinin başarısını ve zemin parametrelerinin tasarımda ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Sonuçlar, iksa sistemlerinin tasarımında ve inşaat sürecinde güvenliği artıran önemli bilgiler sunmaktadır.Article Ar-Ge Harcamalarındaki Vergi Teşvik Oranları ile Ekonomik Büyüme İlişkisi: OECD Ülkeleri İçin Panel Veri Analizi(2025) Has, Banu; Çinar, SinanBu çalışma, 26 OECD ülkesi kapsamında büyük ölçekli firmaların araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini incelemektedir. Çalışmada 2004-2020 dönemi için yıllık veriler kullanılarak panel veri analizi yapılmıştır. Analizde dinamik panel veri analiz yöntemlerinden biri olan fark GMM kullanılmıştır. Yıllık büyüme oranı açıklanan değişken olarak kullanılmıştır. Tahmin edilen modelde açıklayıcı değişkenler olarak Ar-Ge’ye uygulanan vergi teşvik oranları, gayrisafi sabit sermaye oluşumu oranı, ortaokul okullaşma oranı ve işgücüne katılım oranı da kullanılmıştır. Sonuçlar, Ar-Ge üzerindeki vergi teşvik oranlarının ekonomik büyüme üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu göstermektedir. Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşvik oranı ekonomik büyüme üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir. Bu çalışma, Ar-Ge harcamaları üzerindeki vergi teşviklerinin ekonomik büyüme için önemini vurgulamaktadır.Article Asthmatic Patients: Is Homocysteine an Issue(Galenos Publ House, 2024) Keskinel, İlkay; Eryilmaz, Müzeyyen; Güntürk, ArzuObjective: Understanding the causes of asthma is crucial for developing new therapeutic modalities. Homocysteine (HCY) is an intermediate in methionine metabolism. Elevated HCY levels may indicate folate and vitamin B12 deficiencies, which are cofactors for the methylation of HCY to methionine. The relationship between hyperHCY mia and atherosclerosis is well-documented, and it is considered a cause of cardiovascular, neurodegenerative, and ocular diseases. HyperHCY mia may also cause atopy and, consequently, asthma. We aimed to evaluate the levels of HCY, vitamin B12, and folic acid in asthmatic patients and healthy adults, as well as to determine whether correlations exist between these levels and lung function, eosinophil counts, total immunoglobulin E (IgE), and eosinophilic cationic protein (ECP) levels in asthmatic subjects. Methods: A total of 142 asthmatic patients and 36 healthy controls were enrolled in the study. Folic acid, vitamin B12, total IgE, ECP, eosinophil percentage, eosinophil counts, and HCY levels were evaluated in both groups. Results: HCY, vitamin B12, and folic acid levels did not significantly differ between patients with asthma and controls. There was a statistically significant positive correlation (at the 0.95 confidence level) between HCY values and forced vital capacity, peak expiratory flow (PEF), and eosinophil counts in patients with asthma. Folic acid levels correlated positively only with PEF%, whereas vitamin B12 levels did not correlate with any functional parameters or atopic markers like IgE and ECP. Conclusion: Should large-scale randomized controlled trials conclusively establish HCY as a causative factor of asthma, metabolic interventions to lower HCY levels using methyl donors could be considered alongside conventional asthma treatments.Article Bibliometric Analysis of Green Finance Research Using Science Mapping Technique(2025) Koç, HavvaKüresel finansal sistemde yeşil finansın artan önemi, bu alandaki araştırmaların çoğalmasına yol açmıştır. Ancak, yeşil finans literatürünün kapsamlı bir bibliyometrik analizi henüz yeterince yapılmamıştır. Bu çalışma, yeşil finans araştırmalarının yapısını VOSviewer kullanarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmaya yön veren motivasyonlar arasında yeşil finans araştırmalarındaki ana temaların ve eğilimlerin belirlenmesi, bu alana katkıda bulunan önde gelen yazarların, kurumların ve ülkelerin profilinin çıkarılması ve yeşil finanstaki farklı araştırma kümeleri arasındaki ilişkilerin anlaşılması yer almaktadır. 2009’dan 2024’e kadar toplam 617 yayın incelenmiştir. Bibliyometrik analiz sonuçları, yeşil finans literatüründe belirli temaların ve trendlerin öne çıktığını göstermektedir. Ayrıca, en çok atıf alan yazarlar, etkili kurumlar ve coğrafi dağılımın incelenmesi, bu alandaki önemli paydaşların belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Sonuçlar, \"Yeşil Finans\" alanında yapılan yayınların sınırlı sayıda olduğunu ve bu alanın yeni gelişmekte olduğunu göstermektedir. Ancak, çevresel sorunların artmasıyla bu alandaki akademik ilginin de artacağı öngörülmektedir. Bu çalışma, yeşil finans araştırmalarının derinlemesine anlaşılmasına ve gelecekteki araştırmalar için sağlam bir temel oluşturmaktadır.Article Bolşevik Basını ve Hegemonya: Nisan Tezleri’nin toplumsal Mobilizasyon Üzerindeki Etkisi(2025) Yerköy, SametBu çalışma, Vladimir Lenin’in 1917 yılında kaleme aldığı Nisan Tezleri’nin, Bolşevik basın aracılığıyla nasıl etkili bir toplumsal mobilizasyon sağladığını analiz etmektedir. Nisan Tezleri, Rus Devrimi’nin ideolojik ve politik yönelimini belirleyen temel bir belge olarak, sosyalist devrim hedefini net biçimde ortaya koymuş ve geniş işçi sınıfı ile köylü sınıfı gibi toplumsal kesimlere hitap ederek mevcut kapitalist düzeni sert bir şekilde eleştirmiştir. Çalışmada, Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi temelinde Lenin’in söylemlerinin ideolojiyle ilişkisi ve Bolşevik basının bu söylemi yayma işlevi teorik çerçeve olarak sunulmuş; söylem analizi yöntemi olarak Teun van Dijk’in eleştirel söylem analizi modeli tercih edilerek Lenin’in retorik stratejileri bilişsel, söylemsel ve toplumsal boyutlarıyla sistematik biçimde incelenmiştir. Bu yöntem Lenin’in ideolojik hedeflerini ve söylem gücünü derinlemesine anlamaya olanak sağlamıştır. Nisan Tezleri, Bolşevik basın tarafından geniş kitlelere ulaştırılarak devrimci bilincin yaygınlaşmasında ve halkın devrim sürecine aktif katılımında kritik rol oynamış; basın, sadece mesajların taşıyıcısı olmakla kalmayıp, ideolojik içeriği geniş toplumsal tabanlara ulaştırarak devrimin iletişim altyapısını ve ideolojik çerçevesini güçlendirmiştir. Ayrıca, kitlelerin siyasi farkındalığını artırmış ve devrim sürecindeki aktörler arasındaki güç ilişkilerinin şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Bulgular, Lenin’in söylemlerinin işçi ve köylü kitleleri adına mevcut sistem algısını kökten değiştirme amacı taşıdığını ve söylemin hem stratejik hem de ideolojik bir araç olarak işlev gördüğünü göstermektedir. Çalışma, Lenin’in Nisan Tezleri’ni toplumsal mobilizasyon ve hegemonya inşası bağlamında ele alarak, devrimci hareketlerin dil ve söylem aracılığıyla nasıl etkili bir liderlik ve hegemonya mekanizması kurduğunu tarihsel ve siyasal bağlamda ortaya koymakta; böylece Lenin’in söylemlerinin stratejik amaçları ve toplumsal dinamiklerle kurduğu ilişki üzerinden dilin dönüştürücü gücünü ve ideolojik hegemonya yaratmadaki rolünü göstermektedir. Bu bağlamda, Bolşevik basın ve Lenin’in retoriği, sosyalist devrim sürecinde söylem ile ideolojinin siyasette iç içe geçtiğinin somut örnekleri olarak değerlendirilmektedirArticle Borçlunun Barter Sistemindeki Hak ve Alacaklarının Haczi(2024) Topak, SüleymanTicari ilişkileri olumsuz etkileyen nakit sıkıntısı ve ekonomik kriz, farklı çözüm yöntemlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Barter sistemi de nakde ihtiyaç duyulmadan sürekliliği sağlamaya yönelik farklı bir ödeme yöntemi olarak kabul edilmiş ve dünya ça- pında uygulanmaya başlamıştır. Parasız ticaret anlayışının hakim ol- duğu barter sistemi, kendine özgü yapıya ve kurallara sahiptir. Bu sistem içerisinde gerçekleşen hukuki işlemlerde resmi para kullanıl- mamakla birlikte sisteme özgü bir değer ve ödeme aracı olarak barter parası uygulaması mevcuttur. Bu yönüyle barter sisteminde oluşan alacaklar, nakit karşılığı olmasa da haczi kabil bir malvarlığı değeri oluşturmaktadır. Bu çalışmada borçlunun barter sisteminde bulunan hak ve alacaklarının haczi, icra hukuku hükümleri gereği farklı yönle- riyle incelenmeye çalışılmıştır.Article Cephe Kaplama Malzemesi Olarak Alüminyum ve St37 Çelik Metallerinin Tercih Kriterleri(2024) Karacan, Sena; Yardımlı, SeyhanGünümüzde teknoloji ve bilim alanındaki gelişmenin en gözle görülür alanlarından bir tanesi de yapı malzemeleri teknolojileridir. İnşaat sektörüne her gün yeni bir yapı malzemesi, alternatifi ve farklı kalitelerde ürün geliştirilerek sunulmaktadır. Mimari yapıların uygulamalarında st37 olarak adlandırdığımız çelik gibi demirli içerikli metallerin yanı sıra bakır, alüminyum, çinko, titanyum, gibi demir dışı metaller veya bu metallerin alaşımları kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Yukarıda sözü edilen metal örneklerinden alüminyum metali ve alaşımları ile st37 çelik metalinin cephe malzemesi olarak kullanılmasında tercih kriterlerinin karşılaştırmalı analizleri incelenmiştir. Alüminyum alaşımlarından cephe kaplaması için en sık tercih edilen 1050, 5005 ve 5754 kalite alaşımlara sahip cepheler, st37 olarak adlandırılan karbon çelik cepheler ile karşılaştırılmıştır. Tercih kriterleri üzerine düşünüldüğünde alüminyum ve alaşımlarının genellikle hafiflik, korozyon direnci ve enerji verimliliği tercihinin yüksek olduğu alanlarındaki performansı için uygun bulunduğu, st37 çeliğinin ise içeriği nedeni ile yapısal dayanıklılık ve yüksek sıcaklık, düşük maliyet beklentilerini karşıladığı uygulamalarda kullanıldığı tespit edilmiştir.Article Cerrahi Hemşirelerinde Tükenmişlik ve Empati(2025) Sen, Sevım; Şahin, SabahatAmaç: Bu araştırma cerrahi birimlerde çalışan hemşirelerde empati ve tükenmişlik düzeylerini ve bunlar arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla gerçekleştirildi. Yöntem: Araştırma, İstanbul’da bulunan bir eğitim araştırma hastanesinin cerrahi birimlerinde Mayıs-Ekim 2021 tarihleri arasında 100 hemşire ile tanımlayıcı olarak gerçekleştirildi. Çalışmaya dahil olma kriteri cerrahi birimlerde en az 6 ay çalışmış olmaktır. Veriler kişisel bilgi formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI) ve Temel Empati Ölçeği (BES) kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Bulgular: Örneklem grubunun MBI “duygusal tükenme” düzeyi 31,44±6,00 olarak bulundu ve bu değer yüksek tükenmişlik değerini göstermektedir. Olumsuz çalışma koşulları nedeniyle sosyal yaşamları sınırlı olan katılımcıların ortalama MBI “duygusal tükenmişlik” alt ölçek puanı 32,58±5,37 idi (p<0,05). Hemşirelerin MBI “duyarsızlaşma” alt boyutu ile BES toplam puanı (r=-0,220) ve “duygusal empati” alt boyutu arasında (r=-0,244) negatif yönlü düşük düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05). Sonuç: Hemşirelerin tükenmişlik düzeylerini etkileyen faktörler incelendiğinde; mesleki memnuniyetsizlik, kötü uyku kalitesi, yetersiz gelir, sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesi ve hemşirelik mesleğinin toplumsal imajının olumsuz algılanması, hem tükenmişlik düzeyiyle hem de düşük empati düzeyiyle ilişkili bulunmuştur.Article Comparative Analysis of Transaction Performance in Different Virtualization Environments(Istanbul Univ, 2024) İncereis, Nilgün; Candemir, Ali İhsanVirtualization technologies are increasing in importance day by day. The selection of virtualization software is an important factor to realize efficient use of physical hardware. In this study, the Ubuntu 22.04 LTS operating system was run on Virtu- alBox, VMware, and Docker, which are widely used virtualization software. Then, the Tiobench, Compress-7zip, C-ray, Smallpt, Tachyon, and OSBench tests were per- formed on the Ubuntu operating system with the Phoronix Test Suite software, and the test results were analyzed and compared. The results demonstrate that Docker out- performed the other virtualization technologies, although not in every test. Owing to its rapid deployment and efficient use of resources, Docker is suitable for applications that require agility and scalability. However, traditional virtualization technologies, such as VMware, may be more suitable for applications that require high security and extensive resource management. In addition, this study provides information that can guide users in selecting virtualization software.Article Comparison of Perioperative Outcomes and Urethral Complications Between Using 24-French and 26-French Resectoscope Sheaths in Holmium Laser Enucleation of the Prostate(Galenos Yayıncılık, 2022) Yildiz, Ali; Akdemir, Serkan; Anil, Hakan; Guzel, Ahmet; Arslan, MuratAim: Although the 26F resectoscope is frequently used in transurethral prostatectomy, there are some concerns with high-caliber shafts. We compared 24F and 26F resectoscope used for Holmium Laser Enucleation of the Prostate (HoLEP) in terms of effects on postoperative urethral complications and perioperative outcomes. Methods: Data from patients undergoing HoLEP from 2017 to 2021 was retrospectively analyzed. All surgeries were completed by a single surgeon. The patients were divided into one of two groups according to the resectoscope diameter (24F or 26F). All patients were followed up for urethral complications for 12 months. Perioperative outcomes and urethral complications were compared between the groups. Results: The study included 301 patients. The mean age of patients was 68.5 +/- 8.3 and 69.1 +/- 8.6 for the 26F group (n=180) and the 24F group (n=121), respectively (p=0.608). A total of seven in the 26F group (3.8%) and 3 patients in the 24F group (2.4%) had postoperative urethral stricture (US) (p=0.503). Besides, 2 patients (26F) and 1 patient (24F) had postoperative bladder neck contracture (BNC) (p=0.807). The operation efficiency was 1.25 g/min in the 26F group and 1.17 g/min in the 24F group (p=0.005). Conclusion: The use of 24F or 26F RS was not shown to cause statistically significant differences in the incidence of US and BNC during the 12-month follow-up. The use of the 24F RS significantly reduces surgical and morcellation efficiency.Article COVID-19 Seroprevalence in Cirrhotic Patients and Effect of COVID-19 Infection on Liver Cirrhosis by Clinical Form in the Postinfectious Period(Galenos Publ House, 2024) Ozbey, Dogukan; Kocazeybek, Bekir S; Hatemi, Ali Ibrahim; Sonsuz, Abdullah; Eşkazan, Tuğçe; Bakkaloglu, Oguz Kagan; Önal, UğurIntroduction: There are very few studies demonstrating the seroprevalence of coronavirus disease-2019 (COVID-19) in patients with cirrhosis worldwide and in Turkey. This study aimed to investigate the seroprevalence of COVID-19 in patients with cirrhosis and its effect on liver cirrhosis by clinical form in the postinfectious period. Methods: The study included 174 patients with cirrhosis. Patients with COVID-19 were identified using anti-severe acute respiratory syndrome-coronavirus-2-immunoglobulin G (SARS-CoV-2-IgG) and COVID-19 polymerase chain reaction assays and were divided into symptomatic and asymptomatic groups. The last polyclinic records of the patients before infection or testing were determined as 1st examination and the date of blood collection for anti-SARS-CoV-2-IgG was determined as the 2nd examination. Examination findings and liver tests of the patients in both periods were recorded; Child-Pugh Score (CPS) and Model for End Stage Liver Disease (MELD)-Na scores were calculated. Additionally, patients were evaluated for newly developed hepatic decompensation. Results: The seropositivity of anti-SARS-CoV-2-IgG was detected in 35.6% of our patients, and the rate of those who had symptomatic COVID-19 infection was 23.6%, whereas the rate of those who had asymptomatic infection was 12%. There was no significant difference in liver tests, CPS, and MELD-Na scores before and after COVID-19 infection between symptomatic and asymptomatic patients, and new decompensation was found in 9.6% of patients with COVID-19 infection. Conclusion: The incidence of COVID-19 among patients with liver cirrhosis is notably high. Although high decompensation rates were reported in the acute phase of the disease, such rates were not observed in the postinfectious period. Ultimately, our results indicated no significant difference in the course of existing liver disease according to clinical form.Article Do External Female Genital Measurements Affect Genital Perception and Sexual Function and Orgasm(Galenos Yayıncılık, 2020) Kaya, Aski Ellibes; Dogan, Ozan; Yassa, Murat; Basbug, Alper; Ozcan, Canan; Caliskan, ErayObjective: To provide baseline data for the anatomy of the external female genitalia and to investigate the correlation between those measurements and sexual function and genital perception. Materials and Methods: This prospective cohort study consisted of 208 healthy premenopausal women. The Female Sexual Function index (FSFI) and the Female Genital Self-image scale (FGSIS) questionnaires were administered. Participants were divided into two groups according to their female sexual dysfunction (FSD) status. External genital measurements and anterior and posterior vaginal length were measured. Results: The external female genital measurements were (cm, mean +/- standard deviation): clitoral prepuce length 2.05 +/- 0.48; clitoral glans length 0.87 +/- 0.21; clitoral glans width 0.60 +/- 0.15; clitoris to urethra 2.24 +/- 0.55; anterior fornix depth 7.75 +/- 0.92; posterior fornix depth 9.25 +/- 0.75; labia minora width, right 2.12 +/- 0.86, left 2.20 +/- 0.96. A weak negative correlation was found between total FGSIS scores and clitoral prepuce length (p=0.01, r=-0.17), whereas a weak positive correlation was seen between total FGSIS scores and anterior-posterior vaginal lengths (p=0.04, r=0.13; p=0.02, r=0.15, respectively). No statistically significant difference was found between the genital measurements of participants with FSD (n=82, 39.4%) and those without FSD (n=126, 60.6%), and the total FSFI scores and orgasm subdomain scores. Conclusion: The female genital measurements were found to be distributed over a wide range. Although the relationship between genital measurements and genital perception varied, no significant relationship was found between genital measurements and sexual functions or orgasm. These findings suggest that a more cautious approach should be taken towards genital surgeries for cosmetic purposes.Review Duchenne Musküler Distrofi ve Elektrik Stimülasyonu(2022) Yener, Büşra; Alıkma, Ahmet Faruk; Gündüz, Didem; Zeren, Hasan; Kurban, Kader; Akdıkan, Melisa; Saldıran, Tülay ÇevikDuchenne Musküler Distrofi (DMD), X kromozomuna bağlı resesif geçiş gösteren ve yaklaşık 1/3600-6000 canlı erkek doğum prevelansı olan genetik bir hastalıktır. DMD esas olarak erkek çocukları etkileyen, ilerleyici kas zayıflığı ile karakterize, kadınların taşıyıcı olup genellikle asemptomatik veya hafif belirti gösterdiği çocukluk çağında en sık görülen musküler distrofi tipidir. Tedavi konusunda günümüzde güncel klinik araştırmalar ile büyük bir yol kat edilmiş olsa da hastalığı tamamen tedavi eden herhangi bir yöntem henüz bildirilmemiştir. Nöromusküler hastalıklarda fizyoterapi ve rehabilitasyon programı kapsamında elektrik stimülasyonu kullanılmaktadır fakat genetik defektin varlığı ve uygulamalar sonrası oluşabilecek yorgunluk ve dejenerasyon konusunda literatürde az sayıda çalışma ve farklı görüşler bulunmaktadır. Bu derlemenin amacı DMD ve elektrik stimülasyonuyla ilgili yapılan çalışmaları bir araya getirmektir.Article Effect of Silver Diamine Fluoride and Diode Laser as Desensitizer on The Microleakage and Discoloration at Class V Restorations(2025) Kaynar, Zeynep Buket; Ulukapı, Haşmet; Doğruer, IşılAmaç: Bu çalışmanın amacı, hassasiyet giderici amaçlı kullanılan gümüş diamin florür ve diyot lazer uygulamalarının sınıf V kavitelerin restorasyonlarında, mikrosızıntıya ve renk değişimine olan etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada yirmi adet insan molar dişi kullanıldı. Her bir dişin bukkal ve lingual yüzeylerinde standart Sınıf V kaviteler (4x3x3mm) hazırlandı. Dişler tedavi yöntemlerine göre rastgele 4 gruba (n=10) ayrıldı. Grup 1(gümüş diamin florür), Grup 2 (940 nm diyot lazer), Grup 3 (gümüş diamin florür + 940 nm diyot lazer), Grup 4’teki örneklere hiçbir tedavi protokolü uygulanmadı. Tüm kaviteler, nano-hibrid kompozit rezin ile restore edildi. Restorasyonlar diskler ile cilalandı. Örneklerin renk ölçümü spektrometre cihazı ile 1, 7, 14, ve 28. günlerde yapıldı. Renk değişimi, CIEDE 2000 formülüyle hesaplandı. Örnekler %0.2 Rhodamine B boyası ile boyandı ve bukko-lingual yönde kesildi. Boya penetrasyonu bir stereomikroskop altında skorlandı. Veriler Shapiro-Wilks ve Tukey HSD testi kullanılarak %5 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Renk değişimi açısından değerlendirildiğinde, Grup 1 ve Grup 3 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu. Grup 2’de, 1-7. gün ile 1-14. Gün, 1-7. gün ile 1-28. Gün zaman aralıklarında, renk değişimi farkı istatistiksel olarak anlamlı bulundu. En yüksek mikrosızıntı skorları, lazer kullanılan gruplarda elde edilmiştir. Sonuç: Potasyum içeren solüsyonun kullanılmasına rağmen gümüş diamine florür uygulanan gruplarda renk değişimi eşik değerin üzerinde görüldü. Ayrıca, lazer kullanılan gruplarda da kabul edilemez renk değişimleri gözlendi.