Arslantürk, Pınar

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Arslantürk, Pınar
Arslantürk Pınar
ARSLANTURK Pinar
Pinar ARSLANTURK
Arslanturk Pinar
ARSLANTÜRK Pınar
Pinar Arslanturk
Arslantürk, P.
Pınar Arslantürk
Arslanturk, P.
Pınar ARSLANTÜRK
Pınar, Arslantürk
Arslanturk, Pınar
Arslanturk, Pinar
P., Arslantürk
Job Title
Dr.Öğr.Üyesi
Email Address
pinar.arslanturk@okan.edu.tr
Main Affiliation
Psikoloji / Pshchology
Status
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

43

Articles

0

Citation Count

0

Supervised Theses

43

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 43
  • Master Thesis
    Primer ve sekonder infertil kadınlarda kendini kabulün depresyon düzeyiyle olan ilişkisi
    (2022) Kaya, Buse; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu tez çalışmasında primer ve sekonder infertil kadınlarda kendini kabulün depresyon düzeyiyle olan ilişkisi incelenmiştir. Araştırmada çalışma grubunun belirlenmesinde amaçlı örnekleme tekniğinden yararlanılmıştır. Çalışma kapsamında; 19-49 yaş arası infertillite tanısı olmayan 153, primer infertilite tanısı olan 53, sekonder infertilite tanısı olan 43, toplamda 254 evli ve çocuksuz Türk kadın araştırmaya dâhil edilmiştir. Araştırmada; katılımcılardan öncelikli olarak bilgilendirilmiş onam formunu okumaları ve onay verdikleri taktirde araştırmaya katılmaları istenmiştir. Sonrasında ise sırayla; araştırmacı tarafından oluşturulan Demografik Bilgi Formunu (DBF) , Koşulsuz Kendini Kabul Ölçeği'nin (KKKÖ) ve Epidemiyolojik Araştırmalar Merkezi Depresyon Ölçeği (CES-D) doldurmaları istenmiştir. DBF'na araştırma değişkinleriyle ilişkisi olabileceği düşünülen; katılımcıların yaş, eğitim durumu, infertilite faktörü, infertilite tedavi süresi ve gelir durumuyla ilgili bazı temel sorular eklenmiştir. Araştırma sonucunda, literatürle benzerlik göstererek infertilitenin faktörü (kadın-erkek-bilinmeyen) ile kadınların depresyon düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamış [x²(2)=3,272, p>.05], infertil kadınların eğitim seviyesi ile depresyon düzeyi arasında anlamlı negatif ilişkide olduğu görülmüş [x²(2)=7,726, p<.05] ve infertil kadınların gelir düzeyi ile depresyon düzeyi arasında da negatif yönlü bir ilişki bulunmuştur [x²(2)=8,277, p<.05]. Ayrıca infertil kadınların yaşı ve tedavi süresi ile depresyon düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Araştırma sonuçları primer infetilitesi olan kadınlarla sekonder infertilitesi olan kadınların kendini kabul ve depresyon düzeylerinin anlamlı bir şekilde farklılaşmadığını göstermektedir. Araştırmanın sonuçlarına göre; infertilite tanısı olmayan kadınlar ile İnfertilite tanısı olan kadınlar (Primer + Sekonder) arasında kendini kabul düzeyi anlamlı bir farklılık göstermezken [U=6432,00; p>.05], litaratüre paralel olarak infertilite tanısı olan kadınların, infertilite tanısı olmayan kadınlara göre depresyon düzeylerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu söylenebilmektedir [U=7321,00; p<.05]. Çalışmada, CES-D ve KKKÖ ölçeğinin birbiriyle ilişkisi ilişkisi incelenmiştir. Çalışmanın hipotezin aksine kendini kabul düzeyiyle depresyon düzeyi arasında negatif yönlü bir ilişki bulunamamıştır. Anahtar Kelimeler: İnfertilite, Primer, Sekonder, Depresyon, Koşulsuz Kendini Kabul
  • Master Thesis
    Yeme problemi olan veya kilosundan yakınan bireylerin depresyon durumu ve ilişkili değişkenlerin incelenmesi
    (2020) Başpınar, Ecem Emine; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu araştırmanın amacı yeme problemi olan veya kilosundanyakınan bireylerindepresyon durumlarını incelemektir.Araştırmanının örneklemini yeme problemi olan ve kilosundan yakınan 125 katılımcı oluşturmuştur. Kullanılan veri toplama araçları 'Sosyodemografik Veri Formu', 'Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)' ve 'İntihar Düşünce Ölçeği (İDÖ)' dir. Araştırmadaki verilerin değerlendirilmesi sonucundadepresyon düzeyi ile yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, gelir düzeyi, sigara kullanımı, alkol kullanımıve çalışma durumu açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Depresyon düzeyinin kronik hastalığı bulunan grupta daha yüksek olduğu bulunmuştur. Depresyon ve beden kitle indeksi arasında ilişki bulunmamıştır. Depresyon ve intihar düşünceleri arasındaisepozitif yönde ilişki bulunmuştur.
  • Master Thesis
    İş doyumu ve mobbingin depresyonla ilişkisi: Ordu ili örneği
    (2022) Doğruca, Emine; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu araştırmada iş doyumu ve mobbingin çalışanların depresyon düzeyiyle olan ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu ana amaç doğrultusunda çalışanların demografik özelliklerinin çalışanlardaki iş doyumu, mobbing ve depresyon düzeyiyle ilişkisi incelenerek, bu ilişkilerin neler olduğunun bulunması alt amaçlar olarak belirlenmiştir. Bu tez çalışması betimsel tarama tipinde nicel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Betimleyici araştırmalar araştırma konusunu oluşturan olay, olgu veya ögeleri tanımlayarak açıklayan araştırmalardır. Araştırmada araştırma örnekleminin demografik özellikleri ile iş doyumu, mobbing ve depresyon özelliklerinin taranması yoluyla veri elde edileceği için araştırma aynı zamanda bir tarama araştırmasıdır. Araştırma verilerinin sayısallaştırılacak analiz edilecek olması, araştırmayı aynı zamanda nicel bir çalışma yapmaktadır. Araştırma kapsamında evren olarak Ordu ili seçilmiştir. Araştırmanın örneklemini ise, Ordu ili organize sanayi bölgesinde bulunan fabrikalar oluşturacaktır. Organize sanayi fabrika çalışanlarının yaş, eğitim, meslek, iş ortamındaki pozisyon vb. özelliklerine göre, iş doyumu ve mobbingin depresyon ile olan ilişkisi, araştırma kapsamında kullanılan ölçekler ile tespit edilecektir. Ordu'da bulunan Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünden alınan güncel bilgilere göre fabrika çalışanlarının sayısı 11.950'dir. Araştırmanın evreni doğrultusunda seçkisiz örneklem yoluyla ulaşılması planlanan minimum örneklem sayısı 300'dür.
  • Master Thesis
    Kırılgan narsisizm ile kendini sabotaj arasındaki ilişkide yetersizlik duygusunun aracı rolü
    (2022) Akkoyunlu, Ece; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Araştırmada kırılgan narsisizm ile kendini sabotaj arasındaki ilişkide yetersizlik duygusunun aracı rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi Türkiye'de, İstanbul'da yaşayan ve üniversitede öğrenim gören, yaşları 18 ile 30 arasında değişen, 391 lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden oluşmaktadır. Katılımcılara Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Aşırı Duyarlı Narsisizm Ölçeği (ADNÖ), Kendini Sabotaj Ölçeği (KSÖ) ve Yetersizlik Duygusu Ölçeği (YDÖ) uygulanarak alınan veriler IBM SPSS 25.0 programıyla analiz edilmiştir. Demografik faktörler ele alınarak araştırma değişkenleri incelendiğinde kırılgan narsisizmin yaş ve eğitim düzeyine göre; kendini sabotajın ise sadece eğitim düzeyine göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Genel yetersizlik duygusu ve alt boyutları (Cesaretin Kırılması, Kendi Değerini Yadsıma, Yararsız Üstünlük Çabası) ele alındığında ise genel yetersizlik duygusunun ve cesaret kırılması alt boyutunun cinsiyet ve yaşamın büyük bölümünün geçirildiği yere göre; yararsız üstünlük çabasının ise yaşamın büyük bölümünün geçirildiği yere ve eğitim düzeyine göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Gelir düzeyinin araştırma değişkenleri üzerinde anlamlı etkisinin olmadığı görülmüştür. Araştırma değişkenlerinin birbirleriyle olan ilişkileri incelendiğinde, kırılgan narsisizm ile kendini sabotaj, yetersizlik duygusu ve tüm alt boyutları arasında pozitif yönde, orta güçte, anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Kendini sabotaj ile yetersizlik duygusu ve tüm alt boyutları (Cesaretin Kırılması, Kendi Değerini Yadsıma, Yararsız Üstünlük Çabası) arasında da pozitif yönde, orta güçte, anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Aracı etkiler incelendiğinde ise; yetersizlik duygusu ve tüm alt boyutlarının kırılgan narsisizm ve kendini sabotaj arasındaki ilişkide kısmi bir aracı etkilerinin olduğu sonucuna varılmıştır.
  • Master Thesis
    Bağlanma stilleri ile evlilik uyumu ve problem çözme becerisi arasındaki yordayıcı ilişkisinin incelenmesi
    (2022) Özmet, Seray; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu çalışmanın amacı; bağlanma stilleri ile evlilik uyumu ve problem çözme becerisi arasındaki yordayıcı ilişkinin incelenmesidir. Bu araştırmaya Kocaeli ili sınırları içinde yaşayan 18-65 yaş arasındaki evli bireyler arasında rastgele seçilen kişiler katılmıştır. Bu çalışma katılımcıların bağlanma stillerinin, evlilikte uyumu ve problem çözme becerisinin yordamasını test etmek amacıyla nicel araştırmalardan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmaya katılım gösteren katılımcılara sosyo-demografik özelliklerine ve evlilik yaşamlarına ilişkin bilgileri elde etmek amacıyla 'Kişisel Bilgi Formu' algılanan evlilik uyumunu ölçmek amacıyla 'Evlilikte Uyum Ölçeği', evliliklerindeki problemleri çözmek için 'Evlilı̇kte Problem Çözme Becerı̇lerı̇ Ölçeği (EPÇBÖ)' ve bağlanma stillerini ölçmek için de 'Erişkin Bağlanma Biçimi Ölçeği (EBBÖ)' uygulanmıştır. Araştırmadaki verilerin toparlanması için, elde edilmiş olan veriler ile ilgili istatiki analizler yapılmıştır. Analizler SPSS 25 programıyla yapılmış olup bağlanma stilleri ile evlilik uyumu ve evlilikte problem çözme becerisi arasındaki yordayıcı ilişkinin sınanması amacıyla araştırma yapılmış, pozitif yönlü doğrusal bir ilişkinin olduğu görülmüştür.
  • Master Thesis
    Çocukluk çağı travmaları ile yeme tutumları arasındaki ilişkide duygu regülasyonunun aracı rolü
    (2022) Aytaç, Meltem Can Atay; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu çalışmada üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmasının yetişkinlikteki yeme tutumlarıyla ilişkisinde duygu regülasyonunun aracı rolünün incelenmesi hedeflenmiştir. Araştırmanın örneklemi 18-30 yaş aralığında Ankara Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğrenim gören 300 öğrenciden oluşmaktadır. Katılımcıların büyük çoğunluğu 18-23 yaş aralığında olup, %15,7'si erkek, %78,8'i ise kadınlardan oluşmaktadır. Çalışmada veri toplama araçları olarak, araştırmacı tarafından oluşturulan ve katılımcıların sosyo-demografik bilgilerine yer verilen 'Kişisel Bilgi Formu', yeme tutumlarını belirlemek için 'Yeme Tutum Testi', çocukluk çağı travma düzeyi için 'Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği' ve duygu düzenleme güçlükleri düzeyi için 'Duygu Düzenleme Güçlüğü Envanteri' kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkinin incelenmesi için öncelikle Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Katsayısı hesaplanmıştır. Yapılan hesaplama sonucunda, çocukluk çağı travmaları ile yetişkinlikteki yeme tutumları arasında; duygu düzenleme becerisi ile yeme tutumları arasında; ve çocukluk çağı travmaları ile duygu düzenleme becerileri arasında orta düzeyde pozitif yönlü anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Çalışmanın ana hipotezi olan, çocukluk çağı travmaları ile yeme tutumları arasındaki ilişkide duygu regülasyonunun aracı rolü, istatiksel olarak yapısal eşitlik modeli ile test edilmiştir. Yapılan analiz sonucuna göre, duygu regülasyonunun çocukluk çağı travmaları ile yeme tutumları arasındaki ilişkide kısmi bir aracılık rolü olduğu ortaya çıkmıştır. Analizler sonucunda elde edilen bulgular literatür çerçevesinde tartışılmıştır.
  • Master Thesis
    Üniversite öğrencilerinde alkol madde kullanım bağımlılık risk düzeyleri ile kaygı düzeyi ve savunma mekanizmaları düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (2021) Balki, Müge; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu araştırma üniversite öğrencilerinde alkol/madde kullanım bağımlılık risk düzeylerinin kaygı düzeyi ve kullanılan savunma mekanizmaları düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma örneklemini İstanbul ilinde yaşayan, 18-30 yaş aralığında 394 lisans ve yüksek lisans öğrencileri oluşturmaktadır. Katılımcılara Sosyodemografik Bilgi Formu, Savunma Biçimleri Testi (SBT), Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (STAI-TX) ve Bağımlılık Profil İndeksi Risk Tarama Formu (Alkol Ölçeği), (Madde Ölçeği)-(BAPİRT) uygulanarak araştırma verileri elde edilmiştir. Araştırma verileri SPSS 20 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre alkol bağımlılığı riskinin katılımcıların cinsiyetine, aile bireylerinde alkol kullanım durumlarına, aile ile birlikte yaşama durumlarına, partner ilişkisinin olma durumlarına ve çevresinde alkol kullanan arkadaşlarının olmasına göre farklılık gösterdiği görülmüştür. Madde bağımlılığı riskinin ise katılımcıların cinsiyetine, ekonomik durumuna, aile ile birlikte yaşama durumuna ve çevrelerinde madde kullanan arkadaşlarının olma durumuna göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Araştırma değişkenleri arasındaki ilişkilerde katılımcıların durumluk kaygı düzeyleri ile madde bağımlılığı risk düzeyleri arasında pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Savunma mekanizmaları ile kaygı arasındaki ilişkilerde; olgun savunmalar ile durumluk ve sürekli kaygı arasında negatif, immatür savunmalar ile durumluk ve sürekli kaygı arasında pozitif ve nevrotik savunmalar ile sürekli kaygı düzeyi arasında pozitif yönde ilişkiler tespit edilmiştir. Savunma mekanizmaları ile alkol ve madde bağımlılığı risk düzeylerine ait ilişkilerde ise immatür savunmalar ile alkol ve madde bağımlılığı risk düzeyi arasında pozitif yönde bir ilişki tespit edilirken nevrotik savunmalar ile alkol bağımlılığı risk düzeyi arasında benzer şekilde pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Araştırma sonucunda savunma mekanizmaları olan; immatür, nevrotik ve olgun savunmaların alkol ve madde bağımlılığı riski üzerindeki etkisinde durumluk ve sürekli kaygı düzeylerinin aracılık etkisinin olmadığı görülmüştür.
  • Master Thesis
    Kişilik özellikleri ve bağlanma stillerinin evcil hayvan sahibi olma üzerindeki etkisi
    (2022) Şen, Eren Melike; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Çalışmada, kişilik özellikleri ve bağlanma stillerinin evcil hayvan sahibi olma üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini 18-65 yaş arası, Türkçe bilen, en az okur yazar düzeyinde olan, evcil hayvan sahibi olan ve olmayan 390 birey oluşturmuştur. Araştırmada; 'Demografik Bilgi Formu', 'Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II' ve 'Sıfatlara Dayalı Kişilik Testi' kullanılmıştır. Araştırmada; Cronbach alfa testi, Kolmogorov-Smirnov testi, Pearson ki kare testi, parametrik hipotez testleri, bağımsız örneklem t testi ve lojistik regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre; cinsiyet, evcil hayvan sahibi olma üzerinde etkilidir ve kadınların evcil hayvan besleme ihtimali erkeklere göre daha fazladır. Dışa dönük, yumuşak başlı, sorumluluk sahibi olan ve nevrotik olmayan bireylerin evcil hayvan besliyor olma ihtimalinin daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yumuşak başlılık kişilik özelliğine sahip ve sorumluluk sahibi olan bireylerin evcil hayvan sahibi olma ihtimali anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Evcil hayvan sahibi olan ve olmayan bireylerin kaygılı ve kaçıngan bağlanma alt boyutlarından almış oldukları puanlar arasında fark olsa da bu bağlanma stillerinin evcil hayvan besleme durumuna anlamlı derecede etki etmediği bulunmuştur. Evcil hayvan sahibi olan ve olmayan katılımcıların deneyime açıklık puanları arasında ise anlamlı düzeyde bir fark bulunamamıştır.
  • Master Thesis
    Sosyal fobi ve anksiyete özelliklerinin üniversite öğrencilerinde sosyal medya kullanımı üzerine ilişkisi
    (2021) Andaş, İrem; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Günümüzde insanlar tarafından sosyal medya hayatlarının vazgeçilmez birer parçası haline gelmiştir ve gündelik olarak herkes tarafından çok yoğun bir şekilde kullanıldığı gözlemlenmektedir. Sosyal medyanın bu kadar yoğun kullanımının olanağı ve iletişim alışkanlıklarının meydana getirmiş olduğu dönüşümler ile açıklanabilmektedir. Yeni medyanın popüler birer uygulaması olan sosyal medya hem mikro hem makro seviyede, kamuoyundaki bireylere çeşitli etkenleri bulunmaktadır. Bu etkenleri yine medyanın bireyler ve kitleler ile etkilerini konu alarak geliştirilen çeşitli teorilerinin yeni medya ile adaptasyon edilerek, yorumlanmasıyla açıklanabilmektedir. Sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte bireylerde sosyal fobik ve anksiyete yönünden bazı belirtiler de görülmeye başlanmıştır. Yapılan bazı araştırmalar gösteriyor ki, sosyal medyanın insanların üstünde çeşitli kaygılara sebep olduğu ve sosyal fobilerini de olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Yapılacak olan bu araştırma kapsamında sosyal fobi, anksiyete ve sosyal medya kullanım arasındaki ilişki incelenmiştir. İnceleme öğrencilerin genel özeliklerine; yaş, cinsiyet, eğitim, gelir göre incelenmiştir. İnceleme sonucunda, kadın öğrencilerin bu üç değişken ile daha fazla ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir. Aynı zamanda kadın ve erkek öğrencilerin yaşı artış gösterdikçe, eğitim seviyeleri artış gösterdikçe ve gelir seviyeleri artış gösterdikçe, ilişkilerinin daha fazla arttığı tespit edilmiştir (p>0.05).
  • Master Thesis
    Özel gereksinimli çocuğa sahip olan ebeveyn ile özel gereksinimli çocuğa sahip olmayan ebeveynlerin psikolojik sağlamlık ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (2022) Şahin, Funda; Arslantürk, Pınar; Psikoloji / Pshchology
    Bu çalışmada Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Olan Ebeveyn İle Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Olmayan Ebeveynlerin yaşam kalitesi ve psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla 'İlişkisel Tarama Modeli' kullanılmıştır. Çalışmada, Demografik Bilgi Formu, Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ve Beach Center Aile Yaşam Kalitesi Ölçeği-Normal kullanılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda Normal gelişim gösteren çocuğu olan ebeveynlerin ebeveynlik, duygusal yeterlilik ve fiziksel/finansal/materyal yeterliği algısının özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin algısından yüksek olduğu bulunmuştur. Yapılan bu araştırma sonucunda normal gelişim gösteren çocuğu olan ve özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin psikolojik sağlamlılık ve aile yaşam kalitesi ölçeği alt boyutu olan aile etkileşimi, ebeveynlik, duygusal yeterlilik ve fiziksel/finansal/materyal yeterliği ile ebeveynin yaşı arasında ilişki olmadığı tespit edilmiştir. Genel olarak normal gelişim gösteren çocuğu olan ebeveynlerden kadınların aile etkileşimi, ebeveynlik, fiziksel/finansal/materyal yeterliği algısının erkeklere göre daha yüksek olduğu, özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin ise cinsiyete göre farklılık göstermediği bulundu. Bununla birlikte normal gelişim gösteren çocuğu olan ebeveynlerden üniversite ve üstü mezunlarının aile etkileşimi, ebeveynlik, duygusal yeterlilik ve fiziksel/finansal/materyal yeterliği algısının üniversite altı mezunlarına göre daha yüksek iken, özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin ise sadece üniversite altı mezunu olanların fiziksel/finansal/materyal yeterliği algısının üniversite ve üstü mezunlarına göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Genel olarak normal gelişim gösteren çocuğu olan ebeveynlerden gelir düzeyi yüksek olan ebeveynlerin psikolojik sağlamlığı düşük gelir düzeyine sahip olanlardan daha yüksek iken özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerden gelir düzeyi orta olan ebeveynlerin psikolojik sağlamlığı düşük gelir düzeyine sahip olanlardan daha yüksek bulunmuştur.