Seylam Küşümler, Aylin

Loading...
Profile Picture
Name Variants
A. Seylam Küşümler
Aylin, Seylam Küşümler
Kusumler Aylin Seylam
KÜŞÜMLER Aylin Seylam
Küşümler, Seylam
Aylin Seylam Küşümler
Kusumler, Seylam
Kusumler, Aylin
Küşümler, Aylin
Küşümler, S.
Aylin S. Kusumler
Kusumler, S.
Küşümler Aylin Seylam
A. S. KÜŞÜMLER
A. S. KUSUMLER
KUSUMLER Aylin Seylam
Aylin Seylam Kusumler
Kusumler, A.
A. S. Küşümler
Aylin Seylam KÜŞÜMLER
A. Seylam Kusumler
Seylam Küşümler, Aylin
Aylin Seylam KUSUMLER
A. S. Kusumler
Aylin S. Küşümler
Küşümler, A.
A.,Seylam Küşümler
A., Seylam Küşümler
Küşümler, Aylin Seylam
Kusumler, Aylin Seylam
Seylam-Kusumler, Aylin
Job Title
Dr.Öğr.Üyesi
Email Address
aylin.kusumler@okan.edu.tr
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

27

Articles

4

Citation Count

0

Supervised Theses

22

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 27
  • Master Thesis
    Gökçeada'da yetişen üç çeşit kırmızı üzümde kateşin, epikateşin ve resveratrolün incelenmesi
    (2023) Satar, Başak; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Üzüm, tarımı milattan önceki yıllara dayanan ve uzun yıllardan bu yana insanlar tarafından severek tüketilen ve farklı tekniklerle yeni gıda ürünlerine dönüştürülen meyvelerden biridir. Üzümün besleyici değeri yüksek olmakla beraber yapısında vitaminler, mineraller ve polifenoller bulunmaktadır. Üzüm; polifenol içeriğinin yüksek olması sebebiyle doğal bir antioksidan kaynağı olarak kabul edilmiştir. Bu çalışmanın amacı; Gökçeada'da yetiştirilen Merlot, Shiraz ve Kalabaki üzüm çeşitlerinin taze, kurutulmuş, ve üzüm formunda içerdikleri kateşin, epikateşin ve trans-resveratrol miktarlarını belirlemek ve değerlendirmektir. Gökçeada'da yetişen Merlot, Shiraz ve Kalabaki çeşidi üzümler; incelenmek için öz hazırlık işlemlerine tabi tutularak (taze, kurutularak ve üzüm suyu çıkarılarak) analize hazırlanmıştır. Hazırlanan örnekler HPLC yöntemiyle analiz edeilerek kateşin, epikateşin ve trans resveratrol düzeyleri tespit edilmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel analizinde İki Yönlü ANOVA testi; Post hoc analizlerde Tukey ve Duncan Çoklu Karşılaştırma Testi kullanılmıştır. Analizler sonucunda kurutulmuş üzümler içinde en yüksek kateşin, epikateşin ve trans resveratrol konsantrasyonları Shiraz üzümünde bulunurken, Kalabaki üzümü kurutulduğunda trans resveratrol miktarı artış göstermiştir (p<0.05). Kuru, taze ve üzüm suyu olarak değerlendirilen üzümlerde en yüksek trans resveratrol konsantrasyonu Shiraz üzümünde görülmüştür. Merlot üzümü kurutulduğunda kateşin miktarı artış gösterirken epikateşin ve trans resveratrolde azalma görülmüştür (p<0.05). Kuru üzüm olarak tüketildiğinde daha fazla fenolik bileşik sağlayabilecek üzüm çeşitleri Kalabaki ve Shiraz olduğundan kuru üzüm eldesi için gıda endüstrisinin bu üzümlere ağırlık vermesi önerilebilir. Üzüm suyu olarak tüketildiğinde daha fazla fenolik bileşen sağlayabilecek üzüm Kalabaki çeşidi olduğu için meyve suyu ve şıra üretiminde meydana gelebilecek fenolik bileşen değişimi araştırılmalıdır. Gökçeada'da yetişen üzüm çeşitlerinin güçlü fenolik bileşiminin gıda endüstrisinin farklı alanlarında değerlendirilmesi üzerine daha fazla çalışma yapılmalıdır.
  • Article
    Citation Count: 0
    Relationship between dietary oxidative balance score, anthropometric measurements and socioeconomic factors in women at low risk of cardiovascular disease
    (Elsevier, 2024) Guven, Sanem; Kusumler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Introduction: The aim of this study was to investigate the relationship between the dietary oxidative balance score (OBS), an indicator of oxidative stress, anthropometric measures and socioeconomic factors in women at low risk of cardiovascular disease. Methods: The participants' 3-day dietary intake, demographic information, anthropometric measurements and blood pressure values were recorded, and the Framingham Risk Score (FRS) and OBS values were determined. Oxidative balance score consists of prooxidant and antioxidant scores. Prooxidant scores were calculated from red meat consumption, total iron and polyunsaturated fatty acid intake, alcohol and cigarette consumption parameters, while antioxidant scores were calculated by assessing cruciferous consumption, dietary total vitamin C, vitamin E, 3-carotene, (3-cryptoxanthin, (3-carotene, (3-cryptoxanthin, lycopene, lutein + zeaxanthin and selenium intake. Results: A total of 145 women were included in the study. Education level was associated with anthropometric measurements, income status with antioxidant and prooxidant scores, and exercise status with OBS (p p < 0.05). Weight, waist, hip, BMI, waist/hip, and waist/height ratio were significantly lower in subjects with low prooxidant score (p p < 0.05); there was no significant relationship between age, systolic, diastolic, FRS (p p > 0.05). Conclusion: The study, conducted in healthy women, showed that dietary oxidative balance scoring is promising in preventing the development of CVD and reducing the burden of disease, and that prospective cohort studies should be conducted in this area. (c) 2024 Sociedad Espanola de Arteriosclerosis. Published by Elsevier Espana, S.L.U. All rights reserved.
  • Master Thesis
    Elazığ'da özel spor merkezlerinde egzersiz yapan yetişkinlerin bedeni beğenme ve sosyal medya bağımlılığının beslenme bilgi düzeyleriyle ilişkisinin değerlendirilmesi
    (2023) Kubilay, Elif; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Çalışma Elazığ ilinde faaliyet gösteren özel spor salonlarından birine aktif üye olan, en az 6 aydır haftada en az 2 kere spor yapan, 18 yaş üstü, 65 yaş altı kronik rahatsızlığı olmayan 251 kadın katılımcının beslenme bilgi düzeylerinin ölçülmesi, sosyal medya ve bedeni beğenme tutumlarının saptanması amacıyla tasarlanmıştır. Çalışmanın verileri 12 soruluk demografik bilgi anketi, Bedeni Beğenme Ölçeği (BBÖ), Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği (SMBÖ)-Yetişkin Formu, Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi (YETBİD) Ölçeği ve Besin Tüketim Sıklığı ile elde edilmiştir. Çalışmanın ölçeklerinden elde edilen toplam puanlar BBÖ'de 22,70; SMBÖ'de toplam ölçek puanı 60,90, sanal tolerans alt boyutu 31,98, sanal iletişim alt boyutu 28,92; YETBİD'de beslenme puanı en az 20 en çok 71, besin tercihi ise en az 12 en çok 47 olarak hesaplanmıştır. BBÖ ile yaş, BKİ ve genel beslenme alışkanlıkları değişkenleri ile yapılan analizler sonucunda anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır (p>0,05). Ölçek puanı arttıkça sosyal medya bağımlılığının arttığı değerlendirildiğinde katılımcı kadınların sosyal medya bağımlılığının çok yüksek olmadığı belirlenmiştir. SMBÖ sanal tolerans alt boyutuyla yaş değişkeni arasında anlamlı bir farklılık saptanmıştır (p<0,05), 18-28 yaş ile 40 yaş ve üstü yaş gruplarında 40 yaş ve üstü lehine anlamlılık belirlenmiş, sanal toleransı daha yüksek bulunmuştur. YETBİD ortalamaları değerlendirildiğinde ise katılımcıların temel beslenmede ortalama, besin tercihi değerlendirmesinde kötü puana sahip olduğu belirlenmiştir. YİBBDÖ (Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği) besin tercihi ve ara öğün sayısı değerlendirmesinde anlamlı bir farklılık belirlenmiş (p<0,05) olup, hiç veya 1 öğün yapan kişilerin YETBİD puanı daha yüksek bulunmuştur. Temel beslenme ve besin tercihi ile öğün atlama nedeni değerlendirmesinde de anlamlı bir farklılık belirlenmiştir (p<0,05). Diyet yapanların temel beslenme ve besin tercihi hakkındaki bilgi düzeyinin daha fazla olduğu görülmüştür. Beslenme ve sağlık arasındaki ilişkinin derecesi ve günlük hayatta uygulanan besin tercihlerinin ne kadar doğru olduğuna dair değerlendirmede ortalama yeterli olduğunu düşünenlerin oranının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). SMBÖ ile Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği alt gruplarından temel beslenme arasında orta düzeyde pozitif (r=0,33, p=0,01) korelasyon olduğu belirlenmiştir. Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği temel beslenme ve besin tercihleri arasında da orta düzeyde pozitif (r=0,33, p=0,01) korelasyon tespit edilmiştir. BBÖ ve SMBÖ ile YİBBDÖ temel beslenme ve besin tercihi arasındaki ilişkiyi anlamak amacıyla yapılan çoklu doğrusal regresyon analizi sonucunda bağımsız değişkenler BBÖ ve SMBÖ, bağımlı değişken olan temel beslenmedeki değişikliklerin %14'ünü açıkladığı; bağımlı değişken olan beslenme tercihindeki değişikliklerin %4'ünü açıkladığı belirlenmiştir. Çalışmada her ne kadar katılımcıların sosyal medya bağımlılığının şiddetli olmadığı görülmüş olsa da sosyal medyada yer alan paylaşımların bedeni beğenme algısını olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Bu nedenle genel beslenme bilgisi eğitim sisteminde verilecek beslenme derslerinde küçük yaştan itibaren mutlaka olmalı, sağlıklı ve dengeli beslenme bireylere bir yaşam tarzı olarak kazandırılmalıdır.
  • Master Thesis
    Gökçeada'da yetişen üç çeşit kırmızı üzümde kateşin, epikateşin ve resveratrolün incelenmesi
    (2023) Satar, Başak; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Üzüm, tarımı milattan önceki yıllara dayanan ve uzun yıllardan bu yana insanlar tarafından severek tüketilen ve farklı tekniklerle yeni gıda ürünlerine dönüştürülen meyvelerden biridir. Üzümün besleyici değeri yüksek olmakla beraber yapısında vitaminler, mineraller ve polifenoller bulunmaktadır. Üzüm; polifenol içeriğinin yüksek olması sebebiyle doğal bir antioksidan kaynağı olarak kabul edilmiştir. Bu çalışmanın amacı; Gökçeada'da yetiştirilen Merlot, Shiraz ve Kalabaki üzüm çeşitlerinin taze, kurutulmuş, ve üzüm formunda içerdikleri kateşin, epikateşin ve trans-resveratrol miktarlarını belirlemek ve değerlendirmektir. Gökçeada'da yetişen Merlot, Shiraz ve Kalabaki çeşidi üzümler; incelenmek için öz hazırlık işlemlerine tabi tutularak (taze, kurutularak ve üzüm suyu çıkarılarak) analize hazırlanmıştır. Hazırlanan örnekler HPLC yöntemiyle analiz edeilerek kateşin, epikateşin ve trans resveratrol düzeyleri tespit edilmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel analizinde İki Yönlü ANOVA testi; Post hoc analizlerde Tukey ve Duncan Çoklu Karşılaştırma Testi kullanılmıştır. Analizler sonucunda kurutulmuş üzümler içinde en yüksek kateşin, epikateşin ve trans resveratrol konsantrasyonları Shiraz üzümünde bulunurken, Kalabaki üzümü kurutulduğunda trans resveratrol miktarı artış göstermiştir (p<0.05). Kuru, taze ve üzüm suyu olarak değerlendirilen üzümlerde en yüksek trans resveratrol konsantrasyonu Shiraz üzümünde görülmüştür. Merlot üzümü kurutulduğunda kateşin miktarı artış gösterirken epikateşin ve trans resveratrolde azalma görülmüştür (p<0.05). Kuru üzüm olarak tüketildiğinde daha fazla fenolik bileşik sağlayabilecek üzüm çeşitleri Kalabaki ve Shiraz olduğundan kuru üzüm eldesi için gıda endüstrisinin bu üzümlere ağırlık vermesi önerilebilir. Üzüm suyu olarak tüketildiğinde daha fazla fenolik bileşen sağlayabilecek üzüm Kalabaki çeşidi olduğu için meyve suyu ve şıra üretiminde meydana gelebilecek fenolik bileşen değişimi araştırılmalıdır. Gökçeada'da yetişen üzüm çeşitlerinin güçlü fenolik bileşiminin gıda endüstrisinin farklı alanlarında değerlendirilmesi üzerine daha fazla çalışma yapılmalıdır.
  • Master Thesis
    Sağlık personelinin probiyotik içeren besinlere karşı tutumu ve algısının belirlenmesi
    (2021) Başkan, Nafikar; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Bu araştırma sağlık personellerinin probiyotikleri tüketim durumlarını saptamak, probiyotik içeren besinlere karşı tutum ve algılarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Aralık 2020-Ocak 2021 tarihleri arasında özel bir hastanede çalışan 236 sağlık personeliyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri, literatürden yararlanılarak oluşturulan anket formu aracılığıyla elde edilmiştir. Covid-19 pandemisi koşulları ve kısıtlamaları dolayısı ile verilerin elde edilişi online platform üzerinden gerçekleştirilmiş, katılımcılar gönüllülük esasına dayalı olarak rastgele örneklem seçimine göre çalışmaya dahil edilmiş ve gönüllü onam formu ile bilgilendirilmişlerdir. Sağlık personelinin %92,4'ü probiyotik ürünün ne olduğunu biliyorken, %7,6'sının ise bilmediği tespit edilmiştir. Katılımcıların %50,9'u, probiyotik ürün bilgisini uzman; doktor veya diyetisyenden edinmişken, %49,5'i eğitim, konferans veya bilimsel toplantılarda ilk defa duymuşlardır. Probiyotik ürün kullanan 150 katılımcının %94,7'si probiyotik ürünlerden fayda gördüğünü belirtmiş, bu ürünlerin en çok tüketilme nedeni olarak 'bağırsak sağlığı için faydalı olması ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi'' cevabı verilmiştir. En çok kullanılan probiyotik gıdalar ise katılımcıların verdiği cevaplarla kefir ve probiyotikli yoğurt olmuştur. Araştırmacı tarafından oluşturulan probiyotik bilgi formu ile grubun bilgi puanı ortalaması 55,27  9,03 olup, alınabilecek puanlar ise minumum (min) 14, maksimum (mak) 70 olarak tespit edilmiştir. Sağlık personeli içinde de meslek gruplarına göre farklı dağılım olduğu, probiyotiklerin bilinirliğinin fazla olmasına rağmen, sağlık personeli arasında probiyotikle ilgili hala eksik ve yetersiz bilgiye sahip olanların bulunduğu görülmektedir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerle, sağlık personellerine probiyotiklerle ilgili ayrıntılı olarak eğitim verilmesi önemli ve gereklidir. Anahtar Kelimeler: Probiyotik, Probiyotik Kullanımı, Beslenme, Sağlık, Sağlık personeli
  • Master Thesis
    Pandemide sağlık çalışanlarının beslenme davranışları, zayıflık beklentileri ve vücut algılarının değerlendirilmesi
    (2021) Karlı, Sümer; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Zayıflık beklentisi ve vücut imgesi gibi kavramlar herkes için ideal vücut ölçüsü algısı yaratmakta ve medyanın da desteği ile toplumda yeme bozukluklarına neden olabilecek davranışların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. COVID-19 pandemisinde yoğun iş yükü ve stres altında kalan ve sağlık çalışanlarında fiziksel aktivitenin de kısıtlandığı düşünüldüğünde yeme davranışlarının ve ağırlıklarına yönelik beklentilerinin araştırılması literatüre katkı sağlayacaktır. Bu sebeple araştırmanın amacı; sağlık çalışanlarının beslenme davranışlarını irdelemek, beden kütle indekslerini belirlemek ve bunlara göre zayıflık beklentileri ile vücut algılarını pandemi şartları göz önünde bulundurularak incelemek olmuştur. Araştırma kesitsel zamanlı ve tanımlayıcı bir araştırmadır. Veriler anket yoluyla toplanmıştır. Ankette sosyodemografik soru formu, Üç Faktörlü Beslenme Anketi, Kişiler Arası Zayıflık Beklentisi ve Vücut Algısı Ölçekleri kullanılmıştır. Araştırmanın yeri Başakşehir Devlet Hastanesi olup 160 kişi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Veriler Nisan-Mayıs 2021 tarihlerinde toplanmıştır. Katılımcıların BKİ (Beden Kütle İndeksi) durumları ile yemeği bilinçli kısıtlama davranışları arasında pozitif korelasyon; vücut algısı ile zayıflık beklentileri arasında negatif korelasyon saptanmıştır. Eğitim düzeyleri arttıkça daha çok duygusal yeme davranışı içerisine girdikleri; hekim, eczacı ve psikologların daha fazla zayıflık beklentileri içerisinde oldukları; gelir düzeyi arttıkça duygusal yeme davranışlarının da arttığı saptanmıştır. Araştırma sonucunda eğitim düzeyinin yüksekliği kişinin vücut algısının iyi olması ihtiyacını yarattığı, kendini daha çok yeme konusunda kısıtladığı sonuçlarını göstermiştir. Ayrıca duygusal yeme, açlığa duyarlılık, kontrolsüz yeme, bilinçli kısıtlama gibi davranışların yeme bozukluğuna yatkınlık teşkil edebilecek şekilde ilişkili olması gerek araştırma örneklemi gerek ise toplum için risk teşkil etmektedir. Yeme bozuklukluğu prevelansının daha fazla artmaması için kampanyalar ve medya desteği ile ideal vücut tipi algılarının yıkılması şarttır. Anahtar Kelimeler: Zayıflık beklentisi, vücut algısı, yeme davranışı
  • Master Thesis
    İnsülin direnci olan yetişkin bireylerde beslenme alışkanlıkları, diyet kalitesi ve fiziksel aktivite durumunun değerlendirilmesi
    (2023) Yüksel, Hacer Sinem; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    İnsülin direnci kardiyovasküler hastalık, obezite, diyabet gibi hastalıklarla ilişkili önemli bir sağlık problemidir. Hem Türkiye'de hem de dünyada prevalansı giderek artmaktadır. Bu çalışma özel bir sağlık kuruluşuna başvuran insülin direnci bulunan 18-65 yaş aralığındaki yetişkin bireylerde beslenme alışkanlıklarıyla, diyet kalitesi ve fiziksel aktivite durumunu değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Verileri toplama aracı olarak araştırmacının düzenlediği ve yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmış olan anket formundan yararlanılmıştır. Katılımcıların genel bilgileri, sağlık bilgileri, antropometrik ölçümleri, biyokimyasal bulguları, beslenme alışkanlıkları, üç günlük besin tüketim kayıtları, diyet kaliteleri için Sağlıklı Yeme İndeksi-2015 (SYİ-2015) ve fizikse aktivite durumu için Uluslararası Fiziksel Aktivite Formu (IPAQ-SF) kullanılmıştr. Çalışmaya 42'si kadın, 36'sı erkek toplam 78 birey katılmıştır. Kadınlarda BKİ ortalaması, 32,76 ± 6,23 kg/m², erkeklerde 31,58 ± 3,12 kg/m²'dir. Beslenme alışkanlıkları incelendiğinde kadınların %80,9'u öğün atladığını belirtmiştir. Erkeklerin ise %75'i öğün atladığını belirtmiştir. Öğün aralarında en çok tercih edilen besinler çikolata/gofret/bisküvi, meyve, simit/poğaça/börek ve kuruyemiştir. Katılımcıların SYİ-2015 değerlendirildiğinde %56,4'ü kötü diyet kalitesine, %43,6'sı geliştirilmesi gereken diyet kalitesine sahiptir. Erkek katılımcıların kadınlara nazaran SYİ-2015 skorları açısından diyet kalitesinin daha kötü olduğu saptanmıştır (p<0,05). Mevcut halde diyet uyguladığını, yeterli ve dengeli beslendiğini belirten katılımcıların SYİ-2015 skoru anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Katılımcıların diyetle tükettikleri günlük enerji, yağ, karbonhidrat ve doymuş yağ alımının fazla olması kötü diyet kalitesiyle ilişkilendirilirken; posa alımının fazla olması iyi diyet kalitesiyle ilişkilendirilmiştir (p<0,05). Katılımcıların IPAQ-SF skoruna göre %10,3'ü inaktif, %88,5'i minimal aktif ve %1,3'ü aktif düzeydedir. SYİ-2015 ve IPAQ-SF skoru ile biyokimyasal veriler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmazken (p>0,05); HDL kolesterol ile SYİ-2015 skoru arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0,05). Antropometrik ölçümler ile SYİ-2015 ve IPAQ-SF skoru arasında istatistiksel olarak anlamlı olarak ilişki bulunmamıştır (p>0,05). Bireylerde dengeli ve yeterli beslenmeyle daha aktif bir yaşam tarzı değişikliğinin insülin direnci prevalansını azaltabileceği düşünülmektedir.
  • Article
    Citation Count: 1
    Effect of Ramadan Fasting on Intestinal Microbiota and Fatty Acid Binding Protein 4 in Overweight and Obese Individuals
    (Medical Univ Press, 2024) Selen, Halime; Seylam-Kusumler, Aylin; Karakan, Tarkan; Moral, Kenan; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Background and aims: Intermittent fasting is a nutritional strategy that focuses on when to eat, rather than what to eat. Although the effectiveness of intermittent fasting practices in many metabolic diseases is known, its effect on microbiota and its underlying mechanism has not yet been clarified. This study aimed to investigate the effect of Ramadan fasting, one of the intermittent fasting practices, on gut microbiota and fatty acid binding protein 4 (FABP4). Methods: The study involved 10 male volunteers, 6 of whom were overweight and 4 were obese. They fasted for an average of 14-15 hours daily from dawn to sunset during the 29-day Ramadan month between 23 March - 20 April 2023 and met the inclusion criteria. The participants' nutritional and physical activity status before and during Ramadan, as well as their anthropometric measurements before and after Ramadan, intestinal microbiota, transaminases, gamma-glutamyl transferase, C reactive protein, total cholesterol (C), high-density lipoprotein (HDL) C, low-density lipoprotein C, triglycerides (TG), and FABP4 levels, were evaluated within the scope of the study. Results: The study found a statistically significant increase in both alpha and beta diversity in the intestinal microbiota following Ramadan fasting (p<0.05). The F/B ratio, Firmicutes phylum, Clostridia class, Clostridiales order, and Ruminococcaceae family exhibited statistically significant decreases, while the Bacteroidetes and Proteobacteria phyla, Bacteroidia, Alphaproteobacteria, and Erysipelotrichi classes, Bacteroidales, Erysipelotrichales, and Actinomycetales orders, Erysipelotrichaceae family and Prevotella genus, demonstrated statistically significant increases (p<0.05). Participants who achieved an average weight loss of 2.3 +/- 0.99 kg at the end of Ramadan showed a significant increase in HDL-C and a significant decrease in TG levels (p<0.05). Although FABP4 levels decreased after fasting, this difference was not statistically significant (p>0.05). Conclusion: Ramadan fasting induces weight loss, modifies gut microbiota, and improves blood lipid profile and FABP4 levels, suggesting the need for more extensive studies.
  • Doctoral Thesis
    D vitamini yetersizliği olan yetişkinlerde UV-C ile D vitamini içeriği zenginleştirilen mantarın biyokimyasal bulgulara etkisi
    (2024) Sansar, Deran Dalbudak; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    D vitamini, kemik sağlığı için gerekli yağda çözünen bir vitamindir. İskelet sağlığı dışında, organ fonksiyonu ve hastalıkların önlenmesinde de önemlidir. D vitamininin doğal ana kaynağı, ultraviyole (UV) B ışığına maruz kalma yoluyla dermal sentezdir. Küçük bir kısmı ise besinlerle beraber zenginleştirilmemiş gıdalardan alınır. Mantarlar doğal olarak D vitamini içeren bitkisel besinlerdir. Son yıllarda UV ışınlanması ile mantarlarda ve ekmek mayasında endojen D vitamini içeriğinin arttığı belirlenmiştir. UV teknolojileri kullanılarak zenginleştirilen mantarlardaki D vitamini, güneş ışığına maruz kalan mantarlardaki D vitaminiyle eşdeğer olup, güvenli ve pazara sunulmaya uygun bulunmuştur. Bu çalışmada, Arçelik A.Ş. tarafından geliştirilen teknoloji ile Vitamin D içeriği zenginleştirilmiş istiridye mantarı (Pleurotus ostreatus) ve tam buğday ekmeğinin D vitamini eksikliği olan yetişkin bireylerin biyokimyasal bulguları üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma 8 Şubat 2023 ile 22 Mart 2023 tarihleri arasında T.C. Sağlık Bakanlığı Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan 35 kişi ile yürütülmüştür. Üçlü kör, randomize, plasebo kontrollü yürütülen bu çalışmada serum 25-hidroksivitamin D (25(OH)D) <30μg/L olan ve kronik hastalığı olmayan katılımcılar rastgele dört gruba ayrılmıştır. Bu gruplar; zenginleştirilmiş mantar + normal ekmek (ZM+NE), zenginleştirilmiş mantar + zenginleştirilmiş ekmek (ZM+ZE), normal mantar + normal ekmek + takviye (NM+NE+S) ve normal mantar + normal ekmek (NM+NE) olarak belirlenmiştir. Sırasıyla 'zenginleştirilmiş mantar çorbası yoluyla 2000 IU (50 μg) D2 vitamini', 'zenginleştirilmiş mantar çorbası yoluyla 1600IU (40μg) D2 + zenginleştirilmiş ekmek yoluyla 400 IU (10 μg) D2', 'besin takviyesi yoluyla normal mantar çorbası içine  2000 IU (50 μg) D3 vitamini + normal ekmek' ile 'normal mantar çorbası ve normal ekmek (plasebo)' katılımcılara 6 hafta boyunca her gün verilmiştir. Altı hafta sonunda, serum 25(OH)D, ZM+ZE grubunda plasebo grubundan önemli ölçüde daha yüksek çıkmıştır (p<0,001). ZM+NE, ZM+ZE ve NM+NE+S gruplarındaki serum 25(OH)D konsantrasyonları, çalışma başlangıcında sırayla 10,2 μg/L, 9,9 μg/L, 10,5 μg/L'den ; 6 hafta sonunda 18,1 μg/L, 19,2 μg/L, 21,4 μg/L'ye (%95 güven aralığı) yükselmiştir. Altı hafta sonunda, ZM+NE, ZM+ZE ve NM+NE+S gruplarındaki bireylerin serum D vitamini seviyeleri başlangıç durumuna göre sırasıyla 1,7 kat, 2,2 kat ve 2,3 kat artış göstermiştir. D2 vitamini değerleri ise ZM+NE ve ZM+ZE gruplarında başlangıç seviyelerine göre 6. haftada istatistiksel olarak anlamlı derecede yükselmiş, grupların kendi içerisinde ise anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Altı hafta sonunda, ZM+NE ve ZM+ZE gruplarındaki bireylerin D2 vitamini seviyeleri başlangıç durumuna göre sırasıyla 9,1 kat ve 12,9 kat artış göstermiştir. Diğer iki grubun D2 değerlerinde yükselme gözlenmemiştir. Kalsiyum değerlerinde ise başlangıç ve 6. hafta sonuçları kıyaslandığında D vitamini ölçümü artan ZM+ZE, ZM+NE ve NM+NE+S gruplarında kalsiyum değerlerinin de anlamlı şekilde arttığı belirlenmiştir. Ancak gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Parathormon değerleri ise D vitaminin yükselmesi ve kalsiyumun kanda artması ile 6. haftada başlangıca göre ZM+NE ve ZM+ZE grubunda anlamlı düzeyde düşmüştür. Ancak besin takviyesi alan grupta herhangi bir etki gözlenmemiştir. Çalışmanın bitiminden 4 hafta sonra vitamin D2 ölçümlerinde 10. haftada 6. haftaya göre ZM+ZE grubu ile ZM+NE grubunda anlamlı bir düşüş gözlensede serum 25(OH)D vitamini düzeylerinde bu gruplarda anlamlı bir değişiklik saptanmamıştır. NM+NE+S grubunda ise 6. haftaya göre 10. haftada serum 25(OH)D düzeyinde anlamlı bir düşüş saptanmıştır. Kalsiyum değerlerinde ise sadece ZM+NE grubunda 10. haftada anlamlı bir düşüş görülürken yine bu grupta parathormon düzeylerinde anlamlı bir yükseliş gözlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışma insanlarda, UV-C uygulaması yoluyla D2 vitamini ile zenginleştirilmiş istiridye mantarından ve zenginleştirilmiş tam buğday ekmeğinden elde edilen D2 vitamininin biyoyararlanımının, D vitamini eksikliğini gidermede etkili olduğunu ve 6 haftalık sonuçların aynı miktarda D3 vitamini takviyesinden farklı olmadığını göstermiştir. Ancak UV-C ile zenginleştirilmiş ekmek ve mantarın insanlardaki vitamin D değeri üzerine etkilerini daha iyi anlamak ve bu gıdaların potansiyel faydalarını optimize etmek için farklı popülasyonlar ve farklı gıda matrislerinde ileriye dönük daha büyük çaplı çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • Master Thesis
    Obez ev hanımlarının etiket okuma alışkanlıklarının yeme bağımlılığı ile ilişkisinin belirlenmesi
    (2023) Veyisoğlu, Melek Kübra; Küşümler, Aylin Seylam; Beslenme ve Diyetetik / Nutrition and Dietetics
    Obezite, sayısız genetik, sosyal, ekonomik ve toplumsal faktörün neden olduğu çok faktörlü bir hastalıktır. Obezitenin ana nedeni, tüketilen enerji ile harcanan enerji arasındaki uzun vadeli enerji dengesizliğidir. Ev hanımlarının beslenme alışkanlıklarında fazla karbonhidrat ve yüksek şekerli yiyecekleri tercih etmelerinin yanı sıra fiziksel aktivitelerindeki azalmalarla obezite sorununa yol açmıştır. Bu nedenle çalışmanın amacı obez sınıfında yer alan ev hanımlarının besin tüketim sıklıkları, besin etiketi okuma alışkanlıkları ve yeme bağımlılıkları arasındaki ilişkileri incelenmektir. Kesitsel tipte bu araştırmaya, 41±11,7 yaş ortalamasında, beden kütle indeksi (BKİ) ortalaması 34,01±3,21 kg/m2 olan, psikolojik rahatsızlığı olmayan, gebe ve emziklilik döneminde olmayan, Türkiye'de online diyet hizmeti alan toplam 384 ev hanımı dahil edilmiştir. Araştırmada verilerin elde edilmesinde çevrimiçi anket yöntemi kullanılmıştır. Obez ev hanımlarına kişisel bilgi formu, besin tüketim sıklığı, Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği (YFAS), Besin Etiketi Okuma Durumu Formu uygulanmıştır. Obez kategorisinde yer alan ev hanımlarının %55,2'sinin ailelerinde obez kişiler bulunmakta ve %53,6'sının çocukluğundaki beden ağırlığı normalin üzerindedir. Düzenli fiziksel egzersiz yapan kadınların oranı yalnızca %5,7'dir. Ev hanımlarında en sık görülen hastalıklar; %39,6 ile diyabet, %21,2 ile kolesterol ve %10,8 ile tiroid hastalığıdır. Araştırmada yer alan kadınların yalnızca %19'unun yeme bağımlısı olduğu tespit edilmiştir. Yeme bağımlılığına sahip kadınların şeker ve tatlı grubu yiyecekleri tüketme sıklıkları (X̄=3,36) yeme bağımlılığına sahip olmayan gruba (X̄=3,62) göre daha yüksektir. Besin etiketlerini her zaman okuyan kadınların oranı %25,8 iken bazı zamanlar besin etiketlerini okuyan kadınların oranı %49,2'dir. Kadınlar etiketlerin okunaklı olmadığını (%14,7) ve besin etiketlerinin gıdanın zararlı yanlarını dile getirmediğini (%10,1) düşünmektedir. Araştırmada kadınların besin etiketi okuma sıklıkları ile besin tüketim sıklıkları arasındaki ilişkilerin incelenmesi sonucunda kadınların şeker ve tatlı grubu tüketim sıklıkları arttıkça besin etiketi okuma sıklıkları azalmaktadır (r=-0,168). Yeme bağımlılığı ile üretim / son kullanma tarihi, kullanım şekli, içindekiler bilgisi, saklama koşulları ve markanın istatistiksel olarak ilişkili olduğu saptanmıştır (p<0,05). Yeme bağımlılığı olmayanların besin etiketinde yer alan kullanım şekli, içindekiler bilgisi, saklama koşulları ve marka bilgisini her zaman okuma sıklıkları besin bağımlılığı olanlara göre daha yüksektir (p<0,05). Ev hanımlarının besin etiketi okuma alışkanlığıyla yeme bağımlılığı arasındaki ilişki değerlendirilerek, ev hanımlarına yönelik olarak besin etiketinde yer alan bilgilerin nasıl yorumlanacağı, hangi bilginin ne için önemli olduğuna dair bilgilendirici eğitimlerin düzenlenmesi gerekir. Bu eğitimler büyük oranda halka hitap eden TV kanallarında ya da internet ortamında sosyal medya kanalları aracılığıyla sunulabilir.