Günal, Ahmet Murat

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Ahmet Murat GÜNAL
Ahmet Murat, Günal
Günal, M.
Ahmet M. Günal
GUNAL Ahmet Murat
Ahmet Murat GUNAL
Günal, AM
A. M. GUNAL
Gunal, A.
Günal M.
Günal, Ahmet Murat
Ahmet Murat Gunal
A. M. GÜNAL
A. Murat Gunal
Günal, Ahmet
Gunal Ahmet Murat
Gunal, M.
Günal, Murat
A. M. Gunal
A. M. Günal
GÜNAL Ahmet Murat
A. Murat Günal
Ahmet M. Gunal
Günal Ahmet Murat
Gunal, Murat
Gunal, Ahmet
Ahmet Murat Günal
Günal, A.
Murat Günal A.
Günal, Ahmet Murat
Gunal, Ahmet Murat
Günal, Ahmet Murat
Gunal, Ahmet Murat
Job Title
Dr. Öğr. Üyesi
Email Address
ahmetmurat.gunal@okan.edu.tr
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

12

Articles

7

Citation Count

0

Supervised Theses

5

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 12
  • Article
    Citation Count: 2
    BİR VAKIF ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN SAĞLIK OKURYAZARLIK DÜZEYİ
    (2020) Yılmaz, Salim; Günal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Sağlık okuryazarlığı kronik hastalıkların yönetimi, sağlıklı yaşam bilinci, sağlık harcamalarının artışı/azalışı, erken ölüm, erken yeti yitimleri gibi durumlarla yakın ilişkilidir. Ayrıca son dönemde Covid-19 pandemisinin yayılması, kontrolü gibi konularda toplumdaki her bir bireye düşen görevin yerine doğru getirilmesi yine sağlık okuryazarlığının kapsamına girmektedir. Sağlık personeli olmaya aday her bir kimse, toplumda sağlık alanı dışında kalan insanlara sağlık eğiticisi ve danışmanı rolünü üstlenir. Bu nedenle sağlık alanında öğrenim gören bireylerin sağlık okuryazarlık düzeyinin yüksek olması son derece önemlidir. Bu çalışma bir vakıf üniversitesindeki sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerinin sağlık okuryazarlık düzeyinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Örneklemi 198 öğrenci oluşturmuştur. İstatistiksel analizlerde spearman korelasyon analizi, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis H testleri kullanılmıştır. Çalışmanın bulgularında kadınların sağlık okuryazarlığı düzeyinin erkeklere göre daha yüksek olduğu, sınıf yükseldikçe sağlık okuryazarlığı düzeyinin arttığı görülmüştür. Genel olarak sağlık okuryazarlık düzeyinin iyi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sağlık politikalarının yorumlanması konusunda öğrenciler ortalama düzeyde olduklarını belirtmişlerdir. Kronik hastalığı olanlar, olmayanlara göre ve düzenli ilaç kullananlar düzenli ilaç kullanmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak yükseklikte puan almamışlardır. Bu kişilerin sağlık düzeyini ve yaşam kalitelerini artırmak adına daha dikkatli olmaları için bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca tüm sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerine sağlık sisteminin işleyişi ve sağlık politikalarını değerlendirmelerini sağlayacak genel bir sağlık yönetimi dersi verilmesi önerilebilir.
  • Master Thesis
    Karaciğer transplantasyonu olan alıcılarda malnütrisyon durumu ve biyokimyasal bulguların değerlendirilmesi
    (2023) Torun, Selvi; Günal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Malnütrisyon, kronik karaciğer hastalarında bağımsız bir mortalite prediktörüdür ve ilerleyici karaciğer yetmezliği ile ilişkilidir. Yetersiz beslenen hastaların karaciğer hastalığı için daha kötü bir prognozu vardır, çünkü hem nakil öncesi hem de sonrasında morbidite ve mortalite riski artar. Karaciğer hastalarının nakil öncesi nütrisyonunun değerlendirilmesiyle olası malnütrisyon gelişme riski önlenebilir ve morbidite ile mortalite riski azaltılabilir. Araştırmalarda yetersiz beslenme ve malnütrisyonun yüksek prevalansı, belirtilen kötü klinik sonuçların ve beslenme durumunun bozulmasını önlemek için karaciğer transplantasyonu öncesi ve sonrası diyet alım değerlendirmesi ve beslenme tedavisi dahil olmak üzere bireyselleştirilmiş beslenme müdahalelerinin önemi ortaya koyulmaktadır. Malnütrisyona neden olan yetersiz beslenme, malabsorpsiyon, artmış bağırsak protein kayıpları, düşük protein sentezi, substrat kullanımındaki bozukluklar ve hipermetabolizma gibi çeşitli mekanizmaların varlığı ve bu durumların yapılan çalışmalarla tam olarak anlaşılamamış olması nedeniyle bu çalışmada, nakilin malnütrisyon ve biyokimyasal bulgulara etkisinin araştırılmasıyla kişinin hastalık prognozunun değerlendirilebilmesi, uygun takip ve tedavi planlarının oluşturulmasına yol göstermesi beklenmektedir. Karaciğer transplantasyonu olan alıcıların malnütrisyon durumlarının belirlenmesiyle, olası nakil hastalarının prognozu takip edilebilir. Karaciğer hastalığının biyokimyasal bulgulara olan etkisi değerlendirilerek, olası komplikasyonlar ve emilim bozuklukları önlenebilir. Bu çalışmada, karaciğer transplantasyonu olan alıcıların malnütrisyon durumunun saptanması ve transplantasyonun biyokimyasal bulgulara olan etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yapılan çalışmaya İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medicalpark Florya Hastanesi Organ Nakli Merkezi'ndeki 143 karaciğer nakli alıcısı dahil edilmiştir. Alıcıların malnütrisyonun belirteci olan NRS2002 grupları ile kan bulgularının ilişkisi incelendiğinde transplantasyon öncesi 3 ve üzeri puan alanlar ile transplantasyon sonrası 3. ay takipte 1 ve altı puan alanların albümin, direkt bilirubin, total bilirubin, ALT ve AST değerlerinde anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Ameliyat öncesi MELD skoru 15 ve üzeri olan alıcıların albümin ile anlamlı negatif, ALT, AST, total bilirubin ve direkt bilirubin değerlerinde ise anlamlı pozitif ilişki saptanmıştır. Sonuç olarak malnütrisyon durumunun karaciğer transplantasyonu ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirtilmiştir. Biyokimyasal bulguların transplantasyon öncesi beslenme durumunun değerlendirilmesinde önemli bir rol oynadığı ve malnütrisyonun nakil prognozuna etki edebileceği belirtilmiştir.
  • Article
    Citation Count: 3
    Nutrition Knowledge Scale (NKS): Development, Factor Structure, and Validation for Healthy Adults
    (Mattioli 1885, 2021) Yilmaz, Hande Ongun; Hakli, Duygu Aydin; Toguc, Hakan; Cobanoglu, Zeynep; Sayar, Canel Onel; Erkul, Cahit; Gunal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Objective: Valid and reliable scales are required to determine and evaluate nutritional knowledge. This research aims to develop the nutrition knowledge scale for adults and to examine the factor structure, validity, and reliability. Methods: Initially, the Nutrition Knowledge Scale (NKS) was constituted, paying attention to content and construct validity. The content validity index (CVI) was found as 0.884. Five hundred eighty-five (371 females, 214 males) volunteers consisting of healthy adults completed the general information form and NKS. For test-retest reliability, 164 (28.03%) participants completed the NKS again within four weeks following the first conduct. Results: As a result of Explanatory Factor Analysis (EFA), NKS items were collected under one factor. According to the results of the Confirmatory Factor Analysis (CFA), all fit indices were found at an acceptable level. Cronbach's alpha value calculated for reliability analysis of NKS is 0.851. The intraclass correlation coefficient (ICC) calculated for test-retest reliability is 0.863. Conclusion: This research indicates that NCS is an acceptable, valid, and reliable scale that covers all aspects of nutritional knowledge and can be used in future research for determining and evaluating the nutritional knowledge level of adults.
  • Article
    Citation Count: 0
    Yeme Bozukluğu-15: Klinik ve Klinik Olmayan Örneklemler için Türkçe Versiyonun Faktör Yapısı, Psikometrik Özellikleri, Geçerliği ve Güvenilirliği
    (Turkiye Sinir ve Ruh Sagligi dernegi, 2023) Yılmaz1, Hande Öngün; Polat, Aslıhan; Köse, Gizem; Balcı, Sibel; Günal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Amaç: Yeme Bozukluğu-15 (ED-15), yeme bozukluklarının tedavisinin ilerlemesini ve sonuçlarını haftalık olarak değerlendirmek için kullanılması önerilen bir öz bildirim ölçeğidir. Bu araştırma, ED- 15’in Türkçe versiyonunun (ED-15-TR) klinik ve klinik olmayan örneklemler için faktör yapısını, psikometrik özelliklerini, geçerliliğini ve güvenilirliğini incelemeyi amaçlamaktadır. Yöntem: ED-15-TR’nin dil eşdeğerliliği için çeviri-geri çeviri yöntemi kullanılmıştır. Araştırma, klinik olmayan (n=978) ve klinik (n=71) olmak üzere iki örneklem grubundan oluşan toplam 1049 gönüllü ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar bilgi formunu, ED-15-TR’yi, Yeme Bozukluğu Değerlendirme Ölçeği (YEDÖ)’ni ve Beck Depresyon Envanteri (BDE)’ni tamamlamışlardır. Klinik olmayan örneklemden 352 kişi, klinik örneklemden 18 kişi bir hafta içinde ED-15-TR’yi tekrar doldurmuştur. Bulgular: Faktör analizi ED-15-TR’nin iki faktörlü yapısını doğrulamıştır. Cronbach alfa katsayısı 0,911 (iki alt boyut için sırasıyla 0,773 ve 0,904), test-tekrar test güvenilirliği için sınıf içi korelasyon katsayısı klinik örneklemde 0,943 (iki alt boyut için sırasıyla 0,906 ve 0,942); klinik olmayan örneklemde 0,777 (iki alt boyut için sırasıyla 0,699 ve 0,776) (tümü için p<0,001) bulunmuştur. ED-15-TR ile YEDÖ arasındaki yüksek düzeyde pozitif korelasyon eş zamanlı geçerliliği desteklemiştir. Sonuç: Bu araştırma ED-15-TR’nin, Türk toplumu için kabul edilebilir, geçerli ve güvenilir bir öz bildirim ölçeği olduğunu göstermektedir.
  • Master Thesis
    Tıbbi mümessillerin besin tüketimleri, fiziksel aktiviteleri ve antropometrik ölçümleri ile zayıflık beklentileri ve beden memnuniyetleri arasındaki ilişkilerin belirlenmesi
    (2023) Kaygısız, Sami Can; Günal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Son yıllarda, beden memnuniyeti giderek daha fazla önem kazanan bir konu haline gelmiştir. Modern toplumda, medyanın etkisi, sosyal normlar ve artan mükemmeliyetçiliğin bireylerin bedenleriyle ilgili daha fazla kaygıya sahip olmalarına neden olduğu düşünülmektedir. Beden üzerinde eleştirilerin yapıldığı bir iş ortamı birey üzerinde baskı oluşturabilmekte, bireyin bedenine karşı hoşnutsuzluğu başlatabilmekte ve beden algısını bozabilmektedir. Bu durum yeme davranışında değişiklikler görülmesine, sağlığa uzun vadede zarar verebilecek katı diyetlerin uygulanmaya çalışılmasına neden olabilmektedir. Beden memnuniyetsizliği ve yüksek zayıflık beklentisi, bireylerin kendi bedenlerine yönelik olumsuz bir tutum geliştirmelerine ve sürekli olarak kusurlarını vurgulamalarına neden olabilir. Bireyler, toplumda kabul gören ideal bir beden tipine uymak için kendilerini zorlayabilir ve kendi bedenlerini kabul etmekte zorluk yaşayabilirler. Bu durum düşük özsaygı, depresyon, yeme bozuklukları ve diğer sağlık sorunlara yol açabilir. Bu durumun fiziksel sağlık üzerindeki etkileri arasında sağlıksız diyet alışkanlıkları, aşırı egzersiz, yeme bozuklukları ve obezite riski yer alır. Bireyler, kusurlarını düzeltmek için sağlıksız diyetler veya zararlı zayıflama yöntemleri gibi sağlığa zararlı davranışlara başvurabilirler. Bu durum, vücutlarının ihtiyaç duyduğu besinleri alamamalarına, beslenme bozukluklarına ve uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu araştırmada tıbbi mümessillerin beslenme durumları ve fiziksel aktivitelerini saptamak, BKİ durumlarının ne olduğu belirlemek, mevcut ağırlıklarından şikayetçi olup olmadıklarını, zayıflık beklentileri ve beden memnuniyetleri ortaya konularak incelemek ve tıbbi mümessillerin beslenmeye dayalı ihtiyaçlarını belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma Nisan 2023 - Haziran 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş olup 5 farklı bölümden oluşan bir anket çalışması ile yapılmıştır. Anket formu, katılımcıların sosyodemografik özelliklerini ve antropometrik ölçümlerini öğrenmeye yönelik sorulardan, Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi kısa formundan (IPAQ), Kişilerarası Zayıflık Beklentileri (IOET) ve Beden Memnuniyeti Ölçeğinden ve biri iş günü biri izin günü olmak üzere 2 gün için 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kaydı formundan oluşmaktadır. Araştırmaya toplamda 348 (248 Kadın, 100 Erkek) tıbbi mümessil dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda tıbbi mümessillerin beden kütle indekslerinin yaşları ile doğru orantılı arttığı, zayıflık algılarının yüksek olduğu ve beden memnuniyetlerinin düşük olduğu saptanmıştır. Ayrıca kadın tıbbi mümessillerin erkek mümessillere oranla daha yüksek zayıflık beklentisi ve daha düşük beden memnuniyetine sahip oldukları gözlemlenmiştir. Bununla birlikte fiziksel aktivite düzeylerinin, beden memnuniyetleri ve zayıflık beklentileriyle arasında önemli bir ilişki saptanamamıştır. Genişletilmiş iş yeri sağlık programlarının ve gıda tüketimini, fiziksel aktiviteyi ve beden imajı algısını ele alarak oluşturulacak müdahalelerin, tıbbi mümessillerin genel sağlık düzeylerini, profesyonel rollerindeki etkinliğini ve başarısını artırabileceği düşünülmüştür. Anahtar kelimeler: Tıbbi mümessil, beden kütle indeksi, zayıflık beklentisi, beden memnuniyeti, fiziksel aktivite.
  • Master Thesis
    Yoga yapan kadınlarda sezgisel yeme indeksinin sağlıklı yeme takıntısı, beden memnuniyeti ve zayıflık beklentisi ile ilişkisi
    (2024) Özdemir, Güner; Günal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Bu çalışma; yoga yapan kadınlar arasında sezgisel yemenin, daha sıklıkta kadınlarda görülen ortoreksiya nervoza, beden memnuniyetsizliği ve yüksek zayıflık beklentileri ile ilişkisini incelemeyi hedeflemiştir. Çalışma, İstanbul'da yaşayan ve yoga yapan 388 kadının, gönüllü olarak katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara Sezgisel Yeme Ölçeği-2, Ortoreksiya Nervoza-11 Ölçeği, Beden Memnuniyeti Ölçeği, Kişiler Arası Zayıflık Beklentileri Ölçeği ve sosyodemografik bilgileri içeren çevrimiçi anket uygulanmıştır. İstatistiksel analizlerde önemlilik düzeyi %95 güven aralığında, p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 38,68±9,20, boy ortalaması 1,65±0,06 metre, ağırlık ortalaması 60,59±10,15 kg, beden kütle indeksi (BKİ) ortalaması 22,36±3,49 kg/m²'dir. Katılımcıların %41,7'si 35-44 yaş aralığında (n=162), %75,8'inin BKİ'si normal (18,5-24,99 kg/m²; n=294), %57,5'i evli (n=223), %71,1'i çalışan (n=276), %52,8'i gelir düzeyi bakımından orta düzey (n=205) ve %57'si üniversite eğitimlidir (n=221) Katılımcıların %56,7'sinin haftada 1-2 gün yoga yaptığı (n=220) ve %80,9'unun daha iyi bir ruh halini elde etmek amacıyla yoga yaptığı tespit edilmiştir (n=314). Katılımcıların ölçeklerden aldıkları puanlar incelendiğinde, Sezgisel Yeme (SY) puan ortalaması 3,12±0,53, Ortoreksiya Nervoza (ON) puan ortalaması 2,42±0,45, Beden Memnuniyeti (BM) puan ortalaması 3,81±0,79, Kişiler Arası Zayıflık Beklentisi (KAZB) puan ortalaması 2,60±1,62 olarak tespit edilmiştir. 21-34 yaş arası bireylerin ON puanlarının 45 yaş ve üstü bireylerden daha düşük olduğu görülmüştür (p<0,001). KAZB puanlarına göre ise 35-44 yaş arası bireylerin kişiler arası ilişkilerde diğer yaş gruplarından daha yüksek zayıflık beklentisi içinde oldukları tespit edilmiştir (p<0,001). Katılımcılardan geliri giderinden az olanlar, eşit ve fazla olanlara göre daha yüksek KAZB puanı almıştır (p<0,025). Katılımcılardan normal ve fazla kilolu olanların, obez olanlardan daha yüksek ORTO puanına sahip oldukları tespit edilmiştir (p<0,025). Ayrıca zayıf olanların, normal ve fazla kilolu olanlara göre daha yüksek KAZB puanlarına sahip olduğu görülmüştür (p<0,024). Katılımcılardan haftada 3-4 gün yoga yapanların BM puanları, haftada 1-2 yapanlardan daha yüksek bulunmuştur (p<0,005). KAZB puanına göre ise haftada 5 gün ve üzeri yoga yapanların puanları, haftada 3-4 gün yoga yapanlardan daha yüksektir (p<0,022). Katılımcıların ölçeklerden aldıkları puanlar arasındaki ilişkiler incelendiğinde SY ile ON arasında orta düzeyde negatif korelasyon olduğu görülmüştür (p<0,001). SY ile BM arasında ise zayıf negatif korelasyon vardır (p<0,05). ON ile BM arasında orta düzeyde pozitif korelasyon olduğu görülmüştür (p < 0,001). Katılımcıların ölçeklerden aldıkları puanların, yaşlarının, BKİ değerlerinin ve haftada kaç gün yoga yaptıklarının ilişkileri incelendiğinde Duygusal Nedenlerden Çok Fiziksel Nedenlerle Yemek Yeme Alt Boyutu ile yaş arasında zayıf pozitif korelasyon görülmüştür (p<0,014). ON ile yaş arasında zayıf pozitif korelasyon bulunmuştur (p<0.001). Yaş ile BKİ arasında zayıf pozitif korelasyon vardır (p<0,001). Genel Beden Takdiri ve BM ile haftada kaç gün yoga yaptığı arasında zayıf pozitif korelasyon tespit edilmiştir (p<0,001; p<0,001). Beden Memnuniyeti, Sezgisel Yeme ve Kişiler Arası Zayıflık Beklentilerinin Ortoreksiya üzerine etkisine ait regresyon analizi sonucunda Beden Memnuniyetinin Ortoreksiyayı arttıran bir etki yarattığı, Sezgisel Yemenin ise azaltan bir etki yarattığı görülmüştür. Birim Beden Memnuniyeti puanı artışında Ortoreksiya puanı 0,165 artmakta, birim Sezgisel Yeme puanı artışında Ortoreksiya puanı 0,275 puan azalmaktadır. Varyansın %22,5'i açıklanmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma, yoga yapmanın sıklığı, eğitim ve gelir düzeyi gibi sosyodemografik faktörlerin, kadınlarda sezgisel yeme davranışları üzerinde önemli etkileri olabileceğini göstermiştir. Ayrıca, sezgisel yeme ve beden memnuniyetinin sağlıklı yeme takıntısı üzerindeki etkisinin de önemli olduğu anlaşılmıştır. Bu bulgular, beslenme davranışlarının geliştirilmesi ve yeme bozukluklarının önlenmesi çalışmalarında değerlendirilebilir. Anahtar kelimeler: Yoga, Sezgisel Yeme, Ortoreksiya Nervoza, Beden Memnuniyeti, Zayıflık Beklentileri
  • Article
    Citation Count: 0
    Fazla Kilolu ve Obez Yetişkinlerde Yeme Davranışları İlişkisi
    (2024) Yılmaz, Hande Öngün; Köse, Gizem; Günal, Ahmet Murat; Aydın, Bekir Kürşat; Yılmaz, Salim; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Amaç: Beslenme homeostatik ve homeostatik olmayan süreçlerden etkilenen karmaşık bir davranıştır. Duygusal ve çevresel tetikleyiciler homeostatik olmayan süreçleri etkileyerek hedonistik, duygusal ve gece yemeye yol açabilir. Bu araştırmanın amacı fazla kilolu ve obez yetişkinlerde hedonistik yeme, duygusal yeme ve gece yeme sendromu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Araştırmaya toplam 562 fazla kilolu ve obez yetişkin katılmıştır. Veriler genel bilgi ve antropometrik ölçüm formu, Hedonistik Yeme Ölçeği (HES), Duygusal Yeme Ölçeği (DYÖ) ve Gece Yeme Anketi (GYA) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Araştırma sonuçları katılımcıların %8,2'sinin duygusal yeme sendromuna, %25,6'sının ise gece yeme sendromuna sahip olduğunu göstermiştir. Obez katılımcıların fazla kilolu katılımcılara göre daha yüksek oranda duygusal yeme ve gece yeme sendromuna sahip olduğu bulunmuştur. DYÖ ile HES arasında (r=0,468, p<0,001); HES ile GYA arasında (r=0,231, p<0,001); DYÖ ile GYA arasında (r=0,416, p<0,001); BKİ ve DYÖ arasında (r=0,128, p<0,01) pozitif korelasyon saptanmıştır. Duygusal yeme sendromu gece yeme sendromu riskini %9 oranında artırırken, hedonik yeme ise %2 oranında artırmaktadır. Fazla kiloluluktan obeziteye geçiş duygusal yemede %5,7, gece yemede ise %3,3 artmaktadır. Sonuç: Araştırma sonuçları fazla kilolu ve obez bireylerde yeme davranışları arasında anlamlı ilişkiler olduğunu göstermektedir. Bu araştırma, fazla kilolu ve obez bireylerde aşırı yemeyi tetikleyen faktörlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.
  • Doctoral Thesis
    Hamburger köftesinin Psyllium ile zenginleştirilerek postprandiyal lipidemi ve glisemi ile doygunluk üzerine etkisinin saptanması
    (2022) Günal, Ahmet Murat; Yılmaz, Hande Öngün; Baş, Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Psyllium, yüksek viskoziteli jel oluşturabilen ve insan bağırsağında fermente olmayan çözünür posa kaynağıdır. Bağlayıcı ve kıvam arttırıcı özelliğinden ötürü gıda sanayisinde kullanılan psylliumun özellikle kardiyometabolik risk faktörleri, iştah ve besin alımı üzerinde olumlu etkilerinin de bulunması sonucu besin desteği olarak da kullanımı artmaktadır. Bu araştırmada duyusal özellikleri bozulmadan, dünyada sık tüketilen ve posa bakımından fakir olan hamburger köftesinin psyllium ile zenginleştirilmesi ve bu köfte ile yapılan hamburgerin, postprandiyal lipidemi ve glisemi ile besin alımı ve bazı iştah belirteçleri üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Kasım 2021 – Ağustos 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş olup iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde hamburger köftesi %5 ve %7,5 oranlarında psyllium ile zenginleştirilerek duyusal faktörler ve hedonik beğeni açısından zenginleştirme yapılmayan kontrol köftesi ile kıyaslanmıştır. İki bloklu yapılan duyusal analiz paneli, 12 diyetisyenden oluşan eğitimli panelistlerle randomize kontrollü ve üçlü kör olacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Panel sonuçlarına göre, duyusal faktörlerden hesaplanan genel beğeni puanı ve hedonik skala puanları köfteler arası farklılaşmamıştır (p>0,05). Panel sonuçlarına dayanarak araştırmanın ikinci bölümünü oluşturan deneysel periyot için kullanılacak köftelerin %7,5 oranında psylliumla zenginleştirilmesi uygun bulunmuştur. Araştırmanın ikinci bölümü normal beden kütle indeksi aralığında, herhangi bir hastalığı veya metabolik bozukluğu olmayan 25 (15 kadın, 10 erkek) sağlıklı, genç yetişkinin katılımıyla randomize çapraz kontrollü üçlü kör ve deney günleri arasında iki hafta arınma dönemi olacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Deney günlerine 12 saat açlık sonrası gelen katılımcılar, 12 g psyllium içeren ya da içermeyen (kontrol) hamburgerlerini tüketmişlerdir. Katılımcıların öğün öncesi açlık ve postprandiyal 2. saat kanları alınmış, öğün öncesi ve takip eden altı saat boyunca her saat görsel analog ölçek ile açlık ve tokluk hislerini değerlendirmeleri ve 24 saatlik besin tüketimlerini kaydetmeleri istenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kontrol hamburgerine oranla psylliumlu hamburgeri tüketen katılımcılarda postprandiyal trigliserit ve VLDL seviyelerinde daha az artış, glikoz seviyelerinde daha fazla düşüşün olduğu, (sırasıyla p=0,015; p=0,015; p=0,036) ve enerji, toplam yağ, ÇDYA ve omega-6 yağ asidi alımlarının daha az olduğu bulunmuştur (sırasıyla p=0,009; p=0,016; p=0,005; p=0,006). Benzer şekilde psylliumlu hamburgeri tüketen katılımcılarda açlık hissinin 4. ve 5. saatlerde daha düşük (sırasıyla p=0,013; p=0,003), tokluk hissinin 3., 4. ve 5. saatlerde daha yüksek (sırasıyla p=0,025; p=0,013; p=0,029) olduğu saptanmıştır. Öğün beraberinde 12 g psyllium alımı tüm katılımcılar tarafından iyi tolere edilmiş, katılımcıların hiçbirinde istenmeyen bir etki görülmemiştir. Hamburger köftesinin %7,5 oranında psyllium ile zenginleştirilmesinin köftenin duyusal özelliklerinde bir bozulma yaratmaması, sağlıklı bireylerde 12 g psyllium tüketiminin iyi tolere edilmesi ve literatürde değinilmiş sağlık üzerine faydalarının tek seferlik tüketimde de gözlenebilmesi sebebiyle kronik hastalıkların önlenmesinde diyete eklenerek günlük alınması gereken posa hedeflerine ulaşmayı kolaylaştıracak yardımcı bir bitkisel destek olduğu sonucuna varılmıştır.
  • Article
    Citation Count: 0
    Food insecurity indicators of 14 OECD countries in a health economics aspect: A comparative analysis
    (Frontiers Media Sa, 2023) Yilmaz, Salim; Gunal, Ahmet Murat; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    IntroductionFood insecurity is a critical issue that refers to a lack of access to adequate food to support a healthy and active lifestyle. This problem has wide-reaching effects and can negatively impact health, education, and overall well-being. Addressing food insecurity requires a multifaceted approach that involves the efforts of governments, organizations, and individuals to ensure access to a balanced and nutritious diet for all. MethodsThe aim of this study is to shed light on macro-level models and evaluate food insecurity risk in international comparisons. We considered six criteria to evaluate food insecurity risk in terms of health expenditure, gross domestic product (GDP) per capita, and GDP growth rate among 14 Organisation for Economic Co-operation and Development (OECD) countries. We developed a modeling approach in three stages to compare food insecurity risk and discussed the reasons for the rankings of the countries based on the model results. ResultsAccording to our findings, the United States has the lowest food insecurity risk, while Colombia has the highest. The results suggest that economic factors, such as GDP per capita and GDP growth rate, play a significant role in food insecurity risk. The study highlights the importance of addressing economic disparities and promoting economic growth to reduce food insecurity. DiscussionThis study provides insights into the relationship between food insecurity and economic factors, indicating that addressing economic disparities and promoting economic growth can reduce food insecurity. Future research using similar models to link economic outcomes with important health components such as nutrition and physical activity could provide a foundation for policy development.
  • Master Thesis
    Mutfak ve yemekhane çalışanlarının ellerinden alınan kültürlerin mikrobiyolojik açıdan incelenmesi
    (2019) Günal, Ahmet Murat; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Bu çalışma, İstanbul Tuzla ilçesinde bulunan bir vakıf üniversitesinin mutfak ve yemekhanelerinde çalışan, doğrudan yemek üretimine katılan personelin el hijyenlerinin değerlendirilmesi amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırma süresince kurumda çalışmakta olan 15 personelin ellerinden 6 aylık aralıklarla toplamda 3 defa örnekler alınmıştır. Toplamda alınmış olan 90 numune mikrobiyolojik açıdan değerlendirilmiş ve numunelerde E. coli ve diğer koliform grubu bakteriler ile S. aureus bakterisinin varlığı araştırılmıştır. Yapılan mikrobiyolojik değerlendirmeler sonucunda numunelerin hiçbirinde E. coli bakterisi tespit edilmemiştir. Koliform bakteriler ve S. aureus için ortalama değerler sırasıyla 3,6 ve 6,8 kob/cm2 olarak bulunmuştur. Koliform bakteriler numunelerin %40'ında izole edilirken, bu oran S. aureus bakterisi için %95,6 olarak bulunmuştur. Numunelerin tamamı E. coli bakterisi açısından uygun bulunurken, %8,9'u koliform grubu bakteriler açısından ve %95,6'sı S. aureus bakterisi açısından uygun bulunmamıştır. Elde edilen bulgular doğrultusunda görevli personelin tuvalet kullanımı ve çiğ besinlere temas sonrasında el yıkama alışkanlığının olduğu fakat ağız, burun, kulak ve saçlı deri gibi organlar ile cansız yüzeylere temas sonrası bu alışkanlığın olmadığı düşünülmüştür. Belirli aralıklarla el yıkama alışkanlığının kazandırılmasının önemi fark edilmiştir. Besin kaynaklı enfeksiyon ve intoksikasyonlardan korunmak için en önemli faktör olan personelin hijyen eğitimlerine tabi tutulması ve bu eğitimlerin sonuçlarının sıklıkla değerlendirilmesi gerekliliği görülmüştür.